• EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ, 4721 SAYILI TÜRK MEDENİ KANUNU’NUN YÜRÜRLÜĞE GİRDİĞİ 01.01.2002 TARİHİNDEN İTİBAREN UYGULANAN YASAL MAL REJİMİDİR. 4721 sayılı TMK’nin yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin hükümleri arasında bulunan 227. maddesi hükmü, diğer eşin malvarlığına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın ve de bağışlama kastı olmaksızın yapılan katkının iadesi koşullarını düzenlemektedir.
• 743 sayılı yasa ise, yasal mal rejimi olarak mal ayrılığı rejimini kabul etmiştir. Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM m. 186/1). Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine aittir (TKM m.189). Mal ayrılığı rejiminde eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM m. 186/1). Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine aittir (TKM m.189).
• 743 sayılı yasanın mal ayrılığı rejimine ilişkin hükümleri arasında eşlerden birinin edindiği mala, diğer eş katkı yapmış ise, sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğine ilişkin TMK m. 227 hükmüne benzer bir hüküm bulunmadığından, Yargıtay kararları ile katkıyı sağlayan eşin, diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat talep edebileceği kabul edilmiştir. Şayet, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa bu talep kabul edilemez. Başka bir ifade ile, kural olarak, 743 sayılı TKM’nin yürürlükte olduğu 01.01.2002 tarihinden önce edinilen malvarlığı yönünden karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekir. 743 sayılı yasa döneminde diğer eşin malvarlığına yapılan katkı “katkı payından kaynaklanan alacak davası” adlı bir dava ile istenebilmektedir. Bu alacak kısaca “katkı alacağı”, “katkı payı” olarak adlandırılmaktadır.
Katkı Oranı = Yapılan Katkı Değeri / Malın Katkı Tarihindeki Değeri
Katkı Payı= Malın Dava Tarihindeki Değeri x Katkı Oranı
“…4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi yürürlükte iken, taraflar; evlenme mukavelesiyle kanunda muayyen diğer usullerden birini, kabul etmediklerine göre, aralarında yasal rejim olan mal ayrılığı geçerlidir. (TKM. m.170) Taşınmaz ve araç, taraflar arasında bu rejim geçerli iken edinilmiştir. Mal ayrılığında; eşlerden her biri, kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir. (TKM. m. 186/1) Eşlerden her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları yine kendilerine aittir. (TKM. m.189) 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 152’nci maddesi gereğince evin intihabı, karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi kocaya aittir. 153’ncü madde gereğince de eve kadın bakar. Başka bir ifade ile 743 sayılı Türk Kanunu Medenisine göre; kadının eve bakması ve ev işlerini yapması yasal ödevidir. 743 sayılı yasada, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eş katkı yapmış ise, sağladığı bu katkı karşılığını isteyebileceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından, Yargıtay kararları ile katkıyı sağlayan eşin, diğerinden katkısı karşılığı genel hükümlere göre bir tazminat talep edebileceği kabul edilmiştir. Şayet, eşlerden birinin edindiği mala, diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa bu talep kabul edilemez. Baska bir ifade ile kadının, ev işlerini yapması ve çocuklara bakmış olması, diğer eşin edindiği mala katkı sayılamaz. Sonuç olarak; 1.1.2002 tarihinden önce, eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, kadın veya kocanın diğerinden katkı payı karşılığı bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka, parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle bir katkısının olması gerekir… (YHGK, 18.06.2008, 2008/2-432-444).
• Yargıtay 8. HD 2015/10732 E., 2015/17046 K. sayılı kararında “Somut olaya gelince; eşler, 09.01.2001 tarihinde evlenmiş, 29.03.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 15.07.2010 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa’nın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu taşınmazın edinilmesi için taraflar arasında henüz evlilik birliği kurulmadan 23.03.1995 tarihinde davalı tarafça kooperatife üye olunmuş, ödemeler 23.03.1995 ile 26.07.2002 tarihleri arasında yapılmış, davacı taraf ödemelerin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince yapıldığını iddia etmiştir. Dava konusu taşınmaz 21.05.2002 tarihinde davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m). Davacı eşin evlilik süresince gelir getiren herhangi bir çalışması olmamıştır. Bu bakımdan 01.01.2002 öncesindeki ödemeler yönünden katkı payı alacağı hakkı bulunmamaktadır.” denilmektedir.
• Yargıtay 8. HD 2015/4125 E., 2015/14240 K. sayılı kararında ise; “Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, davacının düzenli ve sürekli gelir elde ettiğine ve aile bütçesine katkıda bulunduğuna dair soyut tanık beyanı dışında bir belge ve delil olmadığına, edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinildiği anlaşılan ve hesaplamada da dikkate alınan bina dışındaki diğer tüm taşınmazların 01.01.2002 önceki taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli iken edinildiklerine, binanın üzerinde bulunduğu taşınmazın ise davalının 01.01.2002 öncesi zilyetliğinde iken zilyetlik devri sözleşmesi ile üçüncü kişiye zilyetliği devredildikten sonra 6292 sayılı Yasa gereği üçüncü kişi tarafından karşılığı verilerek üçüncü kişi adına tapuya tescil edildiğine göre davacı vekilinin aşağıda yazılı hususlar dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.” Şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Yargıtay 8. HD 2015/10732 E., 2015/17046 K. sayılı kararında “Somut olaya gelince; eşler, 09.01.2001 tarihinde evlenmiş, 29.03.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 15.07.2010 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa’nın 10, TMK 202/1. m). Tasfiyeye konu taşınmazın edinilmesi için taraflar arasında henüz evlilik birliği kurulmadan 23.03.1995 tarihinde davalı tarafça kooperatife üye olunmuş, ödemeler 23.03.1995 ile 26.07.2002 tarihleri arasında yapılmış, davacı taraf ödemelerin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince yapıldığını iddia etmiştir. Dava konusu taşınmaz 21.05.2002 tarihinde davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m). Davacı eşin evlilik süresince gelir getiren herhangi bir çalışması olmamıştır. Bu bakımdan 01.01.2002 öncesindeki ödemeler yönünden katkı payı alacağı hakkı bulunmamaktadır.” denilmektedir.
• Yargıtay 8. HD 2015/4125 E., 2015/14240 K. sayılı kararında ise; “Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, davacınındüzenli ve sürekli gelir elde ettiğine ve aile bütçesine katkıda bulunduğuna dair soyut tanık beyanı dışında bir belge ve delil olmadığına, edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinildiği anlaşılan ve hesaplamada da dikkate alınan bina dışındaki diğer tüm taşınmazların 01.01.2002 önceki taraflar arasında mal ayrılığı rejimi geçerli iken edinildiklerine, binanın üzerinde bulunduğu taşınmazın ise davalının 01.01.2002 öncesi zilyetliğinde iken zilyetlik devri sözleşmesi ile üçüncü kişiye zilyetliği devredildikten sonra 6292 sayılı Yasa gereği üçüncü kişi tarafından karşılığı verilerek üçüncü kişi adına tapuya tescil edildiğine göre davacı vekilinin aşağıda yazılı hususlar dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.” Şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
BOŞANMA SONRASI EDİNİLMİŞ TAŞINMAZLARIN TASFİYESİ VE HESAPLAMALARI
• Yargıtay 8. HD 2014/18178 E., 2016/353 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, “Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekmektedir.”
8. HD. 2018/12743 E., 2019/6933 K. sayılı kararında “Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM mad. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM mad.189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği mal varlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir. Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir.
Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir. Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine iliskin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır. Mahkemece, temyize konu edilen taşınmazlara ilişkin olarak davacı-karşı davalı …’nin katkı oranı % 62,90, muris eş Kemalettin’in katkı oranı % 37,09 olarak hesaplanarak yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir.
Şöyle ki; az yukarıda da açıklandığı gibi eşler Cemile ve muris eş Kemalettin’in evlilik tarihinden itibaren elde ettikleri gelirlere ilişkin bilgi ve belgeler dosyaya kazandırılmış, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında da bu gelirlerden faydalanılarak eşlerin katkı payı oranları belirlenmiş ise de, gerek 1002 ada 6 parselde bulunan 1, 2, 4, 5, 6, 7 ve 11 nolu bağımsız bölümlerin, gerekse 1002 ada 6 parselde bulunan 3 ve 12 nolu bağımsız bölümlerin 2001 yılında, 2518 parselin edinildiği 1994 yılından sonra edinildikleri açıktır. Bu durumda evlilik tarihinden itibaren tarafların 1994 yılına kadar elde ettikleri gelirlerin yanında 1994 ile 2001 yılları arasında taraf gelirlerinin araştırılarak, dosyaya getirtilmesi, 2518 parselin 1994 yılında edinildiği de gözetilmek suretiyle, 2001 yılına kadar muris eş Kemalettin ve sağ kalan eş Cemile’nin 1993 yılından sonra elde ettikleri gelirleri olup olmadığının araştırılması, var ise bu gelirlere ait tüm bilgi ve belgelerin dosyaya kazandırılması, sonrasında eşlerin gelirlerinden hareketle yukarıdaki ilkeler doğrultusunda, gerektiğinde konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak, katkı payı oranlarının ve alacak miktarlarının hesaplanması, iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller de değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken, 2518 parselin diğer taşınmazlardan önce edinildiği gözden kaçırılarak, muris eş Kemalettin Üstün’e 01.02.1996 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığının belirtildiği 16.12.2013 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın yazı cevabı da dikkate alınmaksızın, Dairenin ilke ve uygulamalarına aykırı olarak eksik inceleme ve araştırmayla, evlilik tarihi ile 1993 yılları arasında elde edilen taraf gelirlerinden hareketle yazılı şekilde hesaplama yapılması doğru olmamıştır.”
• 8. HD. 2014/23918 e., 2016/4198 K. sayılı kararında “Bu itibarla; mahkemece yapılacak is, 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi de gözönünde bulundurularak, tarafların yapabilecekleri tasarruf üzerinden yapılacak hesaplama ile davacının katkı payı oranının tesbiti gerekmekte ise de; davacının gelirinin tam olarak belirlenememesinden dolayı davacının katkı oranı ve gerçek alacak miktarının tayininin mümkün olmadığı ve TMK’nun 5. maddesi nazara alınarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 50 ve 51. (818 sayılı Borçlar Kanunu m. 42, 43) maddeleri ile TMK’nun 4. maddesinde sözü edilen hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkeleri gözetilerek hayatın olağan akışı ve tarafların mali durumlarına göre mahkemece uygun miktarda bir katkı oranı takdir edilmesi, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle sürüm değeri konusunda bilirkişilerden ek rapor alındıktan sonra, takdir edilecek katkı oranının belirlenecek sürüm değeriyle çarpılması sonucu bulunacak miktarla sınırlı olarak talebin kabulüne karar verilmesi gerekirken, isteğin tümüyle reddi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar tesis edilmiştir.
8. HD. 2014/19988 E., 2015/7310 K. sayılı kararında “Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, katkı payı alacağı ile ilgili bilirkişiden 09.04.2014 tarihli rapor alınmış, raporda davacı kadının 1992-1995 arası süreksiz işlerde çalışan tarım işçilerinin prime esas kazançlarının kıyas yolu ile günlük evlere gidilen temizlik sebebiyle alınan ücretlere uygulanması, erkeğin ise aynı dönemde Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan gelen hizmet cetvelindeki bilgilerden hareketle gelirleri dikkate alınarak, bozma ilamında yazılı ilkelere göre davacı kadının katkı oranı neticede % 57,70 olarak bulunmuş, bu oran ile binanın dava tarihi itibarıyla 60.383,68 TL piyasa rayiç değeri çarpılarak 34.840,80 TL katkı payı alacağı belirlenmiş, bu rapor hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Davacı tarafın katkı payı alacağı isteği ile ilgili olarak bozma ilamında da açıklandığı üzere sürekli nitelikte gelir getirici bir çalışmasının bulunduğunun kabulü zorunlu ise de, davacı kadının kabul edilen bu çalışması sebebiyle 1992-1995 yılları arasında ne miktar gelir elde ettiğinin dosyada net olarak belirlenme imkanı olmaması, müşterek üç çocuğun doğumunun bu döneme isabet etmesi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda süreksiz işlerde çalışan tarım işçilerinin prime esas kazançlarından hareketle davacı kadının gelirinin belirlenmesi yönteminin dosya kapsamına uygun olmaması, toplanan deliller, bu davalarda uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nun 50 ve 51.maddeleri ile TMK’nun 4.maddesinde yazılı hak ve nesafet, hakkaniyet ilkeleri gözetildiğinde davacı kadının alacak hesabında dikkate alınan % 57,70 katkı oranı yüksek olup, açıklanan hususlar karşısında davacı kadının katkı oranının % 30’u aşmamak üzere hesaplamada dikkate alınması ve bozma ilamında belirtilen ilkelerden hareketle katkı payı alacağının hesaplanması gerekirken, yüksek katkı oranından hareketle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.” Şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
• 01/01/2002 tarihinden önce eşlerden biri adına tescil edilmiş mallar, taşınmazlar yönünden 743 sayılı Yasa hükümleri uyarınca geçerli yasal mal rejimi, mal ayrılığı rejimidir.
• 01/01/2002 tarihinden önce eşlerden biri adına tescil edilmiş taşınmaz yönünden şartları var ise diğer eş için katkı payı alacağı söz konusu olabilecektir.
• Katkı payı alacağı talep edilebilmesi için talep eden eşin taşınmazın finansmanına doğrudan maddi bir katkısı olması gerekmektedir. Bu maddi katkı, çalışması karşılığı olabileceği gibi, miras yolu ile edindiği kişisel malın geliri ile veya kendisine ait ziynet vb. kişisel malların geliri ile de olabilir.
• Katkı payı alacağı hesaplamasında, katkı payı talep eden eşin, taşınmazın finansmanına yapacağı maddi katkının oranının belirlenmesi gerekmektedir.
• Bu maddi katkının oranının belirlenmesi için öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir.
• Belirtilen esaslar ile katkı payı alacağı talep eden eşin sürekli nitelikte gelir getirici bir çalışmasının bulunduğu anlaşılmasına rağmen, katkı oranının belirlenememesi durumunda ise, 6098 sayılı TBK’nun 50 ve 51.maddeleri ile TMK’nun 4.maddesinde yazılı hak ve nesafet, hakkaniyet ilkeleri gözetilerek bir katkı oranı tespit edilmelidir.
• Katkı oranının %30’un altında tespit edilmemesi gerekmektedir.
• Katkı payı alacağında esas alınacak değer ise, taşınmazın
DAVA TARİHİNDEKİ sürüm değeridir.
• Katkı payı alacağı, talep eden eşin katkı oranı ile taşınmazın dava tarihindeki sürüm değerinin çarpımı sureti ile belirlenmektedir.
A. Yasal mal rejimi Madde 202 – Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarihten itibaren, taraflar arasında, başkaca bir mal rejimi seçilmediği takdirde, edinilmiş mallara katılım rejimi geçerli olacaktır.
Edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan “Katılma alacağı” talep edebilmek için diğer eşin malvarlığı değerlerine herhangi bir katkı sağlanması gerekmemektedir.
1. Sona erme anı Madde 225 – Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
MAL REJİMİNİN SONA ERDİĞİ TARİH: BOŞANMA VEYA İPTAL DAVALARINDA DAVA TARİHİ VEYA EŞLERDEN BİRİNİN ÖLÜM TARİHİ VEYA ÖLÜM YA DA BOŞANMA OLMAKSIZIN TARAFLARIN BAŞKA BİR MAL REJİMİNİ BELİRLEDİKLERİ VEYA BELİRLENMESİ İÇİN DAVA AÇTIKLARI TARİHTİR.
TARAFLARIN YABANCI MAHKEME İLAMI İLE BOŞANMALARI DURUMUNDA MAL REJİMİNİN SONA ERDİĞİ TARİH NEDİR?
Yargıtay HG. Hukuk Genel Kurulu 29.11.2023 T. 2022/1205 E. 2023/1188 K.: “Bilindiği üzere, 4721 sayılı Kanun’un 225 inci maddesine göre mal rejimi; eşlerden birinin ölümü ile başka bir mal rejiminin kabulü hâllerinde ve ayrıca mahkemece boşanmaya, evliliğin iptaline veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesiyle sona erer.
Yargıtayın istikrarlı şekilde devam eden uygulamasına göre mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle … alacak hakkında bir karar verilmesi için eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi gerekmektedir. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde mal rejimi, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere sona erer (4721 sayılı Kanun md. 225/2). Yargıtay mal rejimi ile ilgili önüne gelen uyuşmazlıklarda; eşlerin yabancı mahkeme kararı ile boşanmış olmaları hâlinde, rejiminin yabancı mahkemede boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiş olduğunu kabul etmektedir. Şüphesiz ki; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davalarında, rejimin sona ermesi, davanın görülebilirlik ön koşuludur. Dolayısıyla tasfiye davalarında, mal rejiminin sona ermemiş ve sona erdirecek davanın da henüz açılmamış olduğunun anlaşılması durumunda davanın görülebilirlik ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir. Ne var ki; Türk mahkemelerince verilen boşanma kararı ya da yabancı bir ülkede verilen boşanma hükmünün tanınmasına ilişkin kararın kesinleşmesinden önce mal rejiminin tasfiyesine yönelik dava açıldığı takdirde; Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’nın 141 inci maddesinin son fıkrası ve 6100 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi hükümlerinde öngörülen usul ekonomisi uyarınca dava ret edilmeyip, derdest boşanma ya da yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınmasına ilişkin davanın sonucunun beklenmesi, dava dosyasının bekletici mesele yapılması öteden beri uygulanan bir usuldür. Nitekim benzer ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.06.2012 tarihli ve 2012/8-268 Esas, 2012/420 Karar; 17.12.2014 tarihli ve 2014/8-45 Esas, 2014/1062 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir. Dolayısıyla yabancı mahkemece verilen ve kesinleşmiş olan boşanma kararına dayanarak, Türk mahkemeleri önünde mal rejiminden kaynaklanan alacak davası açılmasının önünde hukuki bir engel bulunmamaktadır.”
MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVALARINDA, EVLİLİĞİN BOŞANMA VEYA İPTAL DAVASI İLE SONA ERMESİ DURUMUNDA, TARAFLAR
ARASINDAKİ MAL REJİMİNİN SONA ERDİĞİ
TARİH:
• TÜRK MAHKEMELERİNDE AÇILAN BOŞANMA/İPTAL DAVALARI İÇİN DAVA TARİHİDİR.
• YABANCI MAHKEMELER TARAFINDAN TESİS EDİLEN BOŞANMA DAVALARINDA İSE YABANCI MAHKEMEDE AÇILAN BOŞANMA DAVA TARİHİDİR.
• TARAFLAR ARASINDAKİ MAL REJİMİNİN SONA ERDİĞİ TARİHİN TESPİTİ, EDİNİLMİŞ MALLAR İLE KİŞİSEL MALLARIN TESPİTİ İÇİN ÖNEMLİDİR.
Kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılması Madde 228 – Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır. “Kural olarak, mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olan mallar tasfiyeye esas alınır. Mal rejimi sona erdiği anda edinilmiş mallara dahil olan bir malın mal rejiminin sona ermesi ile tasfiyesi arasında geçecek sürede karşılıklı veya karşılıksız olarak elden çıkarılması halinde tasfiye esnasında bu mal halen mevcutmuş gibi dikkate alınacaktır.”
Diğer taraftan, taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği tarihten sonra, mal rejiminin tasfiyesi süresince edinilen mallar, kişisel maldır.
• TARAFLAR ARASINDAKİ MAL REJİMİNİN SONA ERDİĞİ TARİHİN TESPİTİ, TMK MADDE 229’DA DÜZENLENEN EKLENECEK DEĞER OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ İÇİN ÖNEMLİDİR.
Kural, tasfiyeye tabi tutulması için edinilmiş malın taraflar arasında mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olması iken, TMK m. 229 bu kuralın istisnasına dair düzenlemedir.
Eklenecek değerler Madde 229 – Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler. Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
TARAFLAR ARASINDAKİ MAL REJİMİNİN SONA ERDİĞİ TARİHİN TESPİTİ, TMK MADDE 230’DA DÜZENLENEN DENKLEŞTİRME HÜKÜMLERİNİN UYGULANMASI VE HESAPLANMASI YÖNÜNDE DE ÖNEMLİDİR.
TMK M. 230 « Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme» «Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır. Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.»
Bu durum özellikle banka kredisi ile finanse edilen taşınmazlar yönünden yapılan hesaplamalarda önem kazanmaktadır. Zira, banka kredisinin mal rejiminin sona erdiği tarihten sonrasına sarkan taksitler yönünden, kredi borçlusu eş lehine denkleştirme uygulanacaktır.
MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASININ GÖRÜLEBİLİRLİK KOŞULU NEDİR?
Evliliğin boşanma/iptal davası ile sona erdiği durumlarda, mal rejimi davasının görülebilirlik koşulu, ilgili ilamının kesinleşmiş olmasıdır. Boşanma davasının derdest olduğu sırada açılan mal rejiminin tasfiyesi davalarında, boşanma hükmünün kesinleşmesi hususu bekletici mesele yapılmaktadır.
BOŞANMANIN YABANCI MAHKEME İLAMI İLE GERÇEKLEŞMESİ DURUMUNDA:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Tarih: 17.12.2014 Esas: 2014 / 8-45 Karar: 2014 / 1062 sayılı kararında “Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, işin esasına girilmeden önce; eşler arasında mal rejiminin tasfiyesine dair yabancı mahkeme kararının tenfizi istemini içeren eldeki davada, **davanın görülebilirlik koşulu** olan mal rejiminin sona ermesi için yabancı mahkemede verilen boşanma kararının tanınması ön şartının gerçekleşmemesi nedeniyle kararın bozulmuş olması karşısında, direnmeden sonra yabancı boşanma hükmünün tanınmasına ilişkin kararın dosyaya sunulması sonucu oluşan yeni durumun, eldeki davaya etkisinin ne olacağı hususu ön sorun olarak ele alınıp görüşülmüştür. Taraflar Alman vatandaşı olup, davacı kadın aynı zamanda Türk vatandaşıdır. Hemen belirtmek gerekir ki, mal rejiminin tasfiyesinin talep edilebilmesi için eşler arasında geçerli bulunan mal rejiminin sona ermesi gerekmektedir(TMK m. 225). Bu nedenle mal rejiminin tasfiyesine ilişkin yabancı mahkeme kararının tenfizi istemini içeren eldeki davada da, mal rejiminin sona ermesi gerekmektedir. Avusturya Josefstadt Mahkemesince tarafların boşanmasına karar verildiği, boşanma hükmünün 04.12.2003 tarihinde kesinleştiği hususu dosyaya yansımış olup, esasen tarafların boşanmasına ilişkin bir yabancı mahkeme kararının varlığı Mahkemenin de kabulünde olup, bu konuda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözü geçen boşanma kararı tanınmadıkça Türkiye açısından kesin delil ya da kesin hüküm olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp(5718 s. Kanun m. 58) tarafların evliliği Türk Hukuku açısından halen devam etmektedir. Kısaca belirtmek gerekirse, Türk Hukuku açısından mal rejiminin sona erdiğini söyleyebilmek için yabancı boşanma kararının tanınması gerekmektedir.
Türk Mahkemelerince verilen boşanma kararı ya da yabancı bir ülkede verilen bosanma hükmünün tanınmasına ilişkin karar kesinleşmeden, mal rejiminin tasfiyesine yönelik dava açıldığı takdirde, Anayasasının m.141/son ve HMK m.30 (HUMK.nun 77) hükümlerinde öngörülen usul ekonomisi uyarınca dava ret edilmeyip, derdest boşanma ya da yabancı mahkemece verilen boşanma kararının tanınmasına ilişkin davanın sonucunun beklenmesi, dava dosyasının bekletici mesele yapılması öteden beri uygulanan bir usuldür (HGK. 27.06.2012 gün ve 2012/8-268, 2012/420 sayılı kararı). DOLAYISI İLE, BOŞANMA KARARININ YA DA YABANCI MAHKEME BOŞANMA KARARININ TANINMASININ KESİNLEŞMESİ, DAVANIN GÖRÜLEBİLİRLİK ÖN KOŞULUDUR.
MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVALARINDA, DAVANIN GÖRÜLEBİLİRLİK ÖN KOŞULU, TÜRK MAHKEMELERİNDE VERİLEN BOŞANMA KARARLARI YÖNÜNDEN BU KARARLARIN KESİNLEŞMESİ OLUP, YABANCI MAHKEME KARARI İLE TESİS EDİLEN BOŞANMA KARARLARI YÖNÜNDEN İSE, BU KARARIN TANINMASINA DAİR DAVANIN KESİNLEŞMİŞ OLMASIDIR.
KATILMA ALACAĞI/DEĞER ARTIŞ PAYI İLE KATKI PAYI ALACAĞI TALEBİNDE GEÇERLİ ZAMAN AŞIMI SÜRESİ NEDİR?
Yargıtay HG. Hukuk Genel Kurulu 05.10.2016 Τ. 2016/8-1061 E. 2016/959 Κ. sayılı kararı: “743 sayılı TKM.nin yürürlükte bulunduğu dönemde mal ayrılığı rejimi söz konusu idi. Mal ayrılığı rejimi için 743 sayılı TKM. de mal rejimi konusunda herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemişti. Ancak, 743 sayılı
TKM.nin Borçların Umumi Kaideleri başlığını taşıyan 5. (4721 sayılı TMK. m.5) maddesinde, “Akitlerin in’ikadına ve hükümlerine ve sükutu sebeplerine taalluk edip borçlar kısmında beyan olunan umumi kaideler, medeni hukukun diğer kısımlarında dahi caridir” amir hükmüne yer verilmiştir. Bu durum karşısında anılan madde gereğince BK.nun zamanaşımına ilişkin uygun düşen hükmünün mal rejimleri konusunda da uygulanabileceği kabul edilmektedir. Bu durum karşısında, TKM.nin 5. Maddesinin yollamasıyla mal ayrılığı rejimi dönemi bakımından BK.nun 125. Maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygun düşmektedir. BK.nun 125. maddesinde; “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı taktirde her dava 10 senelik mürur zamana tabidir”, denilmiştir. Madde metninde sözü edilen “her dava” sözcüğü her alacak olarak değerlendirilmektedir. Aynı Kanunun 132/1-3 nolu bendinde ise, “Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin diğerinin zimmetinde olan alacakları hakkında zamanaşımı işlemez” hükmüne yer verilmiştir.
KATKI PAYI ALACAĞINDA UYGULANAN ZAMANAŞIMI SÜRESİ 10 YILDIR
Yargıtay HGK 2013/8-375 E., 2013/520 K. « 01.01.2002 Tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu’nda ayrı bir hüküm bulunmadığına ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olmasına göre, olayda uygulanması gereken hükümler, TMK. m. 5 yollaması ile TBK. m. 146 (eBK m. 125 ) uyarınca belirlenecektir. Anılan hükümde; “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir” (6098 Sayılı TBK. m. 146; eBK. m. 125 ) düzenlemesi yer almaktadır. Şu halde, katılma alacağında zamanaşımı süresi TBK m. 146 (eBK m. 125 ) uyarınca on (10) yıl olarak uygulanmalıdır (DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 391; ŞIPKA, s. 846; KILIÇOĞLU, s. 1294).
Eldeki olayda; tarafların 20.9.1990 tarihinde evlendikleri, uyuşmazlığın 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen taşınmaz yönünden katılma alacağına (TMK m. 231 vd.) ilişkin bulunduğu, 12.12.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulle sonuçlandığı ve boşanma hükmünün 13.10.2008 tarihinde kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, ıslah tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle Kanunda öngörülen ( TBK m. 146; eBK m. 125) on yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği kabul edilmelidir.>>
KATILMA ALACAĞI VE/VEYA DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI HUSUSUNDA UYGULANAN ZAMAN AŞIMI SÜRESİ DE 10 YILDIR.
KATILMA ALACAĞI/DEĞER ARTIŞ PAYI İLE KATKI PAYI ALACAĞI TALEBİNDE GEÇERLİ ZAMAN AŞIMI SÜRESİ NEDİR?
Yargıtay HG. Hukuk Genel Kurulu 05.10.2016 Τ. 2016/8-1061 E. 2016/959 Κ. sayılı kararı: “743 sayılı TKM.nin yürürlükte bulunduğu dönemde mal ayrılığı rejimi söz konusu idi. Mal ayrılığı rejimi için 743 sayılı TKM. de mal rejimi konusunda herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemişti. Ancak, 743 sayılı
TKM.nin Borçların Umumi Kaideleri başlığını taşıyan 5. (4721 sayılı TMK. m.5) maddesinde, “Akitlerin in’ikadına ve hükümlerine ve sükutu sebeplerine taalluk edip borçlar kısmında beyan olunan umumi kaideler, medeni hukukun diğer kısımlarında dahi caridir” amir hükmüne yer verilmiştir. Bu durum karşısında anılan madde gereğince BK.nun zamanaşımına ilişkin uygun düşen hükmünün mal rejimleri konusunda da uygulanabileceği kabul edilmektedir. Bu durum karşısında, TKM.nin 5. Maddesinin yollamasıyla mal ayrılığı rejimi dönemi bakımından BK.nun 125. Maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresi uygun düşmektedir. BK.nun 125. maddesinde; “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı taktirde her dava 10 senelik mürur zamana tabidir”, denilmiştir. Madde metninde sözü edilen “her dava” sözcüğü her alacak olarak değerlendirilmektedir. Aynı Kanunun 132/1-3 nolu bendinde ise, “Nikah devam ettiği müddetçe karı kocadan birinin diğerinin zimmetinde olan alacakları hakkında zamanaşımı işlemez” hükmüne yer verilmiştir.
KATKI PAYI ALACAĞINDA UYGULANAN ZAMANAŞIMI SÜRESİ 10 YILDIR
Yargıtay HGK 2013/8-375 E., 2013/520 K. « 01.01.2002 Tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu’nda ayrı bir hüküm bulunmadığına ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olmasına göre, olayda uygulanması gereken hükümler, TMK. m. 5 yollaması ile TBK. m. 146 (eBK m. 125 ) uyarınca belirlenecektir. Anılan hükümde; “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir” (6098 Sayılı TBK. m. 146; eBK. m. 125 ) düzenlemesi yer almaktadır. Şu halde, katılma alacağında zamanaşımı süresi TBK m. 146 (eBK m. 125 ) uyarınca on ( 10 ) yıl olarak uygulanmalıdır (DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 391; ŞIPKA, s. 846; KILIÇOĞLU, s. 1294). Eldeki olayda; tarafların 20.9.1990 tarihinde evlendikleri, uyuşmazlığın 01.01.2002 tarihinden sonra edinilen taşınmaz yönünden katılma alacağına (TMK m. 231 vd.) ilişkin bulunduğu, 12.12.2005 tarihinde açılan boşanma davasının kabulle sonuçlandığı ve boşanma hükmünün 13.10.2008 tarihinde kesinleşmiş bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, ıslah tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle Kanunda öngörülen ( TBK m. 146; eBK m. 125) on yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği kabul edilmelidir.>>
KATILMA ALACAĞI VE/VEYA DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI HUSUSUNDA UYGULANAN ZAMAN AŞIMI SÜRESİ DE 10 YILDIR.
• YARGITAY’IN YERLEŞMİŞ UYGULAMASI UYARINCA, GEREK KATKI PAYI ALACAĞINDAN KAYNAKLANAN, GEREKSE KATILMA ALACAĞI/DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞINDAN KAYNAKLI TALEPLERDE, ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN İŞLEMEYE BAŞLADIĞI TARİH, TARAFLAR ARASINDAKİ MAL REJİMİNİN BOŞANMA İLAMI /İPTAL KARARI İLE SONA ERMİŞ OLMASI DURUMUNDA İŞ BU HÜKMÜN KESİNLEŞTİĞİ TARİHTİR.
• MAL REJİMİNİN VEFAT İLE SONA ERMESİ DURUMUNDA, ZAMANAŞIMI BAŞLANGIÇ TARİHİ VEFAT TARİHİDİR.
Yabancı Mahkemede boşanma durumunda, Yargıtay tarafından daha önce, zamanaşımının başlangıç tarihinin boşanmaya ilişkin ilamın tanıma veya tenfiz kararının kesinleştiği tarih olarak kabul edilmekte iken, yeni yasal düzenlemeler de dikkate alınarak İÇTİHAT DEĞİŞİLİĞİNE GİDİLMİŞTİR.
Yargıtay HG. Hukuk Genel Kurulu 29.11.2023 T. 2022/1205 E. 2023/1188 K. <<Hâl böyle olunca, tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşanmalarına karar verilmiş olması durumunda; 5718 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesi uyarınca yabancı ilâmın kesin delil veya kesin hüküm etkisinin yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade edeceği düzenlendiğine göre, eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının zamanaşımı süresinin başlangıcında, yabancı mahkeme ilâmının kesinleşme tarihinin esas alınması gerekmektedir.»
I. Kapsamı Madde 218 – Edinilmiş mallara katılma rejimi, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarını kapsar. MADDE GEREKÇESİ: << Edinilmiş mallara katılma rejimi, İsviçre Medenî Kanununda 1 Ocak 1988 tarihinde yürürlüğe giren bir değişiklikle, bu ülkede “yasal mal rejimi” olarak kabul edilmiştir. Yürürlükteki Kanunda eşler arasındaki yasal mal rejiminin “mal ayrılığı” olduğu belirtilmiştir. Evlilik birliği sona erdiğinde, mal ayrılığı rejiminin eşler arasında büyük haksızlıklara yol açtığı, özellikle meslek sahibi kocanın lehine işlediği ve ev işlerini yapan ve hatta kocasına mesleğinin icrasında yardımcı olan kadının durumunu hiç nazara almadığı, meslek çevrelerinde ve kamu oyunda ağır eleştirilere uğramıştır. Bu nedenle, “edinilmiş mallara katılma” rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Yürürlükteki Kanunda bu konuda hüküm olmadığı cihetle, edinilmiş mallara katılma rejimine ilişkin bütün hükümler, İsviçre Medenî Kanunundan çeviri suretiyle alınmıştır. Madde, İsviçre Medenî Kanununun 196 ncı maddesinin karşılığıdır. Bu hükümle, edinilmiş mallara katılma rejiminde eşlerin iki grup malı olduğu kabul edilmiştir. Bunlar, edinilmiş mallar ile eşlerden her birinin kişisel mallarıdır. Eşlerden her biri evlilik birliğinin devamı suresince her iki grup mal üzerinde de mülkiyet hakkına sahip olduğundan, bu mallar üzerinde yönetim, yararlanma ve tasarrufta bulunma hakları kendilerine aittir.
TMK M. 218 UYARINCA, EDİNİLMİŞ MALLARIN TASFİYESİ GÜNDEME GELDİĞİNDE, HER BİR EȘE AİT MALIN, KİŞİSEL MAL GRUBUNA MI EDİNİLMİŞ MAL GRUBUNA MI AİT OLDUĞU BELİRLENMELİ VE BU MAL GRUPLARINDAN BİRİNE ÖZGÜLENMELİDİR.
Bir kısım taşınmazların doğrudan edinilmiş mal grubuna, bir kısım taşınmazların ise doğrudan kişisel mal grubuna özgülenmesi mümkündür. Ancak, bir taşınmazın hem kişisel mal, hem de edinilmiş malla birlikte finanse edilmesi durumunda, taşınmazın edinilmesinde hangi malvarlığının (Edinilmiş maldan veya kişisel maldan hangisinin) katkısı daha çok ise o mal grubuna özgüleme yapılır. Örneğin, bir taşınmazın evlilik birliği içerisinde, taşınmazın adına kayıtlı olduğu eşin murisine ait başka bir taşınmazın satımından elde ettiği miras hakkı ile, bir kısmının da taksitleri boşanma dava tarihine kadar ödenerek tamamlanmış olan banka kredisi ile finanse edilmesi durumunda, finansmanında kullanılan miras hakkı ile elde ettiği miktar daha fazla ise kişisel mal grubuna özgülenecek; ancak taşınmazın adına kayıtlı olmadığı eşin, evlilik birliği içinde edinilmiş maldan ödenen banka kredisine ilişkin kısım yönünden katılma alacağı olacaktır. Taşınmazın finansmanında banka kredisi miktarının daha fazla miktar içermesi durumunda, bu mal edinilmiş mal grubuna özgülenecek; ancak mirastan elde ettiği kısım ile yapılan finansman miktarı bakımından, taşınmazın adına kayıtlı olduğu eş lehine denkleştirme hükümleri ve hesaplaması söz konusu olacaktır.
II. Edinilmiş mallar
Madde 219 – Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
1. Çalışmasının karşılığı olan edinimler (Maaş, kâr payı, ikramiye, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, mesleki kazanç, zirai kazanç, prim, vekalet ücreti, bahşiş vb)
2. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, (Emekli maaşı, örneğin OYAK’tan ödenen emekli ikramiyesi)
3. Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar, (İş kazası, trafik kazası vb. nedenlerle ödenen tazminatlar, bu tazminat ödemesi sigorta şirketi, işveren, haksız fiil sorumlusu tarafından ödenmiş olabilir.)
4. Kişisel mallarının gelirleri, (Kişisel mal kapsamındaki malvarlıklarından elde edilen kira gelirleri, kişisel mal kapsamındaki parasal malvarlığından elde edilen faiz gelirleri, kişisel mal kapsamındaki şirket hisselerinden kaynaklı olarak elde edilen kar payı)
5. Edinilmiş malların yerine geçen değerler. (İkame değer kuralı. Örneğin edinilmiş mal olan araçların satımı ile alınan taşınmaz, edinilmiş mal olan taşınmazın satımı ile alınan taşınmaz)
1. Kanuna göre
Madde 220 – Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya, (Sadece bir eşin kullandığı, diğer eşin kullanımına sunulmamış her türlü eşya)
2. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, (01/01/2002 tarihinden önce edinilen ya da evlilikten önce edinilen taşınmaz, miras yolu ile ya da tamamen mirastan gelen bedel ile finanse edilen taşınmaz, bağış yolu ile edinilen taşınmaz)
3. Manevi tazminat alacakları,
4. Kişisel mallar yerine geçen değerler. (Kişisel mal olan taşınmazdan ötürü alınan sigorta tazminatı, kişisel mal olan taşınmaz ile ilgili yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi karşılığı edinilen taşınmaz)
2. Sözleşmeye göre Madde 221 – Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
IV. İspat
Madde 222 – Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.>>
Taşınmazlar yönünden esas alınabilecek hüküm, 3. fıkradır. Zira, madde metninde 1. ve 2. fıkrada belirtilen husus, malın kişisel mal mı yoksa edinilmiş mal mı olduğu değil, kime ait olduğudur. Taşınmazlar yönünden tescil ilkesi nedeni ile malikin belirlenememesi gibi bir durum hasıl olmayacaktır. Kaldı ki, zaten bir taşınmazın edinilmiş mal grubuna mı, kişisel mal grubuna mı özgüleneceği tespit edilebilir bir husustur, edilemediği takdirde zaten edinilmiş mal olduğu karinesi söz konusu olacaktır.
1. ve 2. fıkra uygulamada genellikle ev eşyası talepleri yönünden söz konusu olmaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 20.11.2008 T. 2007/15318 E. 2008/15560 K.: «Davacı, dava dilekçesinde, ortak yaşanılan evde bulunulan menkul eşyaların yarısının kendisine ait olduğuna karar verilerek paylaştırılmasını istemiş; sonradan verdiği 15.11.2006 tarihli dilekçe ile, eşyaların davalının zilyetliğinde bırakılarak değerinin yarısının bedel olarak ödenmesini talep etmiştir.
Davalı da; cevap dilekçesinde; eşyaların müştereken alındığını ve halen evde bulunduğunu kabul etmiştir. İddia ve savunmaya göre, evde bulunan mevcut eşyaların taraflarca ortaklaşa alındığı ve onların paylı mülkiyetinde olduğunda taraflar arasında bir çekişme bulunmamaktadır. (TMK. m. 222/2.) Eşlerin paylı mülkiyetinde olan menkul mallardaki ortaklık, bu yönde görevli mahkemede açılacak bir dava ile giderilebilir. O halde dava konusu eşyaların tarafların paylı mülkiyetinde olduğunun tespiti ile yetinilmesi gerekirken, görev dışına çıkılarak paydaşlığın giderilmesi sonucunu doğuracak şekilde yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. (TMK. 698, 699, HUMK. 561)»
8.Hukuk Dairesi Esas: 2016/19316 Karar: 2020 / 228 Karar Tarihi: 16.01.2020 Somut olaya gelince; eşler, 13.03.1996 tarihinde evlenmiş, 29.07.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 13.09.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 Sayılı TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202/1). Tasfiye konusu 594 ada 25 parselde 17 nolu bağımsız bölüm, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 04.08.2010 tarihinde ferdileşme nedeniyle davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179). Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, Mahkemece davacının 3.000,00 TL katkısı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı yoktur. Katılma alacağı, Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Ayrıca, bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad.222). Banka ve tapu kayıtları, tanık ve taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, taşınmazın kooperatif hissesinin Nisan-2009’da satın alındığı, davalı eş adına 04.08.2010 tarihinde ferdileşme nedeniyle tescil edildiği anlaşılmakla, edinme tarihi itibariyle taşınmaz edinilmiş maldır.
Yargıtay HGK 09.04.2019 T. 2017/8-1613 Ε. 2019/419 K. «Davacı vekili, müvekkili ile davalınır 1973 yılında evlendiklerini, şiddetli geçimsizliğe dayalı boşanma davası açıldığını ve davanın hâler derdest olduğunu, evlilik birliği içerisinde edinilen 5290 ada 16 parsel B blok 4. Kat 7 nolu (esk F 653 ada 9 parsel 7 nolu) bağımsız bölümün davacı …’in babası Sıdık Özcan’dan davacı … ve …’a miras olarak kaldığını, davacı dâhil tüm mirasçıların hisselerini davalı …’ye 25.09.2006 tarihinde bedelsiz olarak tapuda devrettiklerini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000TL katılma alacağının dava tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, tarafların evlilik birliği içerisinde İzmir Gaziemir ilçesinde bir daire ile bir arsa satın aldıklarını, bu taşınmazların davacı adına tescil edildiğini ve daha sonra davacı tarafından satıldığını, müvekkilinin satılan bu taşınmazların alınmasına çalışarak maddi katkıda bulunmasına rağmen satış bedellerinin davacının uhdesinde kaldığını, dava konusu taşınmazdaki payına karşılık davacının annesine Kırşehir’de deterjan alım satım işi yaparken alım satım konusu malların yarısının bırakıldığını, davacının erkek kardeşi …’a ise… adına kredi çektirilerek ödeme yapıldığını, bu krediyi müvekkili …’nin çalışarak ödediğini, edinilen taşınmazların tamamında davalı müvekkilinin %100 emeği ve katkısının bulunduğunu ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Yerel Mahkemece, dava konusu taşınmaz davacının murisine aitken onun ölümü ile mirasçılarına ve davacıya intikal ettiği, sonrasında diğer mirasçılarla birlikte davacının payını davalıya bedelsiz olarak devretmesi nedeniyle dava konusu taşınmazın kişisel mal niteliğini kazandığı, kişisel mal üzerinde katılma alacağı talep edemeyeceği, zira davacının bu malı artık davacıya bağışladığının kabulü gerektiği, BK’nın 244. maddesi uyarınca açılmış bağıştan rücu davası bulunmadığı gibi boşanma davasına ilişkin verilen kararda davacının kusurlu olduğunun belirlendiği dolayısıyla bağıştan dönme koşullarının var olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda mahkemece davacı tarafından taşınmazın davalıya bedelsiz olarak devredildiği şeklindeki açıklaması bağış iradesi kabul edilmesi doğru değildir. Az yukarıda da ifade edildiği üzere evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşüncesiyle ortak yaşamı ve ailenin geleceğini güvence altına almak, daha rahat yaşam sağlamak amacıyla beraberlikten doğan dayanışma ile karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmalarının bağış olarak değerlendirilmeyeceği kuşkusuzdur. Zira eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır.
Tasfiyeye konu taşınmaz, davalı tarafından edinildiği tarih itibariyle edinilmiş mal niteliğinde olup aksi davalı tarafça TMK’nın 6. ve 222. maddeleri uyarınca kanıtlanamadığına göre mahkemece davacının değer artış payı ve katılma alacağına yönelik istekleri bakımından bozma kararında belirtilen şekilde araştırma yapılarak tasfiyeye konu taşınmaz yönünden bozmadan sonra verilecek karar tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değeri belirlenerek davacı lehine katılma alacağına hükmedilmelidir.
YARGITAY BİR EŞİN KENDİ KİŞİSEL TAŞINMAZINI, DİĞER EŞE DEVRETMESİNİ BAĞIŞ OLARAK GÖRMEMEKTE, TAŞINMAZIN DEVREDİLDİĞİ EŞ İÇİN TAŞINMAZI KİŞİSEL MAL SAYMAMAKTA VE EDİNİLMİŞ MAL OLARAK KABUL ETMEKTEDİR.
8.Hukuk Dairesi Esas: 2015/ 12675 Karar: 2017 / 3159Somut uyuşmazlık incelendiğinde, taraflar 27.12.1999 tarihinde evlenmiş, 22.01.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 09.09.2014 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmıştır. Tasfiyeye konu edilen 133 parsele kayıtlı taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde 18.10.2007 tarihinde bağış yolu ile davalı adına tapuya tescil edildiği taşınmaza ilişkin tapu senedinde de … tarafından bağış işleminden Mustafa oğlu davalı adına tescilin yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, tasfiyeye konu taşınmazın bağış yolu ile edinildiği tapu kaydı ile sabit olup, aksi iddia ve ispat edilemediği dosya kapsamından anlaşıldığından TMK.nun 220/2. maddesi gereği taşınmazın davalının kişisel malı olacağı ve mal rejiminin tasfiyesine konu edilemeyeceği gözetilerek davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 19.09.2024 Τ. 2024/6237 Ε. 2024/6107 Κ.
Davacı kadın vekilinin tasfiye konusu 277 ada 110 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki yapıya yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde; Mahkemece, yazılı şekilde şekilde karar verilmiş ise de, yapılan hukuki nitelendirme ve inceleme hatalıdır. Şöyle ki, öncelikle tasfiye konusu taşınmaz her ne kadar evlenmeden önce davalı erkek adına satın alınmış ise de taşınmazın üzerindeki yapının yapı ruhsat tarihinin evlenme tarihinden sonra 2.10.2009 olduğu, taşınmazın üzerindeki yapının yapı ruhsat tarihi evlenme tarihinden sonra olduğundan kanuni karine gereğince yapının edinilmiş mal olduğu, aksinin davalı tarafından dosyadaki mevcut delillerle ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, taşınmazın üzerindeki yapının edinilmiş mal olduğu kabul edilerek yapı yönünden davacı kadının katılma alacağı hesaplanması gerekirken, hatalı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
1. Kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılması
Madde 228 – Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.
Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
Madde Gerekçesi “Eşlerden her birinin malvarlığı belirlenip karşılıklı borçlar ödendikten sonra, tasfiye için bu malvarlıkları içinde nelerin kişisel mal, nelerin edinilmiş mal olduğunun belirlenmesi zorunludur.
Maddenin birinci fıkrası, eşlerin gerek kişisel mallarının gerek edinilmiş mallarının, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre değerlendirileceğini kabul etmiştir.
Sürüm değeri
Madde 232 – Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır. (Sürüm değeri rayiç değer) Madde Gerekçesi “Maddeye göre mal rejiminin tasfiyesinde değerlendirme yapılırken malın sürüm (rayiç) değerleri esas alınacaktır. Böylece bu konuda tasfiye sırasındaki sürüm değerlerin esas alınacağının hükme bağlanması suretiyle kesin bir ölçü konulmak istenmiştir.”
Değerlendirme anı
Madde 235 – Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar. Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır.
Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.
Madde Gerekçesi: “Maddenin birinci fıkrası katılma rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malların, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılacağını öngörmüştür. Burada malların 232 nci maddede öngörülen sürüm değerlerinin hangi andaki sürüm değeri olduğu hükme bağlanmak istenmiştir. Maddede bu an, tasfiye anı olarak öngörülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrası yapılacak hesaplamada, edinilmiş mallara eklenecek olan malların değerinin ise, bu malın tendik edildiği tarihe göre belirleneceğini öngörmüştür.
1. Kişisel malların ve edinilmiş malların ayrılması
Madde 228 – Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır. Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
Madde Gerekçesi “Eşlerden her birinin malvarlığı belirlenip karşılıklı borçlar ödendikten sonra, tasfiye için bu malvarlıkları içinde nelerin kişisel mal, nelerin edinilmiş mal olduğunun belirlenmesi zorunludur. Maddenin birinci fıkrası, eşlerin gerek kişisel mallarının gerek edinilmiş mallarının, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre değerlendirileceğini kabul etmiştir.
Sürüm değeri
Madde 232 – Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır. (Sürüm değeri rayiç değer)
Madde Gerekçesi “Maddeye göre mal rejiminin tasfiyesinde değerlendirme yapılırken malın sürüm (rayiç) değerleri esas alınacaktır. Böylece bu konuda tasfiye sırasındaki sürüm değerlerin esas alınacağının hükme bağlanması suretiyle kesin bir ölçü konulmak istenmiştir.”
Değerlendirme anı
Madde 235 – Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar. Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır.
Değer eksilmesi göz önüne alınmaz.
Madde Gerekçesi: “Maddenin birinci fıkrası katılma rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malların, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılacağını öngörmüştür. Burada malların 232 nci maddede öngörülen sürüm değerlerinin hangi andaki sürüm değeri olduğu hükme bağlanmak istenmiştir. Maddede bu an, tasfiye anı olarak öngörülmüştür.
Maddenin ikinci fıkrası yapılacak hesaplamada, edinilmiş mallara eklenecek olan malların değerinin ise, bu malın tendik edildiği tarihe göre belirleneceğini öngörmüştür.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 25.01.2021 T. 2020/1436 E. 2021/403 K.: «Maddi olayları ileri sürmek taraflarda hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33). İddianın ileri sürülüş sekline göre dava, katılma alacağı isteğine iliskindir. Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK mad.229) ve denkleştirmeden (TMK mad.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK mad.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK mad.231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK mad.236/1). Katılma alacağı, Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad.222). Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 24.07.2002 tarihinde evlenmiş, 21.06.2013 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad. 10, TMK mad.202/1). Tasfiyeye konu 112918 ada 5 parselde kayıtlı arsa, 25.08.2008 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiş olup, davalı bu taşınmazı 29.03.2013 tarihinde 3. kişiye devretmiştir. Diğer taşınmaz 388 ada 3 parselde kayıtlı taşınmaz olup 03.03.2009 tarihinde Yeşilvadi Konut Yapı Kooperatifi adına tescil edilmiş olup, dosya içinde yer alan 12.05.2010 tarihli kooperatif hisse devir sözleşmesine göre, davalının kooperatif hissesini satın almak suretiyle edindiği anlaşılmaktadır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179).
1.Davalı vekilinin davaya konu 112918 ada 5 parsel yönünden temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Mahkemece, davaya konu 112918 ada 5 parselde kayıtlı taşınmaz yönünden davalının kişisel mal savunmasını ispatlayamadığı gerekçesiyle 02.06.2017 keşif tarihindeki değerinin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmiş ise de, davalının cevap dilekçesinde davaya konu 112918 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazı evlenmeden önce sahip olduğu, dava dışı Denizli’deki kooperatif hissesini satarak dava dışı 4095 ada 15 parselde kayıtlı taşınmazı aldığını, daha sonra bu taşınmazında satımı neticesinde elde ettiği bedelle dava konusu taşınmazı edindiğini savunmuş, dosyada yer alan kayıtlara göre, Denizli’deki S.S.Lider Konut Yapı Kooperatifinin 17 numaralı hissesinin davalı tarafından 28.04.2001 tarihinde edinildiği, bu kooperatif hissesini 22.11.2004 tarihinde devrettiği, 4095 ada 15 parselde kayıtlı taşınmazın da, 29.12.2004 tarihinde davalı erkek adına tescil edildiği, bu taşınmazın da 17.07.2008 tarihinde satış yoluyla devredildiği, davaya konu 112918 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazın ise 25.08.2008 tarihinde davalı adına satış yoluyla tescil edildiği, dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları ve toplanan deliller, kişisel mal savunmasına konu edilen taşınmazların devir tarihleri ve davaya konu taşınmazın edinim tarihi arasında geçen süre dikkate alındığında davalının evlilik öncesi sahip olduğu Denizli’deki kooperatif hissesinin satım bedelinin davaya konu taşınmazın ediniminde kullanıldığının ve kişisel mal savunmasının ispatladığının kabul edilmesi gerektiği ayrıca dosya kapsamına göre davaya konu taşınmazın davalı tarafından boşanma dava tarihinden üç ay önce 3.kişiye satış yoluyla devrinin davacının katılma alacağını azaltma kastıyla yapılmadığının ispatlanamadığı anlaşıldığından, davalının kişisel malı niteliğindeki Denizli’deki kooperatif hissesinin, yukarıda açıklanan Dairemizin ilke ve uygulamalarına göre davacı lehine katılma alacağı hesap edilirken davalı lehine yapılacak denkleştirmede dikkate alınması, ondan sonra belirlenecek katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2.Davalı vekilinin 388 ada 3 parselde kayıtlı 11 numaralı bağımsız bölüme ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Eşlere ait kişisel ve edinilmiş mallar, mal rejiminin sonra ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, aşama vb.) göre değerlendirilir (TMK mad.228/1). Bu malların, kural olarak tasfiye anındaki (TMK mad.227/1 ve 235/1), sürüm (rayiç) değerleri (TMK mad.232 ve 239/1) hesaba katılır. Yargıtay ve Dairemizin uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.
Mahkemece, davaya konu 11 numaralı dubleks konutun, 02.06.2017 keşif tarihindeki değeri olan 200.000 TL’nin yarısına katılma alacağı olarak hükmedilmiş ise de, davaya konu taşınmazın boşanma dava tarihindeki durumu belirlenmeden karar verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, taşınmazın boşanma dava tarihindeki fiili durumu ve inşaat seviyesi saptanarak bu durumuna göre belirlenecek bozma sonrası karar tarihindeki sürüm değeri üzerinden davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi, hüküm kurulurken kazanılmış haklara dikkat edilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 06.10.2016 Τ. 2016/15251 E. 2016/13161 Κ.
Tasfiyeye konu taşınmaz üzerinde yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi heyeti raporunda, taşınmazın keşif tarihindeki değerinin 291.850-TL olduğu, bu bedelin 110.000-TL’lik kısmının davalı tarafından boşanma dava tarihinden sonra 2011-2012 yıllarında yapılan tadilat bedeli olduğu bildirilmiş, ayrıca yine aynı raporda davacının katılma alacağı, taşınmazın keşif tarihindeki değerinden davalı tarafından yapılan tadilat bedeli düşüldükten sonra kalan bedelin yarısı olmak üzere 90.925-TL olarak hesaplanmıştır. Mahkemece bu miktar üzerinden davanın kabulüne ve faizin tasfiye tarihi olan bozmaya konu kararın verildiği 21.04.2014 tarihinden itibaren başlatılmasına karar verilmesi gerekirken, hatalı niteleme ve değerlendirme sonucu davanın tümden reddine karar verilmesi doğru değildir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 11.06.2024 T. 2023/2644 E. 2024/4531 K.
Mahkemesince kadının açtığı birleşen davada tasfiye konusu taşınmazlar yönünden yukarıda izah edilen ilkeye aykırı şekilde, taşınmazların karar tarihinden (24.11.2022) yaklaşık dört yıl önceki belirlenen güncel değerlerine göre artık değere katılma alacağının hesaplanması doğru olmamıştır. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, birleşen davada tasfiye konusu taşınmazların tasfiye (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın tarihteki) tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değerleri belirlendikten sonra, talep miktarı ve usuli kazanılmış haklar da gözetilerek taşınmazlar yönünden artık değere katılma alacağına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 21.03.2017 Τ. 2015/13760 Ε. 2017/3962 Κ.
Mahkemece, hüküm altına alınan alacağa esas kooperatif hissesinin boşanma dava tarihinden yaklaşık on dört yıl önce satıldığı, davacı tarafından satış parasının mevcut olduğunun ve/veya satış parası ile ikame mal edinildiğinin iddia ve ispat edilemediğine göre, davanın tasfiye tarihinde mevcut mal olmadığından reddine karar verilmesi gerekirken, boşanma dava tarihinden on dört yıl önce devredilen kooperatif hissesinin sanki hisseye davalı sahipmiş gibi, kooperatifin tamamlanması halinde davalı adına düşecek daire (daire üçüncü kişi adına tescilli olduğu anlaşıldığına göre) yönünden alacağa hükmedilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 04.02.2021 T. 2020/3263 E. 2021/860 K.
“Mahkemece, 29.03.2016 tarihli kararla davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yerel Mahkemenin kararı, Dairenin 25.10.2018 tarihli ve 2016/12952 Esas, 2018/17919 Karar sayılı ilamıyla, dava konusu taşınmazın boşanma davasından kısa süre önce 3. kişiye devredildiğinden TMK’nin 229. maddesi uyarınca edinilmiş mallara eklenecek değer olarak nitelendirilmesi, taşınmazın 3. kişiye devir tarihindeki durumu esas alınarak tasfiye tarihindeki değerinin belirlenerek, …ın alınan 39.000 USD’nin, taşınmazın 07.09.2012 devir tarihi sonrası elde edilen parayla davalı tarafından ödendiği kabul edilerek, artık değere katılma alacağı belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 16.10.2019 tarihli kararla 40.403,50 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Şöyle ki, bozma ilamında, artık değere katılma alacağının, taşınmazın 3. kişiye devir tarihindeki durumu esas alınarak tasfiye tarihindeki değerinin belirlenerek hesaplanması gerektiği belirtildiği halde, Mahkemece, taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değeri belirlenerek artık değere katılma alacağının belirlenmesi gerekirken, taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri (karara en yakın tarihteki sürüm değeri) belirlenmeden, Eylül/2015 tarihine göre belirlenen değer esas alınarak artık değere katılma alacağının hesaplanması hatalı olmuştur.
ARTIK DEĞERE KATILMA ALACAĞININ HESAPLANMASI
Artık değer
Madde 231 – Artık değer, eklenmeden (TMK 229) ve denkleştirmeden (TMK М. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan “Katılma alacağı” talep edebilmek için diğer eşin malvarlığı değerlerine herhangi bir katkı sağlanması gerekmemektedir. Katılma alacağı, ilgili hükümlere göre yapılacak ekleme, denkleştirme ve mevcut borçların çıkarılmasından sonra oluşan artık değerin 1/2’si oranında oluşmaktadır. Başka bir ifade ile mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m.219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1). Katılma alacağı Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.
ARTIK DEĞER= AKTİFLER – PASİFLER
Katılma Alacağı = Artık Değer / 2
KATILMA ALACAĞI = (EM+DAPA+ED+KMD) – (DAPB+EMD+B)
EM= Edinilmiş Mallar
DAPA= Değer Artış Payı Alacağı (M.K. md. 227)
ED=Eklenecek Değer (M.K. md. 229)
KMD=Kişisel Malın Denkleştirilmesi (M.K. md. 230)
DAPB=Değer Artış Payı Borcu (Μ.Κ. md. 227)
EMD=Edinilmiş Malın Denkleştirilmesi (M.K. md. 230)
B=Borçlar
MADDE 236
1. Kanuna göre Madde 236 – Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.
MADDE 237
a. Genel olarak
Madde 237
Artık değere katılmada mal rejimi sözleşmesiyle başka bir esas kabul edilebilir. Bu tür anlaşmalar, eşlerin ortak olmayan çocuklarının ve onların altsoylarının saklı paylarını zedeleyemez. Eşler sözleşme ile artık değere katılmada yarı pay yerine farklı bir oranı da belirleyebilirler.
Yargıtay 2. HD., E. 2021/5519 K. 2021/6544 T. 27.9.2021
“….Dava, ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi ile alacak isteğine ilişkin olup davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan Musa Arıcı’nın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK mad. 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte kısmen birleşmiştir. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, somut olayda hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak temyiz eden davalının miras payı oranında sorumlu olduğu miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde alacağın tamamının davalıdan tahsili ile miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamının infazı aşamasında gözetilmesine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
MADDE 229
2. Eklenecek değerler
Madde 229 – Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler
Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
MADDE 230
3. Kişisel mallar ile edinilmiş mallar arasında denkleştirme
Madde 230 – Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır. Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır.
YARGITAY MAL REJİMİNİN ÖLÜM NEDENİ İLE SONA ERMESİ DURUMUNA İLİŞKİN TASFİYEDE, SAĞ KALAN EŞİN KATILMA ALACAĞI TALEBİNDEN, MİRASÇILARIN MİRAS PAYLARI İLE SORUMLU OLDUĞUNU KABUL ETMEKTEDİR. BAŞKA BİR İFADE İLE KATILMA ALACAĞINI MİRAS PAYLARINA GÖRE TASFİYE ETMEKTEDİR.
Yarg. 8. HD; 03.07. 2018 tarih ve 2016/4805 Ε., 2018/14775 K.
“… davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Mahkemece, birinci at yönünden verilen 5.000,00 TL katkı payı alacağı ile, ikinci kattan verilen 10.669,00 TL katılma alacağının davalıların her birinin 3/8’er miras payının olduğu da gözetilerek davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.” Yarg 8. HD 13.03.2019 tarih, 2017/14831 E., 2019/2605 K …Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan …mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, irasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK mad. 499) alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte kısmen birleşmiştir. …., mahkemece davacının 62.600 TL katılma alacağı bulunduğu kabul edilerek 1/4 oranındaki miras payı düşülmeden 50.000 TL katılma alacağına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan katılma alacağından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçıların miras payları oranında sorumlu olduğuna, dolayısıyla raporda tespit edilen 62.600 TL miktarındaki katılma alacağından davacının ¼ oranındaki miras payı düşüldüğünde aslında davacının 46.950 TL katılma alacağı olduğu halde mahkemece asıl davada 50.000 TL katılma alacağına hükmedildiğine göre, artık davacının talep edebileceği bir katılma alacağı kalmadığından bu alacak talebi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.
8.Hukuk Dairesi Esas: 2016/19316 Karar: 2020 / 228 Karar Tarihi: 16.01.2020 Somut olaya gelince; eşler, 13.03.1996 tarihinde evlenmiş, 29.07.2011 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, 13.09.2013 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK mad.225/son).
Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 Sayılı TKM mad.170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Yasa mad. 10, TMK mad.202/1). Tasfiye konusu 594 ada 25 parselde 17 nolu bağımsız bölüm, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 04.08.2010 tarihinde ferdileşme nedeniyle davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK mad.179). Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede; Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, Mahkemece davacının 3.000,00 TL katkısı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı yoktur. Katılma alacağı, Yasa’dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Ayrıca, bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK mad.222). Banka ve tapu kayıtları, tanık ve taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, taşınmazın kooperatif hissesinin Nisan-2009’da satın alındığı, davalı eş adına 04.08.2010 tarihinde ferdileşme nedeniyle tescil edildiği anlaşılmakla, edinme tarihi itibariyle taşınmaz edinilmiş maldır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 26.09.2024 Τ. 2024/6379 Ε. 2024/6440 Κ.
<<626 ve 627 parsel sayılı taşınmazların 24.04.1981 tarihinde hibe yoluyla edinildiği, 15.02.2013 tarihinde cebri icra yoluyla satıldığı, hibe yoluyla edinilen işbu taşınmazların davalının kişisel mal grubunda olduğu, tasfiyeye dahil edilemeyeceği; mal ayrılığı rejimi döneminde edinilen 25 ada 33 parsel sayılı dükkanın, 140 ada 1 parsel 24 nolu mesken ile edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemdeki edinilen taşınmazlardan 25 ada 4 parsel sayılı dükkan; 460 ada 15 ve 18 parsel sayılı mezarlık arsası; 309 ada 58 parsel 7-9-13 nolu mesken, 4 ada 21 parsel 10 nolu mesken nitelikli taşınmazların cebri icra yoluyla satıldığı, icra dosyalarının incelenmesinde, icra dosyalarında alacaklı sıfatına sahip olan şahısların, Asya Katılım Bankası A.Ş., Sedaş, Akçakoca Ticaret Odası, …, isimli şahıslar olduğu, icra ödemelerinin banka ve kurum borçlarıyla yine ilama bağlı alacak ve yargı gider borçlarından kaynaklandığı, davalının kurum ve kişilere borcu nedeniyle taşınmazların satışa çıkarılarak icra borçlarının taşınmaz satış bedellerinden ödendiği, davalının yakınlarının icra takip dosyalarında alacaklı sıfatı bulunmadığı, taşınmazların satışını talep edenlerin davalının yakınları olmadığı, sonuçta taşınmazların ihalesinin ilanla duyurulduğu, ihaleyle ilgilenen herkese katılma imkanı sunulduğu, davalı yakınlarının taşınmaz açık artırma ihalesine katıldığı, taşınmazları açık artırmayla satın aldıkları ve bu satışların iptali yönünde açılmış bir davanın da mevcut olmadığı, bu bilgilere göre işbu taşınmazlar bakımından davalının mal kaçırma kastının bulunmadığı, zira bu durumda tasfiye anında mevcut malvarlığı değerleri tasfiyeye dahil edileceğinden cebri icra yoluyla elden çıkan mallar için eklenecek değerlerden bahsedilemeyeceği; 309 ada 69 parsel 48 nolu tribleks nitelikli taşınmazın 11.06.2007 tarihinde tahsis yoluyla edinildiği, 12.09.2008 tarihinde tasfiye tarihinden yaklaşık 4,5 yıl önce üçüncü şahsa satıldığı, taşınmazın tasfiye anında mevcut olmaması ve tasfiye tarihinden 4,5 yıl önce devredilmiş olması, her şeyden önce taşınmazın 12.09.2008 tarihinde satılıp aynı tarihte 4 ada 21 parsel 10 nolu meskenin satın alındığının, işbu taşınmazın 4 ada 21 parsel 10 nolu meskene dönüştüğünün davacının da kabulünde olduğu görüldüğünden, işbu taşınmazın da eklenecek değerlerden olmadığı>>Bir eşin edinilmiş malına (kendi) kişisel malından ya da kişisel malına edinilmiş malından katkısı olmuşsa (aynı eşin edinilmiş malı ile kişisel malı arasında bir değer kayması gerçekleşmişse) denkleştirme hesabı yapılmaktadır. Eşlerin, evlilik birliği devam ettiği sürece kendi mal grupları arasında yapılan katkıyı/ kaymayı ifade etmektedir.
• Eşin kendisi adına kayıtlı edinilmiş malına ait bir borcu ya da bu malın iyileştirilmesi için gereken parayı kendi kişisel malından ödemesi halinde,
• Ya da eşin kişisel malına, edinilmiş malından kayma olması durumunda, artık değer hesaplamasında o eş lehine TMK m.230 uyarınca denkleştirme yapılacaktır.
DENKLEŞTİRME ORANI = Yapılan Katkı Değeri / Malın Katkı Tarihindeki Değeri
DENKLEŞTİRME MİKTARI = Denkleştirme Oranı x Malın Tasfiye Anındaki (karar tarihine en yakın tarihteki) Değeri
8. HD. 2016/2267 E., 2017/3531 E.:
Mahkemece yapılacak iş, öncelikle taşınmazın edinme tarihi itibariyle değeri tespit edilerek bu değer ile davalının babası tarafından verilen paranın oranlanması neticesinde, TMK 230 maddesi hükmü gereği davalı lehine denkleştirilecek kısmı belirlemek, bundan sonra yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda varsa artık değer olup olmadığına göre davacının katılma alacağının hesaplanması gerekirken taşınmazın tamamının edinilmiş mal olarak kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.
8.Hukuk Dairesi Esas: 2018/12219 Karar: 2019 / 3942 Karar Tarihi: 10.04.2019 Şöyle ki, bozma ilamında, dava konusu taşınmazın alış tarihindeki değeri ile 12 parsel sayılı taşınmazın satış bedeli ayrı ayrı belirlenerek, dava konusu taşınmazın davalının kişisel malı olan 80 ada 12 parsel sayılı taşınmazın satım bedelinin tamamı ile alınıp alınmadığı, satım bedeli yetmiyor ise, yapılan katkı oranı tespit edilmeye çalışılmalı, bulunacak katkı oranı, dava konusu taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın tarih) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılarak, kişisel maldan tasfiyeye konu mala yapılan katkı miktarı hesaplanmalı, kalan kısmın ise aksi kanıtlanamadığından edinilmiş mal kabul edilerek bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtildiği halde; Mahkemece dava dışı 12 parsel sayılı taşınmazın satış bedeli, konusunda uzman bilirkişi tarafından belirlenmeden, davalı tarafından bildirilen değerle yetinilerek katılma alacağı hesabı yapılması doğru olmamıştır.
Yargıtay 8. HD. 26.02.2015 T. 2013/21299 E. 2015/5286 K. Sayılı kararı;
‘… Bu halde mahkemece, 45.500 TL’ye satın alınan taşınmazın alım bedelinin 8.000 TL’sinin davalının kişisel malından karşılandığı dikkate alınarak, davalının kişisel malından yapmış olduğu bu ödemenin toplam ödemeye oranı tespit edilmeli, bu oran ile taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin çarpımı sonucu elde edilecek miktar taşınmazın değerinden düşülmeli, elde edilecek artık değerin yarısının TMK’nun 236/2 maddesi gereğince katılma alacağını oluşturduğu göz önünde tutulmalıdır…
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 18.04.2024 Τ. 2023/9646 Ε. 2024/2585 Κ. “Dava, katılma alacağı istemine ilişkin olup İlk De
Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; tarafların 2001 yılında evlendiği, taşınmazın 28.04.2010 tarihinde davalı erkek tarafın isimli kişiden satın alındığı ve edinilmiş mal olduğu, taşınmazın kişisel mal olduğunun ise iddia eden tarafından ispatlanması gerek banka kayıtlarının incelenmesinde, davalı erkeğin annesi olan dava dışı … tarafından taşınmazın satın alındığı … isimli kişiye toplar
35.000,58 TL para gönderildiği ve para gönderiminin taşınmazın satın alındığı tarih ile aynı olduğu, yapılan açıklamalarda ise gönderilen paranın taşınmazın satış bedeli olduğunun yazıldığı, yargılama sırasında tarafların alınan beyanlarında, taşınmazın 50.000,00 TL’ye alındığının belirtildiği, taşınmazın kalan 14.999,42 TL’sinin davalının annesi olan tarafından ödendiğinin ispatlanamadığı ve bu bedel üzerinden kadının katılma alacağı hakkı olduğu, ancak taşınmazın 35.000,58 TL bedelinin davalının annesi tarafından davalıya bağışlandığı ve davalının kişisel malı olduğu, kadının bu yönden katılma alacağı hakkı bulunmadığı gerekçesiyle, katılma alacağına yönelik davanın kısmen kabulü ile 75.597,07 TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı erkekten alınarak davacı kadına verilmesine karar verildiği, kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesi tarafından dava konusu taşınmazın bedelinin, davalı erkeğin annesi tarafından ödendiği, davacı kadın tarafından bu iddianın aksini ispata yarar bir delil sunulmadığı, dava konusu taşınmazın davalı erkeğin kişisel malı olduğu ve tasfiyeye tabii tutulamayacağı, davacı kadının dava konusu taşınmaz üzerinde katılma alacağı hakkı olmadığı ve katılma alacağı isteminin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek; davalı erkek vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün kısmen kaldırılmasına ve kabul edilen yönden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, davacı kadının katılma alacağı isteminin reddine, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise diğer yönlere ilişkin istinaf itirazlarının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş, karar yukarıda belirtildiği şekilde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 4721 sayılı Kanun’un 222 nci maddesi hükmü uyarınca, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir. Öncelikle, tasfiyeye konu taşınmaz evlilik birliği içinde 28.04.2010 tarihinde satın alınarak davalı erkek adına tescil edilmiş olup, edinme tarihi itibariyle edinilmiş maldır. Aksini, yani kişisel mal veya ikame mal olduğunu ispat külfeti davalıdadır.
O halde, taşınmaz kanuni karine gereğince edinilmiş mal olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince taşınmazın edinme bedelinin edinilmiş maldan karşılandığını ispat külfetinin davacı da olduğunun kabul edilmesi hatalı olmuştur. Diğer yandan dinlenen tanık beyanları ve banka kayıtları gereğince dava konusu taşınmazın satım bedelinin 35.000,58 TL’lik kısmının davalı erkeğin annesi tarafından taşınmazı satan isimli kişiye gönderildiği, banka kayıtlarında açıklama kısmında taşınmazın satış bedeli olarak yazıldığı, havalenin yapıldığı tarih ve taşınmazın satın alındığı tarihin aynı gün olduğu dikkate alındığında dava konusu taşınmazın satım bedelinin 35.000,58 TL’lik kısmının davalı erkeğin annesi tarafından davalı erkeğe bağışlandığı ve onun kişisel malı olduğu, Bölge Adliye Mahkemesinin bu yöndeki kabulünün isabetli olduğu, ancak dava konusu taşınmazın satım bedelinin kalan 14.999,42 TL’sinin davalı erkeğin annesi tarafından erkeğe bağışlandığı iddiasının ispatlanamadığı, yukarıda belirtildiği üzere dava konusu taşınmazın evlilik birliği içerisinde satış hukuki sebebiyle davalı erkek adına tescil edildiği, taşınmazın satım bedelinin 14.999,42 TL’lik kısmının kişisel mal ile karşılandığının davalı erkek tarafından ispatlanamadığı ve kadının bu kısım üzerinde katılma alacağı hakkının olduğu anlaşılmaktadır. O halde, Bölge Adliye Mahkemesince, tasfiye konusu taşınmazın tasfiye (önceki karar bozulmakla değer güncelliğini yitirdiğinden bozma sonrası yeni karar tarihine en yakın tarihteki) tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değeri belirlendikten sonra, talep miktarı ve usuli kazanılmış haklar da gözetilerek taşınmaz yönünden katılma alacağına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmistir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 04.02.2020 Τ. 2018/15822 Ε. 2020/896 Κ.
Dosya kapsamındaki, bilgi, belge, beyanlar, banka hesap hareketleri incelendiğinde davalı erkeğin banka hesabından çıkan paraların davalının babasının banka hesabına gönderildiği ve babası tarafından bu paralar kullanılarak taşınmaz alımında ödemelerin gerçekleştirildiği sabit ise de davalının para gönderdiği banka hesabına 30.11.2005 tarihinde yatan 10.000,00 TL paranın davalının babası dava dışı … tarafından gönderildiği ve hesap hareketlerinden bu paranın davalı tarafça hesabındaki diğer paralar ile birlikte taşınmaz ödemesinde kullanılmak üzere dava dışı babasının hesabına aktarıldığı anlaşılmaktadır. Davalının babasının gönderdiği ve taşınmaz alımında kullanıldığı sabit olan 10.000,00 TL paranın TMK’nin 220/2. maddesi kapsamında davalının kişisel malı olduğunun kabulü gerekir. Buna göre, edinme tarihindeki taşınmaz değeri içinde 10.000,00 TL paranın oransal karşılığı bulunmalı, bu oran taşınmazın tasfiye tarihindeki değeriyle çarpılarak davalı lehine denkleştirilmesi gereken (TMK mad. 230) meblağ belirlenmelidir. Taşınmazın tasfiye tarihindeki değerinden, denkleştirilecek meblağın düşümü ile kalan artık değer üzerinden ise davacının katılma alacağı hesaplanmalıdır. Mahkemece, delillerin yanılgılı değerlendirilmesiyle taşınmazın tamamının edinilmiş mal olarak kabulü ve bu doğrultuda hesaplama yapılıp davacının katılma alacağının tespiti hatalı olup hükmün bu nedenle bozulması gerektirmiştir.
ÖRNEK OLAY:
EVLİLİK TARİHİ: 09/12/2009-BOŞANMA DAVA TARİHİ: 02/03/2020
TAŞINMAZ EDİNİM TARİHİ: 30/10/2010
EDİNİM DEĞERİ 200.000 TL.
FİNANSMANINDA 20.000 TL.Sİ TAŞINMAZIN ADINA KAYITLI OLDUĞU EŞİN
BABASI TARAFINDAN BAĞIŞ İLE VERİLDİ.
SÜRÜM DEĞERİ: 1.000.000 TL. (EDİNİLMİŞ MAL) (05/02/2023 TARİHİLİ DEĞERİ)
TAŞINMAZIN FİNANSMANINDA TAŞINMAZIN ADINA KAYITLI OLDUĞU EŞİN BABASI 20.000 TL.SİNİ VERDİ VE BU DURUM İSPATLANDI. (EDİNİLMİŞ MALA İLİŞKİN BORÇ, KENDİ KİŞİSEL MALDAN KARŞILANMIŞ)
Katkı Oranı=Katkı Miktarı/Malın Katkı Tarihindeki Değeri = 20.000/200.000=0,10
Denkleştirme Miktarı=Malın Tasfiye Tarihindeki Değeri x Katkı
Oranı= 1.000.000*0,10=100.000 TL. KİŞİSEL MAL (TMK M. 230 UYARINCA DENKLEŞTİRME)
(180.000/200.000)*1.000.000= 900.000 TL. EDİNİLMİŞ MAL. (1.000.000-100.000=900.000 TL.)
900.000/2=450.000 TL. (KATILMA ALACAĞI)
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 17.01.2024 Τ. 2022/9348 Ε. 2024/296 Κ.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriği, İlk Derece Mahkemesince deliller değerlendirilerek karar verildiği ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığı, dava konusu taşınmazın davalı tarafından 175.000,00 TL’ye satın alındığı, bedelin 44.000,00 TL’sinin peşin olarak verildiği, kalan 131.000,00 TL miktarı yönünden banka kredisi kullanıldığı, kredinin 27/120 oranındaki bölümünün evlilik birliği içinde ödendiği ve ödemeler edinilmiş mallardan karşılandığı, bu bölüm yönünden davacının edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca katılma alacağı hakkı bulunduğu, taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri davacı tarafından imzalı beyanı ile 260.000,00 TL olarak kabul edilmesi yönündeki talebi gözetilerek, yapılan hesaplama sonucu davacının katılma alacağı miktarı belirlendiği, davalının kişisel borçları hesaplamada gözetilmediği, belirlenen miktarın ve hesaplama biçimi usul ve yasaya uygun bulunan hesap bilirkişi raporunda açıklanmış olduğu, yapılan hesaplama sonucu davacının 57.174,00 TL katılma alacağı bulunduğu tespit edildiği, bu miktarın karar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Temyizen …, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 18.03.2025 T. 2024/2245 Ε. 2025/2820 K.
“Tasfiyeye konu ma bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapı geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejimi tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. TMK’nin 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir. Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur. Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu malın satın alma bedeli, bunun krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, malın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu/trafik kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri mal varlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kurulundan da yardım alınmalıdır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 17.01.2024 Τ. 2022/9348 Ε. 2024/296 Κ.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriği, İlk Derece Mahkemesince deliller değerlendirilerek karar verildiği ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığı, dava konusu taşınmazın davalı tarafından 175.000,00 TL’ye satın alındığı, bedelin 44.000,00 TL’sinin peşin olarak verildiği, kalan 131.000,00 TL miktarı yönünden banka kredisi kullanıldığı, kredinin 27/120 oranındaki bölümünün evlilik birliği içinde ödendiği ve ödemeler edinilmiş mallardan karşılandığı, bu bölüm yönünden davacının edinilmiş mallara katılma rejimi uyarınca katılma alacağı hakkı bulunduğu, taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri davacı tarafından imzalı beyanı ile 260.000,00 TL olarak kabul edilmesi yönündeki talebi gözetilerek, yapılan hesaplama sonucu davacının katılma alacağı miktarı belirlendiği, davalının kişisel borçları hesaplamada gözetilmediği, belirlenen miktarın ve hesaplama biçimi usul ve yasaya uygun bulunan hesap bilirkişi raporunda açıklanmış olduğu, yapılan hesaplama sonucu davacının 57.174,00 TL katılma alacağı bulunduğu tespit edildiği, bu miktarın karar tarihinden itibaren yasal faiziylebirlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Temyizen …, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 18.03.2025 T. 2024/2245 Ε. 2025/2820 K.
“Tasfiyeye konu ma bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapı geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejimi tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. TMK’nin 202/1. maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir. Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur. Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu malın satın alma bedeli, bunun krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir. Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, malın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu/trafik kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri mal varlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kurulundan da yardım alınmalıdır.
Davalı-karşı davacı tarafından ” “Evlilik birliği içerisinde alınan Akbilek Mah. Bayraktar Sok. No:8/8 Merkez/Amasya adresinde bulunan taşınmaz için kredi kullanılmış olup ödemeleri halen devam etmektedir. Bu taşınmaza ilişkin de evlilik birliği içerisinde yapılan kredi ödemelerine yönelik talebimiz mevcut olup, bu söz konusu taşınmaz alımında kullanılan kredi yönünden yasal mal rejiminin sona erme tarihinden sonraya kalan taksitlerine yönelik gerekli hesaplamalar yapılarak kişisel mal olarak sayılacak ödemenin iş bu davada edinilmiş mallara yönelik katılma alacağı payında hesaba katılmamalıdır.” şeklinde iddia ile katılma alacağı talep edilmektedir. Dava konusu 1526 ada 10 parsel 8 nolu meskenin her ne kadar evlilik birliğinden önce 08/04/2014 tarihinde davacı-karşı davalı adına kayıtlı olmakla kişisel mal olduğu görülmekte ise de, iş bu taşınmazın finansmanında kullanılan konut kredisinin bir kısım taksitlerinin, taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş maldan ödendiği görülmekle, iş bu edinilmiş maldan ödenen taksitler yönünden aşağıdaki hesaplama yapılmıştır.
Toplam Edinim Değeri: 308.579,22 TL
Kredi ile karşılanan kısım: 160.000 TL.
Kişisel mal 148.579,22 TL.
Kredi ile finanse edilen kısmın içindeki Edinilmiş mal oranı: (144.760,63/297.565,17)*%=48,65 Edinilmiş mal oranının kredi anapara miktarı içindeki karşılığı: 160.000*%48,65=77.840,00 TL.
Kredi ile finanse edilen kısmın içindeki boşanma dava tarihinden sonraki taksitlerden ötürü davalının kişisel mal oranı: (152.805,04/297.565,17)*%=51,35. Kişisel mal oranının kredi anapara miktarı içindeki karşılığı: 160.000*%51,35=82.160,00 TL (TMK M. 230 DENKLEŞTİRME) 77.840,00/308.579,22*5.088.078,46=1.283.482,50 TL. 1.283.482,50 TL./2=641.741,25 TL. (Davalı-karşı davacının katılma alacağı) SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ 2024/411 E., 2024/991 K. SAYILI İLAMI:”Mahkemece, dava konusu taşınmaza yönelik olarak 03/04/2023 tarihli Av. Bilge Tüzel tarafından hazırlanan bilirkişi raporu ile davacının alacak miktarının 37.890,66 TL olarak belirlendiği ve 03/04/2023 tarihli bu rapor dikkate alınarak karar verildiği görülmüş olup, bu raporda katılma alacağının, taşınmazın 02/02/2022 tarihli inşaat bilirkişisi tarafından belirlenen değerinin TÜİK verilerine göre hesap yapılarak rayiç değeri güncellenmek suretiyle alacak miktarının belirlendiği görülmüştür. Yargıtay uygulamalarına göre tasfiye tarihi karar tarihidir.
Katılma alacağı hesaplanırken mal rejimi sona erdiği sırada mevcut olan malları, bu tarihteki durumuna göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır. (TMK 227/1, 228/1, 232, 235/1. mad.) Bu nedenle mahkemece taşınmazın karara en yakın tarihteki değerini uzman bilirkişi yardımıyla ve gerekirse yeniden keşif yapılarak belirlenmesi ve buna göre katılma alacağına hükmedilmesi ve somut olay bakımından ise taşınmazın, kadının yaptığını iddia ettiği iyileştirmelerden önceki ve boşanma dava tarihindeki durumuna göre usulünce güncel değerin belirlenmesi gerekir.
Dosya kapsamına göre dava konusu taşınmazın 105.000,00 TL ‘ye alındığı, bunun 65.000,00 TL’sinin kredi ile kalan miktarın ise evlilik birliği içinde tarafların edinilmiş malından karşılandığı anlaşılmaktadır. Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarı belirlenir. 4721 sayılı TMK’nın 202/1. Maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı veya artık değere katılma alacağı hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir. Bu açıklamaya göre, iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda, öncelikle mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın taşınmazın tasfiye tarihindeki karara en yakın sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre belirlenen taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar hesaba katılacaktır. Kadının katılma alacağı hesaplanırken bu hususlara dikkat edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
BANKA KONUT KREDİSİ BİLGİLERİ: 26/07/2013 tarihli konut kredisi sözleşmesinin 65.000 TL. Anapara bedelli olduğu, 65.000 TL.
Anapara ve 31.715,64 TL. Faiz ve diğer vergiler olmak üzere, toplam geri ödeme tutarının 96.715,64 TL. Olduğu; taraflar arasındaki mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi olan 05/05/2014 tarihine kadar ödenen anapara ve faiz toplam tutarının 7.182,48 TL. Olduğu, boşanma dava tarihinden sonra sarkan toplam ödeme miktarının ise (96.715,64-7182,48=) 89.533,16 TL. Olduğu tespit edilmiştir.
TAŞINMAZ YÖNÜNDEN HESAPLAMA:
Yukarıda belirtilen istinaf ilamı doğrultusunda katılma alacağı hesaplanmıştır:
Kredi ile karşılanan kısım: 65.000 TL.
Edinilmiş mal (40.000.)
Toplam Edinim Değeri: 105.000,00 TL
Kredi ile finanse edilen kısmın içindeki Edinilmiş mal oranı: (144.760,63/297.565,17)*%=48,65 Edinilmiş mal oranının kredi anapara miktarı içindeki karşılığı: 160.000*%48,65=77.840,00 TL.
Kredi ile finanse edilen kısmın içindeki boşanma dava tarihinden sonraki taksitlerden ötürü davalının kişisel mal oranı: (152.805,04/297.565,17)*%=51,35. Kişisel mal oranının kredi anapara miktarı içindeki karşılığı: 160.000*%51,35=82.160,00 TL (4829,50/105.000*1.765.233,85 TL. (Kredinin evlilik içinde mal rejimi sona erdiği tarihe kadar ödenen taksitlerden kaynaklı edinilmiş mal değeri)+((40.000/105.000)*1.765.233,85 TL. (Taşınmazın dışında edinilmiş maldan finanse edilen kısmı yönünden edinilmiş mal değeri)=81.192,35+672.470,03=753.662,38 753.662,38 TL./2=376.831,19 TL. (Davacının katılma alacağı)
(Davalının kredinin boşanma dava tarihinden sonraya sarkan taksitler yönünden kişisel malı: 60.170,50/105.000*1.765.233,85 TL.=1.011.571,47 TL.) (TMK M. 230 DENKLEŞTİRME)
Değer artış payı
Madde 227 – Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.
Değer artışına bağlı alacak hakkı (DEĞER ARTIŞ PAYI), bir eşin, diğer eşe ait malvarlığı değerine (edinilmiş ve/veya kişisel mal grubuna giren bir mala) yaptığı maddi bir katkının parasal karşılığını oluşturur.
Denkleştirme alacağı, eşlerden birine ait kendi kişisel malına edinilmiş malından ya da edinilmiş malına kişisel malından kaynaklanan değer kaymaları sonucunda ortaya çıkan katkının karşılığıdır
Yargıtay HGK. 05.11.2014 T. 2013/8-1014 E. 2014/843 K. Sayılı kararı)
Hangi malvarlığına ilişkin varsa ne kadar katılma alacağı, ne kadar değer artış payı, ne kadar katkı payı alacağı, katılma alacağı kalem kalem belirtilmelidir. Yargıtay, davacının toplam bir talep miktarı belirterek, hangi malvarlığı için ne kadar istendiğinin çıklanmaması halinde, talep miktarını talep edilen malvarlıkları sayısına bölerek her kalem malvarlığı için eşit istekte bulunulduğunu kabul etmektedir. (Yargıtay 8. HD. 01.06.2015 T., 2014/2082 E., 2015/12168 K.)
KATILMA ALACAĞI İLE DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI FARKLI ALACAKLAR OLUP, AYRI AYRI MİKTAR OLARAK BELİRTİLİP, VARSA DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI HUSUSUNDAKİ İDDİA VE NEDENLER, DELİLLER BİLDİRİLMELİDİR.
Yargıtay 8. HD. 16.02.2017 T. 2016/21960 E. 2017/1929 K. kararı’nda; “Hangi malvarlığına ne şekilde katkıda bulunulduğunun davacı tarafça net bir şekilde ifade edilmesi gerektiğine ve ihtarata rağmen bu hususun yerine getirilmemesi halinde davanın usulden reddinin isabetli olduğuna” hükmetmiştir.
Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; Bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.
EŞİN KİŞİSEL MALINDAN DİĞER EŞİN EDİNİLMİŞ MALINA KATLI SAĞLANMIŞ OLABİLİR
• EŞİN EDİNİLMİŞ MALINDAN DİĞER EŞİN KİŞİSEL MALINA KATKI SAĞLANMIŞ OLABİLİR.
• EŞİN EDİNİLMİŞ MALINDAN DİĞER EŞİN EDİNİLMİŞ MALINA KATLI SAĞLANMIŞ OLABİLİR.
DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI İÇİN:
Diğer Eşin Malvarlığı Değerine Katkı Yapılmalıdır. (Bu katkının TMK m. 186/3’teki “Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” düzenlemesindeki katılımı aşar nitelikte bir katkı olması gerekmektedir.)
2. Katkıda Bulunan Eşin Bağışlama Kastı Olmamalıdır.
3. Katkıda Bulunan Eş Karşılık Almamış Olmalıdır.
4. Eşler değer artış payı alacağı talebinden Vazgeçmemiş Olmalıdır
(MK.m.227/f.3).
“TMK m. 227/3: Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.”
4. Katılma alacağı gibi, mal rejiminin tasfiyesinde gündeme gelir. Her iki alacak da mal rejimi sona ermeden istenemez.
5. Yasal mal rejimi süresince yapılan katkılarda söz konusu olur.
6. Katılma alacağı da değer artış payı alacağı da nisbi alacak hakkı olup, ayni hak sağlamaz.
DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI FORMÜLÜ:
Yapılan Katkı Değeri
Katkı Oranı = Katkı Yapılan Malın Katkı Tarihindeki (Katkı+Mal) Değeri
DAP = Katkı Yapılan Malının Tasfiye Zamanındaki Değeri x Katkı Oranı
SÜRÜM DEĞERİ: 500.000 TL.
EDİNİM DEĞERİ: 200.000 TL.
KADININ KİŞİSEL MALINDAN KATKI: 50.000 TL.
(50.000/200.000)×500.000=125.000 TL.
DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI
SÜRÜM DEĞERİ: 500.000 TL.
EDİNİM DEĞERİ: 200.000 TL.
KADININ KİŞİSEL MALINDAN KATKI: 50.000 TL.
(50.000/200.000)×500.000=125.000 TL.
DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI
EDİNİLMİŞ MAL OLAN TAŞINMAZIN EDİNİM DEĞERİ: 600.000 TL. TAŞINMAZIN ADINA KAYITLI OLDUĞU EŞİN EDİNİMDE KİŞİSEL MALINDAN (EVLİLİK ÖNCESİ ADINA KAYITLI ARACIN SATIMINDAN GELEN) YAPTIĞI KATKI: 100.000 TL. KADININ, TAŞINMAZIN EDİNİMİNDE DÜĞÜNDE TAKILAN ZİYNETLERİN SATIMI İLE YAPTIĞI KATKI : 200.000 TL. KALAN 300.000 TL. BANKA KREDİSİ İLE FİNANSE EDİLDİ. BANKA KREDİSİNİN TOPLAM GERİ ÖDEMESİ 600.000 TL. OLUP, EVLİLİK BİRLİĞİ İÇERİSİNDE TOPLAMDA 600.000 TL.NİN İÇİNDEKİ 200.000 TL. TUTARLI TAKSİT EDİNİLMİŞ MALDAN ÖDENDİ, KALAN 400.000 TL. BAKİYE MAL REJİMİNİN SONA ERDİĞİ TARİHTEN SONRAYA SARKTI.
SÜRÜM DEĞERİ: 3.000.000 TL.
(100.000/600.000)*3.000.000=500.000 TL. (TMK M. 230 UYARINCA DENKLEŞTİRME TAŞINMAZIN ADINA KAYITLI OLDUĞU EŞİN KİŞİSEL MALI)
(200.000/600.000)*3.000.000=1.000.000 TL. (Taşınmazın adına kayıtlı olmadığı diğer eşin TMK m. 227 uyarınca değer artış payı)
Kredi ile finanse edilen kısmın içindeki boşanma dava tarihinden sonraki taksitlerden ötürü davalının kişisel mal oranı: (400.000/600.000)*%=66,66. Kişisel mal oranının kredi anapara miktarı içindeki karşılığı: 300.000*%66,66=199.980,00 TL
(199.980,00/600.000)*3.000.000=999.900,00 TL. ((TMK M. 230 UYARINCA DENKLEŞTİRME TAŞINMAZIN ADINA KAYITLI OLDUĞU EŞİN KİŞİSEL MALI)
Kredi ile finanse edilen kısmın içindeki Edinilmiş mal oranı: (200.000/600.000)*%=33,34. Edinilmiş mal oranının kredi anapara miktarı içindeki karşılığı: 300.000*%33,34=100.020,00 TL.
(100.020,00/600.000)*3.000.000= 500.100,00 (EDİNİLMİŞ MAL)
500.100,00/2=250.050.000 TL. (KATILMA ALACAĞI)