İçeriğe geç

Aile Arabuluculuğunda Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu

AİLE ARABULUCULUĞUNDA EBEVEYN YABANCILAŞTIRMA SENDROMUNUN ÇÖZÜM YOLLARI

Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 3., 7. Ve 18. maddeleri gereğince, çocuğun üstün yararına aykırı olmadığı sürece çocuk her iki ebeveyni tarafından yetiştirilme ve geliştirilme hakkına sahiptir.

Boşanma sürecinde vermiş oldukları kararın ve ayrılığın getirdiği sorumlulukları tek başına üstlenemeyen ebeveynler tarafından, çocuğun hakları, üstün yararı ve sürece ilişkin psikolojik durumları göz ardı edilerek taraflar arasındaki ilişkiye çocuklar da dahil edilmektedirler. Burada diğer ebeveyne karşı sergilenen düşmanca tavır, çocuğun hem ondan uzaklaşmasına hem de boşanmanın suçlusu ve sorumlusu olarak kendisini görmesine sebep olmaktadır. Böylece karalamaya yönelik davranışlarda bulunan ebeveyn tarafından çocuğun gözünde kendini aklama politikası güdülmektedir.

Son yıllarda yargılama sırasında gerek avukat gerek pedagoglar tara bu konuya özellikle değinilmektedir. Zira ayrılık süresinde çocuk her iki ebeveyninin ilgi ve sevgisine ihtiyaç duymaktadır. Bir ebeveyni sürekli suçlanan, kötülenen çocukların kendilerini yarım/eksik hissettikleri, bir ebeveynlerini uzun süre göremeyen çocukların ise kaygılı davranışlar sergiledikleri ve yabancılaşma sendromu içerisine girdikleri gözlemlenmiştir. Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromunun fark edilmesi halinde mahkemece psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanının bulunduğu heyet raporu istenmekte ve durumun tespit edilmesi halinde kişisel iliş tesisi yeniden düzenlenmektedir

Yargıtay ve BAM kararlarında bu konuda özellikle uzaklaştırılmaya çalışılan ebeveyn ile çocuğun daha yakından ilişki kurması sağlanmaktadır.

Mahkemelerde her ne kadar çocuk ile yabancılaştırılan ebeveyn arasında fiziki görüş günleri düzenlense de ne yazık ki bu sendromun sebep olduğu duygu zararları tamir edilememekte, ilişkiler tekrar kurulamamakta ve çocuk psikolojik olarak zarar görmektedir.

Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu, ilk olarak Wallerstein ve Kelly tarafından narsistik kızgın bir ebeveynin duyarlı ve kırılgan çocuğu ile diğer ebeveyni incitmek, cezalandırmak amacıyla birlikte çabaladığı bir süreç olarak tanımlanmıştır. Gardner ise 1985 yılında çocuğun bir ebeveyni tarafından diğer ebeveyne karşı bilinçli, eylemli ve programlı şekilde yabancılaştırmaya çalışmasının söz konusu olduğu klinik durum olarak tanımlamıştır. Esasen birbirlerine öfke duyan ebeveynler arasında evlilik birliği içerisinde başlayan, boşanma süreci ile birlikte artış gösteren bu durum çocuğun psikolojik gelişimine ciddi zararlar vermektedir.

Toplumda genel yaklaşım olarak her zaman çocuğun boşanmadan olumsuz etkilendiği inancı yer almaktadır. Oysaki boşanma sürecinin ebeveynler tarafından doğru yönetilmesi halinde, mutsuz aile ortamından özgürleşen çocuk için olumlu birçok yanı bulunmaktadır. Evde çatışmanın bitmesi, tek ebeveynli sağlıklı bir ailenin kurulması, ne zaman huzursuzluk çıkacak kaygısındaki belirsizliğin sonlanması, iki ebeveynle ayrı ayrı daha kaliteli ilişkilerin kurulması, ev içindeki sessiz mutsuzluk bulutunun kalkması, yeni kurulan aile düzenindeki istikrar çocuğun duygu durumunu pozitif yönde etkilemektedir. Amato, 2000 yılında yaptığı bir boylamsal çalışmanın sonucunda mutsuz bir evliliğin boşanmayla bitmesinin çocuklar üzerinde daha olumlu etkiler bıraktığını tespit etmiştir.

Velayet; insanın ana rahminden doğduğu andan itibaren, ölene dek devam eden hatta ölümden sonrasına kadar süren, doğduğu kurumsal topraklara ait sahiplik yapısıdır. Bu sebeple velayet üzerinden doğan her hak ihlali de bu kurumsal yapının çözümlemesi gereken en önemli olgudur. Çocuk hakları doğrultusunda çocuğun yıpratıldığı ve duygusal olarak zarar gördüğü her konu, sosyal güvenlik kurumları, emniyet ve adalet yapıları tarafından yasal süreçlerde hak ihlalleri olarak ele alınmalıdır.

Velayet çatışmalarının artmasıyla çocuk yabancılaştıran ve yabancılaşan ebeveyn arasında kalmakta ve üçgenleme modeliyle işlevsiz aile ilişkilerinin içinde yaşamaktadır. Nambiar 2022’de çocukların boşanma sebebiyle yaşayabilecekleri sorunlardan bağımsız olarak özellikle yabancılaştırmanın olası etkilerini önlemek için adli vepsikolojik yönden çeşitli önlemlerin acilen alınması gerektiği ifade etmiştir. Bernet tarafından bu konuda mahkemelerin bir karar vermeden önce çocuğun istismar edildiği iddiasını dikkate almasının ve bu konuda ruh sağlığı uzmanlarınca, yeniden birleşme danışmasına gönderilmeden önce değerlendirilmesinin oldukça önemli olduğu belirtilmiştir.

Ayrıca çocukların da ayrı bir avukata sahip olması gerektiği vurgulanmış ve böylelikle istismar ile yabancılaştırma sendromu arasında daha doğru kararlar verilmesinin kolaylaşacağı söylenmiştir. Bu noktada yetkin ve konusunda uzman aile arabulucuları tarafından çocuğun ebeveyn çatışmalarından ayrıştırılarak müzakerelerde bulunulması ve yargılama sürecine katkı sağlanması oldukça büyük önem taşımaktadır.

Dolayısıyla çocuğun, bir ebeveynin diğer ebeveynine uyguladığı istismarı görmesi de o ebeveynden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Ayrılmış çocuklarda, yabancılaştırılmış çocuktan farklı olarak öfke ya da korku yoktur ancak travma sonrası stres bozukluğu yaşamakta ve yardıma ihtiyaç duymaktadırlar.

Ebeveyn yabancılaştırma sendromu (EYS), eşlerin, boşanma süreci veya sonrasında çocuğun bir ebeveyni ile görüşmeyi reddetmesi olarak ortaya çıkan bir durumdur. Bir ebeveynin, diğer ebeveyne karşı olumsuz ve uzaklaştırıcı söylemleriyle, çocuğun diğer ebeveyni inkar etmesini sağlamasıdır. Çocuğun, bir ebeveyni tarafından diğer ebeveynine karşı geliştirdiği orantısız, ısrarcı, mantıksız ve olumsuz duygularını ifade eder. Çocuk bilinçaltında sadakat gösterdiği ebeveyni ile iş birliği içerisinde diğer ebeveyne karşı bir suçluluk duymadan kararlı bir şekilde diğer ebeveyni reddeder.

Ebeveynlerinden ayrılmış çocuklar ile yabancılaştırılmış çocuklar birbirlerinden farklıdır. Ebeveynlerinden ayrılmış çocuklar, diğer ebeveynin etkisi olmadan velayeti elinde bulundurmayan ebeveyn tarafından ihmal veya istismar edildiklerini düşündüklerinden, bu ebeveynlerini red ettikleri zaman kendilerini güvende ve rahat hissetmektedirler. Burada ebeveyn yabancılaştırma sendromu değil çocuğun kendisinin ebeveynine yabancılaşması söz konusudur. Bir çocuğun istismar mağduru olabilmesi için ihmal veya istismarı doğrudan yaşaması gerekmez. Çocuğun bu durumlara şahit olması da aynı şekilde çocuğu etkileyebilmektedir

Gardner 2002’de EYS’yi çocukta gözlenen davranışların sıklığını ve şiddetini dikkate alarak hafif, orta ve şiddetli olmak üzere üç farklı düzeyde kavramsallaştırmıştır. Hafif düzeyde yabancılaştıran ebeveyn, sözel veya sözel olmayan yollarla kendisinin daha iyi bir ebeveyn olduğunu çocuğa empoze etmeye çalışmaktadır. Yabancılaştıran ebeveyn, hedefteki ebeveyne yönelik olumsuz düşünce ve yaşantılarını ifade etme eğilimindedir. Klinik belirtilerin yeni yeni ortaya çıktığı bu aşamada çocuk, hedefteki ebeveyniyle iletişim kurmaya devam etmektedir.

Orta düzeyde çocukta, yabancılaştığı ebeveynine yönelik öfke, nefret gibi olumsuz duyguların geliştiği görülmektedir. Hedefteki ebeveyninin kötü olduğunu düşünen çocuk, ona karşı yıkıcı davranışlar sergileme eğilimindedir. Bu süreçte hedefteki ebeveyn, çocuğu ile iletişim kurmakta güçlük çekmektedir. Şiddetli düzeyde çocuk, yoğun düzeyde yabancılaşma sergilemektedir. Hedefteki ebeveynini kendisine düşman olarak gören çocuk, yabancılaştıran ebeveynin iftira kampanyasının ortağı olabilmekte ve bu süreçte hedefteki ebeveyn artık çocuğu ile iletişim kuramamaktadır.

Ebeveyn yabancılaştırma sendromundan bahsedebilmemiz için öncelikli olarak yabancılaştıran ebeveyn tutumlarını belirlememiz gerekmektedir. Baker Strateji Ölçeği’nde söz konusu davranışlar aşağıdaki şekilde belirtilmiştir;

  • Diğer ebeveyn hakkında kötü söz söylemek
  • Çocukla diğer ebeveynin temasını sınırlamak
  • Çocukla diğer ebeveynin iletişimine müdahale etmek
  • Çocukta diğer ebeveynle olumlu ilişki gözlemlediğinde çocuğuna gösterdiği sevgiyi geri çekmek
  • Çocuğa diğer ebeveynin kendisini sevmediğini söylemek
  • Çocuğu aralarında seçim yapmaya zorlamak
  • Çocuğa diğer ebeveyni ile ilgili anlattıklarını ona asla anlatmayacağı konusunda güvenmek
  • Çocuğu diğer ebeveyni reddetmeye zorlamak
  • Çocuktan diğer ebeveyni gizlice gözlemesini istemek
  • Çocuktan diğer ebeveyninden sırlarını saklamasını istemek
  • Çocuğu diğer ebeveyne karşı anne/baba dememesine adıyla hitap etmesine yönlendirmek
  • Çocuğun adını yada soyadını değiştirmeye çalışmak
  • Çocuğun kendisine olan bağımlılığı arttırmak

Bununla beraber çocukta bu sendromun saptanabilmesi için Aile Mahkemeleri’ne sunulan bilirkişi, mütalaa, sosyal inceleme ve epikriz raporlarında genel anlamda dikkat edilen birtakım kriterler mevcuttur.

  • Hedefteki ebeveyne karşı iftira kampanyasının varlığı
  • Hedefteki ebeveyni reddetmesi için çocuğu tutarsız ve saçma bir mantığa sürükleme
  • Çocukta ebeveynlerine karşı duygu durumu bozukluğunun varlığı

Hedefteki ebeveyni ret kararının çocuğun kendi kararı olduğu iddiası

  • Çocukta ayırt edici bir suçluluğun olmaması
  • Hedefteki ebeveynin sadece kendisine değil geniş ailesine karşı da kin ve nefret duygularının varlığı
  • Çocuğun yaşantısı ve gelişimsel süreci ile tutarsız senaryolar üretmesi
  • Çocuğun yabancılaştıran ebeveyne karşı koşulsuz desteği

Yabancılaştıran ebeveyn “Diğer ebeveyne gerek olmadığına ve bu ebeveynin kendisi için güvensiz olduğuna çocuğu ikna eder, diğer ebeveyn hakkındaki olumsuz düşüncelerini çocuğun yanında ifade eder, diğer ebeveynin zayıf noktalarını açığa çıkararak sürekli yineler, diğer ebeveyn ve çocuğun görüşmesi sırasında sürekli telefon görüşmeleri vb. yaparak görüşmenin kaliteli geçmesini engeller, çocuk diğer ebeveyn ile birlikteyken sürekli çocukla konuşur, döndüğünde ise görüşme hakkında sorgulayıcı sorular sorar, çocuk diğer ebeveyn hakkında olumsuz konuştuğunda ise ona destek çıkar”.

Genel olarak velayeti elinde bulunduran ebeveyni tarafından yabancılaştırılan çocuk, birlikte yaşadığı ve bakımına muhtaç olduğu ebeveyninin yönlendirmesi karşısında aciz duruma düşmektedir.

Yabancılaşan Ebeveynin Özellikleri

Yabancılaştırılan ebeveyn evliliğini kaybetmenin yanı sıra çocuğunu da kaybediyor olmanın kaygısıyla ağır bir şekilde yalnızlaşma duygusu yaşamaktadır. Velayeti, başka bir şekliyle gücü elinde bulunduran eski eşi tarafından dışlanan ve ebeveyn olarak çocuğa hem duygusal hem fiziksel olarak uzaklaşan ebeveyn çaresiz kalmaktadır. Ülkemizde uzman desteği alma kültürü az olduğu için bu ebeveyn çoğu zaman ne yapacağını ve nasıl davranacağını bilememektedir. Bu durumda hedefteki ebeveyn mümkün olan tüm iletişim araçlarıyla çocuğuyla bağlantıya geçmeli ve geçmişte çocuğuyla olan ritüel ve paylaşımlarını canlı tutmaya çalışmalıdır.

Bir ebeveyn için çocuğunun kendini reddetmesi, kendinden nefret etmesi, onu sevmediğini düşünmesi gibi duygular oldukça yaralayıcıdır ve yardım almadan başa çıkması oldukça zordur. Bu bağlamda yılmadan sevgisini ve ilgisini göstermelidir. Çoğu zaman çocuk, yabancılaştırılan ebeveynin geniş ailesine karşı da yabancılaştırılmakta, büyükanne-büyükbaba gibi bireylerden de uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda zamanla geniş aile de yabancılaştıran ebeveyne karşı öfke duymakta ve düşmanca tavırlar sergilemektedir. Yabancılaştırılan ebeveyn aslında büyük bir çatışmanın içinde kalmaktadır. Tüm bunlardan uzak sebatla çocukla olan bağını korumay gayret göstermelidir.

Yabancılaştırmanın Çocuk Üzerindeki Yansımaları

Ebeveyn yabancılaşma sendromu yaşayan çocukların ileriki yaşlarda, madde bağımlılığı, düşük benlik saygısı, suçluluk, depresyon, kendine ve başkalarına güven eksikliği, evliliklerinde daha yüksek boşanma oranları ve kendi çocuklarına yabancılaşma sorunları yaşadıklarını görülmüştür. Yetişkinlerle yapılan bir başka çalışmada da çocukluğunda ebeveyne yabancılaşma sendromu yaşamış yetişkinlerin, yaşamayanlara göre daha yüksek depresyon puanları ve daha düşük sağlık ile ilgili yaşam kalitesi puanları olduğu bulunmuştur.

Bunun yanı sıra, bu kişilerin daha yüksek alkol ve uyuşturucu kullanım oranları, ebeveyn ilişkilerinde zorluklar, güvensiz bağlanma, daha düşük yaşam kalitesinin yanı sıra kayıp, terk edilmişlik ve suçluluk duyguları yaşamaları olasıdır. Bu çocuklar okula uyum sağlamakta zorlanmakta ve akademik başarılarında ciddi düşüşler gözlenmektedir.

Özellikle ergenlik dönemi diğer dönemlere göre daha hassas bir dönem olduğundan etkileri çok daha ağır olmaktadır. Bu çocukların davranışları göze batacak derecede kuralları ihlal etme, yaşıtlarına karşı, bazen de büyüklerine karşı agresyon gösterme, zorbalık, kavga çıkarma, tehlikeli silahlar kullanma, insanlara ve hayvanlara işkence etme hatta cinsel istismarda bulunma gibi ileri boyutlara gelebilmektedir.

ABD Çocuk Savunma Fonu’nun 2005 yılında yaptığı araştırmaya göre:

  • Devlet okullarında her saniye bir çocuk okuldan uzaklaştırma alıyor.
  • Her dokuz saniyede bir lise öğrencisinin kaydı siliniyor.
  • Her yirmi saniyede bir çocuk tutuklanıyor.
  • Her sekiz dakikada bir çocuk uyuşturucu kullanmaktan tutuklanıyor.
  • Her sekiz dakikada bir çocuk şiddet suçundan tutuklanıyor.
  • Her üç saatte bir çocuk veya ergen ateşli silahla öldürülüyor.
  • Her beş saatte bir çocuk veya ergen intihar ediyor.

EYS bir çeşit duygusal istismardır ve EYS olan çocuklarda disosiyasyondan panik bozukluğa kadar bir dizi belirti gelişebilir. Davranış bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu, ayrılma anksiyetesi, sanrısal bozukluk, narsistik kişilik bozukluğu ve cinsel kimlik problemleri görülebilir. Baker’e göre EYS basit ve yalın tanımı ile çocuğun istismarıdır.

İstismara Uğramış Bir Çocukta Görülen Ruhsal Belirtiler

  • Bedene yabancılaşma (depersonalizasyon)
  • İnsanlardan uzaklaşma ya da yabancılaşma
  • Duygulanımda kısıtlılık
  • Yaratıcılıkta azalma ve hayal oyunları
  • Travmaya özgü rüyalar
  • İstismarla suçlanan kişiye benzeyen kişilerden korkma
  • Aşırı uyarılmışlık, aşırı irkilme tepkisi verme
  • İstismara uğranan yerden ya da evden uzaklaşma
  • Geleceğe ilişkin karamsarlık
  • Ebeveyn savaşlarına maruz kalan çocuk tüm bunlardan habersiz bu savaşın bir tarafı olmaya zorlanmakta; adeta yardım çığlıkları atmaktadır. Velayet savaşlarında barışı oluşturmak ve bu barışta çocukları sağlıklı uygun büyüme şartlarına kavuşturmak, bu konuda uzman herkesin görevi olmakla birlikte özellikle mahkeme süreçlerindeki sosyal hizmet uzmanı, psikolog, pedagog ve psikiyatrların ve yeni düzenlemeyle dahil edilebilecek aile arabulucularının görevidir.

Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu Çözüm Yolları

  • Devlet tarafından gerekli düzenlemeler yapılarak, uzman aile arabulucuları başta olmak üzere, pedagog, çocuk psikiyatristleri, sosyal hizmet uzmanları yargılama sürecine dahil edilmeli, durumu tespit ederek gerek hukuksal gerekse psikolojik olarak çocuğun güvenli ortamda büyümeleri sağlanmalıdır.
  • Yargılama sırasında avukat tarafından talep edilmesi halinde uzman raporlarında bu durum göz önünde bulundurulmakta, gerekli olması halinde kurul kararı alınmaktadır. Oysaki çocuğun üstün yararı ilkesi uyarınca talep olmaması yada ebeveyn tarafından fark edilmemesi halinde de uzman raporlarında bu husus öncelikli irdelenmelidir. Zira sosyal inceleme raporları boşanma davalarının başında hazırlanmakta ve yeni yaşanmaya başlanan bu süreçte hafif şiddetteki EYS fark edilmeyerek ileri düzeylere ulaşabilmektedir.
  • Ebeveyne yabancılaşma sendromuna dikkat çeken, çocuk ile velayeti elinde bulundurmayan ebeveynin kişisel ilişki kurmasının önemine vurgu yapan kararlardan biri Yargıtay 2. HD., E. 2019/501 K. 2019/3271 E. sayılı ve 25.3.2019 tarihli kararıdır. Davacı anne tarafından koşulların değişmesinden dolayı baba ve müşterek çocuk arasında kurulan kişisel ilişkinin kaldırılması talebiyle dava açılmıştır.

Ayrılık süresinde küçüğün her iki ebeveynine de ihtiyacı olduğu, ebeveynlerini uzun süre göremeyen çocukların ebeveynlerinden birisine karşı yabancılaşma sendromu içerisine girebilecekleri, bu sendromu yaşayan çocukların karşısındaki insana göre farklı konuşup değişik söylemlerde bulanabilecekleri, birlikte kaldıkları ebeveynleri neyi duymak istiyorsa onu söyleyebilecekleri, herkese ayrı konuşabilecekleri gibi suskunluk içine girebilecekleri, küçüğün birlikte kaldığı ebeveyninin beklentisine uygun davranış geliştirip birlikte kalmadığı ebeveyni ile görüşmek istemediğini söyleyebileceği, küçüğün bu şekildeki beyanlarının kişisel ilişkinin kaldırılması için yeterli ve başlı başına bir sebep olmadığı…” şeklinde düzenlenmiş ve babanın müşterek çocuk ile görüşmesinin en tabi haklarından biri olması da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiştir

İzmir BAM, 2. HD., 2018/2583 E. 2019/1567 K. ve 4.11.2019 ta kararı, çocukların velayeti elinde bulundurmayan ebeveyne karşı yabancılaştırıldıklarına ilişkin önemli bir karardır. Somut olayda, taraflar tek başına velayet talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi sürecinde psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı raporu düzenlenmiş; raporda çocukların anneye aşırı derece tepkisel davrandıkları, bu durumun baba tarafından pekiştirildiğinin düşünüldüğü, çocukların psikolojik olarak desteklenmesi gerektiğini, çocukların anneden oldukça uzaklaştıkları, velayet hakkının babada kalmaya devam etmesi halinde anne ile bağının kurulamayacağı belirtilmiştir.

Çocuklardan K1 ve K2’nin anne bakım şefkatine ihtiyaç duyduğu dönemde oldu küçüğün anne yanında yaşamasının daha uygun olacağı, diğer çocuklar anneye aşırı derece de tepkili iseler de, dosya içinde annenin çocuklar ile birlikte yaşadığı döneme ilişkin her hangi bir ihmal veya istismara yönelik somut bir veri elde edilemediği, çocukların baba yanında anneden uzaklaştıkları, anne ile ilişkilerinin tamamen koptuğu, annenin çocukların velayetini alma konusunda yeterli istek ve motivasyonda olması, çocukların ebeveyne yabancılaşma sendromu yaşadıklarının düşünülmesi gibi nedenlerle velayetlerin anneye verilmesinin küçüklerin yararına olacağı belirtilmiştir.

K3 her ne kadar alınan raporlarda baba ile kalmak istediğini ifade etmiş ise de; bu beyanı babanın olumsuz yönlendirmesi neticesinde annesine duyduğu tepki sonucu olduğundan küçüğün anne yanında ve anne bakımında kalmasının eğitim ve gelişimi açısından menfaatine olacağından kardeşleri birbirlerinden ayırmadan K3 ‘in velayetinin de annesine verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu kararda aynı zamanda psikolog, pedagog, sosyal hizmet uzmanı gibi farklı uzmanların bir arada değerlendirme yapmış olması, anneye dair değerlendirmenin ayrıca bir raporla yapılmış olması önemlidir

Velayetin değiştirilmesi davasında ebeveyne yabancılaşma sendromunda davacı ve davalı hakkında danışmanlık tedbiri ve müşterek çocuk hakkında sağlık tedbiri uygulanması, tedbirlerin bitiminde yeniden sosyal inceleme raporu alınmasına dair Ankara BAM, 28. HD., E. 2019/1752 Κ. 2020/620 ve 27.7.2020 tarihli kararıdır. ebeveyne yabancılaşmayı artırıcı bir etki yaratmış olacağının düşünüldüğü” belirtilmiş, sonuç olarak velayet düzenlemesi hakkında sağlıklı bir karar verilebilmesi için çocuğun psikolojik destek almasının sağlanması, tarafların danışmanlık tedbiri alması gerektiği yönünde görüş bildirilmiştir.

5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu kapsamında davacı ve davalı hakkında danışmanlık tedbiri ve müşterek çocuk hakkında sağlık tedbiri uygulanması, tedbirlerin bitiminde yeniden sosyal inceleme raporu alınıp tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmek üzere dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi…” Bu kararda çocuğun ruhsal sağlığının ayrıntılı olarak ele alınması ve sağlık tedbiri olarak uygulanması bakımından önem taşımaktadır.

Aile Arabulucularının Çözüm Yollarına Katkısı

Aile arabuluculuğu, ebeveynlerin çocuklarının ihtiyaçlarını yapıcı yollarla konuşabilecekleri, yaşam ve aile düzenleri çerçevesinde ortak ebeveynlik planları yapabilecekleri bir alandır. Uzman aile arabulucusu tarafından müzakerelerde dönüştürücü veya farklı arabuluculuk modelleri kullanılarak tarafların süreci çok daha rahat atlatabilmeleri ve çocuklarının üstün menfaatleri doğrultusunda ortak noktada buluşmaları sağlanabilmektedir.

Bu bağlamda aile arabulucularının ebeveynlere sağlayabilecekleri yardımları özet olarak aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.;

  • Ebeveynlerin her çocuğa ayrı ayrı odaklanmalarını sağlamak
  • Ebeveynlerin aralarındaki iş birliğini arttırarak çocuklar üzerindeki çatışmalarını azaltmak
  • Ebeveynleri, birbirlerinin çocukların hayatında devam eden rolünü kabul etmelerini sağlamak
  • Ebeveyn sorumluluk alanlarını belirlemek ve bunların aralarında nasıl paylaşılacağını veya devredilebileceği konusunda yardımcı olmak
  • Birbirleriyle iletişimi kopmuş ve birbirlerine düşmanca tavırlar sergileyen ebeveynlerin öncelikle anne-babalık görevleriyle karı-koca ilişkilerini ayrıştırmaları gerekmektedir. Çocuklarına karşı kendi ilişkilerinden bağımsız olarak sorumluluklarını yerine getirme zorunlulukları hatırlatılmalıdır ve unutulmamalıdır ki ölüm dışında her çocuk yaşayan diğer ebeveynin ilişkisine ihtiyaç duymaktadır.

EYS’de Çözüm Önerileri

Ebeveyne Yabancılaşma Sendromu Farkındalık Günü” tüm dünyada 25 Nisan’da farkındalık sağlayacak eylemlerle gündemde tutulmaya çalışılmaktadır. Bu konuda devletin üstleneceği görevler temel yapı taşını oluşturmaktadır. Neler yapılabilir noktasında; Devletin velayet hakkını Aile Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aracılığıyla sürdürebilmesi, boşanma süreci ve sonrası savaşları gözlemleyebilmesi adına teşkilat şemasında takip edebilmesi için şube müdürlükleriyle organize olması gerekmektedir.

UYAP sistemi üzerinden yapılan tüm boşanma başvurularını danışmanları aracılığıyla takip etmesi, arabulucular vasıtasıyla mümkün olduğu kadar çatışmasız bir süreç yönetilmesi, velayet çatışmalarında ortak velayet getirilerek süreçlerde çocuğun silah olarak kullanılmasının engellenmesi, ortak velayet, çekişmeli boşanma vb davalar sonrasında da devlet tarafından kontrol edilerek çocuğun beyninde diğer ebeveyni yok etmeye yönelik her türlü art niyetli ebeveyn girişiminin engellenmesi gerekmektedir.

Çocukların da tıpkı kadınlar gibi direk ulaşabileceği kolay kısa acil durumda başvurabileceği bir numara veya seçenek olabilmesi, bu kolay başvuru numarasına bakan kişilerin özel eğitimli pedagoji formasyonu almış, çocuk psikolojisi okumuş kişiler olması ve çocukların bu başvurularının ivedilikle takip edileceği bir organizasyon kurulması olarak sayılabilir.

Bu savaşlara maruz kalan çocukların davranışlarının uzmanlarca değerlendirilmesi ve devlet tarafından koruyucu önlemler alınması önemlidir. Çocuklarda görülen içsel ve dışsal sorunlar konusunda da ailelere rehberlik hizmetlerinin verilmesi, ebeveynlerin çocuğun duygularına gösterdikleri tepkilerin olası sonuçlarını bilmesi, boşanmadan sonraki süreçte her iki ebeveyn için de çocuğun algısında iyi bir şekilde muhafaza edilmesinin önemini bilmesi ve uygulaması sağlanmalıdır

Bu süreçlerde başarının elde edilmesi adına psikologların, psikiyatristlerin, hukuk çalışanlarının iş birliği içinde olması gerekmektedir. Yabancılaşmanın beraberinde başka sorunları da getirebileceği ve bu sorunun çözülmemesi halinde ileride yetişkin bir ebeveyn olduklarında kendi çocuklarıyla olan ilişkilerine de yansıyacağı unutulmamalıdır.

TÜİK verilerine göre, 2014 yılında boşanan çift sayısı 130.913 iken, 2022 yılında 180.954’e ulaşmıştır. 180 bin 592 çocuk için mahkeme tarafından velayet kararı verilmiştir. 2022 senesinde boşanma davaları neticesinde, çocukların velayeti çoğunlukla anneye verilerek; çocukların velayetinin %75,7’si anneye, %24,3’ü babaya bırakılmıştır. Ülkemizde evlenme oranlarında düşüş gözlemlenirken boşanma oranlarında ciddi artış görülmektedir. Bu sebeple, velayeti tek ebeveynde olan çocuk sayısı artmaktadır. Konunun ciddiyeti önemli hale gelmekte, sağlıklı gelecek nesiller ve aileler kurmak adına acil tüm önlemleri almak gerekmektedir.

Günümüz koşullarında boşanmanın bu kadar yaygınlaşması boşanma davalarının %50,1’inin “anlaşmalı”, %47,5’inin ise “çekişmeli” boşanma olması sebebiyle son on yılda “1 milyondan fazla çocuk” boşanma sürecinden doğrudan etkilenmiştir. Boşanmalar, evlilik süresine göre değerlendirildiğinde TÜİK 2022 yılı istatistiklerine göre “180.592” boşanmanın %54’ünün ilk 10 yılda gerçekleştiği görülmektedir. Bu sonuçlar velayete verilen çocukların diğer bir ifade ile sadece anne ya da sadece baba ile yaşayan çocukların, okul çağında oldukları ve yaşlarının oldukça küçük olduğu görülmektedir. Dolayısıyla boşanmanın olumsuz ve yıkıcı etkileri ile başa çıkma yeterliklerinin olmasının, güç olduğu söylenebilir.

Ebeveyn yabancılaştırma sendromu, gelecek nesiller bakımından hem psikolojik hem de sosyolojik olarak ciddi tehlike barındırmaktadır. Esasen sadece boşanmış aile çocuklarında değil, evlilik birliği içerisinde de çocuklar buna maruz kalabilmektedir. Özellikle “çocuğum için” diyerek istemediği bir evliliğe katlanan, evde yaşanan her kavgada çocuktan kendini haklı görmesini isteyen yada bekleyen, çocuğunun gözünde kendisinin daha iyi bir ebeveyn olduğunu gösterebilmek adına eşini kötüleyen, çocuk için bu evliliğe dayandığını söyleyerek çocuğu bundan zımni sorumlu kılan ve travma yaratan, eşinin ailesine kin ve nefret duyguları besleyen, çocuğun da eşinin geniş ailesi ile görüşmesini engelleyen birçok ebeveyn olduğu gibi evlilik birliği içerisinde de bu sendroma maruz kalan birçok çocuk bulunmaktadır.

Evlilik birliği içerisinde çocuğa hukuksal ve yargısal bir müdahalede bulunabilmemiz neredeyse imkansızdır. Bu çocuklar ancak okullardaki rehberlik servisleri ve AKRANDER gibi akran arabuluculuğunun yanı sıra çocukta dönüştürücü etkiye sahip derneklerin okullardaki eğitim ve projeleri sayesinde topluma kazandırılabilmektedir.

Boşanma davaları sırasında ebeveynine yabancılaştıran çocuk ve yabancılaştırılan ebeveynlerde intihara kadar varan vakalar görülmektedir. Bu durum başta yapılacak yeni yasal düzenlemelerle birlikte mahkeme temelli aile arabuluculuğunun getirilmesi, psikolog, pedagog, psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanı ve hukukçular için bu konuda farkındalığı arttıran eğitimler/bilgilendirme toplantıları düzenlenmesi, bu alandaki tüm uzman meslek gruplarının iş birliği içerisinde çalışmalarının sağlanması gerekmektedir.

Devlet tarafından çocuğu koruyucu önlemler çerçevesinde denetim ve gözetimin arttırılarak kontrol altına alınabilmesi ile mümkündür. Aile arabulucularının sürece dahil edilmeleri halinde taraflar yaşadıkları süreci güvenli ve isterlerse ayrı bir ortamda anlatabilecek, sorunlarını müzakere edebilecek, çocuklarla ilgili konuları yapıcı bir şekilde ele alabilecek ve hatta ebeveynlik planı oluşturabileceklerdir.