6284 Sayılı Kanun
6284 SAYILI
YASA KAPSAMINDA TEDBİRLER
6284 SAYILI
YASANIN AMACI
Türkiye, Mayıs
2011’de İstanbul Sözleşmesini (Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin
Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi) imzalamış ve
Kasım 2011’de sözleşmeyi parlamentosunda onaylayan ilk ülke olmuştur.
Sözleşmenin iç hukuka uyarlaması olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına
Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Mart 2012’de ile yürürlüğe girmiştir. Bu
kanun ile kadına ve ailenin diğer bireylerine karşı, kadın, erkek, çocuk fark
etmeksizin şiddetin önlenmesi amaçlanmaktadır
6284 SAYILI
KANUN 1. MADDESİ
Kanunun ilk
maddesinde kanunun amacının şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi
bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip
mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi
amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu
belirtilmiştir.
TEDBİRLER
6284 sayılı
kanun ve kanuna ilişkin uygulama yönetmeliği tedbir kararlarını ikiye
ayırmıştır:
1- ÖNLEYİCİ
TEDBİRLER
2- KORUYUCU
TEBDİRLER
ÖNLEYİCİ
TEDBİRLER
Önleyici tedbir
kararı “kanunda belirtilen merciler tarafından şiddet uygulayan veya
uygulama tehlikesi bulunan kişi hakkında, olayın niteliği dikkate alınarak
hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararı ifade eder.
KORUYUCU
TEDBİRLER
Koruyucu tedbir
kararı ise “kanun kapsamında belirtilen merciler tarafından korunan kişi
hakkında olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin
kararı’ ifade eder
1. Mülki Amir
Tarafından Verilebilecek Koruyucu Tedbir Kararları
a. Barınma Yeri
b. Geçici Maddi
Yardım
c. Rehberlik ve
Danışmanlık Hizmeti
d. Geçici
Koruma Altına Alınma
e. Kreş İmkânı
2. Hâkim
Tarafından Verilebilecek Koruyucu Tedbir Kararları
a. İşyerinin
Değiştirilmesi
b. Ayrı
Yerleşim Yeri Belirlenmesi
c. Aile Konutu
Şerhi Konulması (artık hakim kararına gerek olmaksızın tapular tarafından
uygulanmaktadır)
d. Kimlik ve
İlgili Bilgi ve Belgelerinin Değiştirilmesi
1. Hakim
Tarafından Verilebilecek Önleyici Tedbir Kararları
Şiddet
mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük
düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, Müşterek konuttan veya
bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması
ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi Korunan kişilere, bu
kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması, Çocuklarla
ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel
ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da
tümüyle kaldırılması
Gerekli
görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile
yakınlarına, anıklarına ve kişisel
ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması,
Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi, Korunan
kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi, Bulundurulması
veya aşınmasına kanunen izin verilen
silahları kolluğa teslim etmesi
Silah taşıması
zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde
bulunan silahı kurumuna teslim etmesi, Korunan kişilerin bulundukları yerlerde
alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin
etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması,
bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dahil, muayene ve tedavisinin
sağlanması, Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve
tedavisinin sağlanması,
2. Mülki Amir
Tarafından Verilebilecek Önleyici Tedbir Kararları
Şiddet
mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük
düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, Müşterek konuttan veya
bulunduğu yerden derhål uzaklaştırılması
ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi, Korunan kişilere, bu
kişilerin bulundukları konuta, işyerine ve okula yaklaşmaması, Çocuklarla
ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel
ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da
tümüyle kaldırılması,
6284 SAYILI
KANUNANDAN YARALANABİLECEK OLANLAR
6284 sayılı
kanundan yararlanabilecek kişiler, kadınlar, çocuklar, aynı haneyi paylaşan
veya paylaşmayan kimseler ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarıdır.
Kadınlar, ırk,
yaş, fiziksel özellik, medeni hal fark etmeksizin 6284 sayılı kanundan
yararlanabilir.
Çocuklar, 18’in
altında olduğu sürece yaş, cinsiyet, din vb. hususlar fark etmeksizin şiddete
uğramış veya şiddete uğrama tehlikesi altında ise 6284 sayılı kanundan
faydalanabilir.
Aile bireyleri,
uygulamada aile kavramı geniş yorumlanarak 6284 sayılı kanundan
faydalanabilmektedir
ÖNEMLİ
Cinsiyete
bakılmaksızın, “ısrarlı takip” kavramının tanımında yer alan tutum ve
davranışlardan herhangi birine maruz kalan ya da maruz kalma tehlikesi altında
olan her kişi, tek taraflı ısrarlı takip mağduru kabul edilir. Bu sebeple,
şiddet uygulayanın, ısrarlı bir şekilde kişileri takip eden kişinin yaşı,
cinsiyeti, mağdur ile arasındaki kan bağı, medeni hali vb. durumlar fark
etmeksizin, ısrarlı takibe maruz kalan kişiler 6284 sayılı kanundan
faydalanabilirler.
ISRARLI TAKİP
NE DEMEKTİR?
Israrlı takip;
özel hayatın gizliliğini ihlal eden, tehdit, korku, şantaj gibi yollarla kişiyi
özgürlüğünden yoksun bırakan bir eylemdir. Israrlı takip, öncelikle bir
tacizdir. Israrlı takip şiddetin fiziksel ve psikolojik şiddet türlerinden biri
olarak değerlendirilir. Israrlı Takip suçu, Fiziken Takip Etmek veya Temas
Kurmaya Çalışmak olarak iki şekilde gerçekleşebilir.
FİZİKEN TAKİP
ŞEKLİNDE ISRARLI TAKİP
İşe, eve, okula
veya herhangi bir yere giderken kişinin ısrarlı bir şekilde takip edilmesi,
Kişinin eski sevgilisi, eşi tarafından sürekli takip edilmesi, kapısının önünde
beklenmesi, istemediği notlar alması, Failin kendini görünür kılması ve
beklenmeyen zamanlarda mağdurun karşısına çıkması, Failin beklenmedik
zamanlarda kişinin karşısına çıkarak, davetsiz bir şekilde ortamlara dahil olması
ısrarlı takip türleri arasında yer almaktadır.
TEMAS KURMAYA
ÇALIŞMAK ŞEKLİNDEKİ ISRARLI TAKİP
Israrlı takibin
temas ile gerçekleşen örnekleri arasında; Sosyal medya araçlarından mesaj,
yorum, paylaşım gibi istenmeyen içerikler alma, Israrlı bir şekilde karşı
tarafa; mektup, mail, mesaj gönderme,
telefon etme, Üçüncü kişilerin araya sokularak iletişim ve haberleşmenin
sağlanması. Örneğin, üçüncü bir kişinin yüz yüze temas kurmak üzere aracı
olarak mağdur ile görüşmesi.
AİLE KONUTUNUN
ÖZGÜLENMESİ
Eşler arasında
boşanmaya karar verildiğinde aynı evde ortak yaşama devam edilmez. Bu sebeple
evlilik birliği içerisinde oturulan aile konutunda hangi tarafın oturmaya devam
edeceği sorunu ortaya çıkar. Mahkemeden boşanma davası devam ederken aile
konutunun taraflar kendisine özgülenmesini isteyebilir. Mahkeme ise **aile
konutunda hangi eşin oturacağına tarafların mali durumlarına bakarak karar
verir.** Ayrıca mahkeme karar verirken tarafların menfaatlerine de gözetir.
Aile konutunun
kira olması ve kira sözleşmesi diğer eşin üzerinde olması durumu özgülenme
tedbirini etkilemez. Yani eşler arasında kullanılan aile konutunun kira
sözleşmesini diğer eşin yapması durumu o konutun bir eşe özgülenmesine engel
teşkil etmeyecektir. Aynı zamanda konutun sahibi diğer eş olması durumunda da
konutun bir eşe karşı özgülenmesi tedbiri etkilenmez.
Aile konutunun
özgülenmesi tedbirinin verilmesine engel teşkil etmeyen bir durum da eşlerin
kusurunun olup olmamasıdır. Aile konutunun kendisine özgülenmesini talep eden
eşin boşanma davasında kusuru olup olmadığına bakılmaz. Eğer ihtiyaç duyuyor
ise kusurlu olsun veya olmasın aile konutunun kendisine özgülenmesini
mahkemeden talep edebilir.
2. HD.
04.03.2021 T. 5993/1988 AİLE KONUTUNUN KİRA SÖZLEŞMESİ
Tapuya aile
konutu şerhi verilmemiş bile olsa o konutun aile konutu niteliği taşıyacağı- Bu
haktan feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan
kaldırılamayacağı; ancak belirli bir işlem için açık rıza ile ortadan
kalkabileceği- Bu nedenle eşlerden birinin, diğer eşin rızası bulunmadıkça aile
konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceği, aile konutunu
devredemeyeceği ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağı- 2. HD.
04.03.2021 T. 5993/1988
HGK. 26.10.2005
T. 12-676/600 AİLE KONUTUNUN TAHLİYESİ
Kural olarak
eşlerden birisinin diğerine karşı ve ona tebaen taşınmazda oturuyor olması
halinde, -boşanma gerçekleşse bile- İİK. 276/son uyarınca üçüncü kişi konumunda
bulunmadığı ancak tahliyeye konu konutun ‘aile konutu’ olarak kullanıldığı,
şikayetçi eşir halen orada çocukları ile birlikte oturmaya devam ettiğinin
anlaşılması halinde, oradan tahliyesine karar verilemeyeceği- Taşınmazın aile
konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve
olanağı verilmeli ve sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-HGK. 26.10.2005
T. 12-676/600
12. HD.
01.11.2016 T. E: 4773, K: 22776 AİLE KONUTUNUN TAHLİYESİ
Tahliyeye konu
taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine yönelik açılmış bir dava ve aile
mahkemesince bir belirlemenin bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna
göre gerektiğinde şikayetçiye, tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu
olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve sonucuna
göre karar verilmesi gerektiği-12. HD. 01.11.2016 T. E: 4773, K: 22776
AİLE KONUTUNUN
TAHLİYESİ
Aile konutu
üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmış olup, takibe ve tahliyeye
konu taşınmazın “aile konutu olduğu”nun belirlenmesi halinde,
mahkemece TMK. mad. 194/3 gereğinin yerine getirilip getirilmediğinin
araştırılacağı-Şikayetçinin tahliye konusu yerin “aile konutu”
olduğunun tespitine yönelik bir dava olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre
gerektiğinde şikayetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu
ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmesi
ve sonuca göre tahliyenin durdurulması ya da devamı yönünde icra mahkemesince
karar verilmesi gerektiği-12. HD. 11.06.2014 T. 14428/16965; 12. HD. 11.06.2014
T.14427/16966; 12. HD. 13.03.2014 T. 3776/7329; 12. HD. 26.02.2014 T. 2701/5362
8. HD.
21.06.2017 T. 3527/9518 EŞİN KİRA KONTRATININ TARAFI HALİNE GELMESİ
TMK. mad.
194/son uyarınca, aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa,
sözleşmenin tarafı olmayan eşin, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin
tarafı haline geleceği ve bildirimde bulunan eşin diğeri ile müteselsilen
sorumlu olacağı-
Kiralayana
gönderilen bildirim ile diğer eş de kira sözleşmesinin tarafı haline
geldiğinden, her iki kiracı hakkında da icra takibi yapılması ve tahliye
davasının da her iki kiracıya karşı açılması gerektiği- Davanın açılmasındaki
eksiklik sonradan giderilebilir ise de, icra takibindeki eksikliğin sonradan
giderilmesi mümkün olmadığından tahliye isteğinin reddine karar verilmesi
gerektiği- 8. HD. 21.06.2017 T. 3527/9518
TMK. mad.
194/son uyarınca, aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa,
sözleşmenin tarafı olmayan eşin, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin
tarafı haline geleceği ve bildirimde bulunan eşin diğeri ile müteselsilen
sorumlu olacağı- Kiralayana gönderilen bildirim ile diğer eş de kira
sözleşmesinin tarafı haline geldiğinden, her iki kiracı hakkında da icra takibi
yapılması ve tahliye davasının da her iki kiracıya karşı açılması gerektiği-
Davanın açılmasındaki eksiklik sonradan giderilebilir ise de, icra takibindeki
eksikliğin sonradan giderilmesi mümkün olmadığından tahliye isteğinin reddine
karar verilmesi gerektiği- 8. HD. 21.06.2017 T. 3527/9518
MALLARA İLİŞKİN
TEDBİRLER
Bu konu mal
rejimi konusunda ayrıntılı olarak incelenecektir. Ancak burada kısaca evlilik
birliği içinde edinilen menkul ve gayrimenkul malların 3. kişilere devrinin
önlenmesi için tedbir istenilebileceğini, Yine ikamet edilen evin satışının
engellenmesi için aile konutu şerhi konulabileceğini söyleyerek yetinelim.
GEÇİCİ VELAYETE
İLİŞKİN TEDBİRLER
Çocuğun
velayeti boşanma davasının sonunda düzenlenir ve karara bağlanır. Bu sebeple
davanın sonunu bekleyene kadar geçici olarak dava sırasında velayetin
kendisinde olmasını isteyen eş mahkemeden geçici velayetin kendisine verilmesini
talep edebilir.
Çocuğun geçici
velayetini alamayan ebeveyne karşı da çocuğu ile iletişimi kopmaması amacıyla
kişisel ilişki tesis günleri tayin edilir. Kişisel ilişki tesis günlerinde
görüşme hakkı tanınır.
Ayrıca boşanma
davası sırasında geçici velayeti almış olması dava sonunda da kesin olarak
alacağı anlamına gelmez.
TEDBİR NAFAKASI
Boşanma
sırasında tarafların tedbir nafakası talep etme hakkı vardır. Tedbir nafakası
boşanma sırasında geçimini sağlayamayan veya varsa müşterek çocuklarının
giderlerini karşılayamayan eşe karşı verilen nafakadır. Tedbir nafakası sadece
boşanma davasının yargılaması sırasında talep edilebilir. Eşin nafaka talebi
haklı görüldüğü takdirde boşanma davasının yargılaması süresince tedbir
nafakasının ödenmesine karar verilir.
Davanın
sonuçlanmasıyla mahkeme tarafından tedbir nafakası başka nafaka niteliğinde
(yoksulluk nafakası gibi) ödenmesine karar verilebilir ya da nafaka ödenmesi
sonlandırılabilir.
Ayrıca tedbir
nafakasının talep edilebilmesi için yine eşler arasında kusuru olup olmadığına
bakılmaz. Kusuru olsun veya olmasın ihtiyacı olan kişi boşanma davasında tedbir
nafakasının ödenmesini talep etme hakkı vardır.
Boşanan
eşlerden maddi olarak güçlü tarafın boşanma durumuyla maddi zarar görecek ve
yoksulluğa düşerek geçimini sağlayamayacak durumdaki diğer eşe **boşanma
aşamasında** yaptığı nakdi yardım tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası boşanma
davasının başlamasıyla başlayıp boşanmanın kesinleşmesiyle sona erer.
Yoksulluğa düşecek eş ve müşterek çocuk için ödenecek tedbir nafakasını
belirlerken **boşanmanın kesinleşmesi gerçekleşmiş gibi güncel ihtiyaçları**
hesaplayacak, maddi olarak güçlü tarafın geliriyle ve nafaka alacaklılarının
giderleriyle oranlı olacak şekilde bir nafaka ödenmesine hakim hükmeder.
Boşanma
sırasında tarafların tedbir nafakası talep etme hakkı vardır. Tedbir nafakası
boşanma sırasında geçimini sağlayamayan veya varsa müşterek çocuklarının
giderlerini karşılayamayan eşe karşı
verilen nafakadır. Tedbir nafakası sadece boşanma davasının yargılaması sırasında
talep edilebilir. Eşin nafaka talebi haklı görüldüğü takdirde boşanma davasının
yargılaması süresince tedbir nafakasının ödenmesine karar verilir.
Boşanan
eşlerden maddi olarak güçlü tarafın boşanma durumuyla maddi zarar görecek ve
yoksulluğa düşerek geçimini sağlayamayacak durumdaki diğer eşe **boşanma**
**aşamasında** yaptığı nakdi yardım tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası boşanma
davasının başlamasıyla başlayıp boşanmanın kesinleşmesiyle sona erer.
Yoksulluğa düşecek eş ve müşterek çocuk için ödenecek tedbir nafakasını
belirlerken **boşanmanın kesinleşmesi** **gerçekleşmiş gibi güncel ihtiyaçları
hesaplayacak**, maddi olarak güçlü tarafın geliriyle ve nafaka alacaklılarının
giderleriyle oranlı olacak şekilde bir nafaka ödenmesine hakim hükmeder.
NAFAKANIN
BELİRLENMESİ
• Hakim nafaka
miktarına hükmederken; aşağıdaki hususları dikkate alır
• Tarafların
ekonomik durumu,
• Kaç müşterek
çocuk olduğu,
• Çocuğun yaşı,
•
Eşin/çocukların yeme içme ve giyim masrafları,
• Çocukların
eğitim giderleri,
• Eşin/çocukların
varsa kira giderleri,
• Faturalar ve
sabit giderler,
• Tarafların
meslekleri,
• Tarafların
gelirleri,
• Ulaşım
giderleri,
• Tarafların
borçları,
• Sağlık
giderleri,
• Tarafların
teknoloji giderleri,
TEDBİR
NAFAKASINDA TALEPLE BAĞLILIK
Üç nafaka
türünden bahsetmiştik. Bunlar tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakalarıdır.
Tedbir ve yoksulluk nafakası taleple bağlıdır. Hakim müşterek çocuklar için
tedbir nafakasına ve iştirak nafakasına re’sen hükmetmelidir. Çocukların bakım
giderlerinin karşılanması ve çocuklarla ilişkilerin düzenlenmesi kamu düzenine
ilişkindir.
Tedbir
nafakasını belirlerken aile konutunda hangi tarafın kalmaya devam ettiği,
çocuğa hangi tarafın baktığı, boşanan eşlerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate
alınır. Mali olarak güçlü tarafın geliri oranında bir nafakaya hükmedilecektir.
Gelir yalnızca maaş değildir. Kişinin her türlü kazancı, örneğin kira geliri
hesaba katılır. Ya da kişi kira ödemiyorsa yaşam şartları buna göre hesaplanır.
NAFAKA NASIL
ÖDENİR
TMK madde
330/2’de ve 330/3’te
Nafaka her ay
peşin olarak ödenir. Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar
verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına
göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” denmektedir. İştirak
nafakası, amacı gereği irat biçiminde ödenmektedir. Kanun hükmünden de açıkça
anlaşılacağı üzere iştirak nafakanın düzenli bir şekilde irat biçiminde peşin
ödenmesi gerekmektedir. Taraflar açık bir şekilde yabancı para cinsinden
ödenmesi hususunda özellikle anlaşmadıkları takdirde, Türk lirası üzerinden
karar verilir.
HGK. 01.03.2023
Τ. 2-771/135 HAKİMİN TEDBİR NAFAKASI AÇISINDAN RESEN HAREKET ETMESİ
Yargıtay
tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan
kısımları kesinleşeceğine göre, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama
sonunda kesinleşmiş bulunan tedbir nafakası miktarı yönünden yeniden
değerlendirme yapılarak farklı bir hüküm kurulmasının kabul edilemeyeceği-
“TMK 169 ile düzenleme altına alınan hüküm uyarınca hâkimin resen hareket
etme yükümlülüğü bulunduğu, dolayısıyla somut olayda yer alan tedbir nafakasına
ilişkin uyuşmazlık yönünden hâkimin yargılamanın her aşamasında yeniden
düzenleme yapabilmesinin mümkün olduğu” şeklindeki görüşün HGK
çoğunluğunca benimsenmediği- HGK. 01.03.2023 Τ. 2-771/135
2. HD.
20.09.2022 Τ. 710/7206 HAKİMİN TEDBİR NAFAKASINA HÜKMETMESİ GEREKTİĞİ
Tarafların
tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki
kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile
ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına
takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha
uygun miktara hükmedilmesi gerektiği-Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da
gözetilerek boşanma dava tarihinden geçerli olmak ve boşanma hükmünün
kesinleşme tarihine kadar devam etmek üzere, kadın yararına uygun miktarda
tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerektiği- 2. HD. 20.09.2022 Τ. 710/7206
2. HD.
12.09.2022 T. 4971/6857 ZİNA YAPAN KADINA TEDBİR NAFAKASI BAĞLANAMAYACAĞI
Davacı erkeğin
kadının zina eylemini affettiği, affedilen eylemlerin boşanma gerekçesi
yapılamayacağı ve davalı kadının, dava tarihinden sonraki dönemde erkek
tarafından affa uğrayan zina eylemine konu başka bir erkekle olan birlikte
yaşamına bir müddet daha devam ettiğinden kadın yararına tedbir nafakasına
hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiği- 2. HD. 12.09.2022 T. 4971/6857
2. HD.
08.11.2021 T. 6471/8232 TEDBİR NAFAKASININ HAKKANİYETLE BELİRLENMESİ GEREKTİĞİ
Davalı erkeğin
ekonomik durum araştırmasından ve tanık beyanlarından erkeğin ticari taksisinin
olduğu anlaşıldığından ve ayrıca dosya arasında bulunan sosyal inceleme raporunda davalı erkek ile yapılan görüşmede
erkeğin İstanbul’da bulunan aile şirketinin Antalya şubesinde çalıştığı beyan
edildiğinden, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de
dikkate alınarak daha uygun miktarda tedbir ve yoksulluk nafakasına
hükmedilmesi gerekeceği- 2. HD. 08.11.2021 T. 6471/8232
HGK. 15.03.2023
Τ. 2-1010/214 BAĞIMSIZ TEDBİR NAFAKASI
TMK’nın 197 nci
maddesine dayalı bağımsız tedbir nafakası niteliğinde olup birlikte yaşamaya
ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa veya eşlerden birinin haklı bir
sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınması yada ortak hayatın başka bir
sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine hâkimin eşlerden birinin istemiyle,
diğer eşe bir miktar parasal katkı yapmasına karar vereceği, uygulamada TMK.
md. 197. hükmüne göre gerek eş ve gerekse ergin olmayan çocuklar için hâkim
tarafından belirlenen bu parasal katkıya bağımsız tedbir nafakası denildiği, bu
davalarda eşin ayrı yaşamada haklılığı varsa bağımsız tedbir nafakasına
hükmedileceği- Kadın eş yararına TMK’nın 169. maddesi uyarınca boşanma
davasının devamı süresince geçici önlem olarak eşe verilen geçici tedbir
nafakasına hükmedilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuşsa da, mahkemece
usule aykırı olarak verilen direnme kararında; birleşen bağımsız tedbir
nafakası ile bozma ilâmında yazılı davanın devamı süresince geçici önlem olarak
eşe verilen geçici tedbir nafakası arasındaki fark gözetilmemiş, birleşen dava
yanlış nitelendirilerek TMK’nın 169 uncu maddesine göre hüküm kurularak
çelişkiye yol açılmış olduğu- HGK. 15.03.2023 Τ. 2-1010/214
1- EŞLERE
İLİŞKİN OLARAK ALINABİLECEK TEDBİRLER
BU TEDBİRLERİN
GENEL ÖZELLİKLERİ
Geçici
nitelikteki tedbir kararları her zaman istenilebilir Hakim tarafından re’ sen
geçici nitelikleki tedbir kararları alınabilir. (Talep olmasa bile) Alınan
geçici nitelikteki tedbir kararları ancak uyuşmazlık konusunda olabilir.
Boşanma davalarında verilen tedbir kararlarına karşı tek başına kanun yoluna
gidilemez bu kararlar ancak esas hükümle birlikte istinaf yada temyiz
edilebilirler. Boşanma kararının kesinleşmesi ile geçici tedbirler ortadan
kalkar. Evlilik dışı ilişki yaşayan eşe uygulanmaz. Evlilik dışı ilişki yaşayan
eş tedbir nafakasından yararlanamaz.
3- ÇOCUKLARA
İLİŞKİN TEDBİRLER
– Çocuğun bir
tarafın geçici olarak himayesine bırakılması
– Çocukla
geçici kişisel ilişki kurulması
– Çocuk için
geçici tedbir nafakası verilmesi
– Çocuk
mallarına ilişkin geçici önlem alınması
– Çocuk
kaçırmaya karşı önlem alınması
ŞİDDETİN
ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLER
Şiddet
mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük
düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, Müşterek konuttan veya
bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye
tahsis edilmesi. Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve
işyerine yaklaşmaması, Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki
kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel
ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması
BOŞANMA
DAVALARINDA NAFAKA- VELAYET- MADDİ – MANEVİ TAZMİNAT
VELAYET
Anne ve baba
evli olduğu sürece ortak velayet söz konusudur. Anne ve baba birlikte yaşamıyor
ancak evliler ise velayet hakim tarafından geçici olarak eşlerden birine
verilir. Eğer eşlerden biri ölmüşse, sağ kalan eş velayeti alır. Anne ve baba
evli değil ise, velayet anneye aittir. Velayet evli olmayan babaya eğer çocuğun
menfaati gerektiriyorsa verilebilir.
Evlilik devam
ederken birlikte kullanılan velayet hakkı kural olarak boşanmada taraflardan
birine verilir. Öncelikle boşanma davası sırasında çocuğun velayeti tedbiren
taraflardan birine verilir, daha sonra
boşanma kararı ile birlikte hakim çocuğun velayetini taraflardan birine verir.
Boşanma sebebi, velayetin hangi tarafa verileceği ile yakından ilgili değildir.
Hakimin hangi
tarafa velayeti vereceğine dair geniş bir takdir hakkı vardır. Hakim karar
verirken, çocuğun üstün yararını gözetmek zorundadır. Çocuğun üstün yararını
belirlerken; onun bedensel, zihinsel ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin
sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; ahlaki
değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını
etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur.
Önemli olan,
çocuğun hangi tarafta kalması halinde daha iyi yetiştirileceği ve bakılacağı,
eğitim ve öğreniminin daha iyi sağlanacağıdır.
Bu kapsamda,
çocuğun cinsiyeti, doğum tarihi, eğitim durumu, kimin yanında okumakta olduğu,
velayeti talep eden tarafın çocuğun eğitim durumu ile ilgilenip ilgilenmediği,
sağlığı, sağlık durumuna göre tedavi olanaklarının kimin tarafından
sağlanabileceği gibi özel durumuna ilişkin hususlar göz önünde tutulmalıdır.
2. HD.
07.06.2018 T. 17611/7469 KARARI (ANNE BABANIN FARKLI ŞEHİRDE OLMASI)
Velayeti babaya
bırakılan ortak çocuklarla anne arasında düzenlenen kişisel ilişkide aynı
şehir-farklı şehir ayrımı yapıldığı, günümüzdeki ulaşım kolaylığı dikkate
alındığında taraflar bu hususun gözetilmesini açıkça talep etmemişlerse, aynı
yer, ayrı yer ayrımı yapılmasına gerek bulunmadığı- 2. HD.07.06.2018 T.
17611/7469
Velayetin
belirlenmesi ve düzenlenmesinde anne ve babadan kaynaklanan özelliklerin de
dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu nedenle, mahkemece çocuğu başkasına bırakma,
ihmal etme, kaçırma, iradi olarak terk etme, yönlendirme hususları ile tarafın
velayet talebinin olup olmaması, şiddet uygulaması, sadakatsizliği, ekonomik
durumu, mesleği, yaşadığı ortam, kötü davranışı, alkol bağımlılığı, sağlığı,
dengesiz davranışları dikkate alınır.
Mahkemece,
açıklanan özellikler yanında mümkün oldukça çocuğun alıştığı ortamın
değiştirilmemesine, kardeşlerin ayrılmamasına özen gösterilmeli, velayetin
verileceği taraf yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine
engel olup olmayacağı yönünde ciddi ve inandırıcı delil olup olmadığı veya
hemen meydana gelecek tehlikenin varlığının ispat edilip edilemediği ve maddi
durumun iyiliğinin tek başına velayetin değiştirilmesini gerektirmeyeceği
hususu da mutlaka değerlendirilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 13.10.2010
gün ve 2010/2-501 E. 2010/492 K.; 23.11.2011 gün ve 2011/2-547 E. 2011/695 K.; 16.03.2012
gün ve 2011/2-884 E. 2012/197 K. ile 06.03.2013 gün ve 2012/2-794 E. 2013/310
K.
2. HD.
24.05.2018 T. 18720/6623 KARARI (KARDEŞLERİN AYRILMAMASI)
Kardeşlerin
birbirinden ayrılmasının onların bedeni ve ruhi gelişimlerine olumsuz etki
yapacağı kuşkusuz olduğu ve çocuğun ‘üstün yararı’ hariç ‘kardeşlerin
birbirinden ayrılmama ilkesi’ esas olduğundan, ortak çocuk Z…..’nin
velayetinin davalı-davacı baba yerine davacı-davalı anneye verilmesinin
isabetsiz olduğu- Ortak çocuk U…..’nun dava sırasında davacı anne yanında
fiilen kaldığı süre belirlenerek bu süreye sınırlı olmak üzere anne yararına
tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği- 2. HD. 24.05.2018 T. 18720/6623
2. HD.
24.05.2018 T. 18800/6668 KARARI (KARDEŞLERİN AYRILMASI)
Velayet
kendisine bırakılmayan ortak çocukla diğeri arasında kişisel ilişki
düzenlenirken kardeşlerin birbirini görmelerine olanak sağlayıcı şekilde
düzenleme yapılmasının kardeşlik ilişkisinin gelişmesi için önemli olduğu- 2.
HD. 24.05.2018 T. 18800/6668
Birden fazla
çocuk olması halinde çocukların velayetinin tek bir tarafa verilmesi zorunlu
değildir. Örneğin, iki çocuk varsa, bu çocuklardan birinin velayeti anneye,
diğerinin velayeti babaya verilebilir. Ancak çocukların kardeşlik ve paylaşım
duygusunun gelişimi için Yargıtay “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması
ilkesi”ni benimsemiştir. Kardeşlerin ayrı ebeveynlere velayetlerinin
verilmesi halinde, kişisel ilişkinin kardeşlerin bir araya gelebileceği şekilde
düzenlenmesi gerekir.
Kanun velayet
hususunda hakime geniş takdir yetkisi tanıdığından, taraflar arasında velayete
ilişkin anlaşma olsa dahi hakim, taraflar arasındaki anlaşmadan farklı bir
karar verebilir. Hatta hakim velayeti her iki tarafa da vermeyerek, çocuğa vasi
atayabilir.
Velayet kamu
düzenine ilişkin olduğu için hakimin kendiliğinden araştırması, diğer bir
deyişle, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Velayeti hangi tarafa vereceğine
karar verirken hakim, anne ve babayı dinler ve çocuğun üstün menfaati ne
gerektiriyorsa ona göre velayeti taraflardan birine verir. Tarafların yaşam ve
konaklama, gelir, sosyal ve psikolojik
urumuna göre çocuğun sağlıklı gelişimi ve bakımı için velâyeti
üstlenmeye engel bir durumunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir.
Hakim, boşanma sebebi ile velayeti
ayrıştırarak değerlendirir. Burada tarafların mali durumları, yaşları,
boşanmada kusurlu olup olmadıkları çok önemli değildir.
Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına
ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların
kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken
önemin verilmesini öngörmektedir. Dolayısıyla idrak yaşındaki çocuklara hangi
ebeveyni ile birlikte yaşamak istediği sorulmalıdır.
Yargıtay’ın
yerleşik uygulamasına göre 8 yaşındaki çocuk idrak çağında kabul edilir; 8 yaş
ve üzerindeki çocuklara velayetinin kime verilmesini istedikleri sorulmak
zorundadır.
Dolayısıyla,
aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan
oluşan uzmanlardan inceleme ve rapor istenip, ebeveyn ve ortak çocuk ile
görüşülmek suretiyle çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede
yaşamak istediği ve velâyet hakkındaki görüşünün anılan uzmanlar tarafından
alınması gerekir.
2. HD.
20.01.2021 T. 5946/437 KARARI (İDRAK YAŞINDAKİ ÇOCUK)
Çocukların
üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkün
olsa da; velayet hususunun, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelmesi
nedeniyle idrak çağında oldukları anlaşılan ortak çocukların bilgilendirilerek,
velayet hakkındaki tercihlerinin kendilerine sorulması ve tüm deliller birlikte
değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiği- 2. HD. 20.01.2021 T.
5946/437
2. HD.
20.01.2021 T. 6360/431 KARARI (ÇOCUKLARIN DİNLENMESİ)
Yargılama süreci
boyunca tarafların ortak çocuklarının anne yanında kaldıkları; çocukların anne
yanında kalmalarının fiziksel, sosyal, kültürel ve psikolojik gelişimlerini
olumsuz etkileyeceği hususu ispatlanmamış olup, duruşmada dinlenen ortak
çocukların da velayet hususunda ebeveynleri arasında seçim yapmak
istemedikleri, babanın ise; kendisine yeni bir aile düzeni kurmuş olması ve
çocukların alıştıkları çevreden ayrılmaması ilkeleri bir arada
değerlendirildiğinde ortak çocukların velayetlerinin anneye verilmesi gerektiği-
2. HD. 20.01.2021 T. 6360/431
Yaşı küçük olan
çocuklar ve anne şefkat ve bakımına muhtaç olan çocukların velayeti anneye
verilir. Velayetin üstlenilmesinde engel bir durum olmadığı anlaşıldığı sürece,
çocuk beyanında da baba ile yaşama arzusu yoksa, çoğunlukla velayet anneye
verilir. Çocuğun yaşının çok küçük olması halinde, anlaşmalı boşanma
davalarında, taraflar arasında çocuğun velayetinin babaya bırakılması hususunda
mutabakat olması halinde dahi hakim çocuğun velayetini anneye verebilir. Bu halde,
tarafların mutabık olmaması halinde anlaşmalı boşanma davası çekişmeli hale
gelebilir.
ANNENİN
EVLENMESİ YARGITAY KARARI
Çocuğun annesi
ile, yaptığı evlilik sebebiyle görüşmek istemediğini bildirmesi, annenin onunla
görüşme isteğine karşılık vermemesi ya da çocuğun sınav başarı puanına uygun
yatılı bir okula yerleştirilmesi velayetin kaldırılmasını ya da velayetin
değiştirilmesini gerektirmez. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 8.6.2016, 2016/10716
E., 2016/11271 K.
Velayet kamu
düzenine ilişkindir; asıl olan çocuğun sağlık, eğitim ve ahlaki bakımdan
yararıdır. Çocuğun velayetinin anneye bırakılması çocuğun sağlığını, eğitimini
veya ahlaki değerlerini olumsuz yönde etkileyecek ise, velayet anneye verilmez.
Örneğin anne hayat kadını ise velayet anneye verilmez. Anne ve babadan her
ikisi de çocuğun velayetini üstlenebilecek durumda ise ancak boşanma davasında
eğer çocuk babası ile birlikte yaşamak istediğini beyan etmiş ise, araştırma
yapılarak babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum olmadığı anlaşılır ise,
çocuğun üstün yararı gözetilerek velayeti babaya bırakılabilir. Anne ile
babanın ortak karar alarak velayeti babaya bırakması halinde de eğer babanın
velayeti üstlenmesine engel bir durum yoksa velayet babaya bırakılabilir.
2. HD.
20.01.2014 T. 14501/912 KARARI (VELAYETİN KAMU DÜZENİNDEN OLUŞU)
Velayete
ilişkin davaların kamu düzeniyle doğrudan ilgili olup, re’sen araştırma
ilkesinin geçerli olduğu gibi, davayı kabulün de sonuç doğurmadığı, davanın bu
niteliğinin, duruşmalı inceleme yapılmasını, delil toplanması ve ayrıntılı
araştırmayı gerekli kıldığından incelemenin duruşmalı olarak yapılmasına karar
verilerek ilgililerin duruşmaya davet edilmeleri ve gösterdikleri takdirde
tarafların delillerinin de toplanması, gerek duyduğu takdirde mahkemenin de
re’sen araştırma yapması, çocuğun idrak çağında olup olmamasına bağlı olarak
görüşüne başvurması ve gerektiğinde uzman incelemesi (4787 sayılı Kanun md. 5)
de yaptırılarak, tüm delillerin hep birlikte değerlendirilmesi suretiyle karar
verilmesi gerektiği-2. HD. 20.01.2014 T. 14501/912
2. HD.
13.12.2013 T. E: 2013/6443, K: 29485 KARARI
Anne ve
babanın; deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri
sebeplerle velayet görevini gereği gibi yerine getirmemesi, ana ve babanın
çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde
savsaklamaları halinde hâkim velayeti anne ve babanın her ikisinden de
kaldırabileceği- 2. HD.13.12.2013 T. E: 2013/6443, K: 29485
2.HD.
20.02.2017 T. E:2016/15771 K:2017/1737
Velâyetin, ana
ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine
bırakılan tarafa ait olduğu- Ana ve baba evil değilse velâyetin anaya ait
olduğu- Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa
hâkimin, çocuğun menfaatine göre, vasi atayacağı veya velâyeti babaya
vermesinin gerektiği- 2.HD. 20.02.2017 T. E:2016/15771 K:2017/1737
2. HD.
02.03.2015 T. 20478/3120 KARARI (ÇOCUĞUN VELAYETİNİN ANNE BABADAN ALINMASI
Çocuğun
huzurunun tehlikeye girmesi, ana ve babanın yükümlülüklerine aykırı
davranmaları, çocuk ile ciddi olarak ilgilenmemeleri halinde kişisel ilişki
kurma hakkının reddedilmesi veya kendilerinden alınmasının mümkün olduğu- 2.
HD. 02.03.2015 T. 20478/3120
ANNENİN VELAYET
HAKKINI KÖTÜYE KULLANMASI
Dosya
kapsamındaki bilgi ve belgelerden, tarafların Adana 4. Aile Mahkemesinin
2015/787 esas-2016/103 karar sayılı ilamı ile boşandıkları, bu kararın
18.03.2016 tarihinde kesinleştiği, davacı babanın Adana ilinde, davalı annenin
ise boşandıktan sonra Aydın ilinde yaşamaya başladığı, davalı annenin ortak
çocuğu kurulan kişisel ilişki nedeniyle 15.07.2016 tarihinde aldığı, 31/07/2016
tarihinde davacı babaya teslim etmesi gerekirken teslim etmeyerek sakladığı,
bunun üzerine davacı babanın birçok kez ortak çocuğu teslim almak için icra
memurları ile birlikte davalının yaşadığı eve gittiği ancak ortak çocuğu teslim
alamadığı, sonrasında idari ve adli makamlara başvurduğu, maddi ve manevi çaba
sarfettiği, son olarak dava devam ederken 01.08.2017 tarihinde yeniden birden
fazla polis nezaretinde icra memurları ile birlikte davalı kadının yaşadığı
mahalleye girebildikleri, ortak çocuğu komşunun evinde davalı kadının kız
kardeşi tarafından gizlenmiş olarak buldukları, davalı kadının bu eylemleri
nedeni ile Aydın 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/947 esas – 2017/283 karar
sayılı dosyasında çocuğu alıkoyma suçundan cezalandırılmasına karar verildiği,
verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik
kararının 27/04/2017 tarihinde kesinleştiği, davalı anne yanında alıkonulduğu
bir yıllık süre zarfında o tarihte henüz beş yaşında olan ortak çocuğun terör
örgütü sempatizanlığını çağrıştırır şekildeki fotoğraflarının uygunsuz
ifadelerle sosyal medyaya davalı anne ve yakınları tarafından yüklenildiği,
ortak çocuğun davacı baba yanına geldikten sonra ilk derece mahkemesince
aldırılan sosyal inceleme raporunda da belirtildiği gibi, korkmuş olduğu,
sürekli ağladığı, kapının arkasına saklandığı, bu nedenlerle davalı annenin
velayetin değiştirilmesi davası açma hakkını kullanmak yerine kişisel ilişkiden
kaynaklanan haklarını amacına ve yükümlülüklerine aykırı olarak kullandığı, bu
durumun tanık beyanları ve ceza mahkemesi kararı ile sabit olduğu, yine davalı
anne yanında bulunduğu süre zarfında ortak çocuğu gizlemek için dışarı
çıkarmadıkları, tüm bu yaşananlar sonucu ortak çocuğun bedensel, zihinsel,
ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin tehlikeye girdiği anlaşılmıştır.
Gerçekleşen bu durum karşısında, ortak çocuk ile anne arasında kişisel ilişki
kurulmasının değişen koşullara göre her zaman yeniden değerlendirilebileceği de
dikkate alınarak ortak çocuk ile davalı anne arasındaki kişisel ilişkinin
çocuğun üstün yararı doğrultusunda şu aşamada kaldırılmasına karar verilmesi
gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı
gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 01.06.2020, 2020/1370 E., 2020/2447
K.
ANNENİN GEÇİCİ
VELAYET HAKKINI KÖTÜYE KULLANMASI
Tarafların
ortak çocuğu Kerem, 13.09.2007 doğumlu olup, altı yaşındadır. Yargılama
sırasında velayeti dava süresince anneye bırakıldığı ve baba ile çocuk arasında
kişisel ilişki kurulduğu halde, annenin kişisel ilişkiyi sürekli olarak
engellediği, bu yönde yapılan icra takibine karşın, babanın çocuğunu göremediği
dosya kapsamından ve icra takibine ilişkin evraktan anlaşılmaktadır. Baba
yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimine engel olacağı
yönünde ciddi ve inandırıcı deliller de bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu durum
karşısında velayetin davacı-davalı (baba)’ya bırakılması gerekirken, yazılı
şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi,
08.04.2013, 2012/22151 E., 2013/9689 K.
Dosya
kapsamındaki delillerden ve davalı-davacı erkeğin 5 kez müşterek çocuk ile
kişisel ilişki tesisi için icraya başvurduğu, icra kanalıyla kadının ailesiyle
birlikte yaşadığı konuta gelindiğinde çocuğun orada bulunmadığı gerekçesiyle
kişisel ilişki tesis edilemediği, ancak dosya içerisinde bulunan sosyal
ekonomik durum araştırmasında ve sosyal inceleme raporunda kadının ailesinin
yanında oturduğunun belirlendiği, kadın tarafından yeni bir adres bildirilmediği
anlaşılmaktadır. Bu suretle annenin baba ve çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi
engelleyerek geçici velayet görevini kötüye kullandığı anlaşılmaktadır. Çocuğun
baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel
olacağı yönünde ciddi sebep ve deliller de bulunmamaktadır. O halde müşterek
çocuğun velayetinin babaya verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi
doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi,17.10.2016, 2016/17842 E.,
2016/13832 K.
HGK. 01.04.2015
T. 1926/1139 ANNENİN ÇOCUĞUN BABAYLA GÖRÜŞMESİNİ ENGELLEMESİ
Velayetin
belirlenmesi ve düzenlenmesinde ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate
alınması gerektiği, TMK. mad. 324 hükmü ile dosya arasındaki icra dosyaları ve
davalı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten dolayı uygulanan yaptırım
bir arada düşünüldüğünde, davalı annenin çocuğun babayla kişisel ilişki hakkını
sürekli olarak engellediği, bundan dolayı hakkında çocuk teslimine muhalefet
etmekten yaptırım uygulandığı, bu suretle TMK’nın 324. maddesinde yer alan
yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu durumda davalı annenin sekiz yaşındaki
müşterek çocuğun gelişimi için önemli olmasına rağmen babası ile görüşmesini
engelleyerek, velayet hakkını kötüye kullandığı hususunun kanıtlandığı ve
müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak davacı babaya verilmesi
gerektiği- HGK. 01.04.2015 T. 1926/1139
IDRAK DIŞINDA
ÇOCUĞUN BABAYLA KALMAK İSTEMESİ
Somut olayda,
tüm dosya kapsamından, yargılama sırasında idrak çağında olan tarafların ortak
çocuğu 2008 doğumlu Yasemin mahkeme huzurunda ve uzman eşliğinde alınan
beyanında babasının yanında kalmak istediğini beyan etmiştir. Çocuğun tercih ve
görüşüne önem verilmemesini gerektiren, menfaatine aykırı bir husus
bulunmamaktadır.
Davacı babanın
velayet hakkını kullanmasına engel bir durumda ispatlanamamıştır. Gerçekleşen
bu durum karşısında, ortak çocuk Yasemin’in üstün yararları gözetildiğinde
velayetinin davacı babaya bırakılması gerekirken, davalı anneye bırakılması
doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi,
12.10.2020, 2020/2825 E., 2020/4588 K.
ÇOCUĞUN FİİLEN
BABAYLA KALMASI
Velayet
kendisine verilen davacı-karşı davalı annenin uzman bilirkişi ile yaptığı
görüşmede ortak çocuğun fiilen baba yanında kaldığını, çocuğu yanına almayacağını
ancak çocuğun velayetini de babaya vermeyeceğini beyan ettiği belirtilmiş ve
tedbiren velayetin babaya verilmesine karar verilmiştir. Davacı-karşı davalı
annenin, ortak çocuğu fiilen babaya bıraktığı ve halen çocuğun baba yanında
kaldığı anlaşılmıştır. Ortak çocuğun velayetinin Türk Medeni Kanunu’nun 182. ve
336/2. maddeleri uyarınca babaya bırakılması gerekirken annenin velayetine
bırakılması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2.
Hukuk Dairesi, 17.10.2018, 2016/24488 E., 2018/11293 K.
ÇOCUĞUN BABAYLA
KALMAK İSTEMESİ
Ali, babası ile
kalmak istediğini, babası ile mutlu olduğunu ifade etmiştir. Velayetin
düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararıdır. Çocuğun üstün yararı
belirlenirken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin
sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Dosya kapsamından, çocuğun
tercihinin üstün yararına aykırı olduğuna yönelik, bir başka deyişle baba
yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağı
yönünde ciddi sebep ve delil bulunmamaktadır. Velayetin babaya verilmesinde
çocuğun yararına aykırı bir husus kanıtlanmadığına göre; ortak çocuk Ali’nin
tercihi ve üstün yararı esas alınıp velayetinin babaya verilmesi gerekirken
yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı
gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 15.01.2019, 2018/7798 E., 2019/169
K.
VELAYETİN
DEĞİŞTİRİLMESİ
Velayet
düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun
yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel,
fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin
gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal ekonomik ve kültürel koşulların
sağlanmış olmasıdır. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, velayeti babaya
verilen müşterek çocuğun hafta içi anne yanında, hafta sonu ise baba yanında
kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durum velayet görev ve sorumluluğun örtülü olarak
devri anlamına gelir. Ayrıca mahkemece alınan uzman raporu ve çocuğun görüşüde
dikkate alındığından velayetin değiştirilmesine ilişkin talebin kabulü
gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 9.2.2016, 2015/20302 E., 2016/2037 K.
ÇOCUĞUN ANNEANE
VE DEDEYE BIRAKILMASI
Boşanma kararıyla
müşterek çocuk 2008 doğumlu Fatoş’un velayeti babaya verilmiş, bu karar
25.07.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı babanın boşanma kararından sonra
başkasıyla evlendiği ve çocuğu Fatoş’u kendi ailesinin yanına bıraktığı
anlaşılmıştır. Uzman raporunda da çocuk Fatoş’a dede ve üvey babaanne
tarafından bakıldığı ve babanın yeni eşi ve müşterek çocuk Muhammed ile ayrı
bir evde yaşadığı belirtilmiştir. Velayet hakkına Sahip olan, bu sorumluluğunu başkasına
devredemez. Bizzat yerine getirmek zorundadır. O halde, davalı babanın müşterek
çocuk Fatoş yönünden velayet bakım ve gözetim görevini ihmal ettiği ve
velayetin değiştirilmesi şartlarının (TMK. md. 183, 349) oluştuğu ispat edilmiş
olup; müşterek çocuk Fatoş’un velayetinin değiştirilmesi talebine ilişkin davanın
kabulü gerekirken, redid doğru görülmemiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi,
26.06.2014, 2014/8240 E., 2014/14575 K.
2. HD.
09.01.2024 T.9245/42 ÇOCUĞUN ANNEANNE DEDE İLE KİŞİSEL İLİŞKİSİ
Çocuğun
babasının vefat ettiği, davacı dedenin torunuyla arasında kişisel ilişki
kurulmasını talep ettiği, velinin isteğine aykırı düşse bile büyükanne ve
büyükbabanın torunları ile kişisel ilişki kurulmasını isteme ve dava açma
haklarının olduğu, olağanüstü haller mevcutsa çocuğun menfaatine uygun düştüğü
ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkının diğer kişilere ve
özellikle hısımlara tanınabileceği, kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun
özellikle eğitim, sağlık ve ahlâk bakımından yararlarının esas tutulacağı,
davacı dedenin torununu görmek ve onunla uygun kişisel ilişki kurmak, torun
sevgisini tatmak ve çocuğa da bu sevgiyi vermek hakkının bulunduğu, dosyada bu
hakkın kötüye kullanacağına ilişkin bir delil bulunmadığı ve uzman heyet raporu
da esas alınarak çocukla dedesi arasında yatılı olmayacak şekilde kişisel
ilişki kurulmasının usul ve kanuna uygun olduğu- 2. HD. 09.01.2024 T. 9245/42
2. HD.
18.10.2022 T. 6425/8259 ÇOCUĞUN BABAANNE İLE KİŞİSEL İLİŞKİSİ
Kişisel ilişki
kurulmasına ilişkin davaların temyizinin duruşmalı incelenmeyeceği- Mahkemece,
küçüğün, eğitim durumunu aksatmayacak, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz
etkilemeyecek ve davalı annenin velayet görevini gereği gibi yerine getirmesine
engel olmayacak şekilde davacı babaanne ve çocuklar arasında uygun süreli
kişisel ilişki düzenlemesi yapılması gerektiği- 2. HD. 18.10.2022 T. 6425/8259
2. HD.
29.09.2020 T. 3888/4296 ÇOCUĞUN BABAANNE İLE KİŞİSEL İLİŞKİSİ
Küçüğün büyük
annesi ve büyük babası olan davacıların torunlarını sevme, onunla kişisel
ilişki kurulmasını isteme, en doğal hakları olup; baba ve davacılar arasında
anlaşmazlık bulunmasının, davacıların torunları ile kişisel ilişki kurmasına
engel teşkil etmeyeceği- Annesini kaybetmiş çocukların eksikliğini gidermesi
için büyükanne ve büyükbaba ile vakit geçirmesi ve kurulacak kişisel ilişkinin
çocukların yaş sürecindeki ruhsal durumunu da destekleyeceği ve onların
yararına olacağı- “..Dini bayramlarda ve her ayın 4. Pazar günü yatısız
olarak…” şeklinde kişisel ilişki süresinin az olduğu- 2. HD. 29.09.2020
T. 3888/4296
2. HD. 20.10.2016
T. 14238/13906 KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ İÇİN SOY BAĞI ARANMAMASI
Üçüncü
kişilerle kişisel ilişkinin düzenlendiği Türk Medeni Kanununun 325. maddesinde
belirtildiği üzere olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü
ölçüde çocukla kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı olan diğer kişilere
özellikle hısımlarına da bu hakkın tanınabileceği- Kişisel ilişki kurulmasını
isteme hakkı olan üçüncü kişilerin sadece hısımlardan ibaret olmadığı gibi
kişisel ilişki kurulmasını istemek için soy bağının Kurulması şartının da aranmadığı-Çocukla
davacı arasındaki kişisel ilişki kurulmasının çocuğun menfaatine uygun
olmayacağı yönünde ciddi ve inandırıcı bir olgu ve delil bulunmadıkça davacının
küçükle kişisel ilişki kurulması talebinin karşılanması gerektiği- 2. HD.
20.10.2016 T. 14238/13906
HGK. 16.03.2016
T. 533/331 EVLAT EDİNİLEN ÇOCUĞUN ÖZ ANNESİ İLE KİŞİSEL İLİŞKİSİ
Evlat edinme,
evlatlıkla evlat edinenler arasında soybağı ilişkisi kurar ise de, evlatlığın
kendi ailesiyle arasındaki soybağı ilişkisi evlat edinmeyle ortadan
kalkmadığını, evlat edinilen küçüğün annesini tanıması halinde annesiyle
evlatlık arasındaki kayıtların gizliliğinden söz edilemeyeceğinden mahkemece
anne ile evlat edinilen küçük arasında uygun sürelerle kişisel ilişki kurulmasına
karar verilmesi gerekeceği…
Uzmanlarca
düzenlenen sosyal inceleme raporunda; çocuğun gerçek annesini bildiği,
annesiyle ilişkisinin koparılmasının küçük üzerinde olumsuz etki doğuracağı,
kişisel ilişki kurulmasının gelişimine katkı sağlayacağının bildirildiği,
dosyada, küçüğün öz annesiyle kişisel ilişkisinin, onun yüksek yararına aykırı
düşeceğine ilişkin ciddi sebep ve olgu bulunmadığı, davacının, çocuğunun
davalılarca evlat edinildiğini, küçük de annesini bildiğine göre, davacı
bakımından artık evlatlıkla ilgili kayıtların gizliliğinden de söz
edilemeyeceğinden, isteğin kabulü ile davacı ile davalıların evlatlığı
küçük…. arasında uygun sürelerle kişisel ilişki tesisi gerekirken; davanın
reddinin isabetsiz olduğu- HGK. 16.03.2016 T. 533/331
ÇOCUĞUN ANNEANE
VE DEDEYE BIRAKILMASI -BABANIN UYUŞTUCU KULLANMASI
Mahkemece
yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; tarafların boşanmalarına ilişkin
kararın 15.11.2011 tarihinde kesinleştiği, tarafların ortak çocuğu 05.10.2010
doğumlu Yağmur’un velayetinin davacı anneye, 03.08.2008 doğumlu Hüseyin
Arda’nın velayetinin ise davalı babaya bırakıldığı, tanık beyanlarından ve
mahkemece alınan sosyal inceleme raporlarında geçen beyanlardan; velayeti
davalı babada bulunan ortak çocuk Hüseyin Arda’nın fiilen babaanne ve büyükbaba
ile birlikte yaşadığı, davalı babanın yeni eşi ve yeni eşinden olma çocukları
ile birlikte yaşadığı eve arada sırada gittiği, davalı babanın sosyal inceleme
raporunu düzenleyen bilirkişiye son 6 yıldır uyuşturucu madde kullandığı ve bu
sebeple tedavi gördüğüne ilişkin beyanda bulunduğu, davalı babanın davaya konu
çocuğa karşı ilgisiz olduğu anlaşılmaktadır. Davacı anne hakkında yapılan
sosyal inceleme raporunda ise, annenin velayet görevini üstlenmesine engel bir
durumun bulunmadığı rapor edilmiştir. Gerçekleşen bu duruma göre; ortak
çocuğun, velayet görevinin gereklerini fiilen yerine getirmeyen, çocuğa ilgi
göstermeyen ve uzun süreli olarak uyuşturucu madde kullanan davalı baba yanında
kalması, onun fiziksel ve ruhsal gelişimini olumsuz etkileyecek nitelikte olup,
kardeşlerin bir arada yaşamalarının gelişimlerine sağlayacağı olumlu katkılar
ile çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine de karar
verilebileceği dikkate alındığında, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde
davanın kabulü ile dava konusu ortak çocuğun velayetinin değiştirilmesine karar
verilmesi gerekirken, babanın son dönemde uyuşturucu madde kullandığının tespit
edilemediği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı
gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 27.02.2019, 2019/906 E., 2019/1745
K.
ORTAK VELAYET
Ortak velayet
nedir?
Anne ve baba,
evliliklerinde ortak velayet sahibidir. Ortak velayet, anne ve babanın çocuğun
bakım ve eğitimi konusunda çocuğun menfaatini göz önünde bulundurarak ortak
karar alması demektir. Son zamanlarda anlaşmalı boşanmalarda anne ve baba ortak
velayete karar verilmesini talep ederse veya yabancılık unsuru içeren
boşanmalarda taraflar anlaşmış ise, mahkemece boşanma sonrası için ortak
velayete karar verilebilir:
VELAYET
HAKKININ BOYUTLARI
Çocuğun bakımı
Genel ve
mesleki eğitimi
Dini eğitimi
Bedensel,
ahlaki, zihinsel ve ruhsal gelişimi
Ortak velayet,
çocuğun anne ve babasının, velayet hakkının kapsamına giren hak, yetki ve
yükümlülüklerde «müşterek» karar alması ve sorumluluğu da ortak
paylaşmalarıdır. Mevcut yasal düzenlemelerimize göre boşanma
sonucunda çocuğun velayetinin eşlerden birine verilmesi gerekecektir. Ancak
uygulamada kabul edilen belirli şartların gerçekleşmesi halinde mahkemenin
ortak velayete karar vermesi de mümkündür.
Uygulamada
aranan şartlar:
– Çocuğun üstün
yararı
– Ortak
velayette gönüllülük
– Ortak
velayete karar verilecek çocuğun idrak yaşinda olması ve görüşünün alınması
ORTAK VELAYETİN
YARARLARI
Çocuk için anne
ve babanın aktif desteğini sağlar
Çocuğun her iki
ebeveyniyle de iletişiminin sürmesini sağlar
Anne ve babanın
iş yükünü azaltır
Anne ve babayı
uzlaşmaya zorlar
Çocuğa ilişkin
kararlarda ebeveynlere eşit yetki ve sorumluluk verir
Çocuk için
duygusal tükenmişlik hissi açısından daha az risk içerir.
Tek taraflı
velayetin «kazanma» algısı üzerine odaklı olması, çekişmeyi daha da
arttırabilir. Ortak velayet bunun önüne geçer.
ORTAK VELAYETİN
ZARARLARI
Çocuğun
hayatındaki dengenin bozulmasını neden olabilir. Ebeveynlerin aralarındaki
çatışmayı çocuğa yansıtmalarına neden olabilir. Çocuğa ilişkin karar alma
sürecini çıkmaza sürükleyebilir. Çocukların anne ve babanın tekrar bir araya
geleceği konusunda ümit beslemesine neden olabilir. Acil ve gerekli durumlarda (okul,
hastane vb.) ebeveynlerin ortak karar alamamaları çocuğu olumsuz etkileyebilir.
“ortak
velayet” kararı çıkan ilk dava İzmir 4. Aile Mahkemesi’nin 27.05.2009
Tarih ve 448 E. 470 K. numaralı kararı olmuştur. Bu kararda tarafların ortak
çocuklarının velayet hakkının birlikte kullanılmasına karar verilmiştir.
Taraflar, müşterek çocuğun velayetinin birlikte kullanılacağı konusunda
anlaşmışlardır. Uzman raporunda çocuk için ideal olanın her iki ebeveynin de
çocukla ilgili kararlara aktif katılması ve çocuğun her iki ebeveynini de
görebilmesi olduğu söylenmiştir.
Ancak benzer
tarihlerde yabancı mahkeme kararlarının tenfizi ile gündeme gelen ortak
velayet, Yargıtay tarafından Türk kamu düzenine aykırı olarak kabul edilmiştir.
Bu dönemde verilen Yargıtay kararlarına göre boşanma veya ayrılığa karar
verilmesi halinde hâkim velayeti eşlerden birine vermelidir. Yabancı mahkemenin
müşterek çocukların velayetini anne ve babaya bırakması Türk Medeni Kanunu’na
aykırıdır. Bu gerekçelerle yabancı mahkeme ilamının velayete ait kısmı
hakkındaki tenfizi istemleri reddedilmiştir.
Yargıtay,
20.02.2017 tarihinde verdiği kararında köklü içtihadından dönmüş ve “ortak
velayetin Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmadığına” karar vermiştir. Bu
davada ilk derece mahkemesi, Yargıtay’ın önceki içtihatlarında olduğu gibi
ortak velayetin Türk kamu düzenine aykırı olduğuna karar vermiş ve tenfiz
talebini reddetmiştir. Yargıtay ise bu kararı oy birliğiyle bozmuş ve ortak
velayet düzenlemesinin Türk kamu düzenine aykırı olmadığına karar vermiştir.
“…
“ortak velayet” düzenlenmesinin, Türk kamu düzenine
“açıkça” aykırı olduğunu ya da Türk toplumunun temel yapısı ve temel
çıkarlarını ihlal ettiğini söylemek mümkün değildir. O halde yabancı mahkeme
ilamının tanınmasına ilişkin diğer koşulların da (5718 s. MÖHUK m.58) oluştuğu
ve tarafların ortak velayet konusunda çekişmelerinin bulunmadığı anlaşılmakla,
mahkemece yabancı mahkeme kararının velayete ilişkin kısmının da tanınmasına
karar verilecek yerde, isteğin Türk Kamu düzenine aykırı olduğu belirtilmek
suretiyle, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”
Yargıtay 2. Hukuk dairesi, 2016/18674
E., 2017/13800 K.