İçeriğe geç

6284 SAYILI KANUN

6284 Sayılı Kanun

6284 SAYILI YASA KAPSAMINDA TEDBİRLER

6284 SAYILI YASANIN AMACI

Türkiye, Mayıs 2011’de İstanbul Sözleşmesini (Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi) imzalamış ve Kasım 2011’de sözleşmeyi parlamentosunda onaylayan ilk ülke olmuştur. Sözleşmenin iç hukuka uyarlaması olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, Mart 2012’de ile yürürlüğe girmiştir. Bu kanun ile kadına ve ailenin diğer bireylerine karşı, kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin şiddetin önlenmesi amaçlanmaktadır

6284 SAYILI KANUN 1. MADDESİ

Kanunun ilk maddesinde kanunun amacının şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu belirtilmiştir.

TEDBİRLER

6284 sayılı kanun ve kanuna ilişkin uygulama yönetmeliği tedbir kararlarını ikiye ayırmıştır:

1- ÖNLEYİCİ TEDBİRLER

2- KORUYUCU TEBDİRLER

ÖNLEYİCİ TEDBİRLER

Önleyici tedbir kararı “kanunda belirtilen merciler tarafından şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişi hakkında, olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararı ifade eder.

KORUYUCU TEDBİRLER

Koruyucu tedbir kararı ise “kanun kapsamında belirtilen merciler tarafından korunan kişi hakkında olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararı’ ifade eder

1. Mülki Amir Tarafından Verilebilecek Koruyucu Tedbir Kararları

a. Barınma Yeri

b. Geçici Maddi Yardım

c. Rehberlik ve Danışmanlık Hizmeti

d. Geçici Koruma Altına Alınma

e. Kreş İmkânı

2. Hâkim Tarafından Verilebilecek Koruyucu Tedbir Kararları

a. İşyerinin Değiştirilmesi

b. Ayrı Yerleşim Yeri Belirlenmesi

c. Aile Konutu Şerhi Konulması (artık hakim kararına gerek olmaksızın tapular tarafından uygulanmaktadır)

d. Kimlik ve İlgili Bilgi ve Belgelerinin Değiştirilmesi

1. Hakim Tarafından Verilebilecek Önleyici Tedbir Kararları

Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden  derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması, Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması

Gerekli görülmesi hâlinde korunan kişinin, şiddete uğramamış olsa bile yakınlarına,  anıklarına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin hâller saklı kalmak üzere çocuklarına yaklaşmaması, Korunan kişinin şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesi, Korunan kişiyi iletişim araçlarıyla veya sair surette rahatsız etmemesi, Bulundurulması veya  aşınmasına kanunen izin verilen silahları kolluğa teslim etmesi

Silah taşıması zorunlu olan bir kamu görevi ifa etse bile bu görevi nedeniyle zimmetinde bulunan silahı kurumuna teslim etmesi, Korunan kişilerin bulundukları yerlerde alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmaması ya da bu maddelerin etkisinde iken korunan kişilere ve bunların bulundukları yerlere yaklaşmaması, bağımlılığının olması hâlinde, hastaneye yatmak dahil, muayene ve tedavisinin sağlanması, Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması ve tedavisinin sağlanması,

2. Mülki Amir Tarafından Verilebilecek Önleyici Tedbir Kararları

Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden  derhål uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi, Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, işyerine ve okula yaklaşmaması, Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması,

6284 SAYILI KANUNANDAN YARALANABİLECEK OLANLAR

6284 sayılı kanundan yararlanabilecek kişiler, kadınlar, çocuklar, aynı haneyi paylaşan veya paylaşmayan kimseler ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarıdır.

Kadınlar, ırk, yaş, fiziksel özellik, medeni hal fark etmeksizin 6284 sayılı kanundan yararlanabilir.

Çocuklar, 18’in altında olduğu sürece yaş, cinsiyet, din vb. hususlar fark etmeksizin şiddete uğramış veya şiddete uğrama tehlikesi altında ise 6284 sayılı kanundan faydalanabilir.

Aile bireyleri, uygulamada aile kavramı geniş yorumlanarak 6284 sayılı kanundan faydalanabilmektedir

ÖNEMLİ

Cinsiyete bakılmaksızın, “ısrarlı takip” kavramının tanımında yer alan tutum ve davranışlardan herhangi birine maruz kalan ya da maruz kalma tehlikesi altında olan her kişi, tek taraflı ısrarlı takip mağduru kabul edilir. Bu sebeple, şiddet uygulayanın, ısrarlı bir şekilde kişileri takip eden kişinin yaşı, cinsiyeti, mağdur ile arasındaki kan bağı, medeni hali vb. durumlar fark etmeksizin, ısrarlı takibe maruz kalan kişiler 6284 sayılı kanundan faydalanabilirler.

ISRARLI TAKİP NE DEMEKTİR?

Israrlı takip; özel hayatın gizliliğini ihlal eden, tehdit, korku, şantaj gibi yollarla kişiyi özgürlüğünden yoksun bırakan bir eylemdir. Israrlı takip, öncelikle bir tacizdir. Israrlı takip şiddetin fiziksel ve psikolojik şiddet türlerinden biri olarak değerlendirilir. Israrlı Takip suçu, Fiziken Takip Etmek veya Temas Kurmaya Çalışmak olarak iki şekilde gerçekleşebilir.

FİZİKEN TAKİP ŞEKLİNDE ISRARLI TAKİP

İşe, eve, okula veya herhangi bir yere giderken kişinin ısrarlı bir şekilde takip edilmesi, Kişinin eski sevgilisi, eşi tarafından sürekli takip edilmesi, kapısının önünde beklenmesi, istemediği notlar alması, Failin kendini görünür kılması ve beklenmeyen zamanlarda mağdurun karşısına çıkması, Failin beklenmedik zamanlarda kişinin karşısına çıkarak, davetsiz bir şekilde ortamlara dahil olması ısrarlı takip türleri arasında yer almaktadır.

TEMAS KURMAYA ÇALIŞMAK ŞEKLİNDEKİ ISRARLI TAKİP

Israrlı takibin temas ile gerçekleşen örnekleri arasında; Sosyal medya araçlarından mesaj, yorum, paylaşım gibi istenmeyen içerikler alma, Israrlı bir şekilde karşı tarafa; mektup,  mail, mesaj gönderme, telefon etme, Üçüncü kişilerin araya sokularak iletişim ve haberleşmenin sağlanması. Örneğin, üçüncü bir kişinin yüz yüze temas kurmak üzere aracı olarak mağdur ile görüşmesi.

AİLE KONUTUNUN ÖZGÜLENMESİ

Eşler arasında boşanmaya karar verildiğinde aynı evde ortak yaşama devam edilmez. Bu sebeple evlilik birliği içerisinde oturulan aile konutunda hangi tarafın oturmaya devam edeceği sorunu ortaya çıkar. Mahkemeden boşanma davası devam ederken aile konutunun taraflar kendisine özgülenmesini isteyebilir. Mahkeme ise **aile konutunda hangi eşin oturacağına tarafların mali durumlarına bakarak karar verir.** Ayrıca mahkeme karar verirken tarafların menfaatlerine de gözetir.

Aile konutunun kira olması ve kira sözleşmesi diğer eşin üzerinde olması durumu özgülenme tedbirini etkilemez. Yani eşler arasında kullanılan aile konutunun kira sözleşmesini diğer eşin yapması durumu o konutun bir eşe özgülenmesine engel teşkil etmeyecektir. Aynı zamanda konutun sahibi diğer eş olması durumunda da konutun bir eşe karşı özgülenmesi tedbiri etkilenmez.

Aile konutunun özgülenmesi tedbirinin verilmesine engel teşkil etmeyen bir durum da eşlerin kusurunun olup olmamasıdır. Aile konutunun kendisine özgülenmesini talep eden eşin boşanma davasında kusuru olup olmadığına bakılmaz. Eğer ihtiyaç duyuyor ise kusurlu olsun veya olmasın aile konutunun kendisine özgülenmesini mahkemeden talep edebilir.

2. HD. 04.03.2021 T. 5993/1988 AİLE KONUTUNUN KİRA SÖZLEŞMESİ

Tapuya aile konutu şerhi verilmemiş bile olsa o konutun aile konutu niteliği taşıyacağı- Bu haktan feragat edilemeyeceği gibi eşlerin anlaşmasıyla da ortadan kaldırılamayacağı; ancak belirli bir işlem için açık rıza ile ortadan kalkabileceği- Bu nedenle eşlerden birinin, diğer eşin rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceği, aile konutunu devredemeyeceği ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağı- 2. HD. 04.03.2021 T. 5993/1988

HGK. 26.10.2005 T. 12-676/600 AİLE KONUTUNUN TAHLİYESİ

Kural olarak eşlerden birisinin diğerine karşı ve ona tebaen taşınmazda oturuyor olması halinde, -boşanma gerçekleşse bile- İİK. 276/son uyarınca üçüncü kişi konumunda bulunmadığı ancak tahliyeye konu konutun ‘aile konutu’ olarak kullanıldığı, şikayetçi eşir halen orada çocukları ile birlikte oturmaya devam ettiğinin anlaşılması halinde, oradan tahliyesine karar verilemeyeceği- Taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmeli ve sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-HGK. 26.10.2005 T. 12-676/600

12. HD. 01.11.2016 T. E: 4773, K: 22776 AİLE KONUTUNUN TAHLİYESİ

Tahliyeye konu taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine yönelik açılmış bir dava ve aile mahkemesince bir belirlemenin bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye, tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-12. HD. 01.11.2016 T. E: 4773, K: 22776

AİLE KONUTUNUN TAHLİYESİ

Aile konutu üzerindeki tasarruf yetkisi yasa ile sınırlandırılmış olup, takibe ve tahliyeye konu taşınmazın “aile konutu olduğu”nun belirlenmesi halinde, mahkemece TMK. mad. 194/3 gereğinin yerine getirilip getirilmediğinin araştırılacağı-Şikayetçinin tahliye konusu yerin “aile konutu” olduğunun tespitine yönelik bir dava olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre gerektiğinde şikayetçiye tahliyesi istenen taşınmazın aile konutu olduğunu ispata yönelik olarak aile mahkemesine dava açma yetkisi ve olanağı verilmesi ve sonuca göre tahliyenin durdurulması ya da devamı yönünde icra mahkemesince karar verilmesi gerektiği-12. HD. 11.06.2014 T. 14428/16965; 12. HD. 11.06.2014 T.14427/16966; 12. HD. 13.03.2014 T. 3776/7329; 12. HD. 26.02.2014 T. 2701/5362

8. HD. 21.06.2017 T. 3527/9518 EŞİN KİRA KONTRATININ TARAFI HALİNE GELMESİ

TMK. mad. 194/son uyarınca, aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eşin, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline geleceği ve bildirimde bulunan eşin diğeri ile müteselsilen sorumlu olacağı-

Kiralayana gönderilen bildirim ile diğer eş de kira sözleşmesinin tarafı haline geldiğinden, her iki kiracı hakkında da icra takibi yapılması ve tahliye davasının da her iki kiracıya karşı açılması gerektiği- Davanın açılmasındaki eksiklik sonradan giderilebilir ise de, icra takibindeki eksikliğin sonradan giderilmesi mümkün olmadığından tahliye isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği- 8. HD. 21.06.2017 T. 3527/9518

TMK. mad. 194/son uyarınca, aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eşin, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline geleceği ve bildirimde bulunan eşin diğeri ile müteselsilen sorumlu olacağı- Kiralayana gönderilen bildirim ile diğer eş de kira sözleşmesinin tarafı haline geldiğinden, her iki kiracı hakkında da icra takibi yapılması ve tahliye davasının da her iki kiracıya karşı açılması gerektiği- Davanın açılmasındaki eksiklik sonradan giderilebilir ise de, icra takibindeki eksikliğin sonradan giderilmesi mümkün olmadığından tahliye isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği- 8. HD. 21.06.2017 T. 3527/9518

MALLARA İLİŞKİN TEDBİRLER

Bu konu mal rejimi konusunda ayrıntılı olarak incelenecektir. Ancak burada kısaca evlilik birliği içinde edinilen menkul ve gayrimenkul malların 3. kişilere devrinin önlenmesi için tedbir istenilebileceğini, Yine ikamet edilen evin satışının engellenmesi için aile konutu şerhi konulabileceğini söyleyerek yetinelim.

GEÇİCİ VELAYETE İLİŞKİN TEDBİRLER

Çocuğun velayeti boşanma davasının sonunda düzenlenir ve karara bağlanır. Bu sebeple davanın sonunu bekleyene kadar geçici olarak dava sırasında velayetin kendisinde olmasını isteyen eş mahkemeden geçici velayetin kendisine verilmesini talep edebilir.

Çocuğun geçici velayetini alamayan ebeveyne karşı da çocuğu ile iletişimi kopmaması amacıyla kişisel ilişki tesis günleri tayin edilir. Kişisel ilişki tesis günlerinde görüşme hakkı tanınır.

Ayrıca boşanma davası sırasında geçici velayeti almış olması dava sonunda da kesin olarak alacağı anlamına gelmez.

TEDBİR NAFAKASI

Boşanma sırasında tarafların tedbir nafakası talep etme hakkı vardır. Tedbir nafakası boşanma sırasında geçimini sağlayamayan veya varsa müşterek çocuklarının giderlerini karşılayamayan eşe karşı verilen nafakadır. Tedbir nafakası sadece boşanma davasının yargılaması sırasında talep edilebilir. Eşin nafaka talebi haklı görüldüğü takdirde boşanma davasının yargılaması süresince tedbir nafakasının ödenmesine karar verilir.

Davanın sonuçlanmasıyla mahkeme tarafından tedbir nafakası başka nafaka niteliğinde (yoksulluk nafakası gibi) ödenmesine karar verilebilir ya da nafaka ödenmesi sonlandırılabilir.

Ayrıca tedbir nafakasının talep edilebilmesi için yine eşler arasında kusuru olup olmadığına bakılmaz. Kusuru olsun veya olmasın ihtiyacı olan kişi boşanma davasında tedbir nafakasının ödenmesini talep etme hakkı vardır.

Boşanan eşlerden maddi olarak güçlü tarafın boşanma durumuyla maddi zarar görecek ve yoksulluğa düşerek geçimini sağlayamayacak durumdaki diğer eşe **boşanma aşamasında** yaptığı nakdi yardım tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası boşanma davasının başlamasıyla başlayıp boşanmanın kesinleşmesiyle sona erer. Yoksulluğa düşecek eş ve müşterek çocuk için ödenecek tedbir nafakasını belirlerken **boşanmanın kesinleşmesi gerçekleşmiş gibi güncel ihtiyaçları** hesaplayacak, maddi olarak güçlü tarafın geliriyle ve nafaka alacaklılarının giderleriyle oranlı olacak şekilde bir nafaka ödenmesine hakim hükmeder.

Boşanma sırasında tarafların tedbir nafakası talep etme hakkı vardır. Tedbir nafakası boşanma sırasında geçimini sağlayamayan veya varsa müşterek çocuklarının giderlerini  karşılayamayan eşe karşı verilen nafakadır. Tedbir nafakası sadece boşanma davasının yargılaması sırasında talep edilebilir. Eşin nafaka talebi haklı görüldüğü takdirde boşanma davasının yargılaması süresince tedbir nafakasının ödenmesine karar verilir.

Boşanan eşlerden maddi olarak güçlü tarafın boşanma durumuyla maddi zarar görecek ve yoksulluğa düşerek geçimini sağlayamayacak durumdaki diğer eşe **boşanma** **aşamasında** yaptığı nakdi yardım tedbir nafakasıdır. Tedbir nafakası boşanma davasının başlamasıyla başlayıp boşanmanın kesinleşmesiyle sona erer. Yoksulluğa düşecek eş ve müşterek çocuk için ödenecek tedbir nafakasını belirlerken **boşanmanın kesinleşmesi** **gerçekleşmiş gibi güncel ihtiyaçları hesaplayacak**, maddi olarak güçlü tarafın geliriyle ve nafaka alacaklılarının giderleriyle oranlı olacak şekilde bir nafaka ödenmesine hakim hükmeder.

NAFAKANIN BELİRLENMESİ

• Hakim nafaka miktarına hükmederken; aşağıdaki hususları dikkate alır

• Tarafların ekonomik durumu,

• Kaç müşterek çocuk olduğu,

• Çocuğun yaşı,

• Eşin/çocukların yeme içme ve giyim masrafları,

• Çocukların eğitim giderleri,

• Eşin/çocukların varsa kira giderleri,

• Faturalar ve sabit giderler,

• Tarafların meslekleri,

• Tarafların gelirleri,

• Ulaşım giderleri,

• Tarafların borçları,

• Sağlık giderleri,

• Tarafların teknoloji giderleri,

TEDBİR NAFAKASINDA TALEPLE BAĞLILIK

Üç nafaka türünden bahsetmiştik. Bunlar tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakalarıdır. Tedbir ve yoksulluk nafakası taleple bağlıdır. Hakim müşterek çocuklar için tedbir nafakasına ve iştirak nafakasına re’sen hükmetmelidir. Çocukların bakım giderlerinin karşılanması ve çocuklarla ilişkilerin düzenlenmesi kamu düzenine ilişkindir.

Tedbir nafakasını belirlerken aile konutunda hangi tarafın kalmaya devam ettiği, çocuğa hangi tarafın baktığı, boşanan eşlerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınır. Mali olarak güçlü tarafın geliri oranında bir nafakaya hükmedilecektir. Gelir yalnızca maaş değildir. Kişinin her türlü kazancı, örneğin kira geliri hesaba katılır. Ya da kişi kira ödemiyorsa yaşam şartları buna göre hesaplanır.

NAFAKA NASIL ÖDENİR

TMK madde 330/2’de ve 330/3’te

Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” denmektedir. İştirak nafakası, amacı gereği irat biçiminde ödenmektedir. Kanun hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere iştirak nafakanın düzenli bir şekilde irat biçiminde peşin ödenmesi gerekmektedir. Taraflar açık bir şekilde yabancı para cinsinden ödenmesi hususunda özellikle anlaşmadıkları takdirde, Türk lirası üzerinden karar verilir.

HGK. 01.03.2023 Τ. 2-771/135 HAKİMİN TEDBİR NAFAKASI AÇISINDAN RESEN HAREKET ETMESİ

Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşeceğine göre, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda kesinleşmiş bulunan tedbir nafakası miktarı yönünden yeniden değerlendirme yapılarak farklı bir hüküm kurulmasının kabul edilemeyeceği- “TMK 169 ile düzenleme altına alınan hüküm uyarınca hâkimin resen hareket etme yükümlülüğü bulunduğu, dolayısıyla somut olayda yer alan tedbir nafakasına ilişkin uyuşmazlık yönünden hâkimin yargılamanın her aşamasında yeniden düzenleme yapabilmesinin mümkün olduğu” şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği- HGK. 01.03.2023 Τ. 2-771/135

2. HD. 20.09.2022 Τ. 710/7206 HAKİMİN TEDBİR NAFAKASINA HÜKMETMESİ GEREKTİĞİ

Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat az olup hakkaniyet ilkesi gereğince daha uygun miktara hükmedilmesi gerektiği-Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek boşanma dava tarihinden geçerli olmak ve boşanma hükmünün kesinleşme tarihine kadar devam etmek üzere, kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerektiği- 2. HD. 20.09.2022 Τ. 710/7206

2. HD. 12.09.2022 T. 4971/6857 ZİNA YAPAN KADINA TEDBİR NAFAKASI BAĞLANAMAYACAĞI

Davacı erkeğin kadının zina eylemini affettiği, affedilen eylemlerin boşanma gerekçesi yapılamayacağı ve davalı kadının, dava tarihinden sonraki dönemde erkek tarafından affa uğrayan zina eylemine konu başka bir erkekle olan birlikte yaşamına bir müddet daha devam ettiğinden kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiği- 2. HD. 12.09.2022 T. 4971/6857

2. HD. 08.11.2021 T. 6471/8232 TEDBİR NAFAKASININ HAKKANİYETLE BELİRLENMESİ  GEREKTİĞİ

Davalı erkeğin ekonomik durum araştırmasından ve tanık beyanlarından erkeğin ticari taksisinin olduğu anlaşıldığından ve ayrıca dosya arasında bulunan sosyal inceleme  raporunda davalı erkek ile yapılan görüşmede erkeğin İstanbul’da bulunan aile şirketinin Antalya şubesinde çalıştığı beyan edildiğinden, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda tedbir ve yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekeceği- 2. HD. 08.11.2021 T. 6471/8232

HGK. 15.03.2023 Τ. 2-1010/214 BAĞIMSIZ TEDBİR NAFAKASI

TMK’nın 197 nci maddesine dayalı bağımsız tedbir nafakası niteliğinde olup birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa veya eşlerden birinin haklı bir sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçınması yada ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine hâkimin eşlerden birinin istemiyle, diğer eşe bir miktar parasal katkı yapmasına karar vereceği, uygulamada TMK. md. 197. hükmüne göre gerek eş ve gerekse ergin olmayan çocuklar için hâkim tarafından belirlenen bu parasal katkıya bağımsız tedbir nafakası denildiği, bu davalarda eşin ayrı yaşamada haklılığı varsa bağımsız tedbir nafakasına hükmedileceği- Kadın eş yararına TMK’nın 169. maddesi uyarınca boşanma davasının devamı süresince geçici önlem olarak eşe verilen geçici tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuşsa da, mahkemece usule aykırı olarak verilen direnme kararında; birleşen bağımsız tedbir nafakası ile bozma ilâmında yazılı davanın devamı süresince geçici önlem olarak eşe verilen geçici tedbir nafakası arasındaki fark gözetilmemiş, birleşen dava yanlış nitelendirilerek TMK’nın 169 uncu maddesine göre hüküm kurularak çelişkiye yol açılmış olduğu- HGK. 15.03.2023 Τ. 2-1010/214

1- EŞLERE İLİŞKİN OLARAK ALINABİLECEK TEDBİRLER

BU TEDBİRLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Geçici nitelikteki tedbir kararları her zaman istenilebilir Hakim tarafından re’ sen geçici nitelikleki tedbir kararları alınabilir. (Talep olmasa bile) Alınan geçici nitelikteki tedbir kararları ancak uyuşmazlık konusunda olabilir. Boşanma davalarında verilen tedbir kararlarına karşı tek başına kanun yoluna gidilemez bu kararlar ancak esas hükümle birlikte istinaf yada temyiz edilebilirler. Boşanma kararının kesinleşmesi ile geçici tedbirler ortadan kalkar. Evlilik dışı ilişki yaşayan eşe uygulanmaz. Evlilik dışı ilişki yaşayan eş tedbir nafakasından yararlanamaz.

3- ÇOCUKLARA İLİŞKİN TEDBİRLER

– Çocuğun bir tarafın geçici olarak himayesine bırakılması

– Çocukla geçici kişisel ilişki kurulması

– Çocuk için geçici tedbir nafakası verilmesi

– Çocuk mallarına ilişkin geçici önlem alınması

– Çocuk kaçırmaya karşı önlem alınması

ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE İLİŞKİN TEDBİRLER

Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması, Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi. Korunan kişilere, bu kişilerin bulundukları konuta, okula ve işyerine yaklaşmaması, Çocuklarla ilgili daha önce verilmiş bir kişisel ilişki kurma kararı varsa, kişisel ilişkinin refakatçi eşliğinde yapılması, kişisel ilişkinin sınırlanması ya da tümüyle kaldırılması

BOŞANMA DAVALARINDA NAFAKA- VELAYET- MADDİ – MANEVİ TAZMİNAT

VELAYET

Anne ve baba evli olduğu sürece ortak velayet söz konusudur. Anne ve baba birlikte yaşamıyor ancak evliler ise velayet hakim tarafından geçici olarak eşlerden birine verilir. Eğer eşlerden biri ölmüşse, sağ kalan eş velayeti alır. Anne ve baba evli değil ise, velayet anneye aittir. Velayet evli olmayan babaya eğer çocuğun menfaati gerektiriyorsa verilebilir.

Evlilik devam ederken birlikte kullanılan velayet hakkı kural olarak boşanmada taraflardan birine verilir. Öncelikle boşanma davası sırasında çocuğun velayeti tedbiren taraflardan  birine verilir, daha sonra boşanma kararı ile birlikte hakim çocuğun velayetini taraflardan birine verir. Boşanma sebebi, velayetin hangi tarafa verileceği ile yakından ilgili değildir.

Hakimin hangi tarafa velayeti vereceğine dair geniş bir takdir hakkı vardır. Hakim karar verirken, çocuğun üstün yararını gözetmek zorundadır. Çocuğun üstün yararını belirlerken; onun bedensel, zihinsel ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları; ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları, çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur.

Önemli olan, çocuğun hangi tarafta kalması halinde daha iyi yetiştirileceği ve bakılacağı, eğitim ve öğreniminin daha iyi sağlanacağıdır.

Bu kapsamda, çocuğun cinsiyeti, doğum tarihi, eğitim durumu, kimin yanında okumakta olduğu, velayeti talep eden tarafın çocuğun eğitim durumu ile ilgilenip ilgilenmediği, sağlığı, sağlık durumuna göre tedavi olanaklarının kimin tarafından sağlanabileceği gibi özel durumuna ilişkin hususlar göz önünde tutulmalıdır.

2. HD. 07.06.2018 T. 17611/7469 KARARI (ANNE BABANIN FARKLI ŞEHİRDE OLMASI)

Velayeti babaya bırakılan ortak çocuklarla anne arasında düzenlenen kişisel ilişkide aynı şehir-farklı şehir ayrımı yapıldığı, günümüzdeki ulaşım kolaylığı dikkate alındığında taraflar bu hususun gözetilmesini açıkça talep etmemişlerse, aynı yer, ayrı yer ayrımı yapılmasına gerek bulunmadığı- 2. HD.07.06.2018 T. 17611/7469

Velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde anne ve babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması kaçınılmazdır. Bu nedenle, mahkemece çocuğu başkasına bırakma, ihmal etme, kaçırma, iradi olarak terk etme, yönlendirme hususları ile tarafın velayet talebinin olup olmaması, şiddet uygulaması, sadakatsizliği, ekonomik durumu, mesleği, yaşadığı ortam, kötü davranışı, alkol bağımlılığı, sağlığı, dengesiz davranışları dikkate alınır.

Mahkemece, açıklanan özellikler yanında mümkün oldukça çocuğun alıştığı ortamın değiştirilmemesine, kardeşlerin ayrılmamasına özen gösterilmeli, velayetin verileceği taraf yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri, ahlaki gelişmesine engel olup olmayacağı yönünde ciddi ve inandırıcı delil olup olmadığı veya hemen meydana gelecek tehlikenin varlığının ispat edilip edilemediği ve maddi durumun iyiliğinin tek başına velayetin değiştirilmesini gerektirmeyeceği hususu da mutlaka değerlendirilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 13.10.2010 gün ve 2010/2-501 E. 2010/492 K.; 23.11.2011 gün ve 2011/2-547 E. 2011/695 K.; 16.03.2012 gün ve 2011/2-884 E. 2012/197 K. ile 06.03.2013 gün ve 2012/2-794 E. 2013/310 K.

2. HD. 24.05.2018 T. 18720/6623 KARARI (KARDEŞLERİN AYRILMAMASI)

Kardeşlerin birbirinden ayrılmasının onların bedeni ve ruhi gelişimlerine olumsuz etki yapacağı kuşkusuz olduğu ve çocuğun ‘üstün yararı’ hariç ‘kardeşlerin birbirinden ayrılmama ilkesi’ esas olduğundan, ortak çocuk Z…..’nin velayetinin davalı-davacı baba yerine davacı-davalı anneye verilmesinin isabetsiz olduğu- Ortak çocuk U…..’nun dava sırasında davacı anne yanında fiilen kaldığı süre belirlenerek bu süreye sınırlı olmak üzere anne yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği- 2. HD. 24.05.2018 T. 18720/6623

2. HD. 24.05.2018 T. 18800/6668 KARARI (KARDEŞLERİN AYRILMASI)

Velayet kendisine bırakılmayan ortak çocukla diğeri arasında kişisel ilişki düzenlenirken kardeşlerin birbirini görmelerine olanak sağlayıcı şekilde düzenleme yapılmasının kardeşlik ilişkisinin gelişmesi için önemli olduğu- 2. HD. 24.05.2018 T. 18800/6668

Birden fazla çocuk olması halinde çocukların velayetinin tek bir tarafa verilmesi zorunlu değildir. Örneğin, iki çocuk varsa, bu çocuklardan birinin velayeti anneye, diğerinin velayeti babaya verilebilir. Ancak çocukların kardeşlik ve paylaşım duygusunun gelişimi için Yargıtay “kardeşlerin birbirinden ayrılmaması ilkesi”ni benimsemiştir. Kardeşlerin ayrı ebeveynlere velayetlerinin verilmesi halinde, kişisel ilişkinin kardeşlerin bir araya gelebileceği şekilde düzenlenmesi gerekir.

Kanun velayet hususunda hakime geniş takdir yetkisi tanıdığından, taraflar arasında velayete ilişkin anlaşma olsa dahi hakim, taraflar arasındaki anlaşmadan farklı bir karar verebilir. Hatta hakim velayeti her iki tarafa da vermeyerek, çocuğa vasi atayabilir.

Velayet kamu düzenine ilişkin olduğu için hakimin kendiliğinden araştırması, diğer bir deyişle, re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Velayeti hangi tarafa vereceğine karar verirken hakim, anne ve babayı dinler ve çocuğun üstün menfaati ne gerektiriyorsa ona göre velayeti taraflardan birine verir. Tarafların yaşam ve konaklama, gelir, sosyal ve psikolojik  urumuna göre çocuğun sağlıklı gelişimi ve bakımı için velâyeti üstlenmeye engel bir durumunun bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir. Hakim, boşanma sebebi ile velayeti  ayrıştırarak değerlendirir. Burada tarafların mali durumları, yaşları, boşanmada kusurlu olup olmadıkları çok önemli değildir.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 12. ve Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesinin 3. ve 6. maddeleri idrak çağındaki çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşünün alınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesini öngörmektedir. Dolayısıyla idrak yaşındaki çocuklara hangi ebeveyni ile birlikte yaşamak istediği sorulmalıdır.

Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre 8 yaşındaki çocuk idrak çağında kabul edilir; 8 yaş ve üzerindeki çocuklara velayetinin kime verilmesini istedikleri sorulmak zorundadır.

Dolayısıyla, aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan inceleme ve rapor istenip, ebeveyn ve ortak çocuk ile görüşülmek suretiyle çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği ve velâyet hakkındaki görüşünün anılan uzmanlar tarafından alınması gerekir.

2. HD. 20.01.2021 T. 5946/437 KARARI (İDRAK YAŞINDAKİ ÇOCUK)

Çocukların üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine karar verilmesi mümkün olsa da; velayet hususunun, çocukları ilgilendiren konuların en başında gelmesi nedeniyle idrak çağında oldukları anlaşılan ortak çocukların bilgilendirilerek, velayet hakkındaki tercihlerinin kendilerine sorulması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiği- 2. HD. 20.01.2021 T. 5946/437

2. HD. 20.01.2021 T. 6360/431 KARARI (ÇOCUKLARIN DİNLENMESİ)

Yargılama süreci boyunca tarafların ortak çocuklarının anne yanında kaldıkları; çocukların anne yanında kalmalarının fiziksel, sosyal, kültürel ve psikolojik gelişimlerini olumsuz etkileyeceği hususu ispatlanmamış olup, duruşmada dinlenen ortak çocukların da velayet hususunda ebeveynleri arasında seçim yapmak istemedikleri, babanın ise; kendisine yeni bir aile düzeni kurmuş olması ve çocukların alıştıkları çevreden ayrılmaması ilkeleri bir arada değerlendirildiğinde ortak çocukların velayetlerinin anneye verilmesi gerektiği- 2. HD. 20.01.2021 T. 6360/431

Yaşı küçük olan çocuklar ve anne şefkat ve bakımına muhtaç olan çocukların velayeti anneye verilir. Velayetin üstlenilmesinde engel bir durum olmadığı anlaşıldığı sürece, çocuk beyanında da baba ile yaşama arzusu yoksa, çoğunlukla velayet anneye verilir. Çocuğun yaşının çok küçük olması halinde, anlaşmalı boşanma davalarında, taraflar arasında çocuğun velayetinin babaya bırakılması hususunda mutabakat olması halinde dahi hakim çocuğun velayetini anneye verebilir. Bu halde, tarafların mutabık olmaması halinde anlaşmalı boşanma davası çekişmeli hale gelebilir.

ANNENİN EVLENMESİ YARGITAY KARARI

Çocuğun annesi ile, yaptığı evlilik sebebiyle görüşmek istemediğini bildirmesi, annenin onunla görüşme isteğine karşılık vermemesi ya da çocuğun sınav başarı puanına uygun yatılı bir okula yerleştirilmesi velayetin kaldırılmasını ya da velayetin değiştirilmesini gerektirmez. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 8.6.2016, 2016/10716 E., 2016/11271 K.

Velayet kamu düzenine ilişkindir; asıl olan çocuğun sağlık, eğitim ve ahlaki bakımdan yararıdır. Çocuğun velayetinin anneye bırakılması çocuğun sağlığını, eğitimini veya ahlaki değerlerini olumsuz yönde etkileyecek ise, velayet anneye verilmez. Örneğin anne hayat kadını ise velayet anneye verilmez. Anne ve babadan her ikisi de çocuğun velayetini üstlenebilecek durumda ise ancak boşanma davasında eğer çocuk babası ile birlikte yaşamak istediğini beyan etmiş ise, araştırma yapılarak babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum olmadığı anlaşılır ise, çocuğun üstün yararı gözetilerek velayeti babaya bırakılabilir. Anne ile babanın ortak karar alarak velayeti babaya bırakması halinde de eğer babanın velayeti üstlenmesine engel bir durum yoksa velayet babaya bırakılabilir.

2. HD. 20.01.2014 T. 14501/912 KARARI (VELAYETİN KAMU DÜZENİNDEN OLUŞU)

Velayete ilişkin davaların kamu düzeniyle doğrudan ilgili olup, re’sen araştırma ilkesinin geçerli olduğu gibi, davayı kabulün de sonuç doğurmadığı, davanın bu niteliğinin, duruşmalı inceleme yapılmasını, delil toplanması ve ayrıntılı araştırmayı gerekli kıldığından incelemenin duruşmalı olarak yapılmasına karar verilerek ilgililerin duruşmaya davet edilmeleri ve gösterdikleri takdirde tarafların delillerinin de toplanması, gerek duyduğu takdirde mahkemenin de re’sen araştırma yapması, çocuğun idrak çağında olup olmamasına bağlı olarak görüşüne başvurması ve gerektiğinde uzman incelemesi (4787 sayılı Kanun md. 5) de yaptırılarak, tüm delillerin hep birlikte değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerektiği-2. HD. 20.01.2014 T. 14501/912

2. HD. 13.12.2013 T. E: 2013/6443, K: 29485 KARARI

Anne ve babanın; deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle velayet görevini gereği gibi yerine getirmemesi, ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklamaları halinde hâkim velayeti anne ve babanın her ikisinden de kaldırabileceği- 2. HD.13.12.2013 T. E: 2013/6443, K: 29485

2.HD. 20.02.2017 T. E:2016/15771 K:2017/1737

Velâyetin, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu- Ana ve baba evil değilse velâyetin anaya ait olduğu- Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velâyet kendisinden alınmışsa hâkimin, çocuğun menfaatine göre, vasi atayacağı veya velâyeti babaya vermesinin gerektiği- 2.HD. 20.02.2017 T. E:2016/15771 K:2017/1737

2. HD. 02.03.2015 T. 20478/3120 KARARI (ÇOCUĞUN VELAYETİNİN ANNE BABADAN ALINMASI

Çocuğun huzurunun tehlikeye girmesi, ana ve babanın yükümlülüklerine aykırı davranmaları, çocuk ile ciddi olarak ilgilenmemeleri halinde kişisel ilişki kurma hakkının reddedilmesi veya kendilerinden alınmasının mümkün olduğu- 2. HD. 02.03.2015 T. 20478/3120

ANNENİN VELAYET HAKKINI KÖTÜYE KULLANMASI

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, tarafların Adana 4. Aile Mahkemesinin 2015/787 esas-2016/103 karar sayılı ilamı ile boşandıkları, bu kararın 18.03.2016 tarihinde kesinleştiği, davacı babanın Adana ilinde, davalı annenin ise boşandıktan sonra Aydın ilinde yaşamaya başladığı, davalı annenin ortak çocuğu kurulan kişisel ilişki nedeniyle 15.07.2016 tarihinde aldığı, 31/07/2016 tarihinde davacı babaya teslim etmesi gerekirken teslim etmeyerek sakladığı, bunun üzerine davacı babanın birçok kez ortak çocuğu teslim almak için icra memurları ile birlikte davalının yaşadığı eve gittiği ancak ortak çocuğu teslim alamadığı, sonrasında idari ve adli makamlara başvurduğu, maddi ve manevi çaba sarfettiği, son olarak dava devam ederken 01.08.2017 tarihinde yeniden birden fazla polis nezaretinde icra memurları ile birlikte davalı kadının yaşadığı mahalleye girebildikleri, ortak çocuğu komşunun evinde davalı kadının kız kardeşi tarafından gizlenmiş olarak buldukları, davalı kadının bu eylemleri nedeni ile Aydın 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/947 esas – 2017/283 karar sayılı dosyasında çocuğu alıkoyma suçundan cezalandırılmasına karar verildiği, verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik kararının 27/04/2017 tarihinde kesinleştiği, davalı anne yanında alıkonulduğu bir yıllık süre zarfında o tarihte henüz beş yaşında olan ortak çocuğun terör örgütü sempatizanlığını çağrıştırır şekildeki fotoğraflarının uygunsuz ifadelerle sosyal medyaya davalı anne ve yakınları tarafından yüklenildiği, ortak çocuğun davacı baba yanına geldikten sonra ilk derece mahkemesince aldırılan sosyal inceleme raporunda da belirtildiği gibi, korkmuş olduğu, sürekli ağladığı, kapının arkasına saklandığı, bu nedenlerle davalı annenin velayetin değiştirilmesi davası açma hakkını kullanmak yerine kişisel ilişkiden kaynaklanan haklarını amacına ve yükümlülüklerine aykırı olarak kullandığı, bu durumun tanık beyanları ve ceza mahkemesi kararı ile sabit olduğu, yine davalı anne yanında bulunduğu süre zarfında ortak çocuğu gizlemek için dışarı çıkarmadıkları, tüm bu yaşananlar sonucu ortak çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin tehlikeye girdiği anlaşılmıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, ortak çocuk ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasının değişen koşullara göre her zaman yeniden değerlendirilebileceği de dikkate alınarak ortak çocuk ile davalı anne arasındaki kişisel ilişkinin çocuğun üstün yararı doğrultusunda şu aşamada kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 01.06.2020, 2020/1370 E., 2020/2447 K.

ANNENİN GEÇİCİ VELAYET HAKKINI KÖTÜYE KULLANMASI

Tarafların ortak çocuğu Kerem, 13.09.2007 doğumlu olup, altı yaşındadır. Yargılama sırasında velayeti dava süresince anneye bırakıldığı ve baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulduğu halde, annenin kişisel ilişkiyi sürekli olarak engellediği, bu yönde yapılan icra takibine karşın, babanın çocuğunu göremediği dosya kapsamından ve icra takibine ilişkin evraktan anlaşılmaktadır. Baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişimine engel olacağı yönünde ciddi ve inandırıcı deliller de bulunmamaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında velayetin davacı-davalı (baba)’ya bırakılması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 08.04.2013, 2012/22151 E., 2013/9689 K.

Dosya kapsamındaki delillerden ve davalı-davacı erkeğin 5 kez müşterek çocuk ile kişisel ilişki tesisi için icraya başvurduğu, icra kanalıyla kadının ailesiyle birlikte yaşadığı konuta gelindiğinde çocuğun orada bulunmadığı gerekçesiyle kişisel ilişki tesis edilemediği, ancak dosya içerisinde bulunan sosyal ekonomik durum araştırmasında ve sosyal inceleme raporunda kadının ailesinin yanında oturduğunun belirlendiği, kadın tarafından yeni bir adres bildirilmediği anlaşılmaktadır. Bu suretle annenin baba ve çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi engelleyerek geçici velayet görevini kötüye kullandığı anlaşılmaktadır. Çocuğun baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi sebep ve deliller de bulunmamaktadır. O halde müşterek çocuğun velayetinin babaya verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi,17.10.2016, 2016/17842 E., 2016/13832 K.

HGK. 01.04.2015 T. 1926/1139 ANNENİN ÇOCUĞUN BABAYLA GÖRÜŞMESİNİ ENGELLEMESİ

Velayetin belirlenmesi ve düzenlenmesinde ana babadan kaynaklanan özelliklerin de dikkate alınması gerektiği, TMK. mad. 324 hükmü ile dosya arasındaki icra dosyaları ve davalı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten dolayı uygulanan yaptırım bir arada düşünüldüğünde, davalı annenin çocuğun babayla kişisel ilişki hakkını sürekli olarak engellediği, bundan dolayı hakkında çocuk teslimine muhalefet etmekten yaptırım uygulandığı, bu suretle TMK’nın 324. maddesinde yer alan yükümlülüğüne aykırı davrandığı, bu durumda davalı annenin sekiz yaşındaki müşterek çocuğun gelişimi için önemli olmasına rağmen babası ile görüşmesini engelleyerek, velayet hakkını kötüye kullandığı hususunun kanıtlandığı ve müşterek çocuğun velayetinin davalı anneden alınarak davacı babaya verilmesi gerektiği- HGK. 01.04.2015 T. 1926/1139

IDRAK DIŞINDA ÇOCUĞUN BABAYLA KALMAK İSTEMESİ

Somut olayda, tüm dosya kapsamından, yargılama sırasında idrak çağında olan tarafların ortak çocuğu 2008 doğumlu Yasemin mahkeme huzurunda ve uzman eşliğinde alınan beyanında babasının yanında kalmak istediğini beyan etmiştir. Çocuğun tercih ve görüşüne önem verilmemesini gerektiren, menfaatine aykırı bir husus bulunmamaktadır.

Davacı babanın velayet hakkını kullanmasına engel bir durumda ispatlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, ortak çocuk Yasemin’in üstün yararları gözetildiğinde velayetinin davacı babaya bırakılması gerekirken, davalı anneye bırakılması doğru bulunmamış ve bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 12.10.2020, 2020/2825 E., 2020/4588 K.

ÇOCUĞUN FİİLEN BABAYLA KALMASI

Velayet kendisine verilen davacı-karşı davalı annenin uzman bilirkişi ile yaptığı görüşmede ortak çocuğun fiilen baba yanında kaldığını, çocuğu yanına almayacağını ancak çocuğun velayetini de babaya vermeyeceğini beyan ettiği belirtilmiş ve tedbiren velayetin babaya verilmesine karar verilmiştir. Davacı-karşı davalı annenin, ortak çocuğu fiilen babaya bıraktığı ve halen çocuğun baba yanında kaldığı anlaşılmıştır. Ortak çocuğun velayetinin Türk Medeni Kanunu’nun 182. ve 336/2. maddeleri uyarınca babaya bırakılması gerekirken annenin velayetine bırakılması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 17.10.2018, 2016/24488 E., 2018/11293 K.

ÇOCUĞUN BABAYLA KALMAK İSTEMESİ

Ali, babası ile kalmak istediğini, babası ile mutlu olduğunu ifade etmiştir. Velayetin düzenlenmesinde asıl olan çocuğun üstün yararıdır. Çocuğun üstün yararı belirlenirken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Dosya kapsamından, çocuğun tercihinin üstün yararına aykırı olduğuna yönelik, bir başka deyişle baba yanında kalmasının çocuğun bedeni, fikri ve ahlaki gelişmesine engel olacağı yönünde ciddi sebep ve delil bulunmamaktadır. Velayetin babaya verilmesinde çocuğun yararına aykırı bir husus kanıtlanmadığına göre; ortak çocuk Ali’nin tercihi ve üstün yararı esas alınıp velayetinin babaya verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 15.01.2019, 2018/7798 E., 2019/169 K.

VELAYETİN DEĞİŞTİRİLMESİ

Velayet düzenlemesinde; çocukla ana ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınması gereklidir. Çocuğun yararı ise; çocuğun bedensel, fikri ve ahlaki bakımdan en iyi şekilde gelişebilmesi ve böyle bir gelişmenin gerçekleştirilmesi için, çocuğa sosyal ekonomik ve kültürel koşulların sağlanmış olmasıdır. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, velayeti babaya verilen müşterek çocuğun hafta içi anne yanında, hafta sonu ise baba yanında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durum velayet görev ve sorumluluğun örtülü olarak devri anlamına gelir. Ayrıca mahkemece alınan uzman raporu ve çocuğun görüşüde dikkate alındığından velayetin değiştirilmesine ilişkin talebin kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 9.2.2016, 2015/20302 E., 2016/2037 K.

ÇOCUĞUN ANNEANE VE DEDEYE BIRAKILMASI

Boşanma kararıyla müşterek çocuk 2008 doğumlu Fatoş’un velayeti babaya verilmiş, bu karar 25.07.2008 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı babanın boşanma kararından sonra başkasıyla evlendiği ve çocuğu Fatoş’u kendi ailesinin yanına bıraktığı anlaşılmıştır. Uzman raporunda da çocuk Fatoş’a dede ve üvey babaanne tarafından bakıldığı ve babanın yeni eşi ve müşterek çocuk Muhammed ile ayrı bir evde yaşadığı belirtilmiştir. Velayet hakkına  Sahip olan, bu sorumluluğunu başkasına devredemez. Bizzat yerine getirmek zorundadır. O halde, davalı babanın müşterek çocuk Fatoş yönünden velayet bakım ve gözetim görevini ihmal ettiği ve velayetin değiştirilmesi şartlarının (TMK. md. 183, 349) oluştuğu ispat edilmiş olup; müşterek çocuk Fatoş’un velayetinin değiştirilmesi talebine ilişkin davanın kabulü gerekirken, redid doğru görülmemiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 26.06.2014, 2014/8240 E., 2014/14575 K.

2. HD. 09.01.2024 T.9245/42 ÇOCUĞUN ANNEANNE DEDE İLE KİŞİSEL İLİŞKİSİ

Çocuğun babasının vefat ettiği, davacı dedenin torunuyla arasında kişisel ilişki kurulmasını talep ettiği, velinin isteğine aykırı düşse bile büyükanne ve büyükbabanın torunları ile kişisel ilişki kurulmasını isteme ve dava açma haklarının olduğu, olağanüstü haller mevcutsa çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocuk ile kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkının diğer kişilere ve özellikle hısımlara tanınabileceği, kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun özellikle eğitim, sağlık ve ahlâk bakımından yararlarının esas tutulacağı, davacı dedenin torununu görmek ve onunla uygun kişisel ilişki kurmak, torun sevgisini tatmak ve çocuğa da bu sevgiyi vermek hakkının bulunduğu, dosyada bu hakkın kötüye kullanacağına ilişkin bir delil bulunmadığı ve uzman heyet raporu da esas alınarak çocukla dedesi arasında yatılı olmayacak şekilde kişisel ilişki kurulmasının usul ve kanuna uygun olduğu- 2. HD. 09.01.2024 T. 9245/42

2. HD. 18.10.2022 T. 6425/8259 ÇOCUĞUN BABAANNE İLE KİŞİSEL İLİŞKİSİ

Kişisel ilişki kurulmasına ilişkin davaların temyizinin duruşmalı incelenmeyeceği- Mahkemece, küçüğün, eğitim durumunu aksatmayacak, bedeni ve fikri gelişimini olumsuz etkilemeyecek ve davalı annenin velayet görevini gereği gibi yerine getirmesine engel olmayacak şekilde davacı babaanne ve çocuklar arasında uygun süreli kişisel ilişki düzenlemesi yapılması gerektiği- 2. HD. 18.10.2022 T. 6425/8259

2. HD. 29.09.2020 T. 3888/4296 ÇOCUĞUN BABAANNE İLE KİŞİSEL İLİŞKİSİ

Küçüğün büyük annesi ve büyük babası olan davacıların torunlarını sevme, onunla kişisel ilişki kurulmasını isteme, en doğal hakları olup; baba ve davacılar arasında anlaşmazlık bulunmasının, davacıların torunları ile kişisel ilişki kurmasına engel teşkil etmeyeceği- Annesini kaybetmiş çocukların eksikliğini gidermesi için büyükanne ve büyükbaba ile vakit geçirmesi ve kurulacak kişisel ilişkinin çocukların yaş sürecindeki ruhsal durumunu da destekleyeceği ve onların yararına olacağı- “..Dini bayramlarda ve her ayın 4. Pazar günü yatısız olarak…” şeklinde kişisel ilişki süresinin az olduğu- 2. HD. 29.09.2020 T. 3888/4296

2. HD. 20.10.2016 T. 14238/13906 KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ İÇİN SOY BAĞI ARANMAMASI

Üçüncü kişilerle kişisel ilişkinin düzenlendiği Türk Medeni Kanununun 325. maddesinde belirtildiği üzere olağanüstü haller mevcutsa, çocuğun menfaatine uygun düştüğü ölçüde çocukla kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı olan diğer kişilere özellikle hısımlarına da bu hakkın tanınabileceği- Kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı olan üçüncü kişilerin sadece hısımlardan ibaret olmadığı gibi kişisel ilişki kurulmasını istemek için soy bağının  Kurulması şartının da aranmadığı-Çocukla davacı arasındaki kişisel ilişki kurulmasının çocuğun menfaatine uygun olmayacağı yönünde ciddi ve inandırıcı bir olgu ve delil bulunmadıkça davacının küçükle kişisel ilişki kurulması talebinin karşılanması gerektiği- 2. HD. 20.10.2016 T. 14238/13906

HGK. 16.03.2016 T. 533/331 EVLAT EDİNİLEN ÇOCUĞUN ÖZ ANNESİ İLE KİŞİSEL İLİŞKİSİ

Evlat edinme, evlatlıkla evlat edinenler arasında soybağı ilişkisi kurar ise de, evlatlığın kendi ailesiyle arasındaki soybağı ilişkisi evlat edinmeyle ortadan kalkmadığını, evlat edinilen küçüğün annesini tanıması halinde annesiyle evlatlık arasındaki kayıtların gizliliğinden söz edilemeyeceğinden mahkemece anne ile evlat edinilen küçük arasında uygun sürelerle kişisel ilişki kurulmasına karar verilmesi gerekeceği…

Uzmanlarca düzenlenen sosyal inceleme raporunda; çocuğun gerçek annesini bildiği, annesiyle ilişkisinin koparılmasının küçük üzerinde olumsuz etki doğuracağı, kişisel ilişki kurulmasının gelişimine katkı sağlayacağının bildirildiği, dosyada, küçüğün öz annesiyle kişisel ilişkisinin, onun yüksek yararına aykırı düşeceğine ilişkin ciddi sebep ve olgu bulunmadığı, davacının, çocuğunun davalılarca evlat edinildiğini, küçük de annesini bildiğine göre, davacı bakımından artık evlatlıkla ilgili kayıtların gizliliğinden de söz edilemeyeceğinden, isteğin kabulü ile davacı ile davalıların evlatlığı küçük…. arasında uygun sürelerle kişisel ilişki tesisi gerekirken; davanın reddinin isabetsiz olduğu- HGK. 16.03.2016 T. 533/331

ÇOCUĞUN ANNEANE VE DEDEYE BIRAKILMASI -BABANIN UYUŞTUCU KULLANMASI

Mahkemece yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; tarafların boşanmalarına ilişkin kararın 15.11.2011 tarihinde kesinleştiği, tarafların ortak çocuğu 05.10.2010 doğumlu Yağmur’un velayetinin davacı anneye, 03.08.2008 doğumlu Hüseyin Arda’nın velayetinin ise davalı babaya bırakıldığı, tanık beyanlarından ve mahkemece alınan sosyal inceleme raporlarında geçen beyanlardan; velayeti davalı babada bulunan ortak çocuk Hüseyin Arda’nın fiilen babaanne ve büyükbaba ile birlikte yaşadığı, davalı babanın yeni eşi ve yeni eşinden olma çocukları ile birlikte yaşadığı eve arada sırada gittiği, davalı babanın sosyal inceleme raporunu düzenleyen bilirkişiye son 6 yıldır uyuşturucu madde kullandığı ve bu sebeple tedavi gördüğüne ilişkin beyanda bulunduğu, davalı babanın davaya konu çocuğa karşı ilgisiz olduğu anlaşılmaktadır. Davacı anne hakkında yapılan sosyal inceleme raporunda ise, annenin velayet görevini üstlenmesine engel bir durumun bulunmadığı rapor edilmiştir. Gerçekleşen bu duruma göre; ortak çocuğun, velayet görevinin gereklerini fiilen yerine getirmeyen, çocuğa ilgi göstermeyen ve uzun süreli olarak uyuşturucu madde kullanan davalı baba yanında kalması, onun fiziksel ve ruhsal gelişimini olumsuz etkileyecek nitelikte olup, kardeşlerin bir arada yaşamalarının gelişimlerine sağlayacağı olumlu katkılar ile çocuğun üstün yararı gerektirdiği takdirde görüşlerinin aksine de karar verilebileceği dikkate alındığında, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde davanın kabulü ile dava konusu ortak çocuğun velayetinin değiştirilmesine karar verilmesi gerekirken, babanın son dönemde uyuşturucu madde kullandığının tespit edilemediği gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 27.02.2019, 2019/906 E., 2019/1745 K.

ORTAK VELAYET

Ortak velayet nedir?

Anne ve baba, evliliklerinde ortak velayet sahibidir. Ortak velayet, anne ve babanın çocuğun bakım ve eğitimi konusunda çocuğun menfaatini göz önünde bulundurarak ortak karar alması demektir. Son zamanlarda anlaşmalı boşanmalarda anne ve baba ortak velayete karar verilmesini talep ederse veya yabancılık unsuru içeren boşanmalarda taraflar anlaşmış ise, mahkemece boşanma sonrası için ortak velayete karar verilebilir:

VELAYET HAKKININ BOYUTLARI

Çocuğun bakımı

Genel ve mesleki eğitimi

Dini eğitimi

Bedensel, ahlaki, zihinsel ve ruhsal gelişimi

Ortak velayet, çocuğun anne ve babasının, velayet hakkının kapsamına giren hak, yetki ve yükümlülüklerde «müşterek» karar alması ve sorumluluğu da ortak paylaşmalarıdır.  Mevcut  yasal düzenlemelerimize göre boşanma sonucunda çocuğun velayetinin eşlerden birine verilmesi gerekecektir. Ancak uygulamada kabul edilen belirli şartların gerçekleşmesi halinde mahkemenin ortak velayete karar vermesi de mümkündür.

Uygulamada aranan şartlar:

– Çocuğun üstün yararı

– Ortak velayette gönüllülük

– Ortak velayete karar verilecek çocuğun idrak yaşinda olması ve görüşünün alınması

ORTAK VELAYETİN YARARLARI

Çocuk için anne ve babanın aktif desteğini sağlar

Çocuğun her iki ebeveyniyle de iletişiminin sürmesini sağlar

Anne ve babanın iş yükünü azaltır

Anne ve babayı uzlaşmaya zorlar

Çocuğa ilişkin kararlarda ebeveynlere eşit yetki ve sorumluluk verir

Çocuk için duygusal tükenmişlik hissi açısından daha az risk içerir.

Tek taraflı velayetin «kazanma» algısı üzerine odaklı olması, çekişmeyi daha da arttırabilir. Ortak velayet bunun önüne geçer.

ORTAK VELAYETİN ZARARLARI

Çocuğun hayatındaki dengenin bozulmasını neden olabilir. Ebeveynlerin aralarındaki çatışmayı çocuğa yansıtmalarına neden olabilir. Çocuğa ilişkin karar alma sürecini çıkmaza sürükleyebilir. Çocukların anne ve babanın tekrar bir araya geleceği konusunda ümit beslemesine neden olabilir. Acil ve gerekli durumlarda (okul, hastane vb.) ebeveynlerin ortak karar alamamaları çocuğu olumsuz etkileyebilir.

“ortak velayet” kararı çıkan ilk dava İzmir 4. Aile Mahkemesi’nin 27.05.2009 Tarih ve 448 E. 470 K. numaralı kararı olmuştur. Bu kararda tarafların ortak çocuklarının velayet hakkının birlikte kullanılmasına karar verilmiştir. Taraflar, müşterek çocuğun velayetinin birlikte kullanılacağı konusunda anlaşmışlardır. Uzman raporunda çocuk için ideal olanın her iki ebeveynin de çocukla ilgili kararlara aktif katılması ve çocuğun her iki ebeveynini de görebilmesi olduğu söylenmiştir.

Ancak benzer tarihlerde yabancı mahkeme kararlarının tenfizi ile gündeme gelen ortak velayet, Yargıtay tarafından Türk kamu düzenine aykırı olarak kabul edilmiştir. Bu dönemde verilen Yargıtay kararlarına göre boşanma veya ayrılığa karar verilmesi halinde hâkim velayeti eşlerden birine vermelidir. Yabancı mahkemenin müşterek çocukların velayetini anne ve babaya bırakması Türk Medeni Kanunu’na aykırıdır. Bu gerekçelerle yabancı mahkeme ilamının velayete ait kısmı hakkındaki tenfizi istemleri reddedilmiştir.

Yargıtay, 20.02.2017 tarihinde verdiği kararında köklü içtihadından dönmüş ve “ortak velayetin Türk kamu düzenine açıkça aykırı olmadığına” karar vermiştir. Bu davada ilk derece mahkemesi, Yargıtay’ın önceki içtihatlarında olduğu gibi ortak velayetin Türk kamu düzenine aykırı olduğuna karar vermiş ve tenfiz talebini reddetmiştir. Yargıtay ise bu kararı oy birliğiyle bozmuş ve ortak velayet düzenlemesinin Türk kamu düzenine aykırı olmadığına karar vermiştir.

“… “ortak velayet” düzenlenmesinin, Türk kamu düzenine “açıkça” aykırı olduğunu ya da Türk toplumunun temel yapısı ve temel çıkarlarını ihlal ettiğini söylemek mümkün değildir. O halde yabancı mahkeme ilamının tanınmasına ilişkin diğer koşulların da (5718 s. MÖHUK m.58) oluştuğu ve tarafların ortak velayet konusunda çekişmelerinin bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemece yabancı mahkeme kararının velayete ilişkin kısmının da tanınmasına karar verilecek yerde, isteğin Türk Kamu düzenine aykırı olduğu belirtilmek suretiyle, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 2. Hukuk  dairesi, 2016/18674 E., 2017/13800 K.