İçeriğe geç

Ebeveynlik Planı

BÜYÜKLERE
Haklar benim olsa da Bana değil, Büyüklere anlatın yasaları, Onlar bilmeli, Onlar anlamalı, Onlar uygulamalı. Ben yalnızca Çocukluğumu yaşamalıyım..
Ebeveynlik
Ebeveynlik planı, ayrılık veya boşanma sonrasında, çocukların nasıl yetiştirileceğini gösteren yol haritasıdır.
Bir ortak ebeveynlik çözümü olarak, tercihen arabulucu olarak hareket eden tarafsız bir üçüncü tarafın ya da uzman, psikolog veya aile avukatının desteğiyle her iki ebeveyn tarafından hazırlanan, ebeveynlerin kendi sorumluluklarını ve haklarını nasıl kullanacaklarını, “çocuğun üstün yararı” ilkesini esas alarak düzenledikleri yazılı anlaşmadır.
Ebeveynlik Planı
Çocuğun “üstün yararını” esas alan, anne ve babanın “sorumluluklarını ve ödevlerini” belirleyen, çocuğun anne/baba ile “etkileşimini ve ilişkisini” düzenleyen, çocuğun dünyasına ebeveynlerin “nitelikli katılımını” organize eden, çocuğun “toplumsal yaşama uyumunu” dikkate alan, çocuğun “gelişimsel gereksinimlerini” kapsayan, ebeveynlerin işbirliğini ve olası anlaşmazlıklarının yönetimini düzenleyen, “sosyal, duygusal, bilişsel ve ahlaki gereksinimlerine” kulak veren, her iki ebeveyni de sürece dahil eden yazılı anlaşmalardır. (Kisthardt, 2005 – Tompkins, 1995).
AMAÇ
Boşanmayla eş/partner ilişkisi sona ermektedir. Çocuklu aileler için ise “ailenin yeniden şekillenmesi/dönüşmesi” süreci başlamaktadır. Çocukların “analı babalı büyüyebilmesi”adına bir dönüşüm sürecine girilmektedir. İnsan hayatındaki en büyük iki travmanın ölüm ve boşanma olduğu uzmanlar tarafından sıklıkla dile getirilmektedir. Ailenin dönüşmesi sürecinde, donanımlı bir aile arabulucusunun rolü de gerek taraflar, gerek çocukların iyi oluşları açısından sürecin mümkünse travmasız veya en az olumsuzlukla atlatılabilmesi açısından kritik önemdedir.
Ebeveynlik Planının Önemi
Ebeveynleri arasındaki anlaşmazlıktan son derece olumsuz şekilde etkilenebilecek olan çocukların ruhsal ve bedensel sağlığının ve bütünlüğünün korunabilmesi, boşanma sonrasında yaşamlarını minimum olumsuz etki ile devam ettirebilmeleri, ebeveynlerinin boşanma sürecini nasıl yürüttükleri ile “doğrudan” ilintilidir. İşbirliği ya da tam tersi rekabetçi davranışları hem ebeveynlerin hem de çocukların iyi oluşlarında belirleyicidir.
Boşanma sürecinde taraflar, özellikle mal paylaşımı konularına ağırlık verebilmekte, rekabetçi, yıkıcı bir yarışa girmekte ve hatta kimi zaman çocuklarını süreçte koz olarak kullanabilmektedir. Taraflar son derece örselenmiş şekilde çıktıkları bu süreç sonrasında herhangi bir konuda uyum ve dayanışma içinde davranmaları kendilerinden beklenemeyecek derecede yıpranmaktadırlar. Böyle bir çatışma ortamında, taraflar kimin ne kadar para alacağıyla, hangi mülkün ya da arabanın nasıl paylaşılacağı ile o kadar uğraşmaktadırlar ki; çocuklarının sosyal, duygusal ve fiziksel gereksinimlerinin nasıl yerine getirileceği ve büyüme sürecinde temel gereksinimlerin hangi kalitede karşılanacağı, kişisel ilişki düzenlemesinin nasıl yapılacağı gibi konular tamamen göz ardı edilebilmektedir.
Boşanma sadece hukuki bir süreç değil, aynı zamı psikolojik bir süreçtir.
Çekişmeli boşanma sonucunda “Cocuklar” sıklıkla
• sorun davranışlar,
• okulu terk etme,
• yetersiz okul performansı,
• psikolojik yardıma gereksinim duyma,
• düşük iyi oluş
• suça dahil olma,
• yakın ilişki kurma ve sürdürmede güçlük,
• okul içi davranış sorunu yaşama,
• psikolojik uyum sorunu yaşama,
• düşük öz saygı,
• kişilerarası ilişkilerde güçlük yaşamaktadırlar.
Çekişmeli olarak boşanmış ailede büyümüs “Yetişkinler” sıklıkla
• düşük sosyo ekonomik düzeye,
• daha düşük iş statüsü,
• daha az eğitim,
• düşük psikolojik iyi oluş,
• daha fazla davranış sorunu,
• yüksek boşanma riski,
• artan tek ebeveyn olma isteği
• fiziksel sağlıkta düşüş ve
• büyük olasılıkla boşanma ile sonuçlanan evliliğe sahip olma olasılıkları vurgulanmaktadır.
Boşanma sonrasında da ebeveynlik rolü devam ettiğinden, ortak bir dil oluşturabilnlıu çocukların “hem annenin hem babanın” desteği ve koruyuculuğu altında büyümelërı toplumsal geleceğimizi bağladığımız çocukların sağlıklı gelişimleri için kritik önem taşımaktadır.
İnsanların ilk sosyal ilişkileri aile ilişkileridir. Aile bu sebeple toplumsal sağlığın temelini oluşturur. (Koşar, 1992)
Karşılaştırmalı Hukuk
Amerika Birleşik Devletleri:
Eyaletlere göre farklılık göstermektedir. Bazı eyaletlerde ayrıntılı planların sunulması zorunlu iken, diğerlerinde teşvik edilmekte veya mahkemenin takdirine bırakılmaktadır.
Aşağıdaki eyaletlerde, ebeveynlik planlarının hazırlanması zorunlu kılınmıştır:
Washington, Oregon, Missouri, Minnesota, Florida, Idaho, Montana, New Hampshire, North Dakota, Wisconsin
İNGİLTERE
Ebeveynlik planları yasal olarak zorunlu değil; ancak taraflar mahkemeye başvurmadan önce Arabuluculuk Bilgilendirme ve Değerlendirme Toplantısı’na (Mediation Information and Assessment Meeting – MIAM) katılmaktadırlar. Ayrıca, hükümetin Aile Arabuluculuğu Kupon Programı (Family Mediation Voucher Scheme) programı arabuluculuğuteşvik etmekte ve finansal destek sağlamaktadır. Bu program, uygun ailelere arabuluculuk masrafları için 500 £’a kadar destek sunmaktadır.
AVUSTRALYA / YENİ ZELANDA
İngiltere sistemine benzemektedir. Ebeveynlik planları yasal olarak bağlayıcı değildir. Aile arabulucululuğu ve ebeveynlik planı teşvik edilmektedir. Ebeveynler, anlaşmalarını yasal olarak bağlayıcı hale getirmek isterlerse, mahkeme onayı talep edebilirler (consent orders). Mahkeme tarafından onaylandığında yasal güç kazanır. Ebeveynler arasında anlaşmazlık olması durumunda, mahkemeye başvurarak ebeveynlik düzenlemeleriyle ilgili emirler talep edilebilir.
ALMANYA
Ebeveynlik planı hazırlama zorunluluğu bulunmamakla birlikte, ebeveynlerin çocuklarının üstün yararı gözeterek ortak bir plan yapmaları teşvik edilmektedir. Mahkeme tarafların ücretsiz bir bilgilendirme toplantısına katılmalarını emredebilir. (FamFG m.135) Mazeretsiz olarak bilgilendirme toplantısına katılmayan taraf için ise aleyhinde yargılama giderlerine hükmedebilir. (FamFG m. 150/4)
HOLLANDA
2009 tarihinde yürürlüğe giren yasal düzenlemeyle, boşanmak isteyen ve reşit olmayan çocukları olan ebeveynlerin, çocuklarının bakım ve eğitimiyle ilgili anlaşmaları içeren bir ebeveynlik planı (parenting plan) hazırlamaları zorunlu hale getirilmiştir.
Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya’da ebeveynlik planı hazırlamak zorunlu değildir. Bununla birlikte çocukların her iki ebeveynle de düzenli ve eşit zaman geçirmesi esastır. Ortak fiziksel velayet uygulaması yaygındır ve ebeveynler arasında anlaşmazlık durumunda arabuluculuk hizmetleri devreye girer.
Çocuğun üstün yararını esas alan, çocuğun sosyal, duygusal, bilişsel ve ahlaki gereksinimlerine kulak veren, çocuğun anne/baba ile etkileşimini ve ilişkisini düzenleyen, çocuğun dünyasına ebeveynlerin nitelikli katılımını organize eden, çocuğun toplumsal yaşama uyumunu dikkate alan, çocuğun gelişimsel gereksinimlerini kapsayan, anne ve babanın sorumluluklarını ve ödevlerini belirleyen, ebeveynlerin işbirliğini ve olası anlaşmazlıklarının yönetimini düzenleyen, her iki ebeveyni de sürece dahil eden yazılı anlaşmalardır.
Çocuğun Üstün Yararı
Çocuğu ilgilendiren her iş ve davada göz önüne alınan, çocuğun yaşına, fiziksel, zihinsel, ahlaksal, ruh sağlığı ve gelişimine, çocuğun isteklerine ve mutluluğuna, sosyo ekonomik koşullar gibi çevresel etmenlere, çocuğun yararının çatıştığı kişilerle ilişkilerine ve çocuğun yakınlarının görüşlerine göre belirlenebilen, göreceli ve aslında varsayımsal bir ölçüttür. (Grassinger, 2010)
Çocuğu ilgilendiren her işte çocuğun üstün yararının gözetilmesi zorunludur.
Pozitif Hukukta Yansıması
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler
I. Ailenin korunması ve çocuk hakları(1)
MADDE 41- Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır.
Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar. Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır.
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (1989)(R.G. 1994) Madde 3 “Çocuğa ilişkin bütün işlemlerde, ister kamu ister özel sosyal yardım kuruluşları, mahkemeler, idari makamlar veya yasama organları tarafından yerine getirilmiş olsun, çocuğun üstün yararı temel bir ilke olarak göz önünde bulundurulacaktır.
Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (1996)(R.G. 2001)
Madde 1/b2: Bu Sözleşmenin amacı, **çocukların yüksek çıkarları** için, haklarını geliştirmek, onlara usule ilişkin haklar tanımak ve bu hakların, çocukların doğrudan ve diğer kişiler veya organlar tarafından bir adli merci önündeki, kendilerini ilgilendiren davalardan bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izin verilmesini teminen kullanılmasını kolaylaştırmaktır. 3) Bu Sözleşmenin amaçları açısından, bir adli merci önündeki, çocukları ilgilendiren davalar, özellikle çocukların ikameti ve çocuklarla şahsi ilişki kurulması gibi velayet sorumluluklarına ilişkin davalardır.”
Türk Medeni Kanunu’nda;
VIII. Çocuklar bakımından ana ve babanın hakları 1. Hakimin takdir yetkisi Madde 182-
Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.
Madde 324 – Ana ve babadan her biri, diğerinin çocuk ile kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddî olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir.
Velayet kendisine bırakılan ana veya baba, kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerini yerine getirmezse çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayet değiştirilebilir. Bu husus kişisel ilişki kurulmasına dair kararda taraflara ihtar edilir.
Madde 337 – Ana ve baba evli değilse velâyet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir.
Madde 339 – Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar.
Madde 346 – Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü takdirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hâkim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır.
Çocuğun Üstün Yararı kavramı canlı bir kavramdır!
Çocuğun duygu ve düşünceleri, istek ve ihtiyaçları gelişimine, yaşına ve koşullara göre sıkça değişebilen bir niteliktedir.
Madde 351 – Durumun değişmesi hâlinde, çocuğun korunmasına ilişkin önlemlerin yeni koşullara uydurulması gerekir. Velâyetin kaldırılmasını gerektiren sebep ortadan kalkmışsa hâkim, re’sen ya da ana veya babanın istemi üzerine velâyeti geri verir.
ÇOCUĞUN YARARI, ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARINDAN ZİYADE, <<AİLE BAĞLARI VE EBEVEYNLERİN YÜKSEK MENFAATLERİ>> NE GÖRE BELİRLENMEKTEDİR. BU DURUM DA BAŞKACA SORUNLARA NEDEN OLMAKTADIR!!!!!
Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi E. 2017/4354 Κ. 2018/14859 sayılı kararında belirtildiği üzere;
‘Çocuğun bu konulardaki üstün yararını belirlerken; çocuk yetişkin biri olmuş olsaydı, kendisini ilgilendiren bir olayda, kendi yararı için ne gibi bir karar verebilecekti ise, çocuk için karar verme makamındaki kişinin de aynı yönde karar vermesi gerekir; yani çocuğun farazi düşüncesi esas alınmalıdır.’