“Davada biz bu belgeleri sunmayalım” Devri Kapandı
Kişisel Verileri Koruma Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlıklardan birinde, bir
çalışanın istifa ettikten sonra kendisi ile ilgili tutulan özlük dosyasının bir
suretini istenmiş, eski işveren ise herhangi bir yanıt vermemiştir. Bu karar,
işverenlerin kayıt tutma yükümlülükleri ile işçilerin taleplerinin doğru
gerekçeye dayandırmalarının ne kadar önemli olduğunu gözler önüne serer
niteliktedir…
İşveren tarafından işçi ile ilgili pek çok kişisel veri
işlenmektedir. İş sözleşmesi, TC kimlik numarası, bordro yahut maaş ödeme
bilgileri, işçinin banka hesabı bunlardan bazılarıdır. Aynı zamanda
işyerlerinde güvenlik amaçlı olarak yapılan kayıtların içeriği de kişisel veri
niteliğinde olabilecektir.
Bu veriler, özellikle iş davalarında önemli
olabilmektedir. İşçi ve işveren arasında bir uyuşmazlık olduğunda, mahkemelerce
istenen belgelerin en başında işçinin özlük dosyası ve SGK kayıtları yer
almaktadır. Bununla birlikte, davanın içeriğine göre, sunulabilecek başka bir
takım bilgi ve belgeler de olabilmektedir. Bununla ilgili olarak, veri sorumlusu
yani kayıtları tutan işveren, bazı durumlarda kendi aleyhine sonuç
doğurabilecek evrakları mahkemeye sunmayabilmektedir. Örneğin fazla mesai ile
ilgili bir davada, işveren işçinin fazla mesai yaptığını kanıtlayan belgeleri
mahkemeye genellikle sunmamaktadır.
Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun önüne giden ve çalışan
eski işverene karşı kişisel verileri ile ilgili yönelttiği talep ile ilgili olarak
çalışan, iş davası kapsamı dışında özlük dosyasının bir örneğini istemiştir. İşveren
ise bu belgeleri sunma zorunluluğu olmadığını düşünerek hareket etmiştir. Oysa,
veri sorumlusu olan işverenlerin, iş sözleşmesi kapsamında işledikleri çalışan
verileri ile ilgili olarak Kişisel Verileri Koruma Kanunu uyarınca talepleri
yerine getirmesi gerekmektedir. Bu kanun kapsamında çalışan, kendisiyle ilgili
kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme hakkına sahiptir.
Bu, aynı zamanda bir anayasal haktır.
Konu uyuşmazlıkta da Kurul, işverenin veri sorumlusu
sıfatına haiz olduğu, bu doğrultuda bu talebi yerine getirmesi gerektiğini
belirtilmiştir. Bu uyuşmazlıkta en dikkat çekici husus, işverenin “susma hakkı”
kapsamında bütün verileri vermek zorunda olmadığını savunmasıdır. Oysa kararda
da belirtildiği üzere, burada bir ceza yargılaması olmayıp, susma hakkı
kapsamında bir durum bulunmamaktadır.
Söz konusu karar, özellikle hukuk yargılamalarında
delillerin elde edilme ile mahkemeye sunulmayan delillerin ortaya çıkarılması
yöntemi bakımından oldukça aydınlatıcıdır. Özellikle bir tarafın kişisel verisi
işlendiği zaman, kişi varlığı ile ilgili hakların anayasal temeli itibariyle
yargılamaya hâkim ilkelerin üstüne çıktığını göstermektedir. Yani özetle, “biz
bu evrakı mahkemeye sunmayalım, başımıza bela olur” devri, kişisel veriler söz
konusu olduğunda resmen kapanmıştır.