Yunus Der ki;
Mal sahibi, mülk sahibi;
Hani bunun ilk sahibi
Malda yalan mülkte yalan,
Var biraz da sen oyalan….
MAL REJİMİ KAVRAMI
Eşlerin evlilik öncesi ve sonrası edindikleri mallar üzerindeki hak ve yükümlülükleri ile evlilik sona erdiğindeki paylaşıma yönelik kurallar toplamı «Eşler arasındaki mal rejimi» olarak tanımlanabilir. Buradaki kuralları; yönetim kuralları, yararlanma kuralları, sorumluluk kuralları, mülkiyet kuralları ve paylaşım kuralları olarak anlamak lazım gelir.
MAL REJİMLERİ-Tmk 202-281
- Eşlere mal rejimi sözleşmesi yapma konusunda bir özgürlük verilmelidir. Ancak bu özgürlüğün sınırları da çizilmelidir. Sözleşme yapılmazsa oyunun kurallarını açıklayan bir kural mal rejimi oluşturulmalıdır. Bu çerçevede TMK’da kural mal rejimi (yasal mal rejimi yanı sıra seçilebilir mal rejimleri olarak üç mal rejimi ve ayrıca olağanüstü mal rejimi düzenlemesi getirilmiştir.
- Ancak eşler hiçbir mal rejimi kurallarına bağlı olmadıklarını da kararlaştıramazlar. Şayet böyle bir sözleşme yapılsa da kural mal rejimine tabi olacaklardır. (TMK 202/1)
Türk Medenî Kanununda Düzenlenen Mal Rejimleri
-Mal Ayrılığı TMK.242-243 Seçimlik
-Paylaştırmalı Mal Ayrılığı TMK.244-255 Seçimlik
-Edinilmiş Mallara Katılma TMK.218- 241 (Kural)
-Mal Ortaklığı TMK.256-281 Seçimlik
Olağanüstü Mal Rejimi: TMK.206-212
Yasal Mal Rejimi
- 4721 sayılı TMK. 01.01.2002 tarihinde yürürlüğü girmiş ve yasal mal rejimi olarak «edinilmiş mallara katılma rejimi» kabul edilmiştir.
- TMK. md. 202: Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması asıldır.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler.
- 01.01.2002 tarihinden sonraki evliliklerde, eşler diğer mal rejimlerini seçmedikleri sürece yasal mal rejimi «edinilmiş mallara katılma rejimi» uygulanacaktır.
- Mal rejiminin başlangıcı evlilik tarihi olacaktır.
TMK öncesi kurulan evliliklerde uygulanacak mal rejimi
- 4722 sayılı TMK yürürlük Kanunu 10./1md. gereğince; “Türk Medenî Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.Bu süre 01.01.2003 tarihinde sona ermiştir.
- 10/3md. Bir yıllık süre içerinde mal rejimi sözleşmesi ile yasal mal rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağını kabul etme imkanı da tanınmıştır. Sadece yasal mal rejimini seçme konusunda bu imkan tanınmıştır.
- TMK m.179 “Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesi uyarınca; tasfiye işlemlerinin taraflar arasında geçerli olan mal rejimi hükümleri dikkate alınarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Emsal Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 30.10.2007, 14157 E.- 14493 tarihli kararında; << davacı sağ kalan eş TMK.nun yürülüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden eşinin ölüm tarihi olan 01.08.2003 tarihine kadar aralarında geçerli bulunan yasal mal rejiminin tasfiyesini istemiştir. Taraflar aralarında karşılıklı boşanma davalarının devamı sırasında mirasbırakan koca 01.08.2003 tarihinde ölmüştür. Davacı sağ kalan kadın eşin boşanma davasının tarihi 29.05.2002 olup ölüm sebebiyle boşanma davasının konusuz kalması üzerine bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karşılık davacı kocanın ölümü üzerine davaya TMK 181.uyarınca mirasçıları tarafından devam edilmiş ve davacı-karşı davalı kadının kusursuz olduğu tespit edilerek hüküm kesinleşmiştir. Boşanma davaları 01.01.2002 tarihinden sonra ancak 1 yıllık rejim seçme süresi dolmadan açılmıştır. 4722sk.nun 10.m.de bu konuda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Boşanma davası sonuçlanmadan davalı-karşı davacı koca öldüğünden artık bir mal rejimi sözleşmesi olanağı da bulunmamaktadır. Bu durumda TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden ölüm tarihine kadar eşler arasında yasal mal rejimi olan EMKR uygulanması gerekir. Deliller toplanıp karar verilmesi gerekirken taraflar arasında EMKR ‘nin geçerli olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi döneminde yasal mal rejimi «mal ayrılığı rejimi» olduğundan 01.01.2002 öncesi başlayıp TMK. döneminde devam eden evliliklerde iki ayrı mal rejimi uygulanması gerekecektir.
Bu durumda evlilik tarihinden kanunun yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı eski Medeni Kanun’un yasal mal rejimi olan MAL AYRILIĞI REJİMİ, 01.01.2002 tarihinden ise mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar yasal mal rejimi olan EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ uygulanacaktır.
Mal Rejimi sözleşmeleri
- TMK.md.203: Mal rejimi sözleşmesi, evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Taraflar, istedikleri mal rejimini ancak kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler.
- Sözleşme ancak yasada belirtilen mal rejimlerinden biri seçilebilir.
- Sözleşme resmi şekilde noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılabilir. TMK m.205/1
- Evlenme başvurusu sırasında yazılı olarak yapılabilir. TMK 205/1
- Eşler mal rejimi sözleşmesini geçmişe etkili olarak değiştiremezler.*
- Sözleşmeler ancak ileriye etkili yani yapıldığı tarihten sonraki dönem için sonuç doğurur.
- 4722 sayılı kanun 10.maddesi sınırsız bir mal rejimi belirleme hakkı da tanımıyor. Sadece edinilmiş mallara katılma rejimi için getirilmiş bir düzenleme.
MAL REJİMİNDE SÖZLEŞMENİN İPTALİ
- -İradeyi sakatlayan sebeplerle
- -Muvazaa sebebiyle
- -Şekil şartı yokluğu ile
- -Tipe aykırılık sebebiyle sözleşmenin iptali istenebilir.
- (karma mal rejimine ilişkin mal rejimi sözleşmesinin tipe aykırılık sebebiyle iptali istenebilir.) Sözleşme Ehliyeti
- TMK 204/1 m.göre «Mal Rejimi sözleşmesi ancak ayırt etme gücüne sahip olanlar» tarafından yapılabilir. Aksi halde sözleşme hükümsüzdür. Küçükler ile kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızasını almak zorundadırlar. TMK 206 f.II/5 hükmüne göre diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması ve 206/3 gereği eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir. Ayırt etme gücüne sahip küçüklerde de küçüğün imzası dışında velayet hakkına sahip ana babanın yasal temsilci sıfatıyla imza atması gerekir.
SÖZLEŞMENİN SÜRESİ
- Eşler arasındaki mal rejimi kural olarak evlenmeyle başlar. Taraflar arasında EMKR uygulanması asıl ise de eşler mal rejimi sözleşmesi ile kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini de kabul edebilirler. Mal rejimi sözleşmesi ile rejim başlamışsa eşler arasında geçerli mal rejimi kural olarak yeni bir mal rejimi sözleşmesi yapılana kadar uygulanacaktır. Eşler arasında geçerli mal rejimi sözleşmesi eşlerden birinin ölümüyle de sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona ermesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde ise eşler arasında geçerli mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Mal rejimi sözleşmesi ile aşağıda belirtilen konularda eşler düzenleme yapabilirler:
➤ Bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılabileceğini kabul edebilirler. (TMK m. 221/1)
➤ Eşler sözleşme ile Kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler. (TMK m. 221/2)
➤ Yine Artık değere katılmadamal rejimi sözleşmesi ile başka bir esas kabul edilebilir. Bu tür anlaşmalar eşlerin ortak ortak olmayan çocukların ve altsoyun saklı payını zedeleyemez. Bu sınırlar çerçevesinde pay oranını değiştirebilirler yarı pay yerine farklı bir oranı belirleyebilirler (TMK m. 237/1)
➤ Katılma alacağına mahsuben aile konutu üzerinde düzenleme(intifa veya oturma hakkı-mülkiyet hakkı) (TMK m. 240)
Diğer sözleşmeler ile yapılabilecek düzenlemeler
➤ Katılma ve değer artış payı alacağına faiz uygulanmayacağını kararlaştırabilirler. (TMK m. 239/3) Aksine anlaşma yoksa tasfiyenin sona ermesinden başlayarak katılma alacağına değer artış payı alacağına faiz yürütülür.
➤ Eşler yazılı bir anlaşma ile Değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi pay oranını da değiştirebilirler. (TMK m. 227/3)
➤ Eşlerden birinin diğerinin rızası bulunmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunabileceğini yazılı bir sözleşme ile kararlaştırabilirler. (TMK m. 223/2)
Mal rejiminin sona ermesi:
- TMK m. 225 – Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer.
- Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.
Yasa gereğince sona erme sebepleri;
ölüm
Başka bir mal rejiminin kabulü
Evliliğin iptali
Boşanma
Mal ayrılığına geçilmesi talebiyle dava açılması
Mal rejiminin sona erme anı ve sebepleri
Eşlerden birinin ölümü
Ölüm anında
Mahkeme kararı
Olağanüstü mal rejimine geçilmesine karar verilmesi
Dava tarihinde
Eşlerin başka mal rejimi kabul etmesi
Sözleşme tarihi
Olağanüstü Mal Rejimi (TMK.m. 206)
Haklı bir sebep varsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.
Aşağıdaki hâllerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:
- Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
- Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
- Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
- Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,
- Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.
Öncelikle;
-Eşlerden birinin talebi
-Haklı sebeplerin mevcut olması gerekmektedir.
-Madde de sayılı haklı sebepler tahdidi değildir, örnekleme yolu ile gösterilmiştir.
-Olağanüstü mal rejimi olarak mal ayrılığı rejimi kabul edilmiştir.
➤ Somut olayın özelliklerine göre eşlerin mali çıkarları gözetilerek telafisi güç ve ciddi hak kaybına neden olacak sebepler dikkate alınır.
➤ Evlilik birliğinde edinilen mal varlıklarına esaslı zarar verilmesi veya verme olasılığının yüksek bulunduğu durumlarda olağanüstü mal rejimine geçişi karar verilir.
➤ Haklı sebebin davalı eşten kaynaklaması gerekmekte olup davalı eşin kusurlu olmasına gerek yoktur. Davalı eş kusursuz da olsa haklı sebebin davalı eşten kaynaklanması yeterlidir.
➤ Haklı sebebin var olmasına sebep olan veya haklı sebebin oluşmasında kusurlu olan eşin TMK.206.md. yararlanamayacağı kabul edilmektedir.
➤ Olağanüstü mal rejimine dönüşüm talep hakkını düzenleyen hükümler emredici nitelikte olduğundan, eşlerin önceden olağanüstü mal rejimine ilişkin haktan feragat etmeleri mümkün değildir.
➤ TMK.m.180.gereğince ayrılığa karar verilirse sadece eşlerin aralarında sözleşmeyle kabul edilen rejiminin kaldırılmasına karar verebilir. Ayrılık kararıyla birlikte yasal mal rejimi kaldırılamayacağı gibi talep olmadan olağanüstü mal rejimine geçilmesine karar veremez.
➤ TMK.m.197.gereğince birlikte yaşamaya ara verilmesi halinde koruyucu önlemler alınabilir, ancak hakim kendiliğinden mevcut mal rejiminin sonlandırılmasına olağanüstü mal rejimine geçilmesine karar veremez.
➤ TMK.m.169 kapsamında da geçici önlem olarak olağanüstü mal rejimine dönüşüm kararı verilemez.
➤ TMK.169,180 ve 197/2 maddelerine istinaden yapılacak değerlendirmelerde talep halinde olağanüstü mal rejimine dönüşüm kararı verilebilir.
Yargıtay 8.HD. 09.03.2021 tarih 2020/1407 E.2021 /12097 K.sayılı kararında; << eşlerden birinin iradi olarak veya irade dışı nedenlerle evlilik birliğinde edinilen malvarlıklarına esaslı zarar vermeleri ya da verme olasılıklarının yüksek bulunduğu durumlarda olağanüstü mal rejimine geçişe karar verilmelidir. Hakime geniş takdir yetkisinin tanınması bakımından haklı nedenlerin varlığında bağlayıcı nitelikte sınırlama yapılmamış olması isabetli olmuştur. Mahkemece her somut olay kendi koşulları içinde değerlendirilerek ve eşlerin mali çıkarları gözetilerek mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşüm talebi hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmelidir. Evlilik malları üzerinde telafisi güç ve ciddi hak kaybına neden olacak hususlar mal ayrılığı rejiminde geçiş talebinin kabulü için önemlidir..>>
TMK.m.206 hükmü açısından Yargıtay kararlarındaki örnekler;
<<Davacının maaş kartını elinde bulunduran kocanın harcamalardan eşini haberdar etmemesi, ortak birikimleri ile satın alınan otomobilin davacının bilgisi dışında satılması, eşine danışmadan bir takım ekonomik kararlar almış olması, uzun süreden beri ayrı yaşamaları>>
Uzun süreden beri ayrı yaşamaları, aralarında hiçbir paylaşım olmaması, davalı hakkında açılan ceza ve tazminat davaları ile ortaklığın menfaatini tehlikeye düşürdüğü>>>
<<müşterek banka hesabındaki parayı çekerek kendi hesabına aktarması, kadının verdiği vekaletnameye dayanılarak satılan evin parasının kendi hesabına yatırması>>>
<<mal varlığının akıbeti hakkında bilgi vermemesi>>>
<<eşini eve almaması, aracını taşınmazı muvazaalı satması
(Fiilen ayrı yaşamak dönüşüm için tek başına yeterli kabul edilmemektedir.!!!)
TMK.m.207- Yetkili mahkeme eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir.
Mal ayrılığına geçişten dönme
TMK.m.208- Eşler, her zaman yeni bir mal rejimi sözleşmesiyle önceki veya başka bir mal rejimini kabul edebilirler
Mal ayrılığına geçişi gerektiren sebebin ortadan kalkması halinde hakim, eşlerden birinin istemi üzerine eski mal rejimine dönülmesine karar verebilir. Mal ayrılığına geçilmesinin sonuçları Olağanüstü mal rejimine geçilmesine ilişkin kararın kesinleşmesi halinde mal rejimi, mal ayrılığına dönüşüm davasının açıldığı tarihte sona erer.
TMK.m.212-.
Mal ayrılığına geçildiği takdirde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşler arasında önceki mal rejiminin tasfiyesi, bu rejime ilişkin hükümlere göre yapılır.
Kanun yolu:
HMK.m.382/2-b.8. «mevcut mal rejiminin eşlerden birinin veya alacaklıların talebiyle mal ayrılığına dönüştürülmesi ve sebeplerin ortadan kalması halinde mal ayrılığından eski rejime geri dönülmesi >>> istemleri çekişmesiz yargı işidir.
Bu istemlere ilişkin olarak istinaf kanun yolundan sonra hüküm temyiz edilemez.
Mal rejim tasfiyesi davalarında görev ve yetki
- Görev: 4787 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca, aile hukukundan doğan dava ve işlerde görevli Mahkeme Aile Mahkemeleri olup; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı davalarda da Aile Mahkemeleri görevlidir.
Mal rejimi tasfiyesine ilişkin olmayıp Borçlar Kanununun genel hükümlerine ilişkin alacak talepleri Aile Mahkemelerinin görev alanında değildir. Aile hukukundan kaynaklanmayan malvarlığına ilişkin davalara bakma görevi Genel Mahkemelere ait olup; Yargıtay uygulamasında aşağıdaki örnek talepler genel alacak olarak kabul edilmektedir:
- Davacı kadının kendisine miras yolu ile intikale eden paradan 20.000 TL miktarı davalı kocaya verdiği iddiası,
- Her iki tarafın da ortağı olduğu şirket için çekilen krediden hissedarlık sebebiyle sorumlu oldukları miktarlar hakkındaki istemler,
- Ailenin geçimi için yapılan masraflar,
- Müşterek çocukların iaşesi ve eğitimleri için yapılan masraflar,
- Hayatın olağan akışı gereği ödenmesi gereken barınma/müşterek hane giderleri
Evlilik birliği kurulmadan nişanlılık döneminde veya birliktelik döneminde eşlerin birbirlerine verdikleri borçlar
- Evlilik öncesi birlikte yaşarken veya nişanlılık döneminde edinilen mal varlıklarına yapılan katkılar…
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2013/3345 Esas – 2013/14705 Karar sayılı ve 10.10.2013 tarihli ilamında; “…Aile birliği için yapılan harcamalar ile müşterek çocuklar için yapılan harcamaların davalıdan tahsilinin istenmesinin mümkün olmadığına…”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2014/21614 Esas – 2015/8348 Karar sayılı ve 14.04.2015 tarihli ilamında; “…Müşterek hayatın olağan akışına göre ödenen kredi kartı borçlarının mal rejiminin tasfiyesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu yöndeki talebin reddine karar verilmesi gerektiği gözden kaçırılarak alacağa hükmedilmesi isabetli olmamıştır…” şeklinde hüküm kurmuştur.
ÖNEMLİ: «EŞLERİN EVLİLİK BİRLİĞİNİN KURULMASINDAN ÖNCE BİRBİRLERİ ARASINDA GERÇEKLEŞEN BORÇ İLİŞKİLERİ YA DA BİRBİRLERİNİN MALVARLIKLARINA YAPTIKLARI KATKI TALEPLERİNİN GENEL MAHKEMELERDE ÖNE SÜRÜLEREK TALEP EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR.>>>
Yetki: TMK m. 214 – Eşler veya mirasçılar arasında bir mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
1.Mal rejiminin ölümle sona ermesi durumunda ölenin son yerleşim yeri mahkemesi,
2.Boşanmaya, evliliğin iptaline veya hâkim tarafından mal ayrılığına karar verilmesi durumunda, bu davalarda yetkili olan mahkeme,
3.Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.
- TMK.214.md. belirtilen yetki kuralı kesin yetki değildir. Ancak HMK. 1md.16/1-a. gereğince değerlendirilecek ilk itirazlardandır
Ancak işbu görüşten sonra İzmir BAM 18.HD. 2022/3236 Ε.
2022/2300 K.sayılı 04.01.2023 tarihli kararında ölüm halinde tasfiyede yetki kuralı kesin yetki olarak kabul edilmiştir.
<<<…. Yargıtay 8.HD.nin 2015/9724 E-2016/17525 K.sayılı 28.12.2016 tarihli kararında da belirtildiği üzere bu tür davalarda ölen eşin son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir ve bu yetki kesin yetki olup (TMK 576) dava şartıdır (HMK 114/ç). ….Somut olayda; davalı yanın cevap dilekçesini sunmasını müteakip mahkemece dosya ele alınarak belirtilen şekilde karar tesis edilmiş ise de davacı yanın istinaf başvuru dilekçesinde ölenin son yerleşim yerinin İzmir olduğunu ileri sürmesi de dikkate alınarak kesin yetki halinin değerlendirilmesi sırasında ölenin son yerleşim yeri ile ilgili taraflara delillerini sunmaları için imkan tanınmaması sunulan deliller toplanarak sonucuna göre bu hususta değerlendirme yapılmaması yerinde olmayıp HMK 27 nci maddesine aykırılık sözkonusu olduğundan davacı yanın istinaf başvurusunun yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Zamanaşımı Süresi :
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/8-375 Esas – 2013/520 Karar sayılı ilamı ile mal rejimleri tasfiyesine ilişkin alacaklarda zamanaşımın 10 yıl olduğuna karar verilmiştir.
Zamanaşımı:
- Evliliğin boşanma ile sonuçlanması halinde, boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren,
- Evliliğin eşlerden birinin ölümü ile sona ermesi halinde, ölüm tarihinden itibaren işlemeye başlar.
- Yabancı Mahkemede boşanma durumunda, Yargıtay uygulamasına göre, zamanaşımının başlangıç tarihi; tanıma veya tenfiz kararının kesinleştiği tarih olarak kabul edilmekteyken YHGK 2022/2-766 Ε. 2022/975 K.sayılı 18.10.2023 tarihli kararı ile yabancı Mahkemede boşanma kararı verilmesi halinde işbu kararın tanıma ve tenfizi için 5718 sk. Da zamanaşımı süresi olmadığı, dolayısıyla Türkiye’de süre sınırlaması olmadan herzaman tanınması ve tenfizinin istenebileceği belirtilmiştir. Tanınmasından sonra yabancı mahkeme kararının kesinleştiği tarih itibariyle hüküm ifade edeceği kabul edilmiştir.
Yargıtay HGK, 07.12.2021 T, 2018/8-471 Ε., 5633Ε., 2021/1586 Κ.«…eşler Türk kanunlarına göre, Türk mahkemelerince tanıma-tenfiz kararı verilmedikçe boşanmış sayılmazlar. TBK’nın 153/3. maddesi ile düzenleme altına alınan hüküm uyarınca; evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı süresi İşlemeye başlamaz, başlamışsa da durur. Aynı şekilde 153/6. maddesine göre de; alacağı, Türk mahkemelerinde ileri sürme imkânı bulunmadığı sürece zamanaşımı süresinin işlemeye başlamayacağı dikkate alındığında, bir alacak davası olan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda zamanaşımı süresinin boşanmanın mali sonuçlarına bağlı dava haklarının kullanılabilir hâle geldiği, tanıma-tenfiz kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren istenebilir hâle geldiğinin kabulü gerekir. Aksi yönde bir değerlendirme, MÖHUK’un 50/1. Maddesinde belirtilen yabancı mahkemelerin hukuk davalarına ilişkin olarak verdiği kararların, Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlı olması kuralına da aykırılık teşkil edecektir. Hal böyle olunca, tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşanmalarına karar verilmiş olması durumunda; eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasında zamanaşımı süresinin başlangıcında, yabancı mahkeme ilamının tenfizine ilişkin kararın kesinleşmesi tarihinin esas alınması gerekmektedir..>>>
FAİZ, AVUKATLIK ÜCRETİ, YARGILAMA GİDERİ
Faiz yasal faizdir ve ancak talep edilmişse hükmedilir.
- KAPA söz konusu olduğunda yasal faiz dava tarihinden itibaren,
- KA ya da DAPA söz konusu olduğunda ise tasfiye (karar) tarihinden itibaren yasal faiz işletilir.
- Harç ve avukatlık ücreti nispidir. Eğer keşfen ya da bilirkişi raporu ile belirlenen yeni değere göre harç tamamlanmamışsa avukatlık ücreti harçlandırılan değere göre hesaplanır.
- Yargılama gideri, haklılık oranına göre taraflara yüklenir.
- Karşılıklı alacaklar takas / mahsup edilir. Talep şarttır; harç yatırılması zorunlu olmadığı gibi yargılamanın her hangi bir aşamasında dile getirilmesi yeterlidir. (ancak ayrı bir dava ya da karşı davaya konu edilmediğinden avukatlık ücreti söz konusu olmaz)
Mal Grupları (TMK 218)
- Erkeğin edinilmiş malları
- Erkeğin kişisel malları
- Kadının edinilmiş malları
- Kadının kişisel malları
- Paylı mülkiyetteki mallar
Eşler Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminde Mal rejimi sözleşmesi ile aşağıda belirtilen konularda düzenleme yapabilirler
➤ Bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılabileceğini (TMK m. 221/1)
➤ Kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını (TMK m. 221/2) Artık değere katılmada (ortak olmayan çocukların ve altsoyun saklı payını zedelememek kaydıyla) pay oranını değiştirebilirler yarı pay yerine farklı bir oranı belirleyebilirler (TMK m. 237/1)
➤ Katılma alacağına mahsuben aile konutu üzerinde düzenleme (TMK m. 240)
➤ Katılma ve değer artış payı alacağına faiz uygulanmayacağı (TMK m. 239) (aksine anlaşma yoksa)
➤ Değer artış payı alacağından tamamen veya kısmen vazgeçmeyi, değer artış payı oranını değiştirmeyi (TMK m. 227/3)(yazılı anlaşma ile
➤ Eşlerden birinin diğerinin rızası bulunmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunabileceğini (TMK m. 223)(yazılı aroşma ile)
- (karma mal rejimine ilişkin mal rejimi sözleşmesinin tipe aykırılık sebebiyle iptali istenebilir.)
Ancak işbu görüşten sonra İzmir BAM 18.HD. 2022/3236 Ε. 2022/2300 K.sayılı 04.01.2023 tarihli kararında ölüm halinde tasfiyede yetki kuralı kesin yetki olarak kabul edilmiştir.
<<<…. Yargıtay 8.HD.nin 2015/9724 E-2016/17525 K.sayılı 28.12.2016 tarihli kararında da belirtildiği üzere bu tür davalarda ölen eşin son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir ve bu yetki kesin yetki olup (TMK 576) dava şartıdır(HMK 114/ç). ….Somut olayda; davalı yanın cevap dilekçesini sunmasını müteakip mahkemece dosya ele alınarak belirtilen şekilde karar tesis edilmiş ise de davacı yanın istinaf başvuru dilekçesinde ölenin son yerleşim yerinin İzmir olduğunu ileri sürmesi de dikkate alınarak kesin yetki halinin değerlendirilmesi sırasında ölenin son yerleşim yeri ile ilgili taraflara delillerini sunmaları için imkan tanınmaması, sunulan deliller toplanarak sonucuna göre bu hususta değerlendirme yapılmaması yerinde olmayıp HMK 27 nci maddesine aykırılık sözkonusu olduğundan davacı yanın istinaf başvurusunun yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Mal rejimi tasfiyesinde mal grupları
Edinilmiş mal
Kişisel mal
Paylı mülkiyetteki mallar
Tasfiyeye girecek mal grupları
Eklenecek değer
Denkleştirme
- 4722 sayılı TMK yürürlük Kanunu 10./1md. gereğince; “Türk Medenî Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tâbi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.Bu süre 01.01.2003 tarihinde sona ermiştir.
YÖNETİM, YARARLANMA VE TASARRUF
- TMK m.223 – Her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir.
Aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz.
- Örneğin eşlerden biri diğer eşin onayını almak zorunda olmaksızın sahibi olduğu aracını rehnedebilir, kiraya verebilir, satabilir, bankadaki mevduatı ile ev, araba alabilir, aracını takasa vererek yeni bir araba alabilir, taşınmazını satabilir, kiraya verebilir, üzerine ipotek, intifa, irtifak vs. sınırlı ayni hak tesis edebilir, kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu edebilir, şirket hisselerini rehnedebilir, devredebilir vs. her türlü işlemi gerçekleştirebilir. Hatta örneğin bankadaki tüm mevduatı ile kumar oynayarak sahip olduğu tüm malvarlıklarını tüketebilir.
- Bu yönü ile yasal mal rejimi “mal ayrılığı” rejimi ile benzeşir.
- Eşler bu kural çerçevesinde “kişisel malları” yanında, “edinilmiş malları” üzerinde de aynı yetkilere sahiptir.
ÖZGÜRLÜĞÜN SINIRLARI
- Evliliğin genel hükümleri kapsamında (MK.m.194 ve 199) (aile konutu-hakimin tasarruf yetkisini sınırlaması
- Yasal mal rejimi kuralları gereği (MK.m.223/II)-paylı mülkiyet TMK.223/2 Eşler arasında “edinilmiş mallara katılma rejimi” varsa, uygulama alanı bulabilir.
Diğer eşin rızası, bir eşin sadece payını satması halinde değil, onun payı üzerindeki tüm tasarruflarında aranmaktadır. Bu nedenle, payın satılması, bir işletmeye sermaye olarak özgülenmesi, rehin edilmesi, bağışlanması, v.b. tasarruf işlemlerinde de diğer eşin rızası aranmaktadır.
Diğer eşin rızası alınmadan yapılan tasarruf işlemleri geçersiz sayılacaktır. (Askıda geçersizlik
Hangi Mallar Tasfiyeye Girmez?
- Kişisel mallar.
- Mal rejiminin sona ermesinden önce (boşanma dava tarihinden önce) elden çıkarılan ya da tüketilmiş olan mallar.
- Mal rejiminin sona ermesinden sonra (boşanma dava tarihinden sonra) iktisap edilen mallar.
TMK m. 220, 4. bendinde kişisel mallar yerine geçen değerlerin kişisel mal olduğu düzenlenmiştir.
Maddenin gerekçesi: “…Maddenin (4) numaralı bendinde, tüm kişisel malların herhangi bir şekilde el ya da şekil değiştirmesi hâlinde, onun yerine geçen ikame değerlerin de kişisel mal olacağı kabul edilmiştir. Bir malın tahrip edilmesi dolayısıyla elde edilen sigorta tazminatı veya sair tazminat ya da kamulaştırma karşılığı olarak ödenen meblağ buraya girer…” şeklindedir.
Yargıtay HGK. 05.10.2016 T.li 2016/1061 E. 2016/959 K. Sayılı Kararı: “…Diğer yandan 1.1.2002 öncesi edinilen kişisel mal niteliğindeki bir kısım taşınmazın 1.1.2002 tarihi sonrası müteahhide verilerek kat karşılığı edinilen daireler kişisel mal yerine geçen ve ikame niteliğinde kişisel mal olduklarından edinilmiş mal içerisinde değerlendirilmemiş olması da yerindedir…
YHGK 2022/2-766 E. 2022/975 K.sayılı 18.10.2023 tarihli kararında; …… ve şahıs hukukuna ilişkin ilâmların zamanaşımına uğramadığı, yabanti mahkemelerce verilen boşanma kararlarının tanıması ve tenfizi için belirlenmiş bir zamanaşımı süresinin bulunmadığı, dolayısıyla boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin davaların her zaman açılabileceği, 5718 sayılı Kanun’un 59 uncu maddesi uyarınca eldeki tanıma ve tenfiz davasına konu boşanmaya ilişkin yabancı mahkeme ilâmının yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade ettiği, dolayısyla hukuken eşler yönünden boşanmanın kişisel sonuçlarının aynı tarihten itibaren doğduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, yabancı mahkeme kararının verildiği ülkede boşanmış sayılan eşin, Türkiye’de bu kararın tanınmasını istemesinde hukuki yararı bulunduğu da her türlü duraksamadan uzaktır. Hâl böyle olunca, yabancı mahkemece verilmiş ve kesinleşmiş boşanma kararı karşısında, salt bu kararın Türk mahkemelerince tanınmadığı ve eşlerin birlikte yaşamaya devam ederek çocuk sahibi oldukları gerekçe gösterilmek suretiyle; uyuşmazlığın çözümünde uygulanması gereken yukarıda yazılı hukuk kuralları bir yana bırakılarak, ancak zorunlu hâllerde düzeltici ve tamamlayıcı bir biçimde uygulanması gereken dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
- Diğer durumlarda davalı eşin yerleşim yeri mahkemesi.
- TMK.214.md. belirtilen yetki kuralı kesin yetki değildir. Ancak HMK. 1md. 16/1-a. gereğince değerlendirilecek ilk itirazlardandır
Edinilmiş Mallar (TMK 219)
- TMK m.219- Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
- Çalışmasının karşılığı olan edinimler,
- Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,
- Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,
- Kişisel mallarının gelirleri,
- Edinilmiş malların yerine geçen değerler.
Buna göre;
Öncelikle eşlerin talep konusu malı taraflar arasındaki edinilmiş mallara katılma rejimi devam ederken edinilmiş olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda tarafların
✓ evlilik öncesi,
✓edinilmiş mallara katılma rejimine geçmeden önce ya da bu rejimden başka bir rejime geçildikten sonra,
✓ Mahkemece boşanmalarına karar verilerek kararın kesinleşmesi halinde boşanma davası açıldıktan sonraki tarihte, (Boşanma davası açılmış ancak dava reddedilmiş ise ve boşanma dava sürecinde de taraflar arasındaki rejimin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verilmemişse bu durumda boşanma dava sürecinde edinilen mallar da diğer koşulları da sağlıyorsa edinilmiş mal olarak kabul edilecektir.)
✓eşlerden herhangi birisinin vefatından sonra edinilen malvarlıkları edinilmiş mal olarak değerlendirilemeyecektir
Çalışma karşılığı edinimler ücret karşılığı herhangi bir işyerinde çalışan bir memur, işçi gibi bağımlı çalışan ya da üst düzey yönetici gibi kişilerin çalışmaları karşılığı elde ettikleri her türlü gelir edinilmiş mal olarak kabul edileceği gibi ayıca bağımsız faaliyet yürüten serbest meslek erbabı kişilerin, bedensel faaliyet ile günlük temizliğe giden, yevmiye karşılığı tarlada ürün toplayan, hamallık yapan kişilerin elde ettikleri gelirler de edinilmiş mal olarak değerlendirilecektir.
Çalışma karşılığı olan edinimler; maaş, ücret, kâr, kâr payı, ikramiye, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, kazanç, zirai kazanç, vizite ücreti, prim, vekalet ücreti, bahşiş, aylık, haftalık, gündelik, transfer ücreti gibi örneklerle karşımıza çıkabilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 26.10.2021 tarih 2021/5674 E. 2021/7766 K. Somut olayda, mahkemece erkeğin ücret alacağı yönünden davanın kanıtlanamadığından reddine karar verilmiş ise de, dosyadaki mevcut delil durumuna göre karar hatalı olmuştur. Şöyle ki, davacı- davalı kadın tarafından erkeğin Antalya 3. İş Mahkemesinin 2013/739 Esas sayılı dava dosyasında ücret alacağının edinilmiş mal olduğunu belirtilerek katılma alacağı talep edildiği, ilgili dava dosyasında erkeğin ‘26.11.2010-12.09.2011 tarihleri arasındaki çalıştığı dönem için 8.131,00 TL ücret alacağının tahsiline’ karar verildiği, kararın 01.10.2015 tarihinde kesinleştiği, ücret alacağının hakedildiği dönemin evlilik birliği içinde olduğu anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece çalışma karşılığı elde edilen edinimlerin (TMK mad. 229/1 inci bent) edinilmiş mal olduğu göz önünde bulundurularak, mahkeme kararıyla kesinleşen ücret alacağından kadının katılma alacağı olduğu kabul edilerek artık değere katılma alacağına hükmedilmesi
Kişisel Mal İspatına İlişkin Soyut Tanık Beyanları Yeterli Bulunmamaktadır. Yargıtay 8. HD. T. 6.5.2013 E. 2013/3753 K. 2013/6531; “…. Dinlenen tanık beyanları ile davacının babasına ait beyanlar soyut açıklamalardan ibaret olup, somutlaştırılıp delillendirilmediğinden bu sübjektif beyanlarla sonuca ulaşmak bakımından yeterli görülmemektedir. Beyanların başka delillerle doğrulanması ve kanıtlanması gerekmektedir. Sadece davalının babası tarafından alındığı ve paranın onun tarafından ödendiği açıklamalarına yer verilmiş ancak, paranın nereden geldiği, nasıl davalıya aktarıldığı, hangi hesaptan çekildiği gibi benzeri hususları ileri sürülmediği gibi, bu yönde herhangi bir delil de savunma tarafından dosyaya sunulmamıştır. Somut olayda olduğu gibi bu tür beyanların her zaman söylenmesi ve alınması mümkündür. Bunun doğuracağı ve etkileyeceği sorunların çok ağır olacağı açıktır. Bu nedenle açıklandığı üzere soyut kabul edilen beyanların başka delillerle desteklenmesi zorunludur. Savunma iddiasını kanıtlamadığını ve dava konusu dükkanların kişisel malla alındığını, başka delillerle desteklemediğine ve ispatlayamadığına göre söz konusu dükkanların edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir…”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 25.09.2018 tarihli 2016/8305 E. 2018/16154 Karar sayılı kararında;”..davacı tarafın taşınmaz alınırken kişisel mallarını kullandığını (ziynetlerin varlığı ve ailesinin para vermesi) somut bir şekilde ispat edilemediğinden.. İspatlanmayan davanın reddine karara verilmesi gerektiği…”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 02.10.2018 tarih, 2016/8895 E.2018/16630 K.sayılı 25.09.2018 tarih 2016/8305 E.2018/16154 K. 13.09.2018 tarih 2016/7935 E.2018/15675 K. sayılı kararlarında; “..ziynetlerin varlığı, taşınmaz alımında kullanıldığının soyut tanık beyanları dışında somut ve maddi delillerle ispatlanması” gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 13.09.2018 tarihli 2016/7935 E. 2018/15675 Karar sayılı kararında;”….ancak ziynet eşyalarının varlığı ispatlansa dahi, tasfiyeye konu malın alımında kullanıldığı soyut tanık beyanları dışında somut ve maddi delillerle ispatlanamadığından, taşınmaz alımına ziynet eşyaları ile katkıda bulunduğunun kabulü doğru olmadığı…
Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler; emekli maaşı, emekli ikramiyesi, yaşlılık, malullük, işten çıkarılma, vb. karşılığı olan tazminatlardır.
Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar:
İş kazası, trafik kazası vb.
Bu tazminat TBK m. 54 kapsamında bir maddi tazminat olarak ve çalışma kaybı oranına göre değerlendirilecektir. TBK 54. Maddeye göre;
Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
- Tedavi giderleri.
2.Kazanç kaybı.
3.Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4.Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bu tazminatın “edinilmiş mal” olarak kabul nedeni, eşin çalışma gücünü tamamen veya kısmen kaybetmesi karşılığında aldığı tazminatın, bir sürrogat olarak çalışma karşılığı olan ücrete karşılık olmasıdır. Mal rejiminin tasfiyesi esnasında halen o eşin mal varlığında (para ya da ikame bir değer olarak) yer alıyorsa, edinilmiş mal olarak tasfiye hesabına dahil edilecektir.
TMK.228. Eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malları mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına göre ayrılır.
Eşlerden birine sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarınca yapılmış olan toptan ödemeler veya iş gücünün kaybı dolayısıyla ödenmiş olan tazminat, toptan ödeme veya tazminat yerine ilgili sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumunca uygulanan usule göre ömür boyunca irat bağlanmış olsaydı, mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır.
Emekli İkramiyesi
Oyak
İş gücü kaybı tazminatları
Zorunlu emeklilik sistemleri – TMK 228/2 uyarınca hesaplanır.
Kıdem tazminatı
Bireysel emeklilik
Zorunlu olmayan (ihtiyari) emeklilik sistemleri – TMK 228/2 uygulanmaz
Emeklilik ikramiyesinin tasfiyeye konu edilmesi için mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olması (TMK’nın 235/…) ya da bu para kullanılarak başka bir malvarlığına sahip olunmalıdır. Söz konusu gelir, kullanılarak satın alınan malvarlıkların tasfiyesinde de aynı kurallar geçerli olacaktır. Açıklanan hesaplama yöntemi mal rejiminin ölüm dışındaki nedenlerle sona ermesi hallerinde uygulanır… (Yargıtay 8. HD. 29.12.2016 T.li 2015/7419 E., 2016/16283 K. Sayılı Kararı)
Emekli ikramiyesinin tüketilerek mal rejiminin sona erdiği tarihte bulunmaması TMK m. 229 tahtında eklenecek değerler kapsamında ise ileri sürülüp ispatı halinde tasfiye hesabına dahil edilecektir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2016/11515 Esas – 2018/16962 Karar sayılı ve 09.10.2018 tarihli; “…Mesken alımında kullanıldığı anlaşılan davalının emekli ikramiyesi yönünden ise toplu olarak ödendiği dikkate alınarak söz konusu ödemenin ne kadarlık kısmının kişisel mal ve ne kadarlık kısmının edinilmiş mal sayılması gerektiğinin tespitinde, TRH-2010 yaşam tablosundan yararlanılmalı, iradın peşin sermayeye çevrilmiş değerinin hesabı için uygulamada sapma göstermeksizin benimsenen yüzdelik iskonto oranı hesaplamada tatbik edilmelidir…..>>>
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 11.02.2016 tarih, 2016/804 Esas – 2016/2152 Karar sayılı ve 11.02.2016 tarihli ilamında; “…ödeme günlük irat şeklinde yapılsaydı her bir güne karşılık gelen miktar saptanır. Bundan sonra irat şeklindeki günlük ödeme miktarı, mal rejiminin sona erdiği tarihten sonraki günler ile çarpılarak, bulunacak bu iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri hesaplanır, bu değer emekli olan eşin kişisel malı sayılır. Toplam ödeme de, bu değer çıktıktan sonra kalan miktar da edinilmiş mal sayılır…
Emekli ikramiyesinin alındığı tarihte TRH tablosuna göre kalan muhtemel yaşam süresi tespit edilerek toplam kaç gün olduğu belirlenir.
Gün olarak belirlenen yaşam süresi dikkate alınarak yapılan toplu ödemenin günlük ödeme miktarı tespit edilir. Boşanma dava tarihinden sonrasında, kalan süre belirlenerek günlük ödeme miktarı ile çarpılarak boşanma dava tarihinden sonraki döneme ilişkin ödeme miktarı tespit edilerek mal rejiminin sona erdiği tarihte bundan sonraki döneme ait iradın peşin sermayeye çevrilmiş değeri ne olacak idiyse, tasfiyede o miktarda kişisel mal olarak hesaba katılır. Yıllara göre % 10 iskontolu logaritmik peşin değer tablosuna göre ikramiyenin boşanma davasının açıldığı tarihteki peşin değerinin hesabı yapılır.
Devresi Yıllık Net Gelir Peşin değer Katsavısı Yıllara göre iskontolu Gelir
1.yılda 0.9090
2.yılda 0,8264
3.yılda 0.7513
4.yılda 0,6830
5.yılda 0,6209
6.yılda 0,5644
7.yılda 0,5131
8.yılda 0,4665
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Dönemi’ndeki Çalışma Karşılığında Hak edilen Kıdem ve İhbar Tazminatı Edinilmiş Mal Niteliğindedir.
Yargıtay 8. HD. T. 19.4.2016 Ε. 2015/1569 Κ. 2016/7206 Sayılı Kararında; “…743 Sayılı TKM’nin 170. maddesi uyarınca, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu döneme dair çalışmanın karşılığı olarak elde edilen gelir ve dolayısıyla hak edilen kıdem tazminatı kişisel mal (TKM 189), 4721 Sayılı TMK’nın yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonraki çalışma karşılığında elde edilen gelir ve hak edilen kıdem tazminatı ise edinilmiş mal grubuna girer (TMK 219/1). Eşin çalışma süresinin hem mal ayrılığı hem de edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemlere yayılması durumunda ise, her bir döneme isabet eden çalışma süresi ve gelir durumu esas alınarak oranlama yapılmak suretiyle, kıdem tazminatının kişisel ve edinilmiş olan miktarları belirlenir…” şeklinde hüküm tesis etmiştir.
Bireysel Emeklilikte biriken para, primleri edinilmiş mal grubundan karşılanmışsa edinilmiş mal, kişisel mal grubundan karşılanmışsa da kişisel mal sayılacaktır.
Yargıtay 8. HD. T. 13.4.2016 Ε. 2016/5647 K. 2016/6710 Sayılı Kararı: “…Dava konusu yapılan bireysel emeklilik sisteminde biriken iştira bedelinin mal rejiminin sona erdiği tarihte belirlenmesi mümkün olduğu gibi sistemden çıkılmasını yasaklayan herhangi bir kanuni düzenleme de bulunmamaktadır.
Mal rejiminin sona erdiği 9.2.2010 tarihi itibariyle davalı eşin sistemden ayrılması halinde ödenebilecek iştira bedelinin ilgili sigorta şirketlerinden sorularak belirlendikten sonra bu miktar mevcut kabul edilerek yukarda açıklanan ilke ve esaslar doğrultusunda mal rejiminin tasfiyesine ve davacı eşin alacak miktarının hüküm altına alınmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. …..bireysel emeklilik sonucu yapılan toplu ödeme ya da irat şeklindeki maaş ödemelerinin hangi mal grubundan sayılacağı, bireysel emeklilik için ödenen primlerin ait olduğu mal grubuna göre belirlenir. Bireysel emeklilikte biriken para, primleri edinilmiş mal grubundan karşılanmışsa edinilmiş mal, kişisel mal grubundan karşılanmışsa da kişisel mal sayılacaktır. Primlerin hangi eş tarafından veya hangi mal grubundan ödendiğinin kanıtlanamaması durumunda ise, az yukarı da açıklanan TMK’nın 222. maddesinin 2 ve 3. fıkraları göz önünde bulundurularak mal rejiminin tasfiyesi gerçekleştirilmelidir.
Ölünceye kadar bakma akti ile edinilen taşınmazlar edinilmiş maldır.
Yargıtay 8. HD. 19.06.2017 Τ., 2017/12233 Ε., 2017/9262 Κ.
<<<…ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bakım borçlusunun edimi süreklidir ve sözleşme bakım alacaklısının yaşam ömrüne bağlı olarak talih ve tesadüfe bağlıdır…tasfiye konu taşınmazın evlilik birliği içinde başlayan ve boşanma davasından sonra da devam eden devam eden bakım borcunun karşılığında edinilmiş, yani taşınmazın karşılığı olan edinim (bakım borcu)boşanma davasından sonra da devam etmiştir…….Tüm bu açıklamalar göre taşınmazın bir kısmının evlilik içinde emek karşılığında edinildiğine göre ölünceye kadar bakma sözleşmesinin yapıldığı tarih ile bakım alacaklısının vefat ettiği tarihleri, edimin devam ettiği boşanma dava tarihinden sonraki ve evlilik birliği içindeki süreleri dikkate alınarak edimin tamamının süresinin evlilik içindeki edim süresine oranı belirlenerek karar verilmesi…»
-Kişisel malların gelirleri-
Kira, faiz, kar payı gibi…
Kira Gelirlerinin Edinilmiş Mal Olarak Mal Rejimi Tasfiye Hesabına Dahil Edilebilmesi İçin Talep Konusu Gelirlerin Eşler Arasındaki Mal Rejimi Sona Erdiğinde Mevcut Olduğunun Ya da Yatırıma Dönüştürüldüğünün İspatı Gerekmektedir.
Yargıtay 8. HD T. 6.5.2015 Ε. 2014/6404 Κ. 2015/10057 Sayılı Kararı;
“…Kira gelirleri bakımından, kira gelirlerinin elde edilmesinin ispatı yeterli olmayıp bu kira gelirlerinin mal rejiminin sona erdiği tarihte davalının malvarlığı içinde olduğunun ve tüketilmeyip tasarruf edildiğinin de ispatlanması gerekir. TMK’nın 225/2. maddesinde, taraflar arasındaki mal rejiminin boşanma davasının açıldığı tarihte sona ereceği, aynı Kanunun 235/1. maddesinde, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malların, tasfiye anındaki değerleri ile hesaba katılacağı yazılıdır. Bu açıklamalar karşısında;.. ada 114 parselde bulunan 1, 10 ve 15 numaralı bağımsız bölümlerden, Apartmanında bulunan 7 numaralı daireden, ..’te bulunan 2 ve 3 numaralı dükkanlardan ve .. Caddesinde bulunan taşınmazdan elde edilen kira gelirlerinin anılan kanun maddesi uyarınca mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olduğu ya da tasarruf edilip yatırıma dönüştürüldüğü, başka bir malvarlığının edinilmesinde kullanıldığı ileri sürülüp kanıtlanamadığından davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Dönemindeki Faiz Gelirleri Edinilmiş Mal Olarak Kabul Edilecek Olup Tarafların Evlilik Süresince Ayrıca Başka Mal Rejimine de Tabi Oldukları Durumda Bu Döneme İlişkin Faiz Gelirleri Tabi Oldukları Dönemdeki Rejime Göre Değerlendirilecektir. Örneğin eşler 01.01.2002 tarihinden önce mal ayrılığı rejimine tabi iseler bu dönemde kişisel mallardan elde edilen faiz gelirleri edinilmiş mal olarak kabul edilemeyecek, sadece 01.01.2002 tarihinden sonraki döneme ilişkin faiz gelirleri tasfiye hesabında nazara alınacaktır.
Yargıtay 8. HD T. 1.3.2016 E. 2015/10738 K. 2016/3679 Sayılı Kararında da bu husus açıkça ifade edilmiştir: “…faiz gelirinin hesaplanmasına dair başlangıç tarihinin Merkez Bankası’na dövizin yatırıldığı 29.8.2000 tarihi olarak belirlenmesi hatalıdır. TMK’nın 219/4. maddesi uyarınca, kişisel malın geliri edinilmiş mal olduğuna göre, ancak 1.1.2002 tarihinden sonraki faiz gelirinin edinilmiş mal olarak kabul edilerek davacının artık değere katılma alacağının bu tarih dikkate alınarak belirlenmesi gerekirken, mal ayrılığı rejimi döneme dair süre içerisindeki faiz gelirinin de edinilmiş mal kabul edilerek davacı taraf lehine hatalı olarak artık değere katılma alacağına hükmedilmesi doğru görülmemiştir…”
Eşlerden Birisinin Kişisel Malından Elde Ettiği Faiz, Fon Gelirleri, Borsa Hisselerinden Edinilen Nakit Kâr Payları ya da Bu Payların Yerine Verilen Bedelsiz Hisse Senetleri, Kâr Payları ile Alınan Bedelli Hisse Senetleri Edinilmiş Mal Olarak Kabul Edilmektedir.
Yargıtay 8. HD T. 4.7.2013 E. 2013/7256 K. 2013/10494 Sayılı Kararı’nda; “…bu tür paraların 1.1.2002 tarihinden sonra faize yatırılmak suretiyle değerlendirilmiş ise, bu tür paraların 1.1.2002 tarihinden sonraki getirileri yani faizleri TMK’nın 219/2-4. bendi gereğince edinilmiş mal sayılır. Bu tür getiriler ile 1.1.2002 tarihinden sonra açılan hesaplara davalı tarafından yatırılan paralar bakımından davacının TMK’nın 236/1. fıkrası uyarınca yarı oranında katılma alacağı söz konusu olabilir…
Yargıtay 8. HD. 20.12.2011 T.li 2011/6092 E. 2011/7327 K. Sayılı Kararı ile Ankara 10. Aile Mahkemesi’nin “…Hisselerin evlilik birliğinden önce edinildiği anlaşıldığından asıl ana hisselerin davalının kişisel malı olduğu, edinilmiş mal kapsamında değerlendirilemeyeceği ancak yatırım hesabında bulunan 12.02.2003 ile 26.12.2006 tarihleri arasında borsa hisselerinden edinilen nakit kar payları yerine verilen bedelsiz hisse senetleri ve bedeli bu tarihler aralığında tahsil edilen kar payları ile alınan bedelli hisse senetlerinin edinilmiş mal olduğu kanaatine varılmıştır.” şeklindeki kararı onanarak kesinleşmiştir.
Yargıtay HGK., Ε. 2020/458 Κ. 2021/889 Τ. 1.7.2021 «Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesine göre eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminin başlangıcında sahip oldukları her türlü malvarlığı değerleri edinme şekline bakılmaksızın kişisel mallardan sayılmıştır. Dolayısıyla eşlerin evlenmeden önce edinilmiş olan şirket hisseleri kişisel mal olarak kabul edilecektir. Ne var ki aksi kararlaştırılmadığından evlilik birliğinin kurulmasından boşanma dava tarihine kadar ki döneme ilişkin olarak davalı-karşı davacının şirketteki hissesine düşen geliri edinilmiş mal grubuna dahil olduğundan, mevcut ise tasfiye davasının konusu olabilir. O hâlde mahkemece evlilik birliğinin kurulduğu 22.08.2003 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 12.10.2009 tarihine kadar anılan şirketin kâr payı hususunda Özel Daire bozma kararında belirtilen hususlar yönünden araştırma yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 2. HD. 20.10.2021 Τ. 2021/5618 Ε. 2021/7414 K. Sayılı Kararı «…aksi kararlaştırılmadığından şirket geliri edinilmiş mal olduğundan, mevcut ise tasfiye davasının konusu olabilir. Mahkemece yapılacak iş; evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği 07.01.2013 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü-kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir. Kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Ödenmiş kar payının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda ise; iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm deliller, ailenin ekonomik ve sosyal statüsü, yaşam standardı ve hayatın olağan akışına göre aile harcamasında kullanıldığı kabul edilen makul miktar belirlenip çıkarıldıktan sonra, kalan miktarın mal rejiminin tasfiyesinde gözetilmesi gerekir.
Kişisel Mallar (TMK 220)
Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
1.Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya (Eşlerin giysileri, saati, çantası, spor alet ve malzemeleri, sadece bir eşin kullandığı dizüstü bilgisayar, cep telefonu, kamera, fotoğraf makinesi, mücevherleri, diğer eş ya da aile bireylerinin ortak kullanımına sunulmamış sadece kişinin kullanımına özgü eşyalar…. kişisel mal olarak kabul edilecektir.)
- Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri (Edinilmiş mallara katılma rejiminden önce -örneğin evlilik başlangıcından ya da 01.01.2002 tarihinden önceki dönemde- eşler adına mevcut olan mallar, miras yoluyla intikal eden malvarlıkları, eşlerin anne, baba ya da yakınlarından gelen bağışlar ve benzeri olarak karşımıza çıkmaktadır) kanun gereği kişisel maldır.
- Manevî tazminat alacakları,
- Kişisel mallar yerine geçen değerler. (Kişisel malın tahrip edilmesi dolayısıyla elde edilen sigorta tazminatı, kişisel mal niteliğindeki bir taşınmazın 1.1.2002 tarihi sonrası müteahhide verilerek kat karşılığı edinilen daireler ve benzeri)
“Jest Olsun Diye” Eşin Adına Yaptırılan Tescil Bağış Olarak Kabul Edilmemektedir.( Yargıtay 8. HD. 13.12.2016 T.li 2015/8567 E. 2016/16897 K. Sayılı Kararı, Yargıtay 8. HD. 08.12.2016 T.li 2015/8698 E. 2016/16783 K. Sayılı Kararı, Yargıtay 8. HD. 10.05.2016 T.li 2016/1640 E. 2016/8613 K. Sayılı Kararı)
Davacı ve davalı eş arasında yapılan ve resmi işlemi satış gösterilen işlemin gerçekte satış olmadığı ve kavga etmiş eşlerin barışması, evi terk edenin dönmesi, boşanma davası açanın davadan vazgeçmesi, işlerinin yoğunluğu, zamanın sıkışıklığı, işlerin daha kolay yürümesi, ayrı şehirlerde yaşanılması, ticari kaygıların bulunması vs. saiklerle yapıldığı tarafların kabulünde olsa dahi, yani satışın gerçek olmadığını kabul etseler dahi, bu devir bağış olarak değerlendirilmemelidir.
Yargıtay 8. HD. 15.06.2016 T.li 2015/2873 E. 2016/10533 K. Sayılı Kararı; Benzer şekilde Yargıtay 8. HD. 14.03.2017 T. 2016/1999 E. 2017/3538 K. Sayılı Kararı.
ANNE-BABADAN SATIŞ SURETİYLE DEVREDİLEN MALLARLA İLGİLİ YARGITAYIN YERLEŞİK UYGULAMASI FİİLİ KARİNE OLARAK BAĞIŞ KABUL EDİLMESİNE İLİŞKİN GÖRÜŞTEN DÖNÜLMÜŞTÜR.
Hayatın olağan akışına göre eşlerden birinin anne veya babası tarafından yapılan malvarlığı devirleri karşılıksız kazandırma (bağışlama) olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda ispat yükümlülüğü altındaki taraf değişmektedir. Bu fiili karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını, tasarrufun karşılıksız kazandırma olmayıp karşılığı verilerek elde edilmiş bir edinim olduğunu, gerçek anlamda bir satış işlemi olduğunu iddia eden eş; başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlamalıdır.
Yargıtay 8. HD. 07.02.2017 T.li 2016/5661 E. 2017/1288 K. Sayılı Kararı; “.. Eşlerden birinin anne veya babalarından gelen mallar söz konusu olduğunda; satış gösterilse dahi mal bağış olarak değerlendirilmektedir. Bu tasarrufi işlem, hayatın olağan akışına göre, fiili karine olarak bağış kabul edilmektedir. Bu karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Kabul edilen bu fiili karine, ispat yükümlülüğü altındaki tarafı değiştirmektedir…..>>>
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 20.09.2021 tarih 2021/5506 E. , 2021/6245 K.
Yargıtayın ve Dairenin yerleşmiş uygulamalarına göre, eşlerden her birinin kendi anne veya babalarından gelen mallar söz konusu olduğunda; satış gösterilse dahi fiili karine olarak karşılıksız kazandırma (bağışlama) olarak değerlendirilmektedir. Bu tasarrufi işlem, hayatın olağan akışına göre, fiili karine olarak bağış kabul edilmektedir. Bu fiili karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Kabul edilen bu fiili karine, ispat yükümlülüğü altındaki tarafı değiştirmektedir. Anne yada babadan gelen mala ilişkin tasarrufun bağış değilde gerçek anlamda satış olduğunu iddia eden eş, başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlamalıdır Mahkemece, davacı-karşı davalı erkeğin babasından devraldığı hisse de edinilmiş mal olarak kabul edilip davalı-karşı davacı lehine alacağa hükmedilmiştir. Ne var ki, babadan davacı-karşı davalıya yapılan bu devrin yukarıda açıklanan ilkelerden anlaşılacağı üzere bağış olarak kabulü gerekir. Bu fiili karinenin aksini ispat yükü davalı-karşı davacı taraftadır. Davalı-karşı davacı tarafın parası ödenerek taşınmazın davacı-karşı davalının babasından satın alındığını dosya kapsamından ispatlayamadığı anlaşılmaktadır.
O halde, Mahkemece, tasfiyeye konu yukarıda ada/parsel numarası yazılı 11 adet taşınmazın babadan devralınan 1/6’şar hisse yönünden davacı-karşı davalının kişisel malı olduğu ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği gözetilip kadının katılma alacağı belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur
(Kişisel Mal — Edinilmiş Mal tasniflemesi bakımından)
TALİHE (ŞANSA) DAYALI OLARAK KAZANILAN MALVARLIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
- Milli piyango biletinin alıverişin yapıldığı market tarafından, herhangi bir karşılık gözetilmeksizin, ivazsız şekilde promosyon olarak verildiği; bu durumda TMK’nun 220/b2’de «herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen malvarlığı çerçevesinde, talihe şansa dayalı olarak kazanılmasından dolayı kişisel mal olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. (8 H. D. 2013-
19109 Esas, 2014-2080 Karar sayılı ilamı) — Aynı kararda kişisel mal sayılan ikramiyenin, banka fon ve faiz hesabına yatırılarak elde edilen gelirden kaynaklı olarak ise, kişisel malın geliri kapsamında davacı lehine katılma alacağı hesaplaması yapılması gerektiği belirtilmiştir.
- Piyango biletinin alımı için harcanan para edinilmiş maldan karşılanmış ise, çıkan ve onun yerine geçen ikame değer sayılan paranın da edinilmiş mal sayılmasını gerektirir. Şans oyunları için verilen karşılığın hangi mal grubundan karşılandığını ispatlamak da oldukça güçtür. Ancak, aksi kanıtlanmadığı takdirde bedelinin edinilmiş maldan karşılandığının kabulü gerekir. Eşlerin mevcut ekonomik durumu açısından önemli sayılabilecek veya yatırım olarak değerlendirilebilecek harcamalar dışında yapılan günlük harcamaların edinilmiş mal grubundan yapıldığının kabulü hayatın olağan akışına uygun olduğu gibi…tüm bu açıklamalardan hareketle bedel karşılığı oynanan şans oyunlarından kazanılan ikramiyeler edinilmiş mal grubuna dahildir. Yeter ki katılım bedelinin kişisel mallardan sağlandığı açıkça ispatlanmış olmasın. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; davalı ikramiye çıkan milli piyango biletini kişisel mal ya da kişisel mal yerine geçen bir değerle aldığını iddia etmediğine ve aksini kanıtlayamadığına göre biletin günlük harcama kapsamında edinilmiş malla alındığı ve bu nedenle edinilmiş mal grubuna dahil olduğunun kabulü gerekmektedir.. (8 H. D. 2013-7361 Esas, 2014- 13668 Karar sayılı ilamı)
(Kişisel Mal Edinilmiş Mal tasniflemesi bakımından)
- Milli piyango biletinin alıverişin yapıldığı market tarafından, herhangi bir karşılık gözetilmeksizin, ivazsız şekilde promosyon olarak verildiği; bu durumda TMK’nun 220/b2’de «herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen malvarlığı çerçevesinde, talihe şansa dayalı olarak kazanılmasından dolayı kişisel mal olarak kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. (8 H. D. 2013- 19109 Esas, 2014-2080 Karar sayılı ilamı) — Aynı kararda kişisel mal sayılan ikramiyenin, banka fon ve faiz hesabına yatırılarak elde edilen gelirden kaynaklı olarak ise, kişisel malın geliri kapsamında davacı lehine katılma alacağı hesaplaması yapılması gerektiği belirtilmiştir. TMK m. 220, 4. bendinde kişisel mallar yerine geçen değerlerin kişisel mal olduğu düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesi: “…Maddenin (4) numaralı bendinde, tüm kişisel malların herhangi bir şekilde el ya da şekil değiştirmesi hâlinde, onun yerine geçen ikame değerlerin de kişisel mal olacağı kabul edilmiştir. Bir malın tahrip edilmesi dolayısıyla elde edilen sigorta tazminatı veya sair tazminat ya da kamulaştırma karşılığı olarak ödenen meblağ buraya girer…” şeklindedir.
Yargıtay HGK. 05.10.2016 T.li 2016/1061 E. 2016/959 K. Sayılı Kararı: “…Diğer yandan 1.1.2002 öncesi edinilen kişisel mal niteliğindeki bir kısım taşınmazın 1.1.2002 tarihi sonrası müteahhide verilerek kat karşılığı edinilen daireler kişisel mal yerine geçen ve ikame niteliğinde kişisel mal olduklarından edinilmiş mal içerisinde değerlendirilmemiş olması da yerindedir…”
Edinilmiş malın eşler arası devri
- Yargıtay’ın son tarihli uygulamasında Edinilmiş bir malın, diğer eşe evlilik birliği içinde devredilmesi halinde, devreden eşin, diğer eşten ½ oranda katılma alacağı talep edebileceğine karar verilmektedir. Yapılan bu devrin bağış olduğu açıkça duraksamaya yer vermeyecek şekilde anlaşıldığı takdirde ise devreden eşin diğer eşten katılma alacağı talep hakkı bulunmayacaktır.
- Yargıtay 8. H.D 2016/1999 Esas – 2017/3538 Karar sayılı ve 14.03.2017 tarihli ilamı:
Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Aile üyelerinin birlikte yararlanmaları ya da geleceğe yönelik yatırım yapmak amacıyla birlikte malvarlığı edinmeleri, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır. Davacı ve davalı eş, resmi satış gösterilen işlemin gerçekte satış olmadığını ve kavga etmiş eşlerin barışması, evi terk edenin dönmesi, boşanma davası açanın davadan vazgeçmesi, işlerinin yoğunluğu, zamanın sıkışıklığı, işlerin daha kolay yürümesi, ayrı şehirlerde yaşanılması, ticari kaygıların bulunması vs. saiklerle yapıldığı tarafların kabulünde olsa dahi, yani satışın gerçek olmadığını kabul etseler dahi, bu devir bağış olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü, açıklanan nedenler yukarıda da açıklandığı gibi eşlerin ahlaki görevi yerine getirmesi, ailenin huzuru ve uyumu ya da karşılıklı güvene dayanarak yapılmıştır. Bağış iradesi bulunmamaktadır. Bağış olarak değerlendirilmemelidir. Gerçekte satış olmadığını kabul etmeleri demek, bağışı kabul etmek anlamına gelmemektedir.
YARGITAY HGK. 09.04.2019 tarih 2017/8-1613 E. 2019/419 K. sayılı kararında; “… Yerel Mahkemece dava konusu taşınmaz davacının murisine aitken onun ölümü ile mirasçılarına ve davacıya intikal ettiği, sonrasında diğer mirasçılarla birlikte davacının payını davalıya bedelsiz olarak devretmesi nedeniyle dava konusu taşınmazın kişisel mal niteliğini kazandığı, kişisel mal üzerinde katılma alacağı talep edemeyeceği, zira davacının bu malı artık davalıya bağışladığının kabulü gerektiği, BK.244.md. uyarınca açılmış bağıştan rücu davası bulunmadığı, … bağıştan dönem koşullarının var olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda mahkemece davacı tarafından taşınmazın davalıya bedelsiz olarak devredildiği şeklindeki açıklaması bağış iradesi kabul edilmesi doğru değildir. Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşüncesiyle ortak yaşamı ve ailenin geleceğini güven altına almak, daha rahat yaşam sağlamak amacıyla beraberlikten doğan dayanışma ile ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmalarının bağış olarak değerlendirilemeyeceği kuşkusuzdur.
Tasfiyeye konu taşınmaz, davalı tarafından edinildiği tarih itibariyle edinilmiş mal niteliğinde olup aksi davalı tarafça TMK.6 VE 222 md. Uyraınca kanıtlanmadığına göre…..davacı lehine katılma alacağına hükmedilmelidir…
Yargıtay HGK 8. HD. 21.12.2021 T., 2018/990 E, 2021/1728 K.sayılı kararında;
<<<….. devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın, bağış olarak değerlendirebilmesi için bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık olması gerekir. Somut olayda davacı; kişisel malı niteliğinde olan taşınmazını evlilik birliğinin ömür boyu süreceği saikiyle ve ortak yaşamı güvence altına almak kastıyla davalı eşine sattığını ileri sürmüştür. Davalı ise işlemin gerçekte bağış olduğunu, dolayısıyla kendi kişisel malı niteliğindeki bu taşınmaz nedeniyle davalının hak iddia edemeyeceğini belirtmiştir. Dosyada davalının savunmasından başka davacının bağış iradesini ortaya koyacak bir beyan ve davranışı bulunmamaktadır. Dolayısıyla salt davacı adına kayıtlı taşınmazın davalıya satış yoluyla devredilmesi işleminin, bağış iradesini gösterir nitelik taşımadığı, dolayısıyla eşler arasındaki tasfiyeye konu taşınmazın TMK’nın 219. maddesi uyarınca edinilmiş mal olduğunun kabulü ile davacının artık değere katılma alacağının bulunduğunun kabulü gerekir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacının bağış iradesi ve kastı olmaksızın taşınmazı davalıya devrettiğinin anlaşılmasına göre; edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen tasfiyeye konu taşınmazın, Özel Dairenin bozma ilamında gösterilen ilke ve esaslar da dikkate alınarak, gerek görülmesi hâlinde konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınarak, işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır Paylı mülkiyet-serbest paylaşım ilkesi Yargıtay kararlarında; eşlerin evlilik birliği içerisinde serbest iradeleri gerçekleştirdikleri paylaşımla her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmektedir.
Yargıtay 8.H.D.06.10.2016 tarih, 2015/3505 E, 2016/13062 K. sayılı kararında; “….tarafların evlilik birliğinin devamı içinde kurdukları ….Nakliyat Turizm İnş. San.İc.Ltd.Şti. tarafların serbest iradeleri ile belirledikleri oranlara göre (davacı %25 hisse davalı için %75 hisse) adlarına ticaret sicilinde tescilli olduğundan Yargıtay’ın ve Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre aralarında taksime uygun olarak şirket hisselerinin belirlendiğinin kabulü gerekir…” Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 17.01.2019 tarih 2016/20254 E. 2019/481 K. sayılı kararında; “….eşlerin tasfiyesini istedikleri söz konusu bağımsız bölümü, evlilik birliği devam ederken 22.03.2007 tarihinde satın alarak 1/2 oranında adlarına paylı mülkiyet şeklinde tescil ettirdiği ve taşınmazın halen tapu sicilinde aynı şekilde taraflar adına kayıtlı olduğu görülmektedir. Evlilik birliği devam ederken eşlerin serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmelidir…
Yargıtay 8.H.D. 05.02.2019 tarih 2018/15467 Ε. 2019/1405 K.sayılı kararında;”… evlilik birliği devam ederken 25.12.1998 tarihinde kat mülkiyeti tesisi ile 1/2 oranında taraflar adına paylı mülkiyet şeklinde tescil ettirilmiş ve halen tapu sicilinde aynı şekilde ve oranda kayıtlı durumdadır. Evlilik birliği devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmelidir. Davacı tarafça, paylı şekilde tescil edildikten sonra katkıda bulunulduğu da iddia edilip kanıtlanmadığına göre, davalı eş adına kayıtlı paya yönelik davanın reddine karar verilmesi gerektiği…”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/677 Ε. 2019/1022 K. Sayılı kararında;>>Mahkemece birleşen davada, kadın adına tescil edilen 65 ada 92 parselde kayıtlı 2 nolu mesken yönünden alacak isteği hakkında ileri sürülen iddia ve taleplerin ispatlanamaması nedeniyle reddine karar verilmiş ise de az yukarıda açıklandığı üzere tarafların 1 ve 2 nolu meskenler yönünden evlilik birliği devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri paylaşımla, her bir meskenin o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmeli ve birleşen dosyada davacı tarafça, tescil edildikten sonra katkıda bulunulduğu da iddia edilip kanıtlanmadığına göre, birleşen dosyada davalı eş adına kayıtlı 2 nolu meskene yönelik davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği..>> belirtilmiştir. Yargıtay 2.Hukuk Dairesi de aynı görüştedir. Yargıtay 2.H.D. 25.11.2021 tarih 2021/ 5671-8802 sayılı kararı; “232 ada 5 parselde kayıtlı 23 numaralı meskenin evlilik birliği içinde 09.04.2009 tarihinde 12 oranında taraflar adına paylı mülkiyet şeklinde tescil ettirdikleri ve halen tapu sicilinde aynı şekilde ve oranda kayıtlı durumda oldukları anlaşılmaktadır. Evlilik birliği devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmelidir… Davalı- karşı davacı eş adına kayıtlı paylara yönelik davanın reddine karar verilmesi gerektiği…
Hangi Mallar Tasfiyeye Girer
- TMK m. 235- Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar.
- Mal rejimi tasfiyesi sebebiyle açılan alacak davalarında kural olarak mal rejiminin sona erdiği anda (boşanma dava tarihi -ölüm anında ) mevcut bulunan mallar hakkında tasfiye yapılmaktadır.
Mal rejiminin sona erdiği sırada bulunmayan yani evlilik birliği içinde edinilmiş olmakla birlikte boşanma davası açılmadan önce elden çıkartılan malvarlığı değerlerinin de istisnai olarak tasfiyeye katılma imkânı bulunmaktadır. TMK.m.229 Koşulları mevcut ise edinilmiş mallara değer olarak eklenir.
TMK.229-Eklenecek değer
- Eklenecek Değer “TMK.229.md düzenlenmiştir.
- Aşağıda sayılanlar, edinilmiş mallara değer olarak eklenir:
- 1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
- 2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.
- Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
➤TMK m.229/1 uygulaması:
■Yapılan karşılıksız kazandırmanın, mal rejiminin sona ermesinden geriye dönük 1 yıl içerisinde gerçekleşmesi
■Yapılan karşılıksız kazandırmaya diğer eşin rızasının bulunmaması,
■Yapılan karşılıksız kazandırmanın olağan hediye kapsamında olmaması gerekir. Karşılıksız kazandırmada bulunan eşin, diğer eşin katılma alacağını azaltma kastı aranmamaktadır. Kadın eşin (mal rejiminin sona ermesinden geriye dönük 1 yıllık süreç içerisinde) kardeşine doğum gününde (değeri kadın eşin ekonomik gücünün üzerinde olan) bir araba hediye etmesi ve bu karşılıksız kazandırmanın erkek eşin rızası dışında yapılması, annesine pırlanta set alması vb
➤TMK m.229/2 uygulaması:
■Yapılan devrin, mal rejiminin sona ermesinden geriye dönük belli bir süre içerisinde gerçekleşmesine gerek yoktur.
■Yapılan devrin miktarı ve niteliğinin önemi bulunmamaktadır.
■Ancak devir yapan eşin, diğer eşin katılma alacağını azaltma kastı aranmaktadır.
Mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihinden 3 ay önce; kadın eşin edinilmiş mal olan aracını, diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla
3.kişi adına devretmiş/satmış olması, erkek eşin edinilmiş mal olan bankadaki birikimi çekmesi, şirket hissesini devretmesi vb
Yargıtay 8. HD. T. 3.11.2014 E. 2014/17630 K. 2014/19709 Sayılı Kararı; “…Davacı birleşen davalı S. anılan hesaptaki paranın 3.500.TL’lık bölümünü 31.1.2011 tarihinde, 17.000 TL’lık bölümünü ise 2.2.2011 tarihinde çekmek suretiyle mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihinden (11.2.2011) hemen önce hesabı kapatmıştır. … hesaptaki paranın boşanma dava tarihinden hemen önce çekilmiş bulunmasına göre, TMK’nın 229. maddesi uyarınca karşı tarafın katılma alacağını azaltmak kastı ile yapıldığı anlaşılmaktadır. Şu halde mahkemece bankadaki paranın eklenecek değer olarak edinilmiş mal olduğu kabul edilerek yarı oranındaki bölümü bakımından davalı birleşen davacı A. lehine katılma alacağına hükmedilmesi…”gerektiği Yargıtay red ile sonuçlanan ilk boşanma davasından kısa süre önce gerçekleştirilen devrin de eşlerin sonrasında bir araya gelmemelerini de nazara alarak katılma alacağını azaltmak kastıyla gerçekleştirildiğine hükmetmiştir.
Yargıtay 8. HD. T. 6.4.2016 E. 2014/26603 K. 2016/6145 sayılı Kararı.
Yargıtay 8.HD.09..02.2015 T.2014/15906 E. 2015/3229 K.sayılı kararında; “TMK.229/2 maddesinde, bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirlerin ,edinilmiş mallara değer olarak ekleneceği hükme bağlanmış olup, davacının hakkı bakımından malların elden çıkarılmış bulunması alacak talebini ortadan kaldırmaz Dava konusu edilen aracın edinildiği tarih itibariyle edinilmiş mal olarak kabulü gerekir. Dava konusu araca ilişkin davacının katılma alacağının
TMK.219,229,231,235/2 ve 236/1 maddeleri gereğince hesaplanması …” gerektiği
Yargıtay 8.HD. 31.03.2015 Τ.2014/1703 Ε. 2015/7288 K.sayılı kararında; ….kural olarak boşanma davasının açıldığı tarihte eşlerin mevcut malları (TMK.235m.) göz önüne alınarak tasfiyeye tabi tutulacağı kabul edilmekte ise de bu tarihten önce ki 1 yıl içerisinde elden çıkarılan malların da tasfiye de gözetileceği öngörülmesi…..” gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 2015/7311Esas 2016/15935 karar sayılı 22.11.2016 tarihli kararı ve emsal nitelikteki kararlar da “Somut olay incelendiğinde, tasfiyeye konu meskenin eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 16.09.2005 tarihinde edinildiği ve mal rejimi sona ermeden yaklaşık bir ay önce 30.06.2009 tarihinde davalı tarafça satış gösterilerek dava dışı kız kardeşine tapuda devredildiği anlaşılmaktadır. Davacı lehine katılma alacağı hesaplaması yapılırken, yukarıda belirtilen ilke ve esaslar gözetilerek meskenin üçüncü şahsa devredildiği 30.06.2009 tarihindeki nitelik ve özellikleri dikkate alınarak tasfiye karar tarihindeki sürüm (rayiç) değeri esas alınması gerekirken, devir tarihi olan 2009 yılı itibariyle meskenin değeri tespit edilerek yapılan hesaplama hatalı olup bozma konusu edilmiştir.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 2021/5673 Esas 2021/7053 karar sayılı 11.10.2021 tarihli kararı”… Tasfiyeye konu mal elden çıkarılmışsa, mahkemece hakkaniyete uygun olarak değer tespiti yaptırılmalıdır (TMK mad. 227/2). Artık değere katılma alacak isteği söz konusu olduğunda, davalı eş TMK’nin 229. Maddesinde belirtilen amaç doğrultusunda malı elden çıkarmışsa, başkasına devredilen malvarlığı mevcutmuş gibi tasfiye hesabına dahil edilir ve devir tarihindeki durumu gözetilerek değerlendirme yapılır (TMK mad. 235/2). Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, mahkemece, dava konusu 865 ada 91 parsel 25 nolu meskenin devir tarihindeki durumu (nitelik ve özellikleri) dikkate alınarak tasfiye tarihi itibariyle (bozma ile günceliğini yitireceğinden verilecek karar tarihine en yakın tarih itibariyle) sürüm (rayiç) değerinin belirlenerek, buna göre artık değere katılma alacağı hesaplanması gerekirken, taşınmazın devir tarihindeki değeri esas alınarak artık değere katılma alacağı hesaplanması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir….”
ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI DAVA
- TMK.241.
- Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir. Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her halde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır.
TMK m. 229 Kapsamında Lehine Devir Yapılan Kişinin Davalı Olarak Gösterilmesi
TMK m. 241
<<<Tasfiye sırasında, borçlu eşin malvarlığı veya terekesi, katılma alacağını karşılamadığı takdirde, alacaklı eş veya mirasçıları, edinilmiş mallarda hesaba katılması gereken karşılıksız kazandırmaları bunlardan yararlanan üçüncü kişilerden eksik kalan miktarla sınırlı olarak isteyebilir. Dava hakkı, alacaklı eş veya mirasçılarının haklarının zedelendiğini öğrendikleri tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde mal rejiminin sona ermesinin üzerinden beş yıl geçmekle düşer. Yukarıdaki fıkra hükümleri ve yetki kuralları dışında mirastaki tenkis davasına ilişkin hükümler kıyas yoluyla uygulanır>>>
Yargıtay 8. H.D., 21.02.2017 T., 2015/11338 E., 2017/2301 K.«….Borçlu eşin malvarlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ise; ancak alacağın tahsili sürecinin sonunda belli olacağından; üçüncü kişinin mal rejiminin tasfiyesine ilişkin kararın verildiği aşamada borçtan sorumlu tutulması doğru olmayacaktır. O halde, Mahkemece, eşden kazandırma veya devralan üçüncü kişi konumundaki diğer davalı hakkındaki alacak talebi hakkında HMK 167. maddesi uyarınca üçüncü kişiye (davalı …’e) karşı açılan dava hakkında ayırma kararı verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eş …’den katılma alacağının tahsil edilebilme durumunun HMK.165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması, eş hakkındaki alacak davasının kesinleşmesi ve davalı eşten alacağın tahsil edilememesi halinde üçüncü kişi diğer davalının sorumluluğu doğacağı düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir>>>
Yargıtay 2. H.D., 22.12.2021 T., 2021/10015 Ε., 2021/9892 K. Karşılıksız kazandırma veya devrin yapıldığının tespit edilmesi halinde, işlemin (tasarrufun) iptaline karar verilemez ve üçüncü kişi davalı olarak gösterilse dahi bu aşamada davacı lehine hüküm altına alınan katılma alacağından sorumlu tutulmaz. Sadece, üçüncü kişi hakkında 229. maddedeki amaç ve doğrultuda lehine kazandırma veya devrin yapıldığının tespiti ile yetinilmelidir. Zira, ancak tasfiye sırasında borçlu eşin mal varlığı ya da terekesinin borcu ödemeye yetmediğinin anlaşılması durumunda, sonradan üçüncü kişi aleyhine TMK’nin 241. maddesine göre eksik kalan miktarla sınırlı olarak alacak davası açılabilecektir. Başka bir anlatımla, borçlu eşin mal varlığı veya terekesi tasfiye borcunu ödemeye yetiyorsa, hiçbir zaman lehine kazandırma yapılan üçüncü kişi davacıya ödenecek katılma alacağından sorumlu tutulmayacaktır. Mahkemece, mal rejiminin tasfiyesi hakkında nihai karar verilmesiyle başlayan tasfiye süreci, alacak miktarının tahsil edilmesiyle tamamlanır. Borçlu eşin mal varlığının ya da terekesinin tasfiye borcunu karşılamaya yetip yetmediği ancak bu sürecin ilerleyen aşamalarında belli olacağından, üçüncü kişinin daha tasfiyenin başlangıcında (mahkeme kararıyla) borçtan sorumlu tutulması doğru olmaz. O halde, eşle birlikte eşten kazandırma veya devralan üçüncü kişiye karşı dava açılması durumunda, mahkemece yapılması gereken iş; HMK’nin 167. maddesi uyarınca üçüncü kişiye (davalı …’ya) karşı açılan dava hakkında “ayırma kararı” verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eşe karşı açılan mal rejiminin tasfiyesi davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşten tahsil edilebilme durumunun HMK’nin 165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması olmalıdır…
Yargıtay 2. H.D., 23.05.2022 T., 2021/8818 Ε., 2022/4743 K. Sayılı kararında; «…, eşle birlikte eşten kazandırma veya devralan üçüncü kişiye karşı dava açılması durumunda, mahkemece yapılması gereken iş; HMK’nin 167. maddesi uyarınca üçüncü kişiye (davalı …’ya) karşı açılan dava hakkında “ayırma kararı” verilerek davanın ayrı bir esasa kaydının sağlanması; bu davada eski eşe karşı açılan mal rejiminin tasfiyesi davası sonucunun ve alacağa karar verilmiş ise, eşten tahsil edilebilme durumunun HMK’nin 165/1. maddesi gereğince “bekletici sorun” yapılması olmalıdır. Yukarıda yapılan açıklama ve değerlendirmeler karşısında; mahkemece, davalı… hakkında açılan dava için, yukarıda açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılması gerekirken, davalı… yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir….
Kişisel Mallar İle Edinilmiş Mallar Arasında Denkleştirme-TMK.230
- Madde 230.- Bir eşin kişisel mallara ilişkin borçları edinilmiş mallardan veya edinilmiş mallara ilişkin borçları, kişisel mallarından ödenmiş ise, tasfiye sırasında denkleştirme istenebilir. Her borç, ilişkin bulunduğu mal kesimini yükümlülük altına sokar. Hangi kesime ait olduğu anlaşılamayan borç, edinilmiş mallara ilişkin sayılır. Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme, katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine veya mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre yapılır. Bir eşin KİŞİSEL MALLARA İLİŞKİN BORÇLARI EDİNİLMİŞ MALLARINDAN ödenmiş ise; (Bu durumda aynı eşin tasfiye hesabında yapılacak olan denkleştirmede, o maldaki değer artış oranına göre bulunacak olan KATKI MİKTARI, aktif tarafta edinilmiş mal değeri olarak yer alacaktır) Bir eşin EDİNİLMİŞ MALLARA İLİŞKİN BORÇLARI KİŞİSEL
MALLARINDAN ödenmiş ise;
(Bulunacak olan katkı miktarı, bu defa aynı eşin tasfiye hesabında PASİF TARAFTA edinilmiş mal borcu olarak yer alacaktır) Bir mal kesiminden diğer kesimdeki malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkıda bulunulmuşsa, değer artması veya azalması durumunda denkleştirme: Bu madde hükmü gereği, m. 227 de yer alan “değer artış payı, alacağının belirlenmesinde olduğu gibi, katkı oranı hesap edilecektir. Bu katkı oranı bulunurken, eşin, kendi malına yapmış olduğu bir katkı sonucu bu maldadeğer artışı olmuşsa, değer artış oranı karşılığı bulunur. Bu oran katkı oranına ve malın tasfiye zamanındaki değerine göre, aynen 227. maddedeki gibi hesaplanır. Şayet katkı yapılan mal daha önce elden çıkarılmışsa hakkaniyete göre alacak i belirlenir.
Yargıtay 2. HD. 25.04.2022 Τ., 2022/2588 Ε., 2022/3894 K.sayılı kararında «Mahkemece, banka hesabında bulunan para yönünden boşanma dava tarihinde mevcut miktar dikkate alınarak artık değere katılma alacağına karar verilmiş ise de, karar hatalı olmuştur. ancak mahkemece banka hesaplarında 01.01.2002 tarihinden önce mevcut olan miktar belirlenmeden ve dikkate alınmadan, diğer bir ifadeyle kişisel mal denkleştirmesi yapılmadan artık değere katılma alacağına hükmedildiği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, USD cinsi banka hesaplarında 01.01.2002 tarihinden önce bulunan miktar belirlenerek, kişisel mal denkleştirmesi yapıldıktan sonra artık değere katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma ve incelemeyle karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.>>>
DENKLEŞTİRME ÖRNEK HESAP
Zeynep ile Alp’in
Evlilik Tarihi: 28.10.2005
Boşanma Dava Tarihi: 30.01.2014
Zeynep adına 29.08.2008 tarihinde 200.000,00 TI bedelli araç edinilmiştir.
Alp mal rejiminin tasfiye ile katılma alacağı talebinde bulunmuştur.
Zeynep aracın edinilmesinde 20.000,00 TI değerinde ziynet eşyalarının kullanıldığını beyan etmiştir.
Aracın tasfiye anı değeri 1.000.000,00 Tl dir.
Davalının kişisel malından, edinilmiş malına bir kayma söz konusu olduğu için TMK.230.md.gereğince denkleştirme yapılması sonrası katılma alacağının hesaplanması gerekmektedir.
Yargıtay 8.H.D.09.02.2015 tarih 2013/19806 E.2015/3280 K. Sayılı kararı ve emsal kararlarında “…. Bu halde mahkemece TMK.230.madde gereğince 5.000TI kişisel malın taşınmazın alım tarihindeki değerine olan oranı belirlenerek, bu oran ile dava konusu taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki değerinin çarpımı sonucunda elde edilecek miktar davalının kişisel malı olarak karar tarihine en yakın tarihteki değerden düşürülerek kalan miktarın yarısına katılma alacağı olarak karar vermek gerektiği…” belirtilmiştir.
Katkı oranı: katkı miktarı / katkı tarihinde malın değeri
Katkı oranı: 20.000/200.000 = 0,10
Denkleştirme miktarı : katkı oranı x güncel değer
Denkleştirme miktarı : 0,10 X 1.000.000 = 100.000,00 ΤΙ
Artık değerde pasif tarafta yer alacaktır.
Katılma alacağı: Artık değer /2
Artık değer =Aktif- pasif
Artık değer : 1.000.000-100.000= 900.000
Katılma alacağı : 900.000/2= 450.000
Mal Rejimi Tasfiyesinde Talepler
Artık değere katılma alacağı
Değer Artış Payı Alacağı
Katkı Payı Alacağı
Ayni Talep
Ölüm Halinde Mal Rejiminin Tasfiyesi
Mal rejimi tasfiyesinde talepler:
- Artık Değere Katılma Alacağı (TMK m. 231)
- Değer Artış Payı Alacağı (TMK m. 227)
- Katkı Payı Alacağı
- Diğer Eşte Kalan Malların İadesi (TMK m. 226)
- Paylı Mülkiyette Ayni Talep (TMK m.226/2)
- Ölüm Nedeni ile Tasfiyede Ayni Talep (TMK m. 240)
- Üçüncü Kişiye Karşı İleri Sürülecek Talepler (TMK m. 241) ARTIK DEĞER-TMK.231
- MADDE 231.- Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. Değer eksilmesi göz önüne alınmaz. Edinilmiş mallara katılma rejimi”nin sona ermesine bağlı olarak, her bir eşin malvarlığının tasfiyesi sonucunda kalan net miktar “artık değer” olarak belirtilmiştir.
Katılma alacağı
- Edinilmiş bir malda, malvarlığı adına kayıtlı olmayan eşin o malda bir katkısının bulunup bulunmadığına bakılmaksızın “katılma alacağı” mevcut olup; TMK m.236/1 gereği diğer eşin, evlilik içerisinde edinilen mallardaki değerlerin (kişisel edinimler ve borçlar var ise bunlar çıkarıldıktan sonra) 1/2’sini talep hakkı bulunmaktadır.
- Katılma alacağı, Yüksek Yargıtay kararlarında da ifade edildiği üzere; varsa eklenecek değerlerden (TMK m.229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere, eşin edinilmiş malının (TMK m.219) toplam değerinden, bu mala ilişkin borçlar/pasifler çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK m.231) yarısı üzerindeki (TMK m. 236/1) diğer eşin alacak hakkıdır.
Artık değer (TMK:231) eklenmeden ve denkleşmeden elde edilen miktarlarda dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallar ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan kısımdır.
Her bir eşin edinilmiş malları eklenecek değerler ve denkleştirme alacağı belirlenerek bu mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra tasfiyesi sonucu kalan net miktar artık değerdir. Tasfiye kural olarak çift taraflıdır.
Artık Değer = AKTİFLER – PASİFLER
Artık Değer = (EM+ED+KMD) – (DAPB+EMD+B)
EM= Edinilmiş Mallar
ED= Eklenecek değerler (T.M.K. md. 229)
D1=Kişisel Mala giden Edinilmiş mal Denkleştirilmesi md. 230)
DAPB=Değer Artış Payı Borcu (M.K. md. 227)
D2=Edinilmiş Mala giden kişisel mal Denkleştirilmesi (M.K. md. 230)
B=Borçlar
Katılma Alacağı = Artık değer / 2
Artık Değere Katılma Alacağı
Hesaplamasında Dikkat Edilecek
Hususlar
- Katılma alacağı hesaplamasında, malın aynına ilişkin borçlar dikkate alınır.
- Artık değer/katılma alacağı hesaplamasında Yargıtay’ın son kararları uyarınca, davaya konu her bir mal hakkında ayrı ayrı hesaplama yapılır. Ayrıca Yargıtay her bir talep sonucu için davacının talep miktarını ayrı ayrı belirtmesi gerektiğine karar vermiştir.
- (Yargıtay 8. H. D. 20.06.2013 Τ., 2013/10529 Ε., 2013/9598 K) Öncelikle, davaya konu taşınır ve taşınmaz mallar bakımından dava dilekçesinde gösterilen dava değerinin kalem kalem açıklattırılması, hangi uyuşmazlık konusu mal bakımından ne kadar istenildiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Mahkemece, bu husus gözden kaçırılmıştır.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2021/5374 E., 2021/8375 K.sayılı kararı “Öncelikle, dava dilekçesinde davacının alacak talebinin hangi kalem için ne kadar olduğu açıklanmamıştır. Mahkemece, davacının talepleri açık olmadığı halde açıklatma da yaptırılmamıştır. Bu durumda öncelikle mahkemece yapılacak iş, 6100 Sayılı HMK’nın 31. maddesindeki hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacıya, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde talep ettiği alacak kalemlerinin her biri yönünden talep ettiği alacak miktarının ayrı ayrı açıklattırılması gerekir. Ayrıca, 6100 Sayılı HMK’nın 297/2 maddesine göre, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi, infaza elverişli biçimde hüküm kurulması zorunludur. Mahkemece hangi alacak kalemi için ne miktar kabul edildiğinin açıkça yazılarak karar verilmesi gerekirken açık ve anlaşılır olmayacak şekilde hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2016/2954 Esas – 2018/12955 Karar sayılı ve 22.05.2018 tarihli kararında;”….davacı dava dilekçesinde açıkça belirtilen 230 ada 18 parsel 2 nolu bağımsız bölüm dışında, tapu, trafik, banka, ticaret odası ve vergi dairesine yazı yazılarak diğer mal varlıklarının araştırılarak tespit edilmesini talep ettiği, ancak mahkemece ilgili yerlere yazı yazılmadan ve gerekli araştırma yapılmadan eksik inceleme ile sadece belirtilen taşınmaza yapılan tadilat nedeni ile alacağa hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Ohalde mahkemece öncelikle muris Şahin M.nin mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş malları araştırılması gerekir. Dava konusu mallar tespit edildikten sonra da davacıya tespit edilen her bir mal varlığı için ne kadar talep ettiği açıklatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir…”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2018/8713 Esas – 2019/3853 Karar sayılı ve 09.04.05.2019 tarihli kararında;”…dava dilekçesinde davacı tapu bilgisine sahip oldukları bir adet taşınmazdan bahsetmiş fakat bunun yanı sıra ilgili tapu müdürlükleri ve trafik müdürlükleri de delil listesinde gösterilmek suretiyle evlilik birliği içerinde edinilen araç ve başkaca taşınmaz olup olmadığının araştırılıp kayıtlarının celbiyle oluşacak sonuç dairesinde ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi talebinde bulunmuştur.
Mahkemece getirilen kayıtlar sonucu eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihte davalı adına edinilmiş 1 adet araç bulunduğu tespit edilmiş, bu doğrultuda davacı taraf bozmadan sonra harcını yatırmak suretiyle sundukları dilekçe ile araç yönünden talep miktarını açıklamıştır. Bu durumda aracın dava konusu olduğunun kabulü gerektiği..” yönünde karar verilmiştir.
- Davalının davacı eşten katılma alacağı talep etmesi için eski uygulamada harcı yatırılmış usulüne uygun bir dava açılması gerekliliği aranırken, son uygulamada davalının cevap süresi içerisinde davacı eşten katılma alacağı talep etmiş olması kabul görmekte ve harç açılmaksızın dava ikamesi kuralının bir istisnası olarak uygulanmaktadır.
- Eşler adına ½ paylı olarak tescil edilen edinilmiş malvarlıkları hakkında birbirlerinden talep edebilecekleri katılma alacağı hakkı doğmayacaktır. (Serbest irade ile paylaşım kuralı)
TMK Madde 236- Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir. (TMK 161 ve 162 uyarınca açılmış ve karar verilmiş boşanma davası)
TAKAS
TMK.madde 236/1 Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.
Yargıtay uygulamasında takas yapılabilmesi için davalının da karşı davası ya da harç yatırılarak usulüne uygun açılmış bir davası olması aranmaktayken daha sonra görüş değişikliğine giderek eşlerden birinin açtığı mal rejiminden kaynaklanan alacağa ilişkin dava da, davalı durumundaki diğer eşin takas mahsup talebinde bulunması halinde, külli tasfiyenin dikkate alınması gerektiği yönünde ilke kararı alınmıştır. (YARGITAY 8.H.D. 08.10.2013 Tarih 2013/11000-14461 sayılı karar)
Yargıtay 8.H.D.14.01.2014 Tar.2013/18697E.2014/151 K.nolu kararında “..külli tasfiyenin sözkonusu olduğu durumlarda takas ve mahsubun Mahkemece değerlendirilmesi ve bu konuda görüşün ortaya konulması zorunludur. (TMK.236/1son cümle). TMK.236/1 son cümlesine göre takas def’l emir niteliğinde olup istekle bağlılık ilkesi ile harçsız dava açılamaz kuralına takılmadan isteğin değerlendirilmesi görüşü tasfiyenin söz konusu olduğu durumlarda takas ve mahsubun Mahkemece değerlendirilmesi ve bu konuda görüşün ortaya konulması zorunludur. (TMK.236/1son cümle). TMK.236/1son cümlesine göre takas def’l emir niteliğinde olup istekle bağlılık ilkesi ile harçsız dava açılamaz kuralına takılmadan isteğin değerlendirilmesi görüşü Dairece benimsenmesi sebebiyle N…..lehine katılma alacağının doğup doğmayacağının tespit edilerek hesaplamada gözetilerek takas ve mahsubun da değerlendirilmesi, bu konudaki görüşün ortaya konulması sonucunda işin esasına ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği….”belirtilmiştir.
- Takas Def’i davalı tarafından açıkça ileri sürülmelidir.
- Ayrıca harca tabi değildir.
- TMK.madde 236/1 emredici hükümdür. Mahkemece re’sen yapılır.(ileri sürülmüşse)
- Yargılama sonunda davalının takasa konu ettiği alacak miktarının davacının dava ettiği alacak miktarıyla aynı ya da ondan fazla olduğu anlaşılırsa davacının davası red edilir, yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılır.
- Davalının def’i konusu yaptığı takas alacağın daha fazla olduğunun anlaşılması durumunda davalı lehine alacak hükmü kurulmaz
- Takas konusu alacak davalı tarafça açılacak karşı dava yoluyla ileri sürülmüşse verilecek karar da asıl ve karşı dava için talep miktarı göz önünde bulundurularak ayrı fıkralar halinde hüküm kurulmalı asıl ve karşı davanın her biri için ayrı harç, yargılama gideri, avukatlık ücretine hükmedilir.
- Kararın son bölümünde ise TMK.236/1 madde gereği alacaklar re’sen takas edilir asıl ve karşı dava konusu alacaklar için icra-ve infaz edilmek üzere bir alacağa hükmedilir.
Yargıtay 2. HD. 21.06.2022 T., 2022/1472 E., 2022/6056 K. Sayılı kararında; «…davacı-karşı davalı erkeğin dava dilekçesinde 10.000,00 TL alacağın tahsilini talep ettiği, 19.11.2020 tarihli dilekçesinde ‘davacı-karşı davalının belirlenen alacağının 385.640,00 TL, davalı-karşı davacının belirlenen alacağının 152.760,00 TL olduğu, alacakların takas-mahsup edilerek bakiye 232.880,00 TL alacağın hüküm altına alınması’ gerektiğini belirttiği ve takas-mahsup sonucu bakiye kısım olan 232.880,00 TL’ye göre eksik nisbi harcını tamamladığı, mahkemece takas-mahsup talebi reddedilerek 232.880,00 TL alacağın tahsiline karar verildiği, davacı-karşı davalının 19.11.2020 tarihli dilekçesi bir bütün halinde değerlendirildiğinde alacak talebinin 385.640,00 TL olduğu anlaşılmakla, eksik nisbi harç yönünden 492 sayılı Harçlar Kanunu 30. ve 32. maddesi gereğince mahkemece kendiliğinden gözetilerek tamamlanması gerekirken eksik harcın tamamlatılmaması hatalı olmuştur. O halde, mahkemece, eksik harcın tamamlanması için Harçlar Kanunun 30. ve 32. maddesi gereğince işlem yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.>>>
ZİNA -HAYATA KAST NEDENİYLE KATILMA ALACAĞININ KALDIRILMASI VE AZALTILMASI
TMK Madde 236- Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir. Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir. (TMK 161 ve 162 uyarınca açılmış ve karar verilmiş boşanma davası) TMK m. 236/2 hükmünün uygulanabilmesi için boşanmanın TMK m. 161’de düzenlenen “zina” ya da TMK m. 162’de düzenlenen “Hayata Kast” nedeniyle gerçekleşmesi gerekmektedir. Aksi halde eşin sadakate aykırı davranışlarının bulunması TMK m. 236/2 hükmünün uygulanması için yeterli değildir
Samsun BAM 4.H.D. 2018/263 E. 2018/2473 K.sayılı kararında; «..Davacı kadının TMK.236/2Maddesi gereğince erkeğin katılma alacağından uygun bir miktar indirim yapılmasına ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile erkeğin katılma alacağından TMK.236/2 maddesi gereğince hakkaniyete uygun miktarda indirim yapılarak erkeğe %45 oranında, kadına %55 oranında pay verilmesi gerekmekle birlikte taleple bağlılık ilkesi gereğincehüküm kurulması ..» yönünde karar verilmiş ve karar Yargıtay 8. HD. 04.02.2020 T., 2019/1435 E., 2020/900 K.sayılı kararı ile ONAMA kararı verilmiştir. Yargıtay 8. HD. 17.01.2017 T., 2015/5939 E., 2017/367 K
«Söz konusu taşınmaz eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınarak davalı adına tescil edilmiştir. Karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4721 sayılı TMK 179. maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Bu bağlamda tasfiyeye konu taşınmazın satın alındığı tarihte yürürlükte bulunan 743 sayılı TKM’de, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yasanın 236/2 maddesinin karşılığı bulunmadığından boşanma sebebinin zina olmasına dayanarak davacının katkı payı alacağında indirim yapılması doğru değildir.
Araç yönünden ise, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinden davalının edinilmiş malı olduğunun ve boşanma nedeni zina olmasına dayanılarak TMK 236/2 maddesi uygulanacağına ilişkin kabul yerinde ise de Mahkemece, davacının katılma alacağı ayrıca belirlenmeden katkı payı alacağı birlikte toplam oluşan değer üzerinden indirim uygulanması da hatalı olmuştur..»
Yargıtay 8. HD. 23.11.2015 T. 2014/12620 E. 2015/21007 K. Sayılı Kararı;
“…bu maddenin uygulanabilmesi için evliliği sona erdiren boşanma kararının “zina (TMK m. 161)” veya “hayata kast (TMK 162)” sebebine dayalı olarak verilmiş olması gerekir. Kesinleşen taraflara ilişkin boşanma kararının ne “zina” ne de “hayata kast” sebebine dayalı olmadığı, TMK’nın 166/1-2 ve 163. maddelerine göre karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle mahkemenin davayı ret gerekçesi yerinde değildir. <<<< TMK. m. 236/2 uyarınca artık değerdeki pay oranının azaltılması ya da kaldırılması sadece katılma alacağına ilişkin olup değer artış payı ya da katkı payı alacağına ilişkin olarak bu madde uyarınca bir indirim ya da alacağın kaldırılması söz konusu olamayacaktır. Samsun BAM 4.H.D. 2018/263 E. 2018/2473 K.sayılı kararında; <<..Davacı kadının
TMK.236/2Maddesi gereğince erkeğin katılma alacağından uygun bir miktar indirim yapılmasına ilişkin istinaf başvurusunun kabulü ile erkeğin katılma alacağından TMK.236/2 maddesi gereğince hakkaniyete uygun miktarda indirim yapılarak erkeğe %45 oranında, kadına %55 oranında pay verilmesi gerekmekle birlikte taleple bağlılık ilkesi gereğince hüküm kurulması ..» yönünde karar verilmiş ve karar Yargıtay 8. HD. 04.02.2020 T., 2019/1435 E., 2020/900 K.sayılı kararı ile ONAMA kararı verilmiştir.
Değerlendirme Anı Ve Malların Tasfiyede Hangi Tarihteki Değerleri İle Dikkate Alınacağı
- “Değerlendirme anı” başlıklı TMK Madde 235/1 – “Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar.”
- “Sürüm değeri” başlıklı Madde 232 “Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değerleri esas alınır.”
- Y.8.H.D 2012/4228 Esas – 2012/12983 Karar sayılı ve 24.12.2012 Tarihli ilamı
“…Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki sürüm değeriyle hesaba katılır. Tasfiye tarihi, karar tarihidir…”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 25.03.2019 tarih, 2018/12451 E.2019/3124 K.sayılı kararında;” …tespit edilen 2.500 TI değerin hali hazır durumu itibariyle belirlenen değer olduğu yazılı ise de, mal rejiminin sona erdiği tarihteki aracın durumu ve özelliği gözetilmek suretiyle mi belirlendiğini açıklığa kavuşturulması, …plakalı aracın mal rejiminin sona erdiği tarihteki durum ve özellikleri tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlendikten sonra, aracın bu durum ve özellikleri dikkate alınarak bozma sonrası karar tarihine en yakın piyasa rayiç değerini tespit etmek, gerektiği….”
Mal rejiminin sona erdiği tarih itibariyle sıfır kilometrede olan bir otomobil tasfiye kararının verildiği tarihte 9-10 yıllık olsa bile yine de aynı niteliklere sahip sıfır kilometre aracın tasfiye tarihindeki sürüm değeri esas alınacaktır. Mal rejiminin sona ermesinden sonra tasfiyeye konu malın değerine etki edecek faktörlerin iradi olup olmamasının önemi yoktur. “Yargıtay Uygulaması Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi Fahri Akçin (Yargıtay 8.H.D.Başkanı)- Nadir Meral (Yargıtay 8.H.D üyesi)-Ebru Ağyel (Yargıtay 8.H.D Tetkik Hakimi) Adalet Yayınevi-Ankara 2021 sh.338
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 16.01.2019 tarih, 2016/19994 Ε.2019/464 K.sayılı kararında;” ……9938 plakalı aracın sürüm değeri belirlenmeden internet araştırması ile yetinilerek buna değer verilerek karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…makine mühendisi bilirkişi maarifetiyle söz konusu aracın mal rejiminin sona erdiği andaki durum ve nitelik tespiti yaplarak tasfiye tarihindeki değeri belirlendikten sonra tarafların kazanılmış hakları ve talep miktarı da gözetilerek hasıl olan sonuca göre karar verilmesi…”
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 10.10.2018 tarih, 2018/13955 Ε.2018/17053 K.sayılı kararında;” tasfiyeye konu bağımsız bölümün Daire ilke ve uygulamalarına uygun şekilde boşanma dava tarihindeki durumu niteliği, çevresel özellikleri ile değerine etki eden hususlar gözetilmek suretiyle piyasa sürüm değerinin belirlenmesi….” gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay 8.HD. 16.04.2019 tarih 2018/13468 Ε.2019/194162 K. Sayılı kararında; “…2013 yılında yapılan imar değişikliğine göre oluşan değerlerin esas alınması hatalı olmuştur. Mal rejiminin sona erdiği tarih tarafların boşanma dava tarihi 18.02.2011 olup mal rejiminin tasfiyesinde bu tarih dikkate alınmalıdır. Teknik bilirkişi tarafından tanzim edilen değer raporunda taşınmazların 2013 yılı imar değişikliği olmadan önceki durumlarına göre tespit edilen tasfiye tarihi sürüm değeri artık değer olarak kabul edilip bu değerler üzerinden katılma alacağının hesaplanması gerektiği…..” Yargıtay 8.HD. 15.05.2018 tarih 2016/18097 Ε.2018/12700 K. Sayılı kararında;” Mal rejimi sona erdiği tarihteki tadilatsız (diğer davalılar tarafından yapılan tadilatlar olmadan) hali gözetilerek tasfiye tarihi sürüm değeri belirlenip bu değer üzerinden katılma alacağı hesap edilmelidir…
TMK Madde 235/2 – “Edinilmiş mallara hesapta eklenecek olanların değeri, malın devredildiği tarih esas alınarak hesaplanır.” Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2015/7311 Esas – 2016/15935 Karar sayılı ve
22.11.2016 tarihli ilamında; “… Artık değere katılma alacak isteği söz konusu olduğunda, davalı eş TMK’nun 229. maddesinde belirtilen amaç doğrultusunda malı elden çıkarmışsa, başkasına devredilen malvarlığı mevcutmuş gibi tasfiye hesabına dahil edilir ve devir tarihindeki durumu gözetilerek değerlendirme yapılır. (TMK’nun 235/2. m)
Somut olay incelendiğinde, tasfiyeye konu meskenin eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 16.09.2005 tarihinde edinildiği ve mal rejimi sona ermeden yaklaşık bir ay önce 30.06.2009 tarihinde davalı tarafça satış gösterilerek dava dışı kız kardeşine tapuda devredildiği anlaşılmaktadır. Davacı lehine katılma alacağı hesaplaması yapılırken, yukarıda belirtilen ilke ve esaslar gözetilerek meskenin üçüncü şahsa devredildiği 30.06.2009 tarihindeki nitelik ve özellikleri dikkate alınarak tasfiye karar tarihindeki sürüm (rayiç) değeri esas alınması gerekirken, devir tarihi olan 2009 yılı itibariyle meskenin değeri tespit edilerek yapılan hesaplama hatalı olup bozma konusu edilmiştir…” şeklinde karar vermiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2015/4125 Esas 2015/14240 Karar sayılı ve 30.06.2016 tarihli ilamında; “… TMK’nun 229. Maddesi gereğince edinilmiş mal sayılan 32.738,29 Euro’nun TMK’nun 232 ve 235/1. madde ve fıkraları uyarınca karar tarihine en yakın tarihteki TL karşılığının artık değer olarak kabul edilerek hesaplamada dikkate alınması gerekirken hesaptan çekildiği 13.04.2010 tarihindeki TL karşılığı 66.228,26 TL’nin artık değer kabul edilmesi doğru değildir…” şeklinde karar verilmiştir.
Yasal Mal Rejiminin Tasfiyesinde Üçüncü Kişiler Adına Olan Malların Değerlendirilmesi
- Yargıtay önceki uygulamasına göre, evlilik birliği içerisinde eşler adına kayıtlı olmayıp, 3. Kişiler adına kayıtlı malvarlıkları hakkında; anılan malvarlığına yönelik ödemelerin eşler tarafından yapılması halinde, ödenen bedelin edinilmiş mal kabul edileceği ve tasfiyede dikkate alınacağı görülmektedir.
- Örnek Karar: (Y.8.H.D. 2012/113040 Esas – 2013/7775 Karar sayılı ve 23.05.2013 Tarihli kararı) “…Her ne kadar jeep L. adına kayıtlı ise de, dosya arasında bulunan banka hesap ekstrelerine ve belgelerine göre Akbank Yeşiltepe şubesinde davalı H. K. Adına bulunan hesaptan 60.000,00 Euro kredinin kullanıldığı, toplam 30 ay vadeli kredinin aylık ödemesinin 1883 Euro olarak belirlendiği, boşanma davasının açıldığı ve eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği 13.06.2005 tarihine kadar (03.02.2005 ile 06.06.2005 tarihleri arasında) toplam 5 taksitin ödendiği, taksitler halinde ödenen toplam miktarın 16.232,41 TL olduğu, böylece H. tarafından alınan jeep için edinilen mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde ödenen bu paranın edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerektiği…”
YARGITAY HGK 2019/8-805 E. 2022/123 K. 15.02.2022 Tarihli kararında; «…..Dosyada mevcut tapu kayıtlarına göre; dava konusu taşınmazın; dava dışı Nurten adına kayıtlı iken
26.11.2010 tarihinde satış yolu ile dava dışı Hatice adına, Hatice tarafından ise 19.03.2015 tarihinde yine satış yolu ile dava dışı Ayşe adına tescil edildiği hususu tartışmasızdır. Dolayısıyla davacı; edinilmiş mal olduğunu iddia ettiği dava konusu evin, davalı eşi tarafından evlilik birliği içerisinde karşılığını vererek mülkiyetini elde ettiğini kanıtlayamamıştır. Dosyada davalı tarafından, davacının iddiasını ispatlar nitelikte mal rejiminin devamı süresince eşinin katılma alacağını azaltma kastıyla yaptığı bir devir de bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca, dava dışı üçüncü kişinin mal varlığına yapılan katkının, TMK hükümleri uyarınca mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan gerek değer artış payı davası gerekse artık değere katılma davası çerçevesinde değerlendirmek suretiyle davalıdan talep edilemeyeceğine ilişkin verilen direnme kararı yerindedir. …..»
Edinilmiş mallara katılma rejimine tabi bulunan hallerde, eşlerden birinin; diğer eş tarafından bir malvarlığı iktisap edilmesine, bağışlama kastı bulunmaksızın katkıda bulunmuş olması halinde yaptığı katkıdan kaynaklı olarak talep edebileceği alacak türüne “değer artış payı alacağı” denilmektedir.
TMK 227 md. – Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler. Değer artış payı alacağı iddiasında bulunan eşin bu iddiasını (katkıyı ne şekilde yaptığını, katkı bedelini, katkıya dayanak malvarlığını) izah etmesi ve kanıtlaması gerekir. İddianın tarafları eşler olduğundan iddianın ispatı için tanık dinlenebilir.
(HMK m.203) Yargıtay 8.HD. 16.04.2019 tarih 2018/13468 E.2019/194162 K. Sayılı kararında; “…2013 yılında yapılan imar değişikliğine göre oluşan değerlerin esas alınması hatalı olmuştur. Mal rejiminin sona erdiği tarih tarafların boşanma dava tarihi 18.02.2011 olup mal rejiminin tasfiyesinde bu tarih dikkate alınmalıdır. Teknik bilirkişi tarafından tanzim edilen değer raporunda taşınmazların 2013 yılı imar değişikliği olmadan önceki durumlarına göre tespit edilen tasfiye tarihi sürüm değeri artık değer olarak kabul edilip bu değerler üzerinden katılma alacağının hesaplanması gerektiği…..”
Yargıtay 8.HD. 15.05.2018 tarih 2016/18097 E.2018/12700 K. Sayılı kararında;” Mal rejimi sona erdiği tarihteki tadilatsız (diğer davalılar tarafından yapılan tadilatlar olmadan) hali gözetilerek tasfiye tarihi sürüm değeri belirlenip bu değer üzerinden katılma alacağı hesap edilmelidir…
- Örnek Karar: (Y.8.H.D. 2012/113040 Esas – 2013/7775 Karar sayılı ve 23.05.2013 Tarihli kararı) “…Her ne kadar jeep L. adına kayıtlı ise de, dosya arasında bulunan banka hesap ekstrelerine ve belgelerine göre Akbank Yeşiltepe şubesinde davalı H. K. Adına bulunan hesaptan 60.000,00 Euro kredinin kullanıldığı, toplam 30 ay vadeli kredinin aylık ödemesinin 1883 Euro olarak belirlendiği, boşanma davasının açıldığı ve eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği 13.06.2005 tarihine kadar (03.02.2005 ile 06.06.2005 tarihleri arasında) toplam 5 taksitin ödendiği, taksitler halinde ödenen toplam miktarın 16.232,41 TL olduğu, böylece H. tarafından alınan jeep için edinilen mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde ödenen bu paranın edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerektiği…”
HGK AKSİ GÖRÜŞ KARARI YARGITAY HGK 2017/1555 E. 2019/561 K. 14.05.2019 Tarihli kararı
Gelinen bu aşamada trafik sicilinin hukuki niteliği hakkında da kısa bir açıklama yapılmalıdır. Trafik sicili, devlet eliyle resen tutulan, motorlu araçların teknik ve fiziki özellikleri ile üzerlerinde yer alan başta mülkiyet hakkı olmak üzere mutlak hakları ve çeşitli kısıtlamaları gösteren resmi bir kayıt sistemidir. Trafik sicili, TMK’nın 7. maddesinde belirtilen resmî sicillerden sayılırken, bu sicile dayanarak üretilen araç tescil belgeleri de (ruhsatname) aynı hükümde belirtilen resmî senetlerden sayılırlar. Dolayısıyla belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluştururlar (Ertaş, Ş.: Trafik Sicilinin Hukuki İşlevleri, İzmir Barosu Dergisi, Yıl:1982, Sayı:1., s.19.). Zira bu hükme göre aksi kanıtlanmadıkça, resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Tüm bu yasal düzenlemeler kapsamında somut olaya gelindiğinde; davacı üçüncü kişi adına kayıtlı olan 06 GCA 29 plaka sayılı aracın eşi tarafından evlilik birliği içinde alındığı hâlde trafik sicilinde devrinin yapılmadığı iddiasıyla talepte bulunmuş, davalı ise aracı kendisinin satın almadığını aracın arkadaşına ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. 06 GCA 29 plaka sayılı aracın dava dışı Selim Demirel adına kayıtlı olduğu tartışmasızdır. Yukarıda da ifade edildiği üzere trafik sicil kayıtları resmî sicillerden olup aksi kanıtlanabilir ise de eldeki davada bu sicil kaydının doğru olmadığı davacı tarafından ispatlanamamıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, araç üçüncü kişi adına kayıtlı olsa bile, gerek birbirini doğrulayan tanık beyanları gerekse dava konusu aracın kasko ödemesinin davalı tarafından yapılması hususları birlikte dikkate alındığında dava konusu aracın evlilik birliği içinde davalı tarafından edinildiğinin kanıtlandığı, zira muvazaa iddiasının her türlü delil ile ispatının mümkün olduğu, o hâlde mahkemece aracın tam olarak hangi tarihte alındığı belirlendikten sonra dava konusu aracın 01.01.2002 tarihinden önce edinildiğinin belirlenmesi hâlinde, tarafların evlenme tarihinden edinim tarihine kadar gelir bilgilerinin getirtilerek usule uygun şekilde davacının katkı payı alacağının tespiti, aracın 01.01.2002 tarihinden sonra edinildiğinin saptanması hâlinde ise davacının katılma alacağının TMK’nın 219, 231, 235 ve 236. maddelerine göre belirlenmesi gerektiğine işaret eden Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu ve direnme hükmünün bozulması gerektiği yönünde ileri sürülen görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
- Örnek Karar: (Y.8.H.D. 2012/113040 Esas – 2013/7775
Karar sayılı ve 23.05.2013 Tarihli kararı)
“…Her ne kadar jeep L. adına kayıtlı ise de, dosya arasında bulunan banka hesap ekstrelerine ve belgelerine göre Akbank Yeşiltepe şubesinde davalı H. K. adına bulunan hesaptan 60.000,00 Euro kredinin kullanıldığı, toplam 30 ay vadeli kredinin aylık ödemesinin 1883 Euro olarak belirlendiği, boşanma davasının açıldığı ve eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği 13.06.2005 tarihine kadar (03.02.2005 ile 06.06.2005 tarihleri arasında) toplam 5 taksitin ödendiği, taksitler halinde ödenen toplam miktarın 16.232,41 TL olduğu, böylece H. tarafından alınan jeep için edinilen mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde ödenen bu paranın edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerektiği…”
Artık değer: 500.000-100.000= 400.000
Katılma alacağı : 400.000/2= 200.000
Zeynep’in 100.000 TI DAPA + 200.000 TI Katılma alacağı olmak üzere toplam 300.000 Tl alacağı olacaktır.
Değer eksiltmesi tartış
Üstün yarar belirlenirken;
-Tarafların yaşları (Örneğin giriş katında bulunan paylı mülkiyet konusu bir taşınmaza ilişkin merdiven çıkamayacak kadar yaşlı olan eşin o taşınmazın kendisine verilmesini istemesi gibi),
-Sağlık koşulları (engelli donanımına sahip bir araca ilişkin istekte bulunan eşin engelli olması gibi)
-Ekonomik durumları (İstekte bulunan eşin konu maldan başka mala sahip olmaması karşısında diğer eşte benzerinden iki tane olması gibi)
-Sosyal statüleri, (Davacının başkasının yanında çalışıyor olması)
-Mesleki öncelikleri (Davacının taksi şoförü olup, taksi plakalı aracı istemesi)
-Gereksinimleri (Davacının o malla ilgili bir işi yapıyor olması)
-Duygusal menfaatleri (O malın miras malı olması)
-Yetenekleri (davalının araba kullanmayı bilmeyen, ehliyeti olmayan bir kişi olması örneğinde olduğu gibi o malı zaten kullanamayacak yetenekte olması, gibi hususular incelenerek değerlendirme konusu yapılmalıdır. Bu konuda mahkemece gerekli görülmesi halinde konusunda uzman kişilerden bilirkişi raporu düzenlenmesi istenebilecektir.
➤ Eşlerin aynı anda ölmesi halinde .TMK.m.29/2. «Birden fazla kişiden hangisinin önce veya sonra öldüğü ispat edilemezse, hepsi aynı anda ölmüş sayılır. Eşlerin birlikte ölümüyle yasal mal rejiminin sona ermesi halinde hangisinin diğerinden önce veya sonra öldüğü belirlenmediği takdirde aynı anda ölmüş oldukları karinesi geçerli olacaktır. Ölümle miras edinme ehliyeti ve kişilik son bulduğundan eşler birbirinin mirasçısı veya vasiyet alacaklısı olmayacaktır. Eşlerin birbirlerine mirasçı olamadığı bu durumda mal rejimi ölüm ile sona ermiş olacaktır. Eşler arasında mal rejimi ölüm ile sona erdiğinden mal rejiminden kaynaklı alacak hakları yasal mirasçılarına intikal eder. Her iki tarafın mirasçıları birbirlerine karşı mal rejiminin tasfiyesi ve katılma alacağı talep hakkına sahip olur. Bu durumda eşlerin mirasçıları arasında mal rejimi tasfiyesi davası görülecek ve mirasçılar lehine alacağına hükmedilecektir.
Sağ kalan eşin katılma alacağı Ahmet ile Zeynep 28.05.1998 tarihinde evlenmişlerdir. Ahmet’in 2. evliliği olup ilk evliliğinden Alp ve Deniz isimli iki çocuğu vardır. 2001 yılında tarafların Ece isimli müşterek çocukları olmuştur. 15.12.2001 tarihinde Ahmet adına Bakırköy’de bir taşınmaz edinilmiştir. 2005 yılında Ahmet’in babasının vefatı nedeniyle Ataköy’de bulunan taşınmaz Ahmet’e mirasen intikal etmiştir. 2009 yılında Ahmet adına Beşiktaş’ta bir taşınmaz edinilmiştir. Taraflar müşterek çocukları ile birlikte Beşiktaş’taki taşınmazı aile konutu olarak kullanmaktadırlar. 01.12. 2018 tarihinde Ahmet kalp krizi neticesinde vefat etmiştir. Zeynep Mal rejiminin tasfiyesi ve katılma alacağı talep etmiştir.
Mal varlığının tasfiye anındaki değerleri:
Bakırköydeki taşınmaz 400.000,00 TL,
Ataköydeki taşınmaz 600.000,00 TL,
Beşiktaş’daki taşınmaz 800.000,00 TL
AİLE KONUTUNUN SAĞ KALAN EŞE ÖZGÜLENMESİ (TMK.240)
TMK m. 240 Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.
Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM 189.m). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerektiği….. belirtilmiştir.
Yargıtay kararlarında; hayatın olağan akışına uygun olarak düzenli ve sürekli çalışarak gelir elde eden eşin katkısını karine olarak kabul etmektedir. Ancak davacı eş sürekli ve düzenli gelir elde etmesedahi gelir elde edilmiş olması halinde katkı payı alacağı talebinde bulunabileceği de belirtilmiştir.
- Örnek Karar: (Y.8.H.D. 2012/113040 Esas – 2013/7775 Karar sayılı ve 23.05.2013 Tarihli kararı) “…Her ne kadar jeep L. adına kayıtlı ise de, dosya arasında bulunan banka hesap ekstrelerine ve belgelerine göre Akbank Yeşiltepe şubesinde davalı H. K. Adına bulunan hesaptan 60.000,00 Euro kredinin kullanıldığı, toplam 30 ay vadeli kredinin aylık ödemesinin 1883 Euro olarak belirlendiği, boşanma davasının açıldığı ve eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği 13.06.2005 tarihine kadar (03.02.2005 ile 06.06.2005 tarihleri arasında) toplam 5 taksitin ödendiği, taksitler halinde ödenen toplam miktarın 16.232,41 TL olduğu, böylece H. tarafından alınan jeep için edinilen mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde ödenen bu paranın edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerektiği…
HGK AKSİ GÖRÜŞ KARARI YARGITAY HGK 2017/1555 E. 2019/561 K. 14.05.2019 Tarihli kararı elinen bu aşamada trafik sicilinin hukuki niteliği hakkında da kısa bir açıklama yapılmalıdır. Trafik sicili, devlet eliyle resen tutulan, motorlu araçların teknik ve fiziki özellikleri ile üzerlerinde yer alan başta mülkiyet hakkı olmak üzere mutlak hakları ve çeşitli kısıtlamaları gösteren resmi bir kayıt sistemidir. Trafik sicili, TMK’nın 7. maddesinde belirtilen resmi sicillerden sayılırken, bu sicile dayanarak üretilen araç tescil belgeleri de (ruhsatname) aynı hükümde belirtilen resmî senetlerden sayılırlar. Dolayısıyla belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluştururlar (Ertaş, Ş.: Trafik Sicilinin Hukuki İşlevleri, İzmir Barosu Dergisi, Yıl: 1982, Sayı:1., s.19.). Zira bu hükme göre aksi kanıtlanmadıkça, resmî sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturur. Tüm bu yasal düzenlemeler kapsamında somut olaya gelindiğinde; davacı üçüncü kişi adına kayıtlı olan 06 GCA 29 plaka sayılı aracın eşi tarafından evlilik birliği içinde alındığı hâlde trafik sicilinde devrinin yapılmadığı iddiasıyla talepte bulunmuş, davalı ise aracı kendisinin satın almadığını aracın arkadaşına ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. 06 GCA 29 plaka sayılı aracın dava dışı Selim Demirel adına kayıtlı olduğu tartışmasızdır. Yukarıda da ifade edildiği üzere trafik sicil kayıtları resmi sicillerden olup aksi kanıtlanabilir ise de eldeki davada bu sicil kaydının doğru olmadığı davacı Tarafından ispatlanamamıştır.
YARGITAY HGK 2019/8-805 E. 2022/123 K. 15.02.2022 Tarihli kararında; «…..Dosyada mevcut tapu kayıtlarına göre; dava konusu taşınmazın; dava dışı Nurten adına kayıtlı iken 26.11.2010 tarihinde satış yolu ile dava dışı Hatice .dina, Hatice tarafından ise 19.03.2015 tarihinde yine satış yolu ile dava dışı Ayşe adına tescil edildiği hususu tartışmasızdır. Dolayısıyla davacı; edinilmiş mal olduğunu iddia ettiği dava konusu evin, davalı eşi tarafından evlilik birliği içerisinde karşılığını vererek mülkiyetini elde ettiğini kanıtlayamamıştır. Dosyada davalı tarafından, davacının iddiasını ispatlar nitelikte mal rejiminin devamı süresince eşinin katılma alacağını azaltma kastıyla yaptığı bir devir de bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca, dava dışı üçüncü kişinin mal varlığına yapılan katkının, TMK hükümleri uyarınca mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan gerek değer artış payı davası gerekse artık değere katılma davası çerçevesinde değerlendirmek suretiyle davalıdan talep edilemeyeceğine ilişkin verilen direnme kararı yerindedir. …..»
Değer Artış Payı Alacağı Ve Katkı Payı Alacağı
- Eşlerin, evlilik devam ettiği süre içinde birbirlerinin malına yapmış oldukları katkılardan doğan alacakların adı Değer artış payı alacağı veya Katkı payı alacağıdır.
- Katkı; yasal mal rejimi içinde yapılmışsa Değer Artış Payı Alacağı; mal ayrılığı rejimi içinde yapılmışsa Katkı Payı Alacağı doğar. Değer artış payı alacağı TMK m.227’de düzenlenmiş olup; Katkı payı alacağı ise 01.01.2002 dönemi öncesinde (TBK kapsamında) Yargıtay kararları uyarınca şekillenmiş bir tazminat türüdür. Edinilmiş mallara katılma rejimine tabi bulunan hallerde, eşlerden birinin; diğer eş tarafından bir malvarlığı iktisap edilmesine, bağışlama kastı bulunmaksızın katkıda bulunmuş olması halinde yaptığı katkıdan kaynaklı olarak talep edebileceği alacak türüne “değer artış payı alacağı” denilmektedir.
TMK 227 md. Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler. Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler. Değer artış payı alacağı iddiasında bulunan eşin bu iddiasını (katkıyı ne şekilde yaptığını, katkı bedelini, katkıya dayanak malvarlığını) izah etmesi ve kanıtlaması gerekir. İddianın tarafları eşler olduğundan iddianın ispatı için tanık dinlenebilir. (HMK m.203)
Değer artış payı alacağı hesaplama
Yapılan katkı değeri
Katkı Oranı = ——— malın katkı tarihindeki değeri
DAP A= malın tasfiye tarihindeki değeri x (Katkı oranı)
Faiz karar tarihinden itibaren talep edilebilir
DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI –
Kişisel maldan edinilmiş mala katkı
Alp adına 29.08.2008 tarihinde 100.000,00 TI bedelli araç edinilmiştir.
Zeynep aracın edinilmesinde 20.000,00 TI değerinde ziynet eşyalarının kullanıldığını beyanla mal rejiminin tasfiyesi ile alacak talebinde bulunmuştur.
Aracın tasfiye anı değeri 500.000,00 TI dir.
Zeynep kişisel malı ile Alp’in edinilmiş malına katkı yapmıştır.
Katkı oranı: 20.000/100.000 = 0,20
DAPA: katkı oranı X güncel değer
DAPA= 0.20X 500.000 = 100.000
KATKI PAYI ALACAĞI
Mal ayrılığı rejimine tabi bulunan hallerde, eşlerden birinin diğerinin mülkiyetinde bulunan bir mal varlığı değerinin kazanılmasına, bağışlama kastı bulunmaksızın katkıda bulunmuş olması halinde; yaptığı katkının, talep anındaki değeri kadar alacaklı olması gerektiği yargı içtihatlarıyla gelişmiş bir müessesedir. Boşandıktan sonra ilgili mal varlığı değerlerinden faydalanma olanağı ortadan kalkan eşe tanınan bu iade alacağına, katkı payı alacağı adı verilir.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 20.11.2015 tarih 2015/12278E. 2015/20136 K. ve 04.06.2020 tarih 2018/16044 E. 2020/2998 K. Sayılı vesair emsal birçok kararında; “01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM’de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak “katkı payı alacağı” hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).
Yargıtay kararlarında; hayatın olağan akışına uygun olarak düzenli ve sürekli çalışarak gelir elde eden eşin katkısını karine olarak kabul etmektedir. Ancak davacı eş sürekli ve düzenli gelir elde etmese dahi gelir elde edilmiş olması halinde katkı payı alacağı talebinde bulunabileceği de belirtilmiştir.
Yargıtay kararlarında evlilik tarihinden taşınmaz edinim tarihine kadar tarafların tüm gelirlerinin tespit edilerek 743 sayılı TKM 152.md. gereğince kocanın ev geçindirme yükümlülüğü dikkate alınarak eşlerin tasarruf oranlarının belirlenmesi gerekmektedir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2014/4586 Esas – 2015/14167 Karar sayılı ve 29.06.2015 tarihli ilamında; …Mahkemece her iki tarafın tüm gelirlerine ulaşılamaması sebebiyle ulaşılabilen gelirleri dikkate alınarak kişisel ihtiyaçları için harcayabilecekleri yaklaşık 2/6’şar oranın, ayrıca erkeğin evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle 743 sayılı TMK’nun 152.maddesine göre gelirinden yaklaşık 2/6 oranın da düşüldükten sonra bulunacak tarafların tasarruf oranlarının gözetilmesi, bu şekilde davacı tarafın katkı payı oranının bulunması gerekmektedir.” şeklindedir.
Taraf gelirleri eşit olduğu takdirde TKM 152.md. gereğince kocanın ev geçindirme yükümlülüğü dikkate alındığında kadın eşin katkı oranı %66,66 erkek eşin katkı oranı %33,33 olmaktadır.
- Katkı Payı Alacağı hesabının yapılabilmesi için; ziynet eşyalarının miktarlarının taşınmazın satın alındığı andaki yani katkı anındaki değerinin, taşınmazın satın alındığı tarihteki değerine olan oranı bulunmalı ve dikkate alınacak oran bu şekilde hesap altına alınmalıdır. Devamında taşınmazın; mal rejimi tasfiyesi davasının açıldığı tarihteki sürüm değeri ile katkı oranı çarpılarak, davacının katkı payı alacağı miktarı bulunmalıdır.
- Dosyada mevcut ziynet eşya değerleme bilirkişi raporu uyarınca, dosya kapsamında tespit edilen ziynet eşyaların; taşınmazın satın alındığı tarihteki toplam değerinin 5.000 TL olduğu;
- Dosyada mevcut taşınmaz değerleme bilirkişi heyet raporu uyarınca, dava konusu taşınmazın; satın alınma tarihindeki değerinin 20.000 TL olduğu, taşınmazın dava tarihi anındaki değerinin 800.000 TL görülmektedir.
Katkı oranı: Katkı miktarı) / Taşınmazın katkılı değeri)
5.000 / 20.000 = 0.25 Katkı Oranı olarak tespit edilmiştir.
Katkı Payı Alacağı=Taşınmazın dava tarihideğeri) x (Katkı oranı)
800.000 x 0.25 = 200.000 TL
KATKININ YAPILIŞ ŞEKLİ
SABİT KATKI
- Genellikle toplu bir katkıyı ifade etmekte olup, örnek olarak davacı eşe ait ziynet eşyalarının, aracın, taşınmazın satışından ve sair toplu bir bedelle yapılan katkılar örnek olarak gösterilebilir.
GELİR İLE KATKI
- Genellikle eşlerin mal ayrılığı rejiminde çalışarak elde ettiği gelirlerle yapılan katkı örnek olarak gösterilebilir.
EMEK İLE KATKI
- Emek ile katkıda öncelikle emek verilen işin karşılığı tespit edilebiliyorsa, bu karşılık gelir olarak kabul edilerek, gelir ile katkıda yapılan hesaplama yapılır. Emeğin karşılığının tespiti mümkün değilse, TBK.m.50 gereğince hakkaniyet tazminatına hükmedilir. (Yargıtay HGK Kararı uyarınca kadının ev içi emeği katkı olarak dikkate alınmamaktadır.)
Katkı payı alacağı hesaplama
Katkı Oranı = malın katkı tarihindeki değeri
Katkı payı alacağı = malın dava tarihindeki değeri x (Katkı oranı)
Faiz mal rejimi tasfiyesi dava tarihinden itibaren talep edilebilir
SABİT KATKI HESAPLAMASI
- Zeynep ile Alp’in
- Evlilik Tarihi: 20.10.1985
- Boşanma Dava Tarihi: 30.01.2004’dür.
- Zeynep tarafından 05.06.2008 Tarihinde mal rejiminin tasfiyesi davası açılmıştır.
- Alp adına, 25.10.1995 tarihinde İzmir ilinde bulunan bir adet taşınmaz satın alınmış olup, Zeynep açmış olduğu mal rejiminin tasfiyesi davasında, taşınmazın alınmasında düğünde takılan ve niteliklerini belirttiği bir kısım ziynet eşyalarının bozdurulması ile katkıda bulunduğunu iddia ederek katkı payı alacağı talebinde bulunmuştur.
KATKI ORANI TESPİT EDİLEMEDİĞİNDE MAHKEMENİN HAKKANİYETE GÖRE KATKI PAYI ALACAĞI BELİRLEMESİ
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi tarafından verilen son tarihli kararlarda, katkının yapıldığının sübut bularak katkı yapıldığının tespit edilmesi fakat katkının hangi oranda yapıldığının tespit edilememesi halinde; hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesinin uygulanması gerekeceği belirtilmektedir. Şöyle ki;
- Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2013/20270 Esas – 2015/6027 Karar Sayılı ve 16.03.2015 tarihli ilamında; “…taraf gelirlerinin tam olarak belirlenememesinden dolayı tazminatın hakiki miktarının tayininin mümkün olmadığı ve TMK’nun 5. maddesi nazara alınarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 50 ve 51. (818 sayılı Borçlar Kanunu m.42, 43) maddeleri ile hakkaniyet ve fedakârlığın denkleştirilmesi ilkeleri uyarınca halin mutat cereyanına ve tarafların mali durumlarına göre davacıya ödenecek tazminat miktarının adalete tevfikan tayin edilmesi gerekir. Mahkemece bu şekilde katkı payı alacağı ile ilgili bir değerlendirme yapılması, işin esasına ilişkin açıklanan usul ve yöntem doğrultusunda tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek davacı lehine 97 ada 12 parsel sayılı taşınmaz yönünden katkı payı alacağı tayin edilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
- Yine Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2014/5903 Esas – 2015/13689 Karar sayılı ve 22.06.2015 tarihli ilamında; “…tarafların gelirlerinin belirlenememesi nedeni ile bilirkişilerce bir katkı oranının hesaplanamaması durumunda ise, hâkim tarafından bizzat, hayatın olağan akışı kapsamında davacının katkı oranının hakkaniyete uygun bir oran olarak takdiri, (TMK m.4,5; TBK m.50,51) ile taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerine bu oranın çarpımı ile katkı payı alacağı miktarının hesaplanması yoluna gidilmesi…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
DAP ve Katkı Payı Alacağı Karşılaştırması
- Hukuki Dayanak
Katkı Payı – Borçlar Kanunu
DAP Alacağı – TMK
- Esas Alınacak Değer
Katkı Payı – Dava Tarihindeki Değer
DAP Alacağı – Tasfiye Tarihindeki Değer
- Zamanaşımı
Katkı Payı – 10 yıl
DAP Alacağı – 10 yıl
- Faiz
Katkı Payı – Dava Tarihinden ve var ise devamında ıslah tarihinden
DAP Alacağı – Tasfiye Tarihinden (Karar tarihinden)
Ayni talep
- Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, evlilik birliği içerisinde iktisap edilen mal varlıklarından kaynaklı olarak; tarafların öne sürdükleri alacak haklarının ayın olarak talep edilebilme imkanı bulunmamaktadır. (07.10.1953 tarihli ve 1953/8, 1953/7 sayılı
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı)
- Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, yerleşik ve son tarihli içtihatlarında, evlilik birliği içerisinde iktisap edilen mal varlıklarından kaynaklı alacak davalarında; davacının tapu iptal ve tescil isteminde bulunmasını, anılan YİBK kararı kapsamında ele almakta ve bu durumda tapu iptal ve tescil isteminin yerinde olmayacağına karar vermektedir
- Ayni taleple birlikte terditli olarak “mümkün olmadığı takdirde alacağın tahsiline şeklinde açılan davalarda ise, hukuki nitelendirme
Mahkemeye ait olduğundan, davacının mal rejimi tasfiyesinden kaynaklı alacakları hakkında Mahkemeler tarafından nakdi hüküm kurulmaktadır.
Yargıtay 8. HD. 09.04.2015, 2014/994 Esas – 2015/8143Karar sayılı ilamı: “… Davacı, dava dilekçesinde açıkça belirtildiği üzere mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuş olup, 10.05.2013 tarihli keşifte isteğini taşınmazlar üzerindeki muhtesatın evlilik birliği içinde meydana getirilmesine dayandırmış ancak, bu istekte herhangi bir değişikliğe gitmemiştir.
Gerek 743 sayılı TMK’nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen malvarlığından kaynaklanan “katkı payı alacağı”, gerekse 4721 sayılı TMK.nun hükümleri gereğince yasal mal rejimi olarak benimsenen, edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan “katılma alacağı” şahsi hak niteliğinde bir alacak olup ayın (mülkiyet) hakkı niteliğinde değildir. Esasen 07.10.1953 tarih ve 1953/8 Esas, 1953/7 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Bölümü kararı uyarınca; istekte bulunan kişinin ayin (mülkiyet) isteme olanağı bulunmamaktadır. Davacının ayın dışında parasal bir talebi bulunmadığından dava şartı nedeniyle davanın reddine karar verilmelidir…..”
Ayni Talebe ilişkin istisna
Tasfiye sırasında, paylı mülkiyete konu bir mal varsa, eşlerden biri kanunda öngörülen diğer olanaklardan yararlanabileceği gibi, daha üstün bir yararı olduğunu ispat etmek ve diğerinin payını ödemek suretiyle o malın bölünmeden kendisine verilmesini isteyebilir. (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/19493 Esas – 2017/12522 Karar sayılı ve 10.10.2017 tarihli / benzeri ilamları uyarınca, anılan yasa maddesi yalnızca edinilmiş mallar hakkında uygulanmakta olup, mal ayrılığı rejimi dönemimde iktisap edilen paylı mülkiyete konu mallar açısından bu yasa maddesinin uygulanma imkanı bulunmamaktadır.) (Gerekçe: 743 sayılı TMK’da, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yasanın 226. Maddesinin karşılığı bulunmamaktadır.) Hakkın kullanılma koşulları: Madde hükmüne göre bu hakkın kullanılabilme koşulları şu şekilde sıralanabilir:
1- Eşler arasında paylı mülkiyete tabi bir malvarlığı (ya da alacak hakkı) bulunmalıdır.
2- Mal rejiminin tasfiyesi talep edilmiş olmalıdır.
3- Tasfiye sürerken bu hakkın kullanılmış olması gerekir.
4- Talepte bulunan eşin “daha üstün bir yararı bulunması” ve bunu ispat etmesi gerekir.
5- Diğer eşin payının karşılığının ödenmesi gerekir. Hakkın hukuki niteliği: Bu hak doktrindeki baskın görüşe göre, kanundan doğan –kurucubir “yenilik doğuran hak” dır. Doktrindeki baskın görüş, üstün hak sahibi eşe tanınan bu talep hakkını “yasal alım hakkı” olarak nitelendirmektedir. Aynı zamanda, nakdî değil, aynî bir talep hakkıdır.
-Yetenekleri (davalının araba kullanmayı bilmeyen, ehliyeti olmayan bir kişi olması örneğinde olduğu gibi o malı zaten kullanamayacak yetenekte olması, gibi hususular incelenerek değerlendirme konusu yapılmalıdır.
Bu konuda mahkemece gerekli görülmesi halinde konusunda uzman kişilerden bilirkişi raporu düzenlenmesi istenebilecektir.
ÖLÜM HALİNDE MAL REJİMİNİN TASFİYESİ
TMK.225 madde de belirtildiği üzere; ölüm mal rejiminin sona erme sebeplerinden biridir.
TMK 236 madde gereğince “Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar.
Eşler arasındaki mal rejiminin ölümle sona ermesi halinde; yasal mal rejiminin tasfiyesi sağ kalan eş ile ölen eşin yasal mirasçıları arasında görülür. Her iki eş de ölmüş ise her iki eşin yasal mirasçıları arasında görülür.
Ölen eşin hiç edinilmiş malı bulunmasa bile, sağ kalan eş Katkı Payı alacağı, paylı malın ya da Aile Konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi talebi ile de mal rejimi tasfiyesi davası açabilir.
-Yetenekleri (davalının araba kullanmayı bilmeyen, ehliyeti olmayan bir kişi olması örneğinde olduğu gibi o malı zaten kullanamayacak yetenekte olması, gibi hususular incelenerek değerlendirme konusu yapılmalıdır. Bu konuda mahkemece gerekli görülmesi halinde konusunda uzman kişilerden bilirkişi raporu düzenlenmesi istenebilecektir. Sadece mal rejiminin ölüm ile sona ermesi halinde sağ kalan eş tarafından edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde kullanılabilir. Mal ayrılığı rejiminde ve sağ kalan eşin katkı payı alacağına mahsuben uygulanamaz. Ölümden önce eşlerin birlikte yaşadıkları konut-aile konutu- olmalıdır. Konutun mülkiyeti ölen eşe ait olmalıdır. Ölen eş mülkiyet hakkına üçüncü kişiler ile birlikte sahip olduğu takdirde bu hak kullanılamaz. Sağ kalan eşin; «eski yaşantısını devam ettirmesi amacı >> olmalıdır. Talep hakkı sadece sağ kalan eşe ait şahsa bağlı bir haktır. Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da(mirastan feragat, mirası red gibi )talepte bulunabilir. Sağ kalan eşin mirasçıları kullanamaz.
Ölen eşin mirasçıları sağ kalan eşe karşı talepte bulunamaz veya sağ kalan eşi talep hakkını kullanması için zorlayamazlar. Haklı sebeplerin varlığı halinde intifa veya oturma hakkı yerine mülkiyet hakkı tanınmasını ileri sürebilirler. Sağ kalan eşin katılma alacağı veya değer artış payı alacağı (Yargıtay uygulaması) olmalıdır. En erken ölüm tarihinde, en geç mal rejimi tasfiyesinin tamamlandığı ana kadar ileri sürülebilir. Öncelikle intifa veya oturma hakkı talep edilebilir. Ancak haklı sebeplerin varlığı halinde mülkiyet hakkı tanınabilir.
AİLE KONUTUNUN SAĞ KALAN EŞE ÖZGÜLENMESİ (TMK.240) TMK m. 240
Sağ kalan eş, eski yaşantısını devam ettirebilmesi için, ölen eşine ait olup birlikte yaşadıkları konut üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir; mal rejimi sözleşmesiyle kabul edilen başka düzenlemeler saklıdır. Sağ kalan eş, aynı koşullar altında ev eşyası üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir.
Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir. Sağ kalan eş, miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır.
- Sadece mal rejiminin ölüm ile sona ermesi halinde sağ kalan eş tarafından edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde kullanılabilir. Mal ayrılığı rejiminde ve sağ kalan eşin katkı payı alacağına mahsuben uygulanamaz.
- Ölümden önce eşlerin birlikte yaşadıkları konut -aile konutu- olmalıdır. Konutun mülkiyeti ölen eşe ait olmalıdır. Ölen eş mülkiyet hakkına üçüncü kişiler ile birlikte sahip olduğu takdirde bu hak kullanılamaz.
- Sağ kalan eşin; «eski yaşantısını devam ettirmesi amacı >> olmalıdır.
- Talep hakkı sadece sağ kalan eşe ait şahsa bağlı bir haktır. Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da(mirastan feragat, mirası red gibi )talepte bulunabilir. Sağ kalan eşin mirasçıları kullanamaz.
- Ölen eşin mirasçıları sağ kalan eşe karşı talepte bulunamaz veya sağ kalan eşi talep hakkını kullanması için zorlayamazlar. Haklı sebeplerin varlığı halinde intifa veya oturma hakkı yerine mülkiyet hakkı tanınmasını ileri sürebilirler.
- Sağ kalan eşin katılma alacağı veya değer artış payı alacağı (Yargıtay uygulaması) olmalıdır.
- En erken ölüm tarihinde, en geç mal rejimi tasfiyesinin tamamlandığı ana kadar ileri sürülebilir.
- Öncelikle intifa veya oturma hakkı talep edilebilir. Ancak haklı sebeplerin varlığı halinde mülkiyet hakkı tanınabilir.
- Aile Konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi talebi varsa ortaklığın giderilmesi davalarında özgüleme davası bekletici mesele yapılmalıdır.
- Sadece Değer artış Payı alacağına dayanılarak da mülkiyet hakkının tanınması TMK.240.madde gereğince talep edilebilir.
- Sağ kalan eş, miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek veya sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde bu hakları kullanamaz.
- Eşler yapacakları mal rejimi sözleşmesi ile 240.maddenin tanıdığı hakları tamamen ortadan kaldırabilecekleri gibi kullanılma koşullarını da değiştirebilirler.
- Ölen eşin sağlığında yaptığı öleme bağlı tasarrufla aile konutunu üçüncü kişiye vasiyet etmesi halinde sağ kalan eşin TMK.240md.den doğan hakkın ortadan kaldırılmasının mümkün olup olmadığı tartışılmalıdır.
- TMK.240md. Gereğince aile konutunun ve/veya ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi talep edildiğinde görevli Mahkeme Aile Mahkemesidir.
- Kanun maddesinde, tasfiyeye konu aile konutunun edinilmiş ya da kişisel mal olması konusunda bir ayrım yapılmamıştır. Aile konutu kişisel mal olsa dahi kanunda belirtilen şartlar mevcut olduğu takdirde sağ kalan eş TMK.240. md.den yararlanabilir.
- Yargıtay Kararlarında mülkiyet hakkının tanınması için;
- Aile konutu olması,
- Mal rejiminin ölümle sona ermesi,
- Sağ eşin katılma alacağı veya değer artış payı alacağının olması,
- Haklı sebeplerin bulunması,
- Sağ kalan eşin talebinin bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2016/1375 Ε.
2016/13579 Karar sayılı ilamında özetle;
<<< …İddianın ileri sürülüş şekline göre. dava, katılma alacağına mahsuben aile konutu üzerinde mülkiyet hakkı tanınması, mümkün görülmediği takdirde katılma ve değer artış payı alacağı isteğine ilişkin olduğu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Aile konutu ve ev eşyası” başlıklı 240. Maddesindeki açıklamalara göre; sağ eş ya da ölen eşin yasal mirasçıları lehine konut üzerinde mülkiyet hakkının tanınması için; aile konutu olması, mal rejiminin ölümle sona ermesi ve sağ eşin katılma alacağının olması ve haklı sebeplerin bulunması gerektiği, haklı sebep, her somut olaydaki tarafların ekonomik ve sosyal yaşantılarına, meslek ve sanatlarına, miras ve tapu sicilindeki pay oranlarına vs göre belirlenmesi gerektiği, mahsuba esas alınacak katılma alacak miktarı, iddia ve savunma doğrultusunda, mahkemece Yargıtay kararında belirlenen ilke ve esaslar çerçevesinde belirlenmesi gerektiği, aile konutu üzerine, mülkiyet hakkının tanınmasını gerektiren yasal koşulların gerçekleştiğinin kanıtlanması durumunda, katılma alacağına mahsuben, yetmezse belirlenecek ilave bedelin davacı tarafça mahkeme veznesine depo ettirilmesi sağlandıktan sonra mahkemece tapu kaydının iptali ile tesciline karar verilmesi…>>> gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 13.05.2014 tarih 2014/2103E. 2014/9437 K.sayılı kararında;”.. Özgüleme, özgülenen mal üzerindeki mirasçıların elbirliği halindeki ortaklığını sona erdirdiğine ve paylaşma sonucunu hasıl ettiğine göre, özgüleme değerinin karara en yakın tarih esas alınarak belirlenmesi gerekir. O halde mahkemece taşınmazın ölüm tarihindeki nitelikleri dikkate alınarak karara en yakın tarihteki değeri konusunda yeniden bilirkişiden rapor alınıp özgüleme değerinin belirlenen bu değer üzerinden hesaplanması, davacı eşin bu taşınmaz üzerindeki miras hakkının karşılığı da belirlendikten sonra diğer mirasçıların miras hakkının karşılığı olan paranın, mahkemece belirlenecek uygun bir süre içinde mahkeme veznesine depo ettirilmesi gerekmektedir…
TMK.240-652.maddelerinin karşılaştırılması :
Aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi
Madde 652- Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir. Miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde, sağ kalan eş bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır
TMK.m.652 uygulama koşulları
- Ölüm olması
- Sağ kalan eşin varlığı ve mirasçı olması
- Tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadığı konut veya eşyanın bulunması
- Sağ kalan eşin talebi olmalıdır.
Uygulama Farklılıkları:
- TMK.240 madde de sağ kalan eş haklı sebeplerin varlığını ispatlamalıdır. Ancak TMK.652 madde de böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır.
- TMK.m.240 ölüm halinde ve sağ kalan eşin katılma veya değer artış payı alacağı varsa uygulanır.
- TMK.m.652 ise mal rejiminin türünün önemi yoktur. Eşten alacaklı olması gerekmemektedir, sadece miras hakkına dayalı olarak talep edilmektedir.
- TMK.652 md.ye dayalı taleplerde Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir.
- TMK. 240.maddede öncelikle intifa ya da oturma hakkı talep edilebilir.
TMK.652. madde gereği ise öncelikle “mülkiyet” talep edilebilir
Sağ kalan eşin katılma alacağı
Ahmet ile Zeynep 28.05.1998 tarihinde evlenmişlerdir. Ahmet’in 2. evliliği olup ilk evliliğinden Alp ve Deniz isimli iki çocuğu vardır. 2001 yılında tarafların Ece isimli müşterek çocukları olmuştur.
15.12.2001 tarihinde Ahmet adına Bakırköy’de bir taşınmaz edinilmiştir.
2005 yılında Ahmet’in babasının vefatı nedeniyle Ataköy’de bulunan taşınmaz Ahmet’e mirasen intikal etmiştir.
2009 yılında Ahmet adına Beşiktaş’ta bir taşınmaz edinilmiştir.
Taraflar müşterek çocukları ile birlikte Beşiktaş’taki taşınmazı aile konutu olarak kullanmaktadırlar.
01.12. 2018 tarihinde Ahmet kalp krizi neticesinde vefat etmiştir. Zeynep Mal rejiminin tasfiyesi ve katılma alacağı talep etmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2021/5519 Esas – 2021/6544 Karar sayılı ve 27.09.2021 tarihli kararında;”… davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, somut olayda hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak temyiz eden davalının miras payı oranında sorumlu olduğu miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde alacağın tamamının davalıdan tahsili ile miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamının infazı aşamasında gözetilmesine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
ÖLÜM HALİNDE MAL REJİMİNİN TASFİYESİNDE;
➤ Sağ kalan eşin katılma alacağı terekenin borcunu, ölen eşin katılma alacağı ise terekesinin aktifini oluşturur.
- Yasal mal rejiminde kural olarak eşin edinilmiş malları tasfiyeye tabidir. Ancak ölen eşin değer artış payı alacağı veya TMK.229 kapsamında eklenecek değerler de mal rejimi tasfiyesinde dikkate alınır.
- Sağ kalan eş mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da (mirastan feragat, mirası red, mirastan çıkartma mirastan yoksunluk gibi) yasal mal rejiminin tasfiyesinden doğan katılma alacağını talep edebilir.
- Mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı haklar eşin mirasçılık sıfatına bağlı değil, eş sıfatına bağlıdır. Mirasçılık sıfatı bulunmayan eşin tereke borçlarından müteselsil sorumluluğu da bulunmamaktadır.
- Ölüm nedeni ile tasfiyede ölüm tarihinden önce eşlerden birinin zina yapması ya da diğer eşin hayatına kast etmesi sağ kalan eşin katılma alacağı hakkını etkilemez. TMK.236/2 sadece boşanma halinde tasfiyeye ilişkindir.
- Ancak ölen eşin mirasçılarının sağ kalan eşe karşı ileri sürecekleri mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı alacak talepleri mirasçılık sıfatına bağlıdır.
- Boşanma davasında eşlerden biri ölürse bu durumda mal rejimi ölüm ile sona erdiğinden sağ kalan eş katılma alacağı talebinde bulunabilir. TMK.181/f2 gereğince ölen eşin mirasçıları davaya devam ederek sağ kalan eşin kusurlu olduğunu tespit ettirirlerse bu durumda sağ kalan eşin yasal mirasçılığı etkilenecek buna karşılık katılma alacağı hakkı devam edecektir.
- Yargıtay HGK. 17.04.2013 tarih 2013/8-375E.2013/520 K. sayılı kararı ile mal rejimi tasfiyesi davalarında zamanaşımı 10 yıl olarak kabul edilmiş olup ölüm halinde tasfiyede ölüm tarihinden itibaren 10 yıldır. uygulaması gereği zamanaşımı 10 yıldır.
- Sağ kalan eşin mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak hakkı, miras hakkından önceliklidir.
➤ Sağ kalan eş tarafından açılan davada; davanın tüm mirasçılara karşı açılması gerekmektedir. (Yargıtay 8.H.D görüşü değişmiştir)
Yargıtay 8.H.D. 07.02.2017 tarih 2015/11118 Ε. 2017/1294 K. sayılı kararında;” ..davacı talebini terekeye karşı dolayısıyla miras birakının mirasçılarına yönelttiğine göre dosya içerisinde yer alan mirasçılık belgesindeki mirasçılardan müşterek çocuk….in de davalı safhında yer alması gerekirken pasif dava ehliyeti tamamlanmadan davanın esasına girilerek kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır..”
Yargıtay 8.H.D. 19.01.2017 tarih 2015/9699 E. 2017/428 K. Sayılı kararında;”..davacı sağ eş talebini terekeye dolayısıyla miras bırakanın mirasçılarına yönelttiğine göre dosya içerisinde yer alan mirasçılık belgesindeki mirasçılardan …….’ın da davada davalı safında yer alması gerekir…”
Eşler arasındaki mal rejiminin ölümle sona ermesi halinde; yasal mal rejiminin tasfiyesi sağ kalan eş ile ölen eşin yasal mirasçıları arasında görülür. Her iki eş de ölmüş ise her iki eşin yasal mirasçıları arasında görülür. Ölen eşin hiç edinilmiş malı bulunmasa bile, sağ kalan eş Katkı Payı alacağı, paylı malın ya da Aile Konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi talebi ile de mal rejimi tasfiyesi davası açabilir.
YETKİ- GÖREV
Yetki:
ΤΜΚ.Μ.214.
Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davalarda, aşağıdaki mahkemeler yetkilidir:
- TMK.214.mad. belirtilen yetki kuralı kesin yetki değildir. Ancak HMK. m116/1-a gereğince değerlendirilecek ilk itirazlardandır.
- Görev:
4787 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca, aile hukukundan doğan dava ve işlerde görevli Mahkeme Aile Mahkemeleri olup; mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklı davalarda da Aile Mahkemeleri görevlidir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin Yetkiye İlişkin Son Görüşü
«…TMK’nun 214. maddesinde belirtilen yetki kuralı kesin değildir. Bu nedenle, yetki itirazı HMK’nun 116/1-a maddesinde belirtildiği gibi ilk itiraz olarak cevap dilekçesiyle ileri sürülmelidir. Yetki durumu, davalı tarafça ilk itiraz olarak ileri sürülmezse, hakim tarafından resen göz önünde bulundurulamaz…” (Yargıtay Uygulamasında Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi/ Y.8.H.D – AKÇİN/MERAL/AĞYEL – Ankara-2021.Syf.74)
Ancak işbu görüşten sonra İzmir BAM 18.HD. 2022/3236 E. 2022/2300 K.sayılı 04.01.2023 tarihli kararında ölüm halinde tasfiyede yetki kuralı kesin yetki olarak kabul edilmiştir.
<<<…. Yargıtay 8.HD.nin 2015/9724 E-2016/17525 K.sayılı 28.12.2016 tarihli kararında da belirtildiği üzere bu tür davalarda ölen eşin son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir ve bu yetki kesin yetki olup (TMK 576) dava şartıdır (HMK 114/ç). ….Somut olayda; davalı yanın cevap dilekçesini sunmasını müteakip mahkemece dosya ele alınarak belirtilen şekilde karar tesis edilmiş ise de davacı yanın istinaf başvuru dilekçesinde ölenin son yerleşim yerinin İzmir olduğunu ileri sürmesi de dikkate alınarak kesin yetki halinin değerlendirilmesi sırasında ölenin son yerleşim yeri ile ilgili taraflara delillerini sunmaları için imkan tanınmaması, sunulan deliller toplanarak sonucuna göre bu hususta değerlendirme yapılmaması yerinde olmayıp HMK 27 nci maddesine aykırılık sözkonusu olduğundan davacı yanın istinaf başvurusunun yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
- Sağ kalan eş mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da (mirastan feragat, mirası red, mirasçılık çıkartma mirastan yoksunluk gibi) yasal mal rejiminin tasfiyesinden doğan katılma alacağını talep edebilir.
Boşanma davasında eşlerden biri ölürse bu durumda mal rejimi ölüm ile sona erdiğinden sağ kalan eş katılma alacağı talebinde bulunabilir. TMK.181/f2 gereğince ölen eşin mirasçıları davaya devam ederek sağ kalan eşin kusurlu olduğunu tespit ettirirlerse bu durumda sağ kalan eşin yasal mirasçılığı etkilenecek buna karşılık katılma alacağı hakkı devam edecektir.
- Yargıtay HGK. 17.04.2013tarih 2013/8-375E.2013/520 K. sayılı kararı ile mal rejimi tasfiyesi davalarında zamanaşımı 10 yıl olarak kabul edilmiş olup ölüm halinde tasfiyede ölüm tarihinden itibaren 10 yıldır. uygulaması gereği zamanaşımı 10 yıldır.
➤ Ölen eşin yasal mirasçıları da sağ kalan eşe karşı mal rejimi tasfiyesi davası açabilirler. Katılma alacağı, katkı payı alacağı, değer artış payı alacağı talep edebilirler.
Ancak paylı malın veya aile konutunun kendilerine özgülenmesini talep edemezler.
➤ Şayet ölen eşin mirasçılarının mirasçılık sıfatı herhangi bir nedenle sona ermiş ise, bu takdirde sağ kalan eşe karşı, mal rejiminden doğan katılma alacağını (veya, değer artış payı ve katkı alacağını da) ileri süremezler. Zira ölen eşin katılma alacağı (veya değer artış payı ve katkı payı alacağı) aynı zamanda mirasçılarına -külli halefiyet gereği alacak hakkı olarak geçer. (Tereke aktifine alacak hakkı olarak dâhil edilir.). Bu nedenle mirasçılık sıfatı olmayan bir mirasçı davada taraf olamaz.
Sağ kalan eşin katılma alacağından tüm mirasçıların miras payı oranında sorumlu olduğu dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiği gerek Yargıtay 8.H.D ve gerekse Yargıtay 2.H.D kararlarında kabul edilmektedir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2015/11423 Esas – 2017/2742 Karar sayılı ve 28.02.2017 tarihli ilamında; “…..Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Mahkemece, hesaplanan alacak miktarından davacı sağ eşin miras hissesi oranındaki miktar düşülmek suretiyle kalan kısımdan davalıların miras payları oranında sorumlu tutulmaları, gerekir. …” Yargıtay 8. H.D 2021/1637 E., 2021/4438 K.27.05.2021 tarihli kararında “…Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek alacak, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, üçüncü kişilere karşı kişisel olarak (4721 Sayılı TMK mad.599/2) ve müteselsilen (TMK mad.641) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı ve davalılar, ortak mirasbırakan ……’ın mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK mad.499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş te kısmen birleşmiştir. …davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı ve davalılar dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak, davalıların miras payları oranında sorumlu oldukları miktarların hüküm fıkrasında gösterilmesi suretiyle hüküm kurulması gerekirken, bu husus göz ardı edilerek toplam katkı payı alacağının sadece davalı sayısına bölünürek bulunan alacağa yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır…
Yargıtay 8.H.D. 07.02.2017 tarih 2015/11118 E. 2017/1294 K. sayılı kararında;” ..davacı talebini terekeye karşı dolayısıyla miras bırakanın mirasçılarına yönelttiğine göre dosya içerisinde yer alan mirasçılık belgesindeki mirasçılardan müşterek çocuk….in de davalı safhında yer alması gerekirken pasif dava ehliyeti tamamlanmadan davanın esasına girilerek kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır..”
Yargıtay Uygulamasında Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi/ Y.8.H.D – AKÇİN/MERAL/AĞYEL – Syf.732 733-734 <<<Mal rejimini sona erdiren ölüm, sözleşme ve mal ayrılığına dönüşüm anında eşler arasında evlilik ilişkisi mevcut olduğundan mal rejimi sona ermekle birlikle miras ilişkisi devam edecektir.
Bu durumda eşlerden birinin veya ikisinin birden ölmesi halinde açılacak tasfiye davası mirasçılar arasında görülecek dava olacaktır. Zira ilk ölen eşin ölüm tarihi itibariyle eşler birbirlerine mirasçı olduklarından sağ kalan eşin de sonradan ölümü ile ortaya çıkacak mirasçılarda birbirlerine mirasçı olmaya devam edeceklerdir.
Eşlerin ve dolayısıyla onların sonradan ortaya çıkan mirasçılarının birbirine mirasçı olmaları nedeniyle mirasçılar arasında görülen davalarda zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamaktadır. Yani alacaklı eşin mirasçılarının bir kısmının borçlu eşin mirasçılarının bir kısmı aleyhine mal rejimi tasfiyesi davası açmasında her hangi bir engel bulunmamaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2021/5519 Esas – 2021/6544 Karar sayılı ve 27.09.2021 tarihli kararında;”… davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, somut olayda hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak temyiz eden davalının miras payı oranında sorumlu olduğu miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde alacağın tamamının davalıdan tahsili ile miras payı oranında sorumlu olduğunun ilamının infazı aşamasında gözetilmesine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2021/5576Esas – 2022/ 1663 Karar sayılı ve 23.02.2022 tarihli kararında; «murisin binanın yapımına geliriyle katkıda bulunduğu kabul edilmek suretiyle, dosya kapsamında toplanan tüm deliller de değerlendirilmek suretiyle hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi dikkate alınarak dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın dava tarihindeki değeri üzerinden belirlenecek alacağa miras payları da gözetilmek suretiyle hükmedilmesi gerektiği…>>>
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2021/10882 E. , 2022/6220
Karar sayılı 23.06.2022 tarihli kararında;»..Somut olayda, davacı sağ eş de dahil davanın tarafları, ortak miras bırakan Hüseyin’in mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK mad. 499), alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş de kısmen birleşmiştir. Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı da dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, somut olayda hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu göz önünde bulundurularak temyiz eden davalıların miras payı oranında sorumlu olduğu miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde alacağın tamamından davalıların müteselsilen sorumlu tutularak karar verilmesi doğru olmamıştır….»
Yargıtay 8.H.D. 11.04.2011 tarih 2010/4114 E.2011/2038 K.sayılı kararında; «eşlerin katılma alacakları miras haklarından ayrı olduğundan katılma alacağı birlikte ölüm karinesi gereğince eşlerin ölümü anında sona erecek ancak ölümle sona eren katılma rejiminin tasfiyesi sonunda katılma alacağı veya alacakları doğarsa bu alacak hakları eşlerin kanuni mirasçılarına intikal edecektir. Çünkü aynı anda ölenlerin birlikte ölüm karinesi gereğince birbirlerine mirasçı olamayacakları kural ise de; bu kişilerin her birinin mirası kendi mirasçılarına geçecek dolayısıyla bu mirasçılar katılma alacağı borçlusu eşin mirasçılarından katılma alacağıyla ilgili miras haklarını talep edebileceklerdir….>>>
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin ilgili kararlarında, katılma alacağı ile terekeden kaynaklanan alacaklar arasındaki farklar irdelenmiş olup;
- 1)Katılma alacağı şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkıdır,
- 2)Katılma alacağı kanundan kaynaklanmaktadır,
- 3)Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ölen eşin terekesinin paylaştırılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır,
- 4)Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçları arasında yer almaktadır,
- 5)Katılma alacağı miras bırakanın borcudur,
- 6)Miras bırakanın ölümü ile borçlu olma sıfatı mirasçılarına geçer ve mirasçılar TMK’nun 641. Maddesine göre borçlardan sorumludurlar,
- 7)Sağ eşin aldığı katılma alacağı ölenin evlilik süresince edindiği mallara katkısının bir karşılığıdır,
- 8) Katılma alacağı oranı kanun gereği ½ (yarısı) olup, sabit bir oran olarak belirlenmiştir, (TMK m.236/1)
- 9)Edinilmiş malların sürüm değerleri tasfiye anındaki yani karar tarihine en yakın tarihteki değerleri hesaplama esas alınır, (TMK M.235/1)
- 10)Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine konu mallar kural olarak edinilmiş mallardır.
MAL REJİMİNİN TASFİYESİ EŞLERİN ŞİRKET HİSSELERİNİN MAL REJİMİN TASFİYESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ
- Kişisel Mal Şirket Hissesinin Değerlendirilmesi
- Edilmiş Mal Şirket Hissesinin Değerlendirilmesi
MAL REJİMİN TASFİYESİNDE HESAPLAMA ÖRNEKLERİ
Eşlerin Kişisel Malı Kapsamında Olan
Şirket Hisselerinin Değerlendirilmesi
TMK. m. 220/2 – Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, kişisel maldır.
Bu kapsamda,
- Eşlerin evlilik birliğinin (resmi nikah akdinin) kurulmasından önce sahip oldukları şirket hisseleri,
- 743 Sayılı TMK döneminde kurulan evliliklerde, eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminden önce (4721 Sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden önce) sahip oldukları şirket hisseleri,
- Eşlerin edinilmiş mallara katılma rejimi içerisinde miras yoluyla iktisap ettikleri şirket hisseleri,
- Eşlerin edinilmiş mallara katılma rejimi içerisinde herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla iktisap ettikleri şirket hisseleri, KİŞİSEL MAL NİTELİĞİNDEDİR.
Kişisel Mal Niteliğindeki Şirket Hisseleri Tasfiyede Değerlendirilmesi
- Kişisel mal kapsamında olan şirket hisselerinden kaynaklı olarak, diğer eşin yasal olarak katılma alacağı talep etmesi/ şirket hisselerinin değeri üzerinden katılma alacağı hesaplaması yapılması; kural olarak mümkün değildir.
- Ancak TMK m.219/4 uyarınca “kişisel malların gelirleri” edinilmiş mal kapsamında olduğundan; eşin hissedar olduğu şirket paylarının gelirlerinin bu kapsamda incelenmesi gerekmekte ve kişisel mal niteliğindeki şirket hisselerinin “dağıtılmamış kâr payları” üzerinden TMK m.236/1 gereği diğer eşin ½ orandaki katılma alacağı belirlenmelidir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 06.02.2019 tarih 2016/20438 E. 2019/1069 K.sayılı kararında ve emsal niteliğinde birçok kararında;”…. Kişisel mal niteliğindeki şirket üzerinde davacı eşin mal rejiminin tasfiyesi sonucu oluşacak alacak hakkı bulunmamaktadır. Ne var ki; aksi kararlaştırılmadığından şirket geliri edinilmiş mal olduğundan, mevcut ise tasfiye davasının konusu olabilir……. öncelikle yukarıda açıklanan yasal düzenleme, ilke ve esaslar çerçevesinde, 4721 Sayılı TMK’nin yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 27.08.2013 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir. Kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır…..
Hukuk Genel Kurulu 2020/458 E., 2021/889 K. 01.07.2021 Tarihli kararında; “…. Mahkemece yapılacak iş; evlilik birliğinin kurulduğu 22.08.2003 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 12.10.2009 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir. Kar payı ödemesi yapılması veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Ödenmiş kar payının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda ise; iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm deliller, ailenin ekonomik ve sosyal statüsü, yaşam standardı ve hayatın olağan akışına göre aile harcamasında kullanıldığı kabul edilen makul miktar belirlenip çıkarıldıktan sonra, kalan miktarın mal rejiminin tasfiyesinde gözetilmesi gerekir….”.belirtilmiştir. Şirket dağıtılmamış kar payı, mal rejimi tasfiyesi hesabında ele alınırken; “dağıtılabilir net kar” miktarı olarak dikkate alınmalıdır. Kâr paylarının davalı eşe ödenecek olması halinde, düşülecek vergi vb. hesaplamaların yapılarak, dağıtılabilecek net kârın hesaplanmasıdır. Kişisel mal niteliğindeki şirket hisselerinde evlilik tarihinden mal rejiminin sona ereceği tarihe kadar dava konusu şirketin;
- kâr edip etmediği,
- Kâr etmişse davalı eşe şirket kâr payı ödenip ödenmediği,
- Ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da herhangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediği,
- Kâr payı ödemesi yapılmamışsa kârın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığı,
- kar payı dağıtılmış ise dağıtılan karın şirkete sermaye olarak eklenip eklenmediğinin araştırılarak incelenmesi ve tespiti gerekmektedir.
Kar payı dağıtılmamışsa,
- yasal mal rejimi içerisinde mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar dağıtılabilir net kar payının belirlenerek
- belirlen bu değerin tasfiye anı güncel değerinin tespiti ve
- tespit edilen değer üzerinden katılma alacağı hesaplanmalıdır.
Hukuk Genel Kurulu 2020/458 E., 2021/889 K. 01.07.2021 Tarihli kararında; “…. Mahkemece yapılacak iş; evlilik birliğinin kurulduğu 22.08.2003 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 12.10.2009 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü=kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir. Kar payı ödemesi yapılması veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Ödenmiş kar payının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda ise; iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm deliller, ailenin ekonomik ve sosyal statüsü, yaşam standardı ve hayatın olağan akışına göre aile harcamasında kullanıldığı kabul edilen makul miktar belirlenip çıkarıldıktan sonra, kalan miktarın mal rejiminin tasfiyesinde gözetilmesi gerekir….”.belirtilmiştir.
Yargıtay’ın son dönem kararlarında ise güncelleme hesabı yerine farklı bir hesaplama yöntemi uygulanmaya başlamıştır. Buna göre, sermaye artış miktarı, artış tarihindeki hisse değerine oranlanarak katkı oranı bulunmakta ve bu oranın mal rejiminin sona erme tarihindeki hisse değeri ile çarpılması sonucu elde edilen değer, tasfiye (mal rejimi davasının karar tarihi) tarihine kadar güncellenerek, bulunan değerin yarısı davacının katılma alacağı olarak belirlenmektedir
İkinci İhtimal / Sermaye artışının, malik eşin kişisel malı niteliğindeki şirket hissesinin değerinde meydana getirdiği katkı oranı dikkate alınarak (edinilmiş maldan kişisel mala katkı gerçekleşmesi / kişisel malın denkleştirilmesi görüşüyle) hesaplama yapılması: Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 2016/4248 Esas – 2018/14780 Karar sayılı ve 03.07.2018 tarihli ilamında; “…Mahkemece, davacı lehine tasfiyeye tabi tutulabilecek tek mal varlığı olduğu gerekçesiyle sadece davalının şirketteki kar payı üzerinden alacağa hükmedilmiştir. Ne var ki dosya kapsamındaki şirkete ait evraklar incelendiğinde davalı erkeğin ortağı olduğu Koluman şirketinde 07.06.2002 tarihinde sermaye artırımına gidildiği anlaşılmaktadır. Davalının şirkete evlenmeden önce 20.03.2001 tarihinde ortak olduğu ve şirketteki payının kişisel malı olduğu tartışmasız ise de edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan sermaye artırımının aksi ispat edilemediğinden edinilmiş mallardan karşılandığı ve dolayısıyla üzerinde davacının katılma alacağı hakkı bulunduğunun kabulü gerekir. Mahkemece yapılacak iş, öncelikle tasfiyeye konu edilen şirketin; sermaye artırımı yapıldığı tarih itibariyle sürüm (rayiç) değeri belirlenmelidir.
Değer belirlenirken; şirketin 07.06.2002 tarih itibariyle durumu; o tarihteki ekonominin genel gidişatı, şirketin faaliyet gösterdiği sektörün konumu, büyüklüğü ve büyüme hızı, tasfiyeye konu şirketin bilanço değerleri, şirketin kullandığı teknoloji, makine ve tesisatın durumu ile araştırma geliştirme faaliyetleri (ARGE), ürettiği hizmet ve ürünleri pazarlama ile rekabet gücü, müşteri portföyü, organizasyonu ile yönetim kadrosu büyüme potansiyeli, şirketin değerlendirme anındaki satışlarına, kazançlarına, siparişlerine, nakit akışlarına ve finansal durumuna göre geleceğe ilişkin tahminler, kar dağıtım politikası, gelecekte planlanan sabit kıymet yatırımları, stratejisi, ekonominin genel arz ve talep kuralları göz önünde bulundurulmalıdır. Bundan ayrı şirketin, açıklanan aynı yöntem ve kriterlere göre, mal rejimin sona erdiği tarih 15.07.2005 itibarıyla sürüm (rayiç) değeri de belirlenerek, TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) göz önünde bulundurularak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm değeri bulunmalıdır. İzah edilen şekilde tespit edilecek sermaye artırım tarihindeki şirketin sürüm değeri ile sermaye artırım miktarı oranlandıktan sonra bu oran, şirketin (yine açıklanan şekilde belirlenecek) tasfiye tarihindeki sürüm değeri ile çarpılmalı ve böylelikle sermaye artırımın güncel karşılığı tespit edilmelidir. Bulunacak bu güncel değer içinde davalının hissesine karşılık gelen miktarın yarısı davacının katılma alacağı olacaktır…” seklinde hüküm kurmustur.
Yargıtay son dönem kararlarında belirtilen oranlama yapılarak sermaye artırımından kaynaklı davalı eşin hissesi dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanabilmesi için;
– sermaye artırımı yapıldığı tarihte şirketin reel(rayiç) değerinin tespit edilerek, şirketin rayiç değeri içinde oranının belirlenmesi (sermaye artırım miktarı / artırım anında şirketin sürüm değeri)
– ayrıca şirketin mal rejimin sona erdiği boşanma dava tarihindeki sürüm değeri tespit edilerek bu değer dikkate alınarak tasfiye anı değerinin tespiti
– ve tasfiye anı değeri ile oran çarpılarak sermaye artırımının güncel değeri tespit edilerek, güncel değer içinde davalının hissesine karşılık gelen miktarın yarısı olarak davacının katılma alacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Sermaye artırımında oranlama yapılarak hesaplama için ;
Şirketin dağıtılmamış kardan veya edinilmiş maldan sermaye artırımın yapıldığı tarihlerde ve boşanma dava tarihindeki tarihindeki piyasa reel değerinin şirket değerleme uzmanı tarafından belirlenmesi gerekmektedir.
Karın Dağıtılarak Harcanmış olması Durumunda 2.Hukuk Tarafından Verilen Son Tarihli Karar
Yargıtay 2.. Hukuk Dairesi2021/5618 Ε., 2021/7414 Κ. 20.10.2021 Tarihli ilamı
- Mahkemece yapılacak iş; evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği 07.01.2013 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü-kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir.
- Kar payı ödemesi yapılmış veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
- Ödenmiş kar payının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda ise; iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm deliller, ailenin ekonomik ve sosyal statüsü, yaşam standardı ve hayatın olağan akışına göre aile harcamasında kullanıldığı kabul edilen makul miktar belirlenip çıkarıldıktan sonra, kalan miktarın mal rejiminin tasfiyesinde gözetilmesi gerekir.
Hukuk Genel Kurulu 2020/458 Ε., 2021/889 Κ. 01.07.2021 Tarihli kararında;»….Mahkemece yapılacak iş; evlilik birliğinin kurulduğu 22.08.2003 tarihinden mal rejiminin sona erdiği 12.10.2009 tarihine kadar, dava konusu şirketin kar edip etmediğinin, kar etmişse davalı eşe şirket kar payı (temettü-kazanç) ödenip ödenmediğinin, ödenmişse mevcut olup olmadığının ya da her hangi bir yatırıma dönüştürülüp dönüştürülmediğinin, kar payı ödemesi yapılmamışsa karın şirkete yatırım olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılıp belirlenmesidir.
Kar payı ödemesi yapılması veya karın şirkete yatırım olarak kullanılması durumunda, bu miktarların mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla ulaştığı reel değer belirlenerek mal rejiminin tasfiyesinde göz önünde bulundurulmalıdır.
Ödenmiş kar payının mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olmaması durumunda ise; iddia ve savunma doğrultusunda toplanan tüm deliller, ailenin ekonomik ve sosyal statüsü, yaşam standardı ve hayatın olağan akışına göre aile harcamasında kullanıldığı kabul edilen makul miktar belirlenip çıkarıldıktan sonra, kalan miktarın mal rejiminin tasfiyesinde gözetilmesi gerekir. Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi geçen gerek görülürse mali müşavir, bankacı ve hesap bilirkişi veya bilirkişilerinden de yardım alınmalıdır. Mahkemece, yukarıda açıklanan Daire’nin ilke ve uygulamalarına göre araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği….»
ENDÜSTRİYEL DEĞER ARTIŞI
Fahri AKÇİN -Y.8 H.D Başkanı / Nadir MERAL-Y.8 H.D Üyesi/
Ebru AĞYEL Y.8 H.D tetkik Hakimi-Yargıtay uygulamasında edinilmiş mallara katılma rejimi- 2021baskı/syf.717vd) “…edinilmiş mallara katılma rejiminde, kişisel mal niteliğindeki şirket hissesine sahip eşin, yalnızca hissedar olması ve şirket yönetiminde rutin, normal ölçüleri aşmayan ayrı, özel bir görev almaması durumunda, şirket hissesinde meydana gelen değerlenme (konjonktürel artış) bir farlılık yaratmayacak, hissenin değerinin tamamı ikame kuralı gereği kişisel mal kabul edilecektir. Ancak şirket hissesi sahibi eşin yönetimde ayrı, özel bir görev alarak çalışması ve bu çalışma neticesinde şirket hissesinde olağanın dışında artış meydana gelmesi durumunda (endüstriyel artış) ise bu artış eşin çalışması karşılığında gerçekleşmiş sayılacağından edinilmiş mal sayılacaktır.” Yargıtay 8. HD. 05.11.2015 T. 2015/16149 Ε., 2015/19750 Κ.:»…. Davalı …’ın ….’nin sermayesinin tamamına yakın hakim ortağı olmakla bu şirketin, yine sermayesinin büyük miktarına sahip ortağı olarak da mal rejiminin başlangıcı olan 01.01.2002 tarihinden mal rejiminin sona erdiği boşanma davası tarihine (20.09.2004) kadar hakim ve büyük ortağın çabası ile şirket hisselerinin nominal değerinden daha fazla bir piyasa değerine ulaşmış olup olmadığının bu konulardan anlayan bir bankacı ve mali müşavir ile hukukçudan oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetine incelettirilerek davalının şirketlerdeki hisselerinin 01.01.2002 tarihi ile tasfiye tarihi arasında (Boşanma dava tarihi 20.09.2004) piyasa değerinden artış olup olmadığının, olmuşsa bunun endüstriyel ya da konjonktürel olup olmadığı, bir artış olduğunun belirlenmesi davalının kişisel çabası karşılığı normal değer artışını aşan bir artışın mevcudiyeti durumunda, bunun davalının kişisel çabası ile oluştuğu kabul edilerek ancak bu miktar içerisinden katılma alacağı talep edebileceği gözetilerek …” şeklinde karar verilmiş olup; şirket hisselerindeki artış olup olmadığı ve artış mevcut ise özellikle bu artışın endüstriyel veya konjonktürel olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Eşlerin Edinilmiş Malı Kapsamında Olan Şirket Hisselerinin Değerlendirilmesi
- TMK. m. 219 – Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir.
- Eşlerin evlilik birliği içinde çalışması karşılığı olan edinimlerle sahip oldukları şirket hisseleri,
- Eşlerin evlilik birliği içinde Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemelerle sahip oldukları şirket hisseleri,
- Eşlerin evlilik birliği içinde Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlarla sahip oldukları şirket hisseleri,
- Eşlerin evlilik birliği içinde Kişisel mallarının gelirleri ile sahip oldukları şirket hisseleri, EDİNİLMİŞ MAL NİTELİĞİNDEDİR.
*Yargıtay 8. Hukuk Dairesi ‘nin 2016/10980 Esas – 2018/17131 Karar sayılı ve 11.10.2018 tarihli ilamı uyarınca; “…Somut olaya gelince; eşler, 08.09.2002 tarihinde evlenmiş, 16.02.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir. (TMK mad.225/son) Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden, mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (4722 Sayılı Yasa mad.10, TMK mad.202) Tasfiyeye konu şirket hissesi 07.11.2003 tarihinde davalı eş adına edinilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. (TMK mad.179) Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; tasfiyeye konu şirket hissesinin evlilik birliği içinde edinildiği anlaşılmakta olup, edinilmiş mal olarak kabulü yerindedir. Yukarıdaki ilkelerde de açıklandığı üzere davalının şirketteki hissesinin, mal rejiminin sona erdiği 16.02.2010 tarihi dikkate alınarak, yapılacak hesaplamaya görebulunacak miktarın, (tasfiye) karar tarihine en yakın tarihe TÜFE ile güncellenmiş değeri dikkate alınarak hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir…” şeklinde karar verilmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/6299 E., 2016/15819 K. 21.11.2016 Tarihli kararında; Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, eşlerin mallarının, mal rejiminin sona ermesi anındaki durumlarına (nitelik, seviye, yaş, vs.) göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1, 239/1). Yargıtay’ın ve Dairemiz’in uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Buna göre, tasfiyeye konu şirketin mal rejiminin sona erdiği andaki durumu esas alınarak, tasfiye (karar)tarihindeki sürüm (rayiç) değeri belirlenmelidir. Şirketin mal rejiminin sona erdiği andaki durumu; o tarihteki ekonominin genel gidişatı, şirketin faaliyet gösterdiği sektörün konumu, büyüklüğü ve büyüme hızı, tasfiyeye konu şirketin bilanço değerleri, şirketin kullandığı teknoloji, makina ve tesisatın durumu ile araştırma geliştirme faaliyetleri (ARGE), ürettiği hizmet ve ürünleri pazarlama ile rekabet gücü, müşteri portföyü, organizasyonu ile yönetim kadrosu büyüme potansiyeli, şirketin değerlendirme anındaki satışlarına, kazançlarına, siparişlerine, nakit akışlarına ve finansal durumuna göre geleceğe ilişkin tahminler, kar dağıtım politikası, gelecekte planlanan sabit kıymet yatırımları, stratejisi, ekonominin genel arz ve talep kuralları göz önünde bulundurularak belirlenir. Bundan sonra, yukarda açıklanan yöntem ve kriterlere göre, dava konusu şirketin mal rejimin sona erdiği tarih itibarıyla belirlenen değeri, TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) göz önünde bulundurularak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm değeri belirlenmelidir……
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2020/61 Esas – 2020/1332 Karar sayılı ve 13.02.2020 tarihli ilamında; … şirket değerinin “şirketin mal rejiminin sona ediği andaki durumu; o tarihteki ekonominin genel gidişatı, şirketin faaliyet gösterdiği sektörün konumu, büyüklüğü ve büyüme hızı, tasfiyeye konu şirketin bilanço değerleri, şirketin kullandığı teknoloji, makine ve tesisatın durumu ile araştırma geliştirme faaliyetleri (ARGE), ürettiği hizmet ve ürünleri pazarlama ile rekabet gücü, müşteri portföyü, organizasyonu ile yönetim kadrosu büyüme potansiyeli, şirketin değerlendirme anındaki satışlarına, kazançlarına, siparişlerine, nakit akışlarına finansal durumuna göre geleceğe ilişkin tahminler, kar dağıtım politikası, gelecekte planlanan sabit kıymet yatırımları, stratejisi, ekonominin genel arz ve talep kuralları göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerektiği, şirketin mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla belirlenen değeri, TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) göz önünde bulundurularak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm değeri üzerinden katılma alacağının hesaplanması gerektiği” belirtilerek, şirketin sadece öz sermaye değerinin ve boşanma dava tarihinden sonraki özvarlıkların dikkate alınarak hesaplama yapılmasının hatalı olduğu belirtildiği halde, Mahkemece, 21.11.2016 tarihli bozma ilamında Dairemizin açıklanan ilke ve uygulamalarındaki yöntem dışında yine öz sermaye değeri ve ödenmeyen sermaye borcu da ödenmiş gibi düşünülerek, belirlenen şirket değerinin güncellenmiş değeri üzerinden katılma alacağına hükmedilmesi hatalı olmuştur…” şeklinde karar vermiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/5380 Esas – 2022/2492 Karar sayılı 16.03.2022 tarihli kararında; “…şirket değerinin “şirketin mal rejiminin sona ediği andaki durumu; o tarihteki ekonominin genel gidişatı, şirketin faaliyet gösterdiği sektörün konumu, büyüklüğü ve büyüme hızı, tasfiyeye konu şirketin bilanço değerleri, şirketin kullandığı teknoloji, makine ve tesisatın durumu ile araştırma geliştirme faaliyetleri (ARGE), ürettiği hizmet ve ürünleri pazarlama ile rekabet gücü, müşteri portföyü, organizasyonu ile yönetim kadrosu büyüme potansiyeli, şirketin değerlendirme anındaki satışlarına, kazançlarına, siparişlerine, nakit akışlarına finansal durumuna göre geleceğe ilişkin tahminler, kar dağıtım politikası, gelecekte planlanan sabit kıymet yatırımları, stratejisi, ekonominin genel arz ve talep kuralları göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerektiği, şirketin mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla belirlenen değeri, TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) göz önünde bulundurularak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm değeri üzerinden katılma alacağının hesaplanması gerektiği…” belirtilmiştir. Şirketin piyasa reel değerinin şirket değerleme uzmanı tarafından şirket değerleme yöntemlerine göre belirlenerek hesaplama yapılması gerekmektedir.
Şirket Değerleme Yöntemleri
Şirket değerleme konusunda birçok yöntem olmakla birlikte bunların çok kullanılanları aşağıda sıralanmıştır:
- İndirgenmiş nakit akımı analizi
- Çarpan analizi
- Net aktif değer analizi
- İndirgenmiş Temettü Analizi
- Banka Değerleme Yöntemleri
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2021/5380 Esas – 2022/2492 Karar sayılı 16.03.2022 tarihli kararında; “……şirket değerinin “şirketin mal rejiminin sona ediği andaki durumu; o tarihteki ekonominin genel gidişatı, şirketin faaliyet gösterdiği sektörün konumu, büyüklüğü ve büyüme hızı, tasfiyeye konu şirketin bilanço değerleri, şirketin kullandığı teknoloji, makine ve tesisatın durumu ile araştırma geliştirme faaliyetleri (ARGE), ürettiği hizmet ve ürünleri pazarlama ile rekabet gücü, müşteri portföyü, organizasyonu ile yönetim kadrosu büyüme potansiyeli, şirketin değerlendirme anındaki satışlarına, kazançlarına, siparişlerine, nakit akışlarına finansal durumuna göre geleceğe ilişkin tahminler, kar dağıtım politikası, gelecekte planlanan sabit kıymet yatırımları, stratejisi, ekonominin genel arz ve talep kuralları göz önünde bulundurularak belirlenmesi gerektiği, şirketin mal rejiminin sona erdiği tarih itibarıyla belirlenen değeri, TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) göz önünde bulundurularak tasfiye (karar) tarihindeki sürüm değeri üzerinden katılma alacağının hesaplanması gerektiği…” belirtilmiştir. Şirketin piyasa reel değerinin şirket değerleme uzmanı tarafından şirket değerleme yöntemlerine göre belirlenerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Şirket Değerleme Yöntemleri
Edinilmiş mal niteliğindeki şirket hisselerinin tasfiyede dikkate alınmasında, şirketin mal varlıkları üzerinden ayrıca katılma alacağı talep edilemeyeceğine ilişkin Yargıtay kararı Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2014/12642 Esas – 2015/5668 Karar sayılı ve 10.03.2015 tarihli kararında;
“…Taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde alınan dava konusu mahallesinde 2162 ada 1 parseldeki taşınmazın 19.12.2002 tarihinde davalı adına değil tarafların hissedarı olduğu Limited şirketi adına satın alındığı, 06.06.2006 tarihinde de dava dışı gerçek kişiye satıldığı görülmektedir. Mahkeme tarafından bu taşınmazın 425.000 TL’ye satıldığı ancak şirket defterlerine 33.000 TL olarak aktarıldığı, bu yüzden bakiye 392.000 TL üzerinde yarı oranda davacının 196.000 TL katılma alacağı bulunduğundan hareketle bu miktar da katılma alacağı toplamına eklenmiştir. Dava konusu taşınmaz davalı adına edinilmediğine, Limited Şirketi adına alındığına, Limited Şirketinin mal varlığı ile ilgili olarak da ayrıca katılma alacağı hesabı yapılarak davacının alacak hakkı miktarı belirlendiğine, şirket üzerine kayıtlı olup davalı adına edinilmeyen taşınmaz bakımından katılma alacağı hesabı yapılamayacağına göre davacının toplam katılma alacağı miktarında 196.000 TL’nin dikkate alınmaması, bu durumda davacının diğer malvarlığından kaynaklı toplam katılma alacağı miktarının 235.849,28 TL olduğu ve bu miktar üzerinden katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, Limited Şirketinden dolayı katılma alacağı da hesaplandığı halde, davalıya ait olmayan ve şirket üzerine kayıtlı iken satılan 2162 ada 1 parseldeki taşınmazla ilgili de katılma alacağı hesaplanması, bu suretle davalı aleyhine fazla katılma alacağına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Davalı vekilinin temyiz itirazları bu taşınmaz bakımından yerindedir…” Şeklinde hüküm kurulmuştur.
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi’nin 2020/170 Esas – 2020/683 Karar sayılı ve 11.06.2020 tarihli kararında; « Dava konusu edilen taşınmaz ve araçlardan sadece bir adet taşınmaz hariç diğerleri yine aynı davada dava konusu edilen şirketler adına kayıtlı olduğu, ancak şirketler adına kayıtlı olan mal varlıklarının şirketlerden ayrı müstakil olarak değerlendirmeye tabii tutulmak sureti ile katılma alacağına hükmedilmesinin hatalı uygulama olduğu…” şeklinde karar verilmiştir.
Edinilmiş mal niteliğindeki şirket hisselerinin tasfiyede dikkate alınmasında, şirketin mal varlıkları üzerinden ayrıca katılma alacağı talep edilemeyeceğine ilişkin Yargıtay kararı
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2014/12642 Esas – 2015/5668 Karar sayılı ve
10.03.2015 tarihli kararında;
“…Taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde alınan dava konusu mahallesinde 2162 ada 1 parseldeki taşınmazın 19.12.2002 tarihinde davalı adına değil tarafların hissedarı olduğu Limited şirketi adına satın alındığı, 06.06.2006 tarihinde de dava dışı gerçek kişiye satıldığı görülmektedir. Mahkeme tarafından bu taşınmazın 425.000 TL’ye satıldığı ancak şirket defterlerine 33.000 TL olarak aktarıldığı, bu yüzden bakiye 392.000 TL üzerinde yarı oranda davacının 196.000 TL katılma alacağı bulunduğundan hareketle bu miktar da katılma alacağı toplamına eklenmiştir. Dava konusu taşınmaz davalı adına edinilmediğine, Limited Şirketi adına alındığına, Limited Şirketinin mal varlığı ile ilgili olarak da ayrıca katılma alacağı hesabı yapılarak davacının alacak hakkı miktarı belirlendiğine, şirket üzerine kayıtlı olup davalı adına edinilmeyen taşınmaz bakımından katılma alacağı hesabı yapılamayacağınagöre davacının toplam katılma alacağı miktarında 196.000 TL’nin dikkate alınmaması, bu durumda davacının diğer malvarlığından kaynaklı toplam katılma alacağı miktarının 235.849,28 TL olduğu ve bu miktar üzerinden katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, Limited Şirketinden dolayı katılma alacağı da hesaplandığı halde, davalıya ait olmayan ve şirket üzerine kayıtlı iken satılan 2162 ada 1 parseldeki taşınmazla ilgili de katılma alacağı hesaplanması, bu suretle davalı aleyhine fazla katılma alacağına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Davalı vekilinin temyiz itirazları bu taşınmaz bakımından yerindedir…” Şeklinde hüküm kurulmuştur.
Dağıtılmamış Kar payı Hesaplama Davalının kişisel mal niteliğindeki şirketinde evlilik tarihinden mal rejiminin sona ereceği tarihe kadar kar payı ödemesi yapılıp yapılmadığı, kar payı dağıtılmış ise şirkete sermaye olarak eklenip eklenmediğinin incelenmesi gerekmektedir.
- belirlen bu değer TÜFE oranı dikkate alınarak tasfiye anı değerinin tespiti ve tespit edilen değer üzerinden katılma alacağı hesaplanmalıdır.
- Dosya da mevcut Mali Müşavir raporunda dağıtılmamış net kar miktarı
Dağıtılmamış Kar payı Hesaplama örnek
Dosyada mevcut 15.02.2022 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda, dava konusu ……………………Otomotiv Mamulleri Ticaret Limited Şirketi’nde 01.01.2002 tarihinden, tarafların mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi olan 17.04.2009 tarihi anına kadar mevcut olan dağıtılmamış kar payı miktarının toplam 3.466.261,01 TL olarak tespit edildiği görülmektedir. (Davalının mal rejiminin sona erdiği tarih anında mevcut dağıtılmamış kar payı miktarı 3.466.261,01 TL x %93 (Davalının hissesi) = 3.223.662,73 TL olarak, Davacının talep edebileceği katılma alacağı miktarı : Davalının ….mal rejiminin sona erdiği tarih anında mevcut dağıtılmamış kar payı miktarı / 2 =3.223.662,73 TL / 2 = 1.611.811,36 TL olarak tespit edilmiştir. tarafların mal rejiminin sona erdiği tarih anında davalı hisselerine ilişkin olarak taraflar lehine tespit edilen katılma alacağı miktarları; tarafların mal rejiminin sona erdiği boşanma dava tarihi olan 17.04.2009 tarihinden (2009 Nisan ayından) Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 05.09.2022 tarihinde ve en son (2022/Ağustos ayı) verilerine göre açıklanan tüketici fiyat endeksleri (TÜFE) yıllık değişim oranları baz alınarak aşağıda güncellenmiştir. (TÜİK tarafından açıklanan aylık veriler, bir sonraki takip eden ayın başında açıklanmakta olup; bu durumda karar tarihine en yakın tarih olan ve ve son olarakAğustos/2022 tarihini kapsayan veriler dikkate alınarak hesaplama yapılacaktır.)
Aşağıda yapılan hesaplama;
T.C. Merkez Bankası’nın resmi () internet sitesindeki; (Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hesapladığı tüketici fiyat endeksine (TÜFE) göre oluşturulmuş olan ve söz konusu aralıktaki en yeni mal ve hizmet sepetini kullanarak oranlama ile hesaplama yapan) “enflasyon hesaplayıcısı” üzerinden hazırlanmıştır.
| Yıl Aralığı | İlk yılın TÜFE’si | Son yılın TÜFE’si | Toplam Değişim (%) | Tutar | Tutar (Enflasyona oranlanmış) |
| 2009 – Nisan | 162,15 | | %526,36 | 1.611.811,36 TL | 10.095.813,80 TL | | 2022 – Ağustos | 1.015,65 |
Davalının……….Otomotiv Limited Şirketinde mevcut dağıtılmamış kar payından kaynaklı olarak talep edebileceği güncel katılma alacağı miktarı 10.095.813,80 TL olarak,
Sermaye artırımdan kaynaklı olarak Şirketin 05.10.2021 tarihli Genel kurul kararı ile şirket sermayesi 50.000,00 TI den 2.000.000,00 TI ye yükseltilmiş olup arttırılan 1.950.000,00 TI nakten arttırılmıştır.
| 2021 – Ekim | 584,32 | 2.526,16 | 332,32 | 975.000,00TL | 4.215.166, 00TL tutarında olduğu tespit edilmiştir. |
| 2024 Eylül | | | | | |
| Yıl Aralığı | İlk yılın TÜFE’sİ | Son yılın TÜFE’Sİ | Toplam Değişim (%) | Tutar | Tutar (Enflasyona oranlanmış) |
|—|—|—|—|—|—|
| 2009 – Nisan | 162,15 | 1.015,65 | %526,36 | 1.611.811,36 TL | 10.095.813,80 TL |
| 2022 – Ağustos | | | | | |
Davalının……Otomotiv Limited Şirketinde mevcut dağıtılmamış kar payından kaynaklı olarak talep edebileceği güncel katılma alacağı miktarı 10.095.813,80 TL olarak,
Yıl Aralığı İlk yılın TÜFE’si Son yılın TÜFE’Sİ Toplam Değişim (%) Tutar Tutar (Enflasyona oranlanmış) 2021-Ekim 584,32 332,32 975.000,00TL 4.215.166, 00TL tutarında olduğu tespit edilmiştir. 2024-Eylül 2.526,16
KATILMA ALACAĞI : ARTIK DEĞER/2
KATILMA ALACAĞI= 4.215.166,00/2 = 2.107.583,00 TI
Davalının kişisel mal niteliğindeki şirket hissesinden kaynaklı olarak sermaye artırımında kullanılan 975.000,00 Tl.den kaynaklı davacının 2.107.583,00 TI katılma alacağı doğacaktır
Yargıtay son dönem kararlarında belirtilen oranlama yapılarak sermaye artırımından kaynaklı davalının hissesi dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanabilmesi için;
– ayrıca şirketin mal rejimin sona erdiği boşanma dava tarihindeki sürüm değeri tespit edilerek bu değer TÜFE oranı dikkate alınarak tasfiye anı değerinin tespiti ve tasfiye anı değeri ile oran çarpılarak sermaye artırımının güncel değeri tespit edilerek, güncel değer içinde davalının hissesine karşılık gelen miktarın yarısı olarak davacının katılma alacağının belirlenmesi gerekmektedir
Banka hesaplarındaki paranın güncel değerinin belirlenmesinde enflasyon hesabı yapılmakta iken Yargıtay 2.HD. 31.10.2023 tarih 2022/3531 E. 2023/499 Karar sayılı kararı ile; … banka hesabındaki para yönünden yapılan değerlendirmede; davalıya ait Akbank’daki hesapta boşanma davası açılmadan 7 gün önce bulunan 10.280,00 TL yönünden tasfiye hesabında bir isabetsizlik olmamakla birlikte, işbu paranın karar tarihine yakın tarihteki güncel değerinin hesap edilmediği, buna göre denkleştirici adalet ilkesi uyarınca TÜİK’in TEFE-TÜFE endeksleri ile altın ve döviz fiyatları, memur maaş kat sayıları ve benzer ekonomik etkenler gözetilerek bankada bulunan 10.280,00 TL’nin karar tarihi itibari ile güncel değeri konusunda bilirkişiden rapor alınarak belirlenen miktarın yarısı üzerinden katılma alacağına hükmedilmesi…” gerektiği belirlenmiştir.
Katılma alacağı- dapa- ve denkleştirme hesabı Zeynep ile Alp’in Evlilik Tarihi: 28.10.2008
Boşanma Dava Tarihi: 30.01.2018 boşanma kararı 01.04.2018 tarihinde kesinleşmiştir. Zeynep adına, 25.03.2013 tarihinde Bakırköy’de taşınmaz edinilmiş Alp açmış olduğu mal rejiminin tasfiyesi davasında işbu taşınmazın edinilmesinde evlilik öncesi sahip olduğu aracı satarak bedelinin kullanıldığını beyanla taşınmazdan kaynaklı değer artış payı alacağı ve katılma alacağı talep etmiştir. Zeynep ise cevap dilekçesinde, ziynet eşyalarının; taşınmazı edindiği tarihte bozdurularak katkı olarak kullanıldığı yapılacak olan tasfiye hesaplamasında ziynet eşyaları ile taşınmaz bedeline yaptığı katkının dikkate alınmasını talep etmiştir. Zeynep’in taşınmaz alımında kullanılan ziynet eşyalarının değeri 25.000,00 TI dir. Alp’in aracının değeri ise 50.000,00 Tldir. Taşınmazın edinim tarihindeki değeri 250.000,00 TI güncel değeri ise 400.000,00 TI olarak belirlenmiştir.
Davalının katkı olarak kullandığı ziynet eşyaları TMK 220 md. gereğince onun kişisel malı kapsamında olup, bu durumda katkının yapıldığı iddiasının kabulü halinde ziynet eşya bedellerinin davalı lehine denkleştirme alacağı olarak dikkate alınması gerekmektedir.
Denkleştirme hesabının yapılabilmesi için; ziynet eşya miktarlarının taşınmazın satın alındığı katkı anındaki değerinin, taşınmazın satın alındığı tarihteki değerine olan oranı bulunarak taşınmazın karar tarihine en yakın tarihteki sürüm değeri ile denkleştirme oranı çarpılarak, davalı lehine olan güncel denkleştirme miktarı bulunmalıdır.
Zeynep’in taşınmaz alımında kullanılan ziynet eşyalarının değeri 25.000,00 TI dir. Taşınmazın edinim tarihindeki değeri 250.000,00 TI güncel değeri ise 400.000,00 TI olarak belirlenmiştir.
Denkleştirme oranı: Katkı miktarı/taşınmazın edinim değeri
Denkleştirme miktarı: denkleştirme oranı X taşınmazın güncel değeri
Denkleştirme oranı: 25.000/250.000= 0,10
Denkleştirme miktarı: 0,10 X 400.000= 40.000,00 TI
Alp’in kişisel malından kaynaklı DAPA Katkı oranı = 0,20 Yapılan katkı değeri = 50.000 Katkı yapılan malın katkı tarihinde değeri 250.000 DAPA = Malın tasfiye değerindeki değeri X katkı oran = 400.000 X0,20 = 80.0000,00 TL
Katılma alacağı, Yüksek Yargıtay kararlarında da ifade edildiği üzere; varsa eklenecek değerlerden (TMK m.229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere, eşin edinilmiş malının (TMK m.219) toplam değerinden, bu mala ilişkin borçlar/pasifler çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK m.231) yarısı üzerindeki (TMK m. 236/1) diğer eşin alacak hakkıdır.
Taşınmazın güncel değeri : 400.000,00 TL Değer artış payı alacağı: 80.000,00 TL pasif tarafta yer alacaktır denkleştirme miktarı : 40.000,00 TI pasif tarafta yer alacaktır Artık değer : Aktif -Pasif Artık Değer : güncel değer -(DAPA +kişisel malın denkleştirilmesi Artık Değer : 400.000-(80.000 + 40.000) Artık değer : 400.000-120.000 = 280.000,00 TL
KATILMA ALACAĞI = Artık değer / 2 = KATILMA ALACAĞI = 280.000/ 2 = 140.000,00 TL
Dava konusu taşınmazdan kaynaklı olarak Alp’in davacının 80.000,00 TI değer artış payı alacağı, 140.000,00 TI katılma alacağı olmak üzere toplam 220.000,00 Tl alacağı doğacaktır.
KATKI PAYI ALACAĞI (GELİR ve SABİT KATKI BİRLİKTE )
Zeynep 1981 yılında evlendiklerini, evlilik süresince devamlı çalıştığını tüm gelirini davalı Alp’e verdiğini, 1997 yılında davalı adına kayıtlı taşınmazın edinildiğini taşınmaz edinilirken ayrıca ziynet eşyalarını da bozdurarak da katkısı olduğundan bahisle katkı payı alacağı talebinde bulunmuştur. Davalı, eşinin kazancının ailesine verdiğini kendi kazancı ile taşınmazın alındığını beyanla davanın reddi talebinde bulunmuştur.
Evlilik tarihi 24.07.1981
Boşanma dava tarihi 12.07.2011
Taşınmaz edinim tarihi 12.11.1997
Taşınmaz edinim değeri 20.000,00 TI
Mal rejimi tasfiyesi dava tarihi 04.01.2018
Ziynetlerin taşınmaz edinim tarihindeki değeri 2.000,00 TI dir.
Taşınmazın dava tarihindeki değeri: 500.000,00 TI
Davacının gelirleri: Davacının sigorta hizmet belgesi uyarınca tarafların evlilik tarihinden, dava konusu taşınmazın tarihine kadar tespit edilebilen gelirleri: 6.000.000,00 Eski TL
Davalının gelirleri: Davalının sigorta hizmet belgesi uyarınca tarafların evlilik tarihinden, dava konusu taşınmazın tarihine kadar tespit edilebilen gelirleri: 12.000.000,00 Eski TL
Ziynetler nedeniyle sabit katkı : Katkı oranı: 2.000/20.000= 0,10 Katkı payı alacağı: 0,10 x 500.000 = 50.000,00 ΤΙ ziynet ile katkısından kaynaklı katkı payı alacağı 50.000,00 TL
Gelir ile katkı: Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2019/6751 Esas 2020/1162 Karar sayılı 11.02.2020 tarihli kararında; “….. Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen tasfiyeye konu mala, eşlerin, hem başka malvarlıkları (ziynet, miras, bağış vs gibi) kullanılarak, hem de çalışma karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının ileri sürüldüğü durumlarda; öncelikle, tasfiyeye konu malın edinildiği tarih itibarıyla başka malvarlıklarından elde edilen toplu para ile yapılan katkının, dava konusu malın bedelinin tamamı karşısındaki oranı saptanması, bundan sonra da kalan miktara her eşin çalışmaları ile elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının kabulü ile oranların ayrı ayrı belirlenmesi gerekmektedir….öncelikle dava konusu 10 nolu mesken alımına davalının dava dışı parselin satımından gelen toplu para ile katkı oranı saptanması, meskenin alım bedelinin kalan kısmı yönünden eşlerin çalışmaları karşılığı elde edilen düzenli gelirle yapılan katkı oranının yine Dairenin yerleşik ilke ve esaslarına dikkat edilerek tespit edilmesi…,davacının düzenli gelirle katkı oranı bulunup, bu oran tasfiyeye konu meskenin (davalının toplu katkısı dışında kalan diğer bir ifadeyle tarafların gelirle katkı yaptıkları kısmın oransal karşılığına tekabül eden) dava tarihindeki sürüm değeriyle çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarı hesaplanmalıdır….”
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 14.03.2017 tarih 2016/2116 E. 2017/3537 K., 18.12.2012 tarih E. 2012/9630 K. 2012/12553 K 22.06.2015 tarih 2014/5903 E 2015/13689 K, 10.11.2015 tarih 2015/12278 E.2015/20136 K., 04.06.2020 tarih 2018/16044 E. 2020/2998 K. Sayılı vesair emsal birçok kararında; “….Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay’ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir. Bu açıklamalar doğrultusunda, öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM’nin 152.maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları Katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanır…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Davacının hesaplamada dikkate alınacak toplam gelir miktarı: 6.000.000,00 ETL
Davalının hesaplamada dikkate alınacak toplam gelir miktarı: 12.000.000,00 ETL
Davacının Yargıtay kararı uyarınca toplam gelirleri üzerinden yapabileceği tasarruf oranı: 4/6
Davalının Yargıtay kararı uyarınca toplam gelirleri üzerinden yapabileceği tasarruf oranı: 2/6
Davacı kadın eşin tasarruf miktarı: 6.000.000,00 Eski TL x 4/6 = 4.000.000,00 E TL
Davalı erkek eşin tasarruf miktarı: 12.000.000,00 Eski TL x 2/6 = 4.000.000,00 ETL
Toplam tasarruf miktarı: 8.000.000,00 ETL Davacının Tasarruf Miktarı
Davacının Katkı Oranı = —————————————— = Tarafların Toplam Tasarruf Miktarı
Davacının Katkı Oranı: 4.000.000,00/ 8.000.000,00=0,50 Katkı Payı Alacağı :Taşınmazın dava tarihi değeri x katkı oranı taşınmazın dava tarihi değeri (ziynet katkı oranı dikkate alındığında %90)= 450.00 TL Katkı Payı Alacağı: 450.000 X0,50 = 225.000,00 TI Zeynep’in 50.000 TI ziynetlerinden kaynaklı katkı payı alacağı ile 225.000,00TI gelir ile katkısı olmak üzere toplam 275.000,00 TI katkı payı alacağı olacaktır.
Davacının Katkı Oranı = ———————————= Tarafların Toplam Tasarruf Miktarı
Davacının Katkı Oranı: 4.000.000,00/ 8.000.000,00=0,50
Katkı Payı Alacağı : Taşınmazın dava tarihi değeri x katkı oranı taşınmazın dava tarihi değeri ( ziynet katkı oranı dikkate alındığında %90)= 450.00 TL
Katkı Payı Alacağı: 450.000 X0,50 = 225.000,00 ΤΙ Zeynep’in 50.000 TI ziynetlerinden kaynaklı katkı payı alacağı ile 225.000,00TI gelir ile katkısı olmak üzere toplam 275.000,00 Ti katkı payı alacağı olacaktır.
BANKA KREDİSİ HESAPLAMA
Yargıtay 8.H.D. 17.01.2017 tarih 2015/9371 E. 2017/365 K.sayılı kararında ve yerleşik kararlarında; “….. Tasfiyeye konu taşınmazın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu taşınmazın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir. iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, Mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, taşınmazın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, taşınmazın tasfiye tarihindeki(karara en yakın) sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan taşınmazın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulacağı…..”belirtilmiştir.
Yasal Mal rejimi içerisinde Zeynep adına 150.000,00 Τl bedelle taşınmaz edinilmiş işbu taşınmaz bedelinin 45.000,00 ΤΙ krediden karşılanmıştır.
Kullanılan kredi 72 ay eşit taksitli olup taksitlerinden 28 tanesi evlilik birliği içinde ödenmiş boşanma dava tarihinde taşınmazın 44 taksit ödemesi borcu vardır.
Taşınmaz edinimi için verilen 105.000,00 TI peşinat Evlilik birliği içinde ödenen 28 taksit tarafların edinilmiş malıdır.
Taşınmazı n güncel değeri 250.000,00 Tl.dir. Banka kredisinden gelen tutarın taşınmazın bedeline oranı tespit edilmelidir. 45.000/150.000 = 0,30 krediden karşılanmıştır .72 taksitin 28 tanesi mal rejimi içerisinde ödenmiş 44 taksit borç kalmıştır.
Kalan Borç üzerinden hesaplama
72 taksitin 28 tanesi mal rejimi içerisinde ödenmiştir.
Kalan Kredi Borcu davalının kişisel malı= Taşınmazın değeri X kredi oranı X kalan taksit oranı
250.000 x 0,30 X 44/72 = 45.833,33 Tldir.
Katılma alacağı=Artık değer /2
Artık değer = Aktifler * Pasifler
Artık değer = Taşınmazın güncel değeri – Taşınmazın borcu
Artık değer = 250.000 – 45.833,33
Artık değer = 204.166,67 ΤΙ
Katılma Alacağı=Artık değer/2
Katılma alacağı= 204.166,67 /2
Katılma alacağı= 102.083,335 ΤΙ
Davacının taşınmazdan kaynaklı olarak 102.083,33 TI katılma alacağı olacaktır.
Kaynakça:
- Eşler Arasındaki Malvarlığı Davaları Kitabı / ŞIPKA & ÖZDOĞAN – 2.Bası -Aralık 2017
- Katkı – Değer Artış Payı & Katılma Alacağı Davaları Kitabı / KARAMERCAN – 8.Bası- 2023
- Yargıtay Uygulamasında Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi/ Y.8.H.D – AKÇİN/MERAL/AĞYEL – 1.Bası- Ocak 2021
- Yargıtay Başkanlığı karar arama – karararama.yargitay.gov.tr
Eşin Edinilmiş malından Diğer Eşin kişisel malına katkı
Evlilik Tarihi: 28.10.2008
Boşanma Dava Tarihi: 30.01.2018 boşanma kararı 01.04.2018 tarihinde kesinleşmiştir. 09.05.2015 tarihinde Zeynep’e babasından miras olarak Bakırköy’de bir taşınmaz kalmıştır. Taşınmaz bakımsız olduğundan evin tadilatı için Alp’ın bankadaki birikimden 45.000,00 TI kullanılmıştır. Alp evin tadilatında kullandığı paradan kaynaklı olarak değer artış payı alacağı talebinde bulunmuştur.
Taşınmazın tadilatlı değeri (mal +katkı) 300.000,00 TI dir. Tasfiye anı değeri ise 600.000,00 TI dir.
Katkı oranı = Yapılan katkı değeri
Katkı yapılan malın katkı tarihinde değer
Katkı oranı: 45.000/300000=0,15
Değer Artış payı alacağı = Malın tasfiye değerindeki değeri X katkı oran = 600.000 X 0.15 = 90.000,00 ΤΙ
Yargıtay 8.H.D. 19.02.2019 tarih 2017/8450 E.2019/1633 Κ., 12.03.2019 tarih 2017/11393 E. 2019/2558 K. sayılı ve emsal nitelikteki birçok kararda belirtildiği üzere; “..değer artış payı alacağına konu edilen katkı eşin edinilmiş malından diğer eşin kişisel malına katkı şeklinde gerçekleşebilmektedir. Bu durumda hesaplama yapılırken katkı edinilmiş mallardan karşılandığından ve edinilmiş malın yarısı üzerinde diğer eşin yasadan kaynaklanan alacak hakkı (236/1) bulunduğundan tespit edilecek değer artış payı alacağının tamamı değil yarısı oranında eşin hakkı bulunmaktadır..”
Edinilmiş maldan kişisel mala katkı yapıldığında katkı edinilmiş maldan karşılandığından edinilmiş malın yarısı üzerinde diğer eşin alacak hakkı olacağından hesaplanan değer artış payı alacağının yarısı oranında davacının alacak hakkı doğacaktır. Karşılıklı alacaklar takas edildiğinde Alp’in 45.000 TL DAP alacağı bulunur.
TMK.225 madde de belirtildiği üzere; ölüm mal rejiminin sona erme sebeplerinden biridir. TMK 236 madde gereğince “Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Eşler arasındaki mal rejiminin ölümle sona ermesi halinde; yasal mal rejiminin tasfiyesi sağ kalan eş ile ölen eşin yasal mirasçıları arasında görülür. Her iki eş de ölmüş ise her iki eşin yasal mirasçıları arasında görülür. Ölen eşin hiç edinilmiş malı bulunmasa bile, sağ kalan eş Katkı Payı alacağı, paylı malın ya da Aile Konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi talebi ile de mal rejimi tasfiyesi davası açabilir.
Yargıtay 8.Hukuk Dairesi 13.05.2014 tarih 2014/2103E. 2014/9437 K.sayılı kararında;”.. Özgüleme, özgülenen mal üzerindeki mirasçıların elbirliği halindeki ortaklığını sona erdirdiğine ve paylaşma sonucunu hasıl ettiğine göre, özgüleme değerinin karara en yakın tarih esas alınarak belirlenmesi gerekir. O halde mahkemece taşınmazın ölüm tarihindeki nitelikleri dikkate alınarak karara en yakın tarihteki değeri konusunda yeniden bilirkişiden rapor alınıp özgüleme değerinin belirlenen bu değer üzerinden hesaplanması, davacı eşin bu taşınmaz üzerindeki miras hakkının karşılığı da belirlendikten sonra diğer mirasçıların miras hakkının karşılığı olan paranın, mahkemece belirlenecek uygun bir süre içinde mahkeme veznesine depo ettirilmesi gerekmektedir…”
Ahmet ile Zeynep 28.05.1998 tarihinde evlenmişlerdir. Ahmet’in 2. evliliği olup ilk evliliğinden Alp ve Deniz isimli iki çocuğu vardır. 2001 yılında tarafların Ece isimli müşterek çocukları olmuştur. 15.12.2001 tarihinde Ahmet adına Bakırköy’de bir taşınmaz edinilmiştir. 2005 yılında Ahmet’in babasının vefatı nedeniyle Ataköy’de bulunan taşınmaz Ahmet’e mirasen intikal etmiştir. 2009 yılında Ahmet adına Beşiktaş’ta bir taşınmaz edinilmiştir. Taraflar müşterek çocukları ile birlikte Beşiktaş’taki taşınmazı aile konutu olarak kullanmaktadırlar. 01.12. 2018 tarihinde Ahmet kalp krizi neticesinde vefat etmiştir. Zeynep Mal rejiminin tasfiyesi ve katılma alacağı talep etmiştir.
Aile konutu ve ev eşyasının sağ kalan eşe özgülenmesi Madde 652- Eşlerden birinin ölümü hâlinde tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut varsa; sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı hâlinde, sağ kalan eşin veya miras bırakanın diğer yasal mirasçılarından birinin istemi üzerine, mülkiyet yerine intifa veya oturma hakkı tanınmasına da karar verilebilir. Miras bırakanın bir meslek veya sanat icra ettiği ve altsoyundan birinin aynı meslek ve sanatı icra etmesi için gerekli olan bölümlerde, sağ kalan eş bu hakları kullanamaz. Tarımsal taşınmazlara ilişkin miras hukuku hükümleri saklıdır
Ahmet ile Zeynep 28.05.1998 tarihinde evlenmişlerdir. Ahmet’in 2. evliliği olup ilk evliliğinden Alp ve Deniz isimli iki çocuğu vardır. 2001 yılında tarafların Ece isimli müşterek çocukları olmuştur. 15.12.2001 tarihinde Ahmet adına Bakırköy’de bir taşınmaz edinilmiştir. 2005 yılında Ahmet’in babasının vefatı nedeniyle Ataköy’de bulunan taşınmaz Ahmet’e mirasen intikal etmiştir. 2009 yılında Ahmet adına Beşiktaş’ta bir taşınmaz edinilmiştir. Taraflar müşterek çocukları ile birlikte Beşiktaş’taki taşınmazı aile konutu olarak kullanmaktadırlar. 01.12. 2018 tarihinde Ahmet kalp krizi neticesinde vefat etmiştir. Zeynep Mal rejiminin tasfiyesi ve katılma alacağı talep etmiştir. Mal varlığının tasfiye anındaki değerleri:
öncelikle sağ kalan eşin talep edebileceği katılma alacağı tespit edilerek sağ kalan eşin miras payı mahsup edilecek ve diğer mirasçıların miras payları oranında ayrı ayrı sorumlu oldukları miktar belirlenecektir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminde, rejim süresince edinilmiş mallar, rejimin sona ermesi nedeniyle tasfiye edildiğinde bir artık değer kaldığı takdirde TMK.236/1 md. gereğince her eş veya mirasçıları diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar.
KATILMA ALACAĞI = ARTIK DEĞER /2
- TMK.232. Maddesi hükmünce; Katılma alacağı hesaplanırken “Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değeri esas alınır.”
- Ayrıca TMK’nun 235/1. Maddesi hükmünce “Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar.” Edinilmiş mal niteliğindeki Beşiktaş’daki taşınmaz mal rejiminin sona erdiği ölüm tarihinde mevcut olup tasfiye anındaki, değeriyle hesaplamaya katılır. Tasfiye anı, açılmış olan işbu davanın muhtemel karar tarihidir. Taşınmazın tasfiye anı değeri 800.000 TI dir.
-Tarafların evlilik tarihi 4721 sayılı Yeni Medeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden önceki bir tarihtir. Taraflar başka bir mal rejimi seçildiğini de ileri sürmediklerinden 4722 Sayılı Kanun m. 10 hükmüne göre taraflar arasında, evlilik tarihi olan 28.05.1995tarihinden kanunun yürürlük tarihi olan 01.01.2002 tarihine kadar MAL AYRILIĞI REJİMİ, -01.01.2002 tarihinden ölüm tarihi 01.12.2018 tarihine kadar yasal mal rejimi olan EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ uygulanacaktır.
Taraflar arasındaki mal rejimi TMK.225.md. gereğince Ahmet’in ölüm tarihi 01.12.2018 tarihinde sona ermiştir.
Ahmet’in Mal varlığı
– Bakırköydeki taşınmaz Kişisel Mal TMK.md.220/2(Mal rejiminin başlangıcında mevcut)
– Ataköydeki taşımaz Kişisel mal TMK.md.220/2 (miras yoluyla intikal)
Beşiktaştaki taşınmaz Edinilmiş Mal TMKmd.219-222/3
Mirasçılık belgesi uyarınca murisin terekesi 4 pay kabul edilerek, 1 payı sağ kalan eş Zeynep’e, 1 pay murisin oğlu Alp’e, 1 pay murisin oğlu Deniz’e, 1 pay murisin kızı Ece’ye ait olacaktır. öncelikle sağ kalan eşin talep edebileceği katılma alacağı tespit edilerek sağ kalan eşin miras payı mahsup edilecek ve diğer mirasçıların miras payları oranında ayrı ayrı sorumlu oldukları miktar belirlenecektir.
KATILMA ALACAĞI = ARTIK DEĞER /2 •
TMK.232. Maddesi hükmünce; Katılma alacağı hesaplanırken “Mal rejiminin tasfiyesinde malların sürüm değeri esas alınır.” .
Ayrıca TMK’nun 235/1. Maddesi hükmünce “Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar, tasfiye anındaki değerleriyle hesaba katılırlar.”
Edinilmiş mal niteliğindeki Beşiktaş’daki taşınmaz mal rejiminin sona erdiği ölüm tarihinde mevcut olup tasfiye anındaki, değeriyle hesaplamaya katılır. Tasfiye anı, açılmış olan işbu davanın muhtemel karar tarihidir.
Taşınmazın tasfiye anı değeri 800.000 TI dir.
Katılma alacağı : Artık değer/2
Katılma alacağı: 800.000/2 = 400.000 tl olacaktır.
- Sağ kalan eş dışında diğer mirasçılar, Zeynep’in talep edebileceği katılma alacağından; ölen eşe ait mirasçılık belgesinde gösterilen miras payları oranında ayrı ayrı sorumluluğu mevcuttur. mirasçılık belgesine göre mirasçıların her birinin miras payı ¼ olup, 400.000 X 1/4 = 100.000 TI dir Zeynep’in, her bir mirasçıdan 100.000 TI olmak üzere toplam 300.000 Tl katılma alacağı olacaktır.
Zeynep TMK.240 md. gereğince aile konutu olan Beşiktaş’daki taşınmaz üzerinde kendisine katılma alacağına mahsup edilmek, yetmez ise bedel eklenmek suretiyle intifa veya oturma hakkı tanınmasını isteyebilir. Haklı sebeplerin varlığı halinde, sağ kalan eşin veya ölen eşin yasal mirasçılarının istemiyle intifa veya oturma hakkı yerine, konut üzerinde mülkiyet hakkı tanınabilir.